Soru: Dini açıdan İslami kurallara göre olan bir devlet, vatandaşına ya da çalışanına dini olmayan bir fiili zorunlu kılabilir mi. İctihadla bir farz konulabilir ya da bir haram konulabilir mi?
-Suudi Arabistan, Mısır gibi islam ülkelerinde uygulama nasıldır?
-Devlet ibadethanelere girişleri yalnızca aşı olanlara ya da PCR testi yaptırıp virüs kapmadığını ispat edenlere açabilir mi? Cuma namazları yalnızca aşı olanların katılabildiği bir şarta bağlanabilir mi? 
-Devlet vatandaşından zorla kan örneği alabilir mi?
-Bu konularda soru mu sorulmuyor yoksa siz sorulan soruları sansürlüyor musunuz?

el Cevab: Bu tür soruları tartışma olmaması için yayınlamıyor özelden cevaplıyoruz.
Cevaplar:
1- İslam Devletinin Müslüman Vatandaşlarına Haram Veya Farz Olmayan Bir Konuda Yapma Mecburiyeti Getirmesi Dini Açıdan Caiz midir?
(İslam devletinin böyle bir yetkisi varsa yeni farzlar ve haramlar koyabilecektir. Yetkisi yoksa dini olmayan farz kılmalar veya haram kılmalar yetkisi olamaz. Konunun bu açıdan devletin dindeki yeriyle alakası vardır.)
İslam devleti Müslüman vatandaşlarına İslami açıdan ittifak mahalli olan farzlara uymalarını ve haramlardan da uzak durmalarını emreder ve bunlara uyulup uyulmadığını denetleyip uymayanları uyararak Allah’ın rızasının kazanılmasını sağlamaya çalışır. Dinimizde cezai yaptırımı olan farzların terk edenlerine usulleri çerçevesinde cezaları uygulayabilir. Haramlardan cezai yaptırımları olanları şüpheye yer olmadan sübut bulmaları halinde haram fiilin cezai işlemlerini uygular.
Dinimizin ana kaynakları olan kuran ve sünnette açıkça cezai yaptırımı olmayan fiiller sebebiyle cezai yaptırım uygulanmaz. Ama uyarı uygulanabilir.
-İctihadla bir farz oluşmaz. Bir haram konulmaz. Zira din efendimizle birlikte tamamlanmıştır.
-Suudi Arabistan veya anayasasında İslam yazan diğer İslam ülkelerinde durum yönetimlerin inisiyatifindedir. İslami hassasiyetlerle değil yöneticilerin eğilimlerine uygun davranılmaktadır. Dini açıdan ise devlet ya da yöneticiler Allah’ın kendilerine vermediği bir yetkiyi kullanamazlar.
-Devletlerin ibadethanelerin giriş çıkışlarına müdahale etmeleri uygunsuzdur. İbadet hürriyetine aykırıdır. Hastalık afet felaketler sebebiyle can ve mal emniyeti için afet bölgelerine veya tehlike ortamlarına girişler elbette yasaklanabilir. Yasaklanmalıdır da. Ama vatandaşın hürriyetine müdahale edilerek değil onu veya malını korumak için.
-Dinimiz açısından devlet Allaha kulluk için vesiledir. Hedef veya gaye değildir.
Ve devlet Müslüman vatandaşlarını n haklarına riayet ettiği gibi koruduğu gibi baskı uygulamadığı gibi varsa azınlık vatandaşlarına da zorlama yapmamalıdır.

