Hit (2006) Y-4763

el Muhasibi - Haris b. Esed el Muhasibi

Künyesi : Ebû Abdillâh Lakabı :
Tabakası : E-Posta :
D.Yeri : Basra D.Tarihi : 786
Ö.Yeri : Ö.Tarihi : 857
Görevi : Allame Uzm.Alanı : Hadis,Kelam,Tasavvuf,Tefsir
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Arabça, Farsça Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2014-10-11 Güncelleyen : /0000-00-00

el Muhâsibi
Ebû Abdillâh Haris b. Esed el-Muhâsibî el-Anezî
(ö. 243/857)
İlk sûfîlerden, hadis, kelâm ve tefsir âlimi.

Muhtemelen 165 (781) veya 170 (786) yılında Basra'da dünyaya geldi.
Rebîa kabilesinin Aneze koluna mensuptur.
Nefis muhasebesi hususundaki titizliğinden dolayı "Muhâsibî" diye tanınmıştır. Mu'tezile'nin merkezi Basra'da doğup büyümüş ve babasının da bu mezhebi benimsemiş olması Muhâsibî'nin Mu'tezile'yi yakından tanımasına, hatta başlangıçta bu mezhepten etkilenmesine sebep oldu.
Genç yaşta Bağdat'a giderek Veki b. Cerrah, Süleyman b. Dâvûd, Şüreyh b. Yûnus, Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm gibi âlimlerden dinî ilimleri tahsil etti. Aynı zamanda İmam Şafiî'nin öğrencisi olduğu nakledilmektedir.
Muhâsibî'nin bu dönemde Mu'tezile mezhebine mensup olan babasıyla anlaşamadığı, babasından kalan mirası bu sebeple reddettiği kaydedilmektedir. Mirasın 30.000 veya 70.000 dirhem tuttuğu şeklindeki kayıtlar onun zengin bir aileden geldiğini ortaya koymaktadır.
Bu sırada çocuk yaşta olan Cüneyd-i Bağdâdî'nin, evlerine gelen Muhâsibî'ye yiyecek verdiğini belirten rivayetler onun gençlik yıllarında fakir bir hayat yaşadığını göstermekle birlikte Ebû Hamza el-Bağdâdî ile aralarında geçen konuşmadan ileri yaşlarda malî durumunun iyi olduğu anlaşılmaktadır.
Gençlik döneminde Bağdat'ta hadis meclislerine devam eden Muhâsibî, Selef akîdesi ve ehl-i hadîs anlayışının ağırlıklı olarak hissedildiği en-Nasâihud -diniyye'yi bu sıralarda yazmış olmalıdır. Onun bu devrede bir zâhid grubuyla karşılaşması hayatının dönüm noktasını oluşturmuş, bu tarihten sonra tasavvufî kimliği ön plana çıkmaya başlamıştır. Ancak eserlerinde bu topluluğa mensup olanlardan herhangi birinin ismini zikretmez.

Muhâsibî'nin halku'l-Kur'ân konusunda Mu'tezile gibi düşünmeyen, liderliğini Ahmed b. Hanbel'in yaptığı ehl-i hadîs zümresine karşı Halife Me'mûn'un emriyle uygulanan baskı dönemindeki durumu hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır.
İnzivaya çekildiği için bu devirde sıkıntı görmediği yolundaki açıklamalar gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Öte yandan onun bu dönemde bir ara Mu'tezile'ye yakınlaştığını, fakat Hanbelîler'in baskısı sonucunda bu tutumundan vazgeçtiği ileri sürülmektedir.

Fakat İbn Asâkir'in. Muhâsibî ve arkadaşı İbn Küllâb'ın Me'mûn'un fâsık olduğunu ileri sürerek meclisinde bulunmayı caiz görmediklerini ve Kur'an üzerinde tartışmayı kabul etmediklerini kaydetmesi bu görüşün doğru olmadığını göstermektedir.

Bu sıkıntılı devrede Mu'tezile'ye cevap vermeye çalışan Muhâsibî'nin bu akıma sert eleştirileri, Horasan Valisi Abdullah b. Tâhir'e yaptığı gönderme sebebiyle 218-230 (833-845) yılları arasında yazılmış olması gereken Fehmü'l-Kurân adlı eserinde yer almaktadır. Baskı döneminin nihayete erdiği 234'ten (849) sonra yazılan er-Riaye'de de Mu'tezile'yi tenkit etmektedir. Ancak bu eserlerde Mu'tezile'yi kendi usulleriyle eleştirmesi Selef âlimleri tarafından suçlanmasına sebep oldu. Özellikle Fehmü'l-Kur'ân'da yer alan görüşlerinin Ahmed b. Hanbel taraftarlarının tepkisini çektiği anlaşılmaktadır.

Mu'tezile'ye reddiye yazarken onların görüşlerini uzun uzadıya anlatarak yayılmalarına yol açtığı, bu sebeple İbn Hanbel'in onu desteklemediği ve günahını itiraf etmedikçe tövbesinin kabul edilmeyeceğini söylediği belirtilmektedir.
Ayrıca dönemin ünlü sûfîsi Serî es-Sakati nin, Cüneyd-i Bağdâdî'ye Muhâsibî'nin ilmini ve edebini alıp kelâm görüşlerini ve reddiyelerini bırakmasını söylemesi, onun kelâma yönelmesinden dolayı bazı sûfîler arasında da hoş karşılanmadığını göstermektedir.

Öte yandan İbn Hanbel'in bir gün gizlice Muhâsibî'nin sohbetine katıldığı, sohbet sonunda ağlayarak onu takdir ettiği, fakat bu tür sohbetleri kendi taraftan için uygun görmediği rivayet edilmektedir ancak Zehebî bu rivayeti güvenilir bulmaz.
Mutezile konusundaki tavrı sebebiyle Hanbelîler'in baskılarına dayanamayarak evinde inzivaya çekilen Muhâsibî, bir süre sonra Bağdat'tan ayrılmak zorunda kaldı. Şehre ancak İbn Hanbel'in vefatından sonra dönebildi. Vefat ettiğinde cenazesinde sadece dört kişinin bulunması, Ahmed b. Hanbel önderliğindeki hadisçilerin onun hakkındaki olumsuz tavrıyla İlgili görülmektedir.
Muhâsibî'nin Müstansıriyye Külliyesi'ne defnedildiği kaydedilirse de buradaki mezarın ona ait olmadığı tesbit edilmiştir.
Muhâsibî'yi bir hadis râvisi olarak ele alan Zehebî onu, hocaları arasında hadis rivayetiyle tanınmayan kişiler bulunduğunu ifade eden "sadûk fî nefsih" tabiriyle nitelendirmiş İbn Hacer el-Askalânî ise "makbul" terimini kullanmıştır.
Muhâsibî'nin gençliğinde hadis çevrelerinde bulunduğu, bu çevreden uzaklaşıp tasavvufa yaklaşınca kullandığı hadislerin değerinin düştüğü tarzındaki görüşler gerçeği yansıtmamaktadır. Fehmü'l-Kurân, er-Ri'âye gibi eserleri ve İbn Mesrûk'tan rivayet edilen Kitâbü'l-Gıybe'si senedli hadis rivayetleriyle doludur. Bu sebeple Muhâsibî'nin tasavvufa yönelmesinden sonra da hadis konusundaki hassasiyetinin devam ettiğini kabul etmek daha doğru olur.
Tefsirle de uğraşan Muhâsibî eserlerinde İbn Abbas, İbn Mes'ûd, Mücâhid b. Cebr, Atâ b. Ebû Rebâh gibi müfessirlerden nakiller yapmış ve yer yer bazı âyetleri tefsir etmiştir. Onun er-Ri'âye'den sonra en hacimli eseri olan Fehmü'l-Kur'ân tefsir usulüne dairdir. Günümüze ulaşmayan Fehmü's-sünen'in de Kur'an tarihiyle ilgili bilgiler ihtiva ettiği belirtilmektedir.
Muhâsibî'nin Muhammed b. Nasr gibi bazı kişilere fıkıh dersi verdiği kaydedilmektedir. Özellikle er-Riaye'sinde fıkıhla ilgili konularda zaman zaman Hanefi ve Şâfiîler'ce doğru sayılan görüşleri zikrettiği ve rey, hüccet, kıyas, istinbat, hüküm gibi fıkıh usulü terimlerini kullandığı görülmektedir. Mekâsib adlı eseri kitâbü'l-harâc ve kitâbü'l-emvâl türü eserlerin küçük bir örneği görünümündedir.
İbn Küllâb ve Ebü'l-Abbas el-Kalânisî ile birlikte Ehl-i sünnet kelâmının kurucularından sayılan Muhâsibî çalışmalarında Ehl-i sünnet akîdesine karşı zararlı kabul ettiği bütün akımların bid'at olduğunu ortaya koymuş, çeşitli vesilelerle Mu'tezilî, Râfizî, Mürcii ve Hâricîler'i eleştirmiş, özellikle Mutezile ile olan tartışmalarında onların akılcı metodunu kullanmıştır.
Ahmed b. Hanbel, Kur"an lafızlarının mahlûk, fakat bunların Allah katında taşıdığı mânaların (muhteva) kadîm olduğunu söyleyen Muhâsibî'nin bu fikrine karşı çıkarak halkı uyaracağını söylemiştir.
Muhâsibî'nin kelâma dair görüşleri ve bid'at mezheplerine yönelttiği eleştirilerin bir kısmı Şehristânî'nin el-Milel ve'n-nihalinde yer almaktadır.
Bazı çağdaş müellifler Ebü'l-Hasan Eş'arî'nin Muhâsibî'-den etkilendiğini ileri sürmüşlerdir.

Muhâsibî'nin asıl önemli yanı sûfîliğidir. Ahmed Emîn onun tasavvufu felsefeye yaklaştıran ilk sûfî olduğunu söyler. Genç yaşta zâhidler topluluğuna katılan Muhâsibî'nin, itikad ve tasavvuf düşüncesi yönüyle Hasan-ı Basrî geleneğine bağlı olduğu hem kaynaklardan hem eserlerinden anlaşılmaktadır.
Feridüddin Attâr'ın kendisine nisbet ettiği bir sözden hareketle tasavvuf! hayata otuz yaşlarında girdiği söylenmekle beraber bu tarihten daha önce tasavvufa yönelmiş olmalıdır. Ebû Süleyman ed-Dârânî, Zünnûn el-Mısri ve Bişr el-Hâfî gibi sûfîlerin etkilerini taşıyan Muhâsibî'nin Ahmed b. Âsim el-Antâkî ile münasebetleri hakkında farklı görüşler mevcuttur.
İlk kaynaklar Antâkî'yi Muhâsibî'nin yaşıtı, sonraki kaynaklar müridi olarak gösterirken çağdaş araştırmacılar Antâkî'yi Muhâsibî'nin şeyhi diye kabul eder,
Muhâsibî sûfîlerin şathiye türündeki ifadelerinden uzak durmayı tercih etmiş ve Ebû Hamza el-Bağdâdî gibi şathiyyâta meyilli talebelerine sert uyanlarda bulunmuştur. İbn Hafif şeriatla tasavvufu birleştiren beş şeyh arasında Muhâsibî'nin adını da sayar.

Muhâsibî'nin tasavvufî düşüncesinin temel kavramları zühd, nefis muhasebesi ve havf ile recâ şeklinde özetlenebilir. Nefsin sürekli muhasebe altında tutulması gerektiğini söyleyen Muhâsibî nefsin kendisinden çok nitelikleri üzerinde durmayı tercih etmiştir. O nefsi insanın hata yapan, gaflete düşen olumsuz melekesi olarak görür. Ona göre nefsin bu yanlışlıkları bilinçli bir tercihe dayanmaz; nefis kendisi için iyi olanın nerede bulunduğunu bilmediğinden hataya düşer. Nefsin tabiatını değiştirmek mümkün olmadığı gibi onu öldürmek de mümkün değildir. İnsanın yapısı ve temel özellikleri kişiye göre değişiklik arzetmez. Nefis, akla karşı bir güç şeklinde insanın iç dünyasında sürekli bir mücadele ortamının teşekkülüne sebep olur. Akıl insanın karar mekanizmasını, kalp bu kararları uygulama gayretini temsil eder. Kalpteki belli bir niyete dönüşmemiş çağrılar kulu iyiye veya kötüye yönelten hissî yahut fikrî bir nitelik taşır. Daha önce Mutezile tarafından kullanılan ve "havâtır" denen bu ön düşüncelerin kaynağı Muhâsibî'ye göre Allah, şeytan ya da nefistir. Onun bu konuyla ilgili Mutezile kaynaklı kavramları kullanması, İbn Hanbel'in talebelerinden Ebû Zür'a er-Râzî gibi Selef ulemâsı tarafından bid'at olarak değerlendirilmiştir.
Nefis muhasebesinin temelini marifet, havf ve recâya dayandıran ve Allah'ı, şeytanı, nefs-i emmâreyi, Allah için yapılan ameli bilmek şeklinde dört tür marifetten bahseden Muhâsibî'nin kavrama ahlâkî bir anlam yüklediği ve daha çok taklide dayalı bilinçsiz süfî hayatına karşı ihlâsı hedef alan bir yaşantıyı ve bilinci marifet olarak kabul ettiği görülmektedir. Muhâsibî, nefis muhasebesinde başarı sağlayabilmek için bu tür bir marifetin eşlik etmesi şartıyla niyet, irade, şehvetleri terk, tövbe, halvet, riyazet, zikir, tefekkür, takva, murakabe ve vera' gibi unsurları gerekli görür. Onun marifete dair dörtlü tasnifi ve muhasebe ehlinin sahip olduğu on özellikle ilgili tesbitleri Abdülkâdir-i Geylânî tarafından tekrar edilmiştir.
Riya konusunda ilk sûfîler üzerinde derin etkiler bırakan yaklaşımları Muhâsibî'de melâmetî damarın varlığına işaret etmektedir. Onun gençlik çağlarında oldukça katı bir zühd anlayışına sahip bulunduğu belirtilmektedir. Bu dönemde yazdığı en-Nesâihu'd-dîniyye'de mal edinmeyi büyük bir fitne olarak görerek mala karşı açık tavır almış, daha sonra yazdığı Kitâbü'l-Mesa il fi'z-zühd ve Kitâbü'l-Mekâsib'de ise malın kendisinin değil kalpteki mal sevgisinin İnsan için tehlikeli sayılacağını söylemiş, bu hataya düşülmemesi şartıyla mal sahibi olmakta bir sakınca görmemiştir.

Tasavvufta hal Kavramı üzerinde duran, kanaat, zühd, üns, yakîn, havf, muhabbet, haya, sıdk ve ihlâs gibi kavramları hal diye ortaya koyan, hallerin kontrol altında tutulması ve Kitap ve Sünnefe dayandırılması gerektiğini söyleyen ilk sûfîlerden biri de Muhâsibî'dir. Ebû Saîd el-Harrâz'ın Kitâbü's-sıdk adlı eserinde onun ünsle ilgili görüşlerinin etkisi hissedilir. Kendisine Muhâsibiyye adlı bir tarikat nisbet eden Hücvîrî, Muhâsibî'nin rızayı makam değil hal saydığını ve rıza mezhebinin kurucusu olduğunu söyler ve rıza ile ilgili görüşlerini ayrıntılı biçimde anlatır. Onun tasavvuftaki makam kavramının terimleşmesinde de etkisinin bulunduğu söylenebilir.
Çağdaşlarından Cüneyd-i Bağdadî, Ebü"l-Hüseyin en-Nûrî, İbn Atâ, İbn Mesrûk, İbn Hafif, Ebû Hamza el-Bağdâdî, sonraki dönemden Sehl et-Tüsterî, Hakîm et-Tirmi-zî, Ebû Tâlib el-Mekkî, Ebû Nasr es-Ser-râc, Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî, Abdülkerîm el-Kuşeyrî ve Gazzâlî, Muhâsibînin etkisinde kalan sûfiler arasında sayılabilir.
Kâzerûniyye tarikatının pîri Ebû İshak Kâzerûnî'nin (ö. 426/1035) bir ara ibn Hafif, Ebû Amr ed-Dımaşki ve Muhâsibinin tasavvufi yolları arasında kararsız kalması, Muhâsibiyye yolunun V. (XI.) yüzyılda varlığını sürdürdüğünü göstermektedir.

Şâzeliyye tarikatında er-Ri'aye okuma geleneğinin Muhâsibî'nin bu tarikat üzerindeki uzak etkilerine örnek teşkil ettiği belirtilmektedir.

Eserleri:
Çok sayıda çalışması bulunduğu belirtilen Muhâsİbrnin tesbit edilebilen yirmi altı eserinden yirmi ikisi günümüze ulaşmıştır.

1. er-Riaye li-huķuķillah ve’l-ķıyam biha.
Riya, nefsin tanınması, kibir, aldanma ve haset gibi konulardan ayrıntılı biçimde söz eden eser Muhasibi’nin en tanınmış çalışmasıdır. Tasavvuf ahlakına dair kitaplara kaynaklık etmiş olan er-Riaye’nin son bölümü sonraki dönemlerde tasavvuf çevrelerinde “adabü’l-mürid” diye tanınan eserlerin ilk örneklerindendir (nşr. Margaret Smith, London 1935; nşr. Abdülhalim Mahmud - Abdülbakī Sürur, Kahire 1958; nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Kahire 1970). Kitabın Türkçe iki tercümesi vardır (trc. Abdülhakim Yüce, Kalb hayatı, İzmir 1997; trc. Şahin Filiz - hülya Küçük, er-Riaye: Nefis Muhasebesinin Temelleri, İstanbul 1998). er-Riaye, İzzeddin İbn Abdüsselam tarafından Maķasıdü’r-Riaye adıyla ihtisar edilmiştir (Beyrut 1995).

2. Adabü’n-nüfus (Risale fi’l-ahlaķ)

(nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Beyrut 1988; nşr. Muhammed Abdülaziz Ahmed, Kahire 1992; nşr. Mecdi Fethi es-Seyyid, Bedü men enabe ilallah ile birlikte, Kahire 1992).

3. Kitabü’t-Tevehhüm bi-keşfi’l-ahval ve şerhi’l-ahlaķ.
Ölüm sekeratı, kabir azabı ve ahiret halleri gibi hususların göz önüne getirilerek hayata yön verilmesi gerektiğine dair olan eser (nşr. Arberry, Kahire 1937; nşr. Muhammed Osman el-huşt, Kahire 1984; nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Beyrut 1986) Fransızca’ya (trc. André Roman, “Etude stylistique du Kitab at-Tawahhum le livre de la vision des fins dernières d’al-Muhasibi”, Bulletin d’études orientales, XXXI [Damas 1980], s. 167-266) ve Türkçe’ye (trc. Abdülaziz hatip, İstanbul 1995) çevrilmiştir.

4. en-Nesaihu’d-diniyye ve’n-nefehatü’l-ķudsiyye li-nefi cemii’l-beriyye.
Ümmetin ihtilafları, zahidler topluluğunun üstünlükleri, malın en büyük fesat sebebi olması, kanaat, tevazu, aklın şerefi gibi konuların ele alındığı eserin mukaddimesi kısmen de olsa tasavvuf çevrelerinde yazılan ilk otobiyografi sayılır. Gazzali’nin el-Münķız’ına örnek oluşturan eserin zenginliğin kalp üzerindeki olumsuz etkileriyle ilgili bölümü Gazzali tarafından aynen iktibas edilmiştir (nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Kahire 1965; nşr. Muhammed Abdülaziz Ahmed, Kahire 1992).

5. el-Ķasd ve’r-rücu ilallah.
Allah’a yöneliş, tövbe, nefis muhasebesi, vera‘, zühd, takva, hikmet, muhabbet, haya gibi konuları ihtiva eder (nşr. hüseyin Kuvvetli, et-Tasavvufü’l-aķli fi’l-İslam adıyla, Beyrut 1978; nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Vesaya içinde, Beyrut 1986). Eser son tarafında eksiklik bulunan Ata neşri esas alınarak Türkçe’ye çevrilmiştir (trc. Osman Arpaçukuru, Allah’ı Arayış. Manevi Gelişmenin Aşamaları, İstanbul 2001).

6. Bedü men enabe ilallah.
Nefis terbiyesi ve tövbe edenlerin makamları gibi konularla ilgilidir (nşr. hellmut Ritter, Glückstadt 1935; nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Vesaya içinde, Beyrut 1986; nşr. Mecdi Fethi es-Seyyid, Adabü’n-nüfus ile birlikte, Kahire 1992).

7. Muhtasar min kitabi fehmi’s-salat.
Eserde namaza dair konular ele alınmıştır (nşr. Muhammed Osman el-huşt, Riyad 1984; nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Vesaya içinde, Beyrut 1986).

8. Fehmü’l-Ķuran ve manahü.
Muhasibi’nin er-Riaye’den sonraki en hacimli eseridir. Kitapta Kur’an’ın anlaşılması, üstünlükleri, Allah’ın sıfatları, isimleri, ilahi irade, nesih, Kur’an’ın mahluk olup olmadığı, değişik fırkaların görüşleri ve bunların yanlışlıkları gibi konular üzerinde durulmuştur (nşr. hüseyin Kuvvetli, Beyrut 1971).

9. Mahiyyetü’l-aķl ve manahü ve ihtilafü’n-nas fih
(nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Kitabü’l-Mekasib, Kitabü’l-Mesail fi’z-zühd ve Kitabü’l-Mesail fi amali’l-ķulub ile birlikte, Kahire 1969; nşr. hüseyin Kuvvetli, Fehmü’l-Ķuran ile birlikte, Beyrut 1971; nşr. Mustafa Abdülkadir Ata, Beyrut 1986).

10. Kitabü’l-Mekasib ve’l-vera ve’ş-şübühat.
Eserde rızık, tevekkül, çalışma, vera‘ ve Selef’in yeme içme konusundaki tavrıyla ilgili alimlerin görüşleri nakledilip yorumlanmıştır (nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Mahiyyetü’l-aķl, Kitabü’l-Mesail fi’z-zühd ve Kitabü’l-Mesail fi amali’l-ķulub ile birlikte, Kahire 1969; nşr. Muhammed Osman el-huşt, Kahire 1984).

11. Kitabü’l-Mesail fi amali’l-ķulub ve’l-cevarih.
Eserde nafile ibadetler, evrad, kalbin amelleri gibi konular ele alınmıştır (nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Kitabü’l-Mekasib, Mahiyyetü’l-aķl ve Kitabü’l-Mesail fi’z-zühd ile birlikte, Kahire 1969; nşr. Mustafa Abdülkadir Ata, Kitabü’l-Mesail fi’z-zühd ile birlikte, Kahire 1986).

12. Kitabü’l-Mesail fi’z-zühd ve ġayrihi
(nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Kitabü’l-Mekasib, Mahiyyetü’l-aķl ve Kitabü’l-Mesail fi amali’l-ķulub ile birlikte, Kahire 1969; nşr. Mustafa Abdülkadir Ata, Kitabü’l-Mesail fi amali’l-ķulub ile birlikte, Kahire 1986).

13. Şerhu’l-marife ve bezlü’n-nasiha
(Kahire 1969; Beyrut 1987, nşr. Salih Ahmed eş-Şami, Dımaşk 1993; nşr. Mehdi Fethi es-Seyyid, Tanta 1993).

14. Risaletü’l-Müsterşidin.
Sünnete uymanın gerekliliği, niyet, takva, nefis muhasebesi, kalbi bozan şeyler, sıdk, sabır, kanaat, zühd, üns, rıza gibi konuların açıklandığı eser birçok defa basılmış, Türkçe’ye de çevrilmiştir (trc. Ali Arslan, hak Rehberi Risaletü’l-Müsterşidin Tercümesi, İstanbul 1968; trc. Faruk Beşer, Selefi Tasavvuf, İstanbul 1990).

15. Kitabü’l-halve ve’t-tenaķķul fi’l-ibadat ve deracati’l-abidin.
Zühd, halvet, riyazet, nefis muhasebesi, mücahede yolları gibi konuları ihtiva eder (nşr. Abduh halife el-Yesui, Meşriķ, sy. 48 [Beyrut 1954], s. 182-191; sy. 49/1 [Beyrut 1955], s. 43-54; sy. 49/4-5, s. 451-490).

16. Fasl min kitabi’l-azame.
Yerin, göğün ve içindekilerin yaratılışı, Allah’ın varlığı ve birliğinin delilleri, Allah’ın sıfatları ve gönderdiği kitaplar gibi konulara dairdir (nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Ŝelaŝü resail fi aķīdeti’l-müslim li-hariŝ el-Muhasibi ve’l-Ġazzali adlı eser içinde Vahdetü’n-nizam ve vahdaniyyetullah adıyla, Kahire 1977).

17. Kitabü’s-sabr ve’r-rıza
(nşr. Otto Spies, Islamica, VI [Leipzig 1934], s. 283-289).

18. Ahkamü’t-tevbe ve reddi mezalimi’l-ibad ve’l-halas minha ķable’l-mead
(nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Kahire 1977).

19. Vesaya
(nşr. Abdülkadir Ahmed Ata, Kahire 1986).

20. Kitabü’n-Nasiha li’t-talibin ve’l-farķı beyne ehli’t-tahķīķ ve’l-müddein.
Tek nüshası bilinmektedir (TDCF Ktp., İsmail Saib, nr. 1/3319).
21. Kitabü’l-Ġıybe.
Tek yazma nüshası Princeton Üniversitesi Kütüphanesi’nde olup (nr. 2053/3) Süleymaniye Kütüphanesi’nde mikrofilmi bulunmaktadır (Mikrofilm Arşivi, nr. 2525).
22. el-Muraķabe ve’l-muhasebe
(Chester Beatty Library, nr. 4893; Berlin Staatsbibliothek, Oct. nr. 1435; Suhac Ktp., Tasavvuf, nr. 136).

Muhasibi’nin Fehmü’s-sünen, Kitabü’d-Dima ve Ahlaķu’l-hakim adlı eserleri günümüze ulaşmamıştır.
Çalışmaları arasında sayılan Kitabü’t-Tenbih ala amali’l-ķulub, Fasl min Kitabi’l-azame adlı eserinin sonunda yer alan yarım sayfalık bir metinden ibarettir.
Ayrıca eserlerinde yer alan tarifler Muhtasarü’l-meani adıyla bir araya toplanmıştır (Bengal Ktp., nr. 1167/6; Princeton Üniversitesi Ktp., nr. 2053/4, Princeton nüshasının mikrofilmi Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir, Mikrofilm Arşivi, nr. 2525).
Muhasibi’ye nisbet edilen et-Tefekkür ve’l-itibar (İbnü’n-Nedim, s. 230) Cahiz’e, Devaü dai’l-ķulub (Massignon, Essai, s. 226-227) Ahmed b. Asım el-Antaki’ye aittir.
el-Bas ve’n-nüşur adlı eser de (Muatebetü’n-nefs ile birlikte, Kahire 1969) ona ait değildir.


Hakkında Bilgi Kaynakları :

Eş‘arî, Maķālât (Ritter), s. 627; Serrâc, el-Lüma‘: İslâm Tasavvufu (trc. H. Kâmil Yılmaz), İstanbul 1996, s. 44, 398; Kelâbâzî, Taarruf (Uludağ), s. 147, 155, 273; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (nşr. İbrâhim Ramazan), Beyrut 1993, s. 230; Ebû Tâlib el-Mekkî, Kūtü’l-kulûb (trc. Muharrem Tan), İstanbul 1999, II, 95-96, 127; Sülemî, Tabaķāt, s. 56-60; Abdülkāhir el-Bağdâdî, Usûlü’d-dîn, Beyrut 1401/1981, s. 308, 341; a.mlf., Mezhepler Arasındaki Farklar (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), Ankara 1991, s. 283; Ebû Nuaym, Ĥilye, X, 73-110; Hatîb, Târîħu Baġdâd, VIII, 211-216; Kuşeyrî, Risâle (Uludağ), s. 120, 122, 137, 249, 255-257; Hücvîrî, Keşfü’l-mahcûb (Uludağ), s. 228, 283-287, 291; Gazzâlî, İĥyâ, İstanbul 1968, III, 245-251; İbn Ebû Ya‘lâ, Tabaķātü’l-Ĥanâbile, I, 62-63, 68, 233-235; Şehristânî, el-Milel ve’n-niĥal (nşr. Ahmed Fehmî Muhammed), Beyrut 1990, I, 80-81; Sem‘anî, el-Ensâb (Bârûdî), V, 