2-Devlet Vatandaşının Tercih Hürriyetini Korumakla Ve Sağlamakla Mükelleftir.
Din de bile zorlama yokken, ölümcül bir hastalıkta bile ötenazi yokken vatandaş "ya herro ya merro" durumuna sokulacaktır.
-Bir başka ifadeyle ülkemizde yaşayan yabancı devlet vatandaşlarına sağlanan haklar kadar en azından vatandaşlarımızın da seçme ve kabul ve reddetme hakkı tanınmalıdır.
-"Ya bunu yaparsın ya da bunu başka seçeneğin yok" diye vatandaşın iki arada bir derede bırakılması doğru değildir.
Mantıksal açıdan da bilimsel açıdan da; aşı olan da hasta olabilmektedir. Hastalığı taşıyabilmekte ve bulaştırabilmektedir. Aşı olmayan da hastalanabilmektedir. Oranlarla alakalı veriler tek taraflıdır.
Yine aşı olanlar bir zaman sonra ortaya çıkan yeni bir türevine karşı dirençsiz kalabilmekte hatta vücutta aşı mikrobu ile yeni türev mikrop yakın aralıklarla beraber bulunduğunda öldürücü olabilmektedir.
-PCR testi olanlar da hasta olabilmektedir. Ve olabileceklerdir.
-Aşı olmayanlar suçlu gibi her gün ağzına burnuna çubuk sokularak eziyet edileceğine gidip aşı olsunlar vatandaşa suçluluk psikolojisi enjekte etmektedir. Özel sektörde işten atılma tehditleri mobingler zaten almış başını gitmiştir. İrade hürriyeti kalmamıştır. Devlet vatandaşının bu ikileme sıkıştırılmasına engel olacağına taraf hale getirilmiştir.
-Esasen aşı olmazsan PCR testi ile haftada "en az iki gün" uğraşır durursun gibi bir zorunluluk getirmek hangi yasaya dayandırılırsa dayandırılsın kanaatimce en azından din ve vicdan özgürlüğü açısından şerefli bir Türk vatandaşı olarak bana saygısızlıktır. Aileme saygısızlıktır.
Bana kim bir dayatmada bulunursa, geceleri beddualarım arşa yükselecektir. Birçok dili zikirli kalbinde Allah sevgisi olan insan da aynı şeyi yapacaktır.
(Yıllar önce mesut yılmaz İHL lerin orta kısmının kapatılmasını siyasi hayatıma mal olsa dahi yapacağım demişti. Vatandaşın gönlünü kırmış Müslümanları incitmişti.)
Bugün sevdiğimiz saydığımız bizden birisi olarak gördüğümüz "insanlarımızın" bize bu saygısızlığı yapmaları en azından şahsımın gönlünü kırmıştır.
Allah’a ve Rasulüne bağlı kalarak geçirdiğim ömrüme yemin olsun ki, ellerimi Allaha açtım. Ve vatandaşa ve aşı konusunda hassas olanlara karşı yapılan bu saygısızlıktan dolayı şikayette bulundum. "Allah’ım hata yapanları islah et" derim her zaman. Ama şimdi sadece şikayet ettim. Bu saygısızlık kalkıncaya kadar da devam edeceğim.
"Bu işten kim sorumluysa Allah’ım sen bizi şerlerinden koru keyiflerinden koru, bize bunları dayatamayacak hale getir amin."

3-Hastalık Masum Vatandaşlarımız Tarafından Ülkeye Getirilmemiştir. Kim Hastalığı Ve İngilteredeki Varyantını Ülkeye Getiriyorsa Onları Kısıtlamak Gerekir.
Çin’deki hastalığı buraya biz getirmedik. Hastalığın yayılmasını biz sağlamadık.

4-İdarecilerimizi Başımıza Kırk Satır mı Kırk Katır mı İkileminde Bize Eziyet Etmeleri İçin Değil Çözüm Bulmaları İçin Getirdik.
Ve biz bu idarecileri bizi kırk satır mı kırk katır mı gibi bir tercih yapmaya zorlamaları için seçmedik.
İmam Ebu Hanife’nin Abbasi Halifesi Ebu Cafer El Mansur 'un kendisini basit bir işle mükellef tutması karşısında " bana caminin kapılarını say dese onu da yapmam bu onun hakkı değildir". Dediği gibi kimsenin şahsımıza ailemize kolumuza biz istemediğimiz halde iğne batırması ya da burnumuza çubuk sokarak bizi bir şeylere zorlaması ve incitmesine rızamız yoktur. Sigara içmek haram olmadığı halde sigara haramdır diye uydurup fetva yayınlayarak, sigara fiyatlarına astronomik zamlar yapıp tiryakileri madara ederek dini değerlerimize de hizmet edilmediği vatandaşın da sigarayı bırakmadığı ama incindikleri ortadadır.
Dediğimizi yaparsanız ne ala, yapmazsanız haftada iki defa tıpış tıpış hastane kuyruklarında eziyet olunun da aklınız başınıza gelsin bir de burnunuza ağzınıza çubuk sokulsun da görün gününüzü vs. manasına gelen bu karar "onur inciticidir" vazgeçilmelidir.
Bizim aile reisleri olarak eşlerimize dayatma yapılması çocuklarımıza okula gidenlere devlette görevi olan yakınlarımıza zorlama ile korku salarak aşı değil şeker yedirilmesi bile saygısızlıktır. Önce, bazı şımarık işçi temsilcileri dayatma yapılmasını savundular, sonra sağlık bakanı ağzında geveledi en son da sayın cumhurbaşkanımız açıkladı.
Bu kararlar dinimize dair dinin tecdid edilmesi lazım dediği günkü gibi imanımızı ve onurumuzu incitici kararlardır. Bizim iradelerimize bizim hakkımız olan şeylere kamusal alanda bizi şöyle yaparsanız girersiniz ama yapmazsanız böyle böyle deme cesaretini nereden bulduğunu anlamış değilim.
Elbette mülk yalnızca Allah’ın elindedir.

5- Aşı Tedavi Etmemektedir. Vücutta Direnç Oluşturacağı Varsayılmaktadır. Ve Direnç 3,4 Aydan 6 Aya Kadar Devam Etmektedir.
Tedavi açısından bu dayatma geçersizdir. Direnç açısından da 3 ay ile a 6 ay arası direnç vermektedir. Ve başka bir varyantta başka bir hastalıkta faydası söz konusu olmadığı gibi zararı da olabilecektir.
Diğer taraftan, Allah ve Rasulü tedavi olmayı tavsiye etmiş ama mecbur kılmamıştır. Farz değildir. Aşı ile tedavi de olunmamaktadır. Sadece direnç kazanılmaktadır. Ve vücud direnci aşı yapılıncaya kadar sağlıklı beslenme ürünleriyle sağlanıyordu. Gene sağlanmaktadır.

6- Düşünce Ve Eylem Özgürlüğü, İnsan Hakları Açısından Bu Dayatma Yanlıştır.
Eğer hala düşünce özgürlüğü varsa ve hala hürriyetimiz varsa; bizlere suçlu veya devlete isyan eden vatandaş muamelesi yapılmamalıdır. Kimse direk veya dolaylı olarak aşı olmaya zorlanmamalıdır. Ben bir aile reisiyim ve ailemi sevdiklerimi kollayıp koruyacak birikimde ve kültür düzeyindeyim. Ama birisi kalkıp bana hayır sen değil bizim dediğimiz olacak dayatması yapıyor. Bizler akıl sağlığı yerinde olmayan vatandaşlar mıyız ki bu irademize tahakküm zulmüne maruz bırakılacağız.
28 Şubatta zorla başörtüsü açtırıp namaz kılanları fişleyenler ve devlet dairelerinden dışlayanlar, kamusal alanı yasaklayanlar kendilerine göre doğru ve faydalı bir iş yapıyorlardı. Ama din ve vicdan ve düşünce ve hürriyetlere müdahale etmişlerdi.
Bu uygulama fiilen yapılırsa vatandaşın sağlığını korumak iddiasıyla -bize doğru bulmadığımız- bir dayatma yapılmış olacaktır. Vatandaş bu güne kadar sokağa çıktığında nasıl kanunlar çerçevesinde davrandığında yasal ve insani hakları gözetildi ve incitilmediyse, bundan sonra da (PCR testi oraya girersin buraya giremezsin gibi uygulamalarla) incitilmemelidir.
-Devlet vatandaştan zorla kan örneği almamalıdır. Tıbbi faydası izah edilerek ikna olanlardan alınması mübahtır.
- Bu konularda soru soruluyor ama özelden cevaplıyoruz. Bu konular Bugün itibarıyla herkesi ilgilendirir bir hale gelince soruya buradan cevap verilmiştir.
-Lütfen görüş belirtirseniz kimseye saygısızlık yapmadan görüş belirtiniz.
Duamız şudur.
Yüce Allah’ım
Günahlarımız sebebiyle
Senden korkmayanları,
Bize merhamet etmeyenleri
Bizlere musallat kılma.
Allah’ım bizlere darlık vermek isteyenlere engel ol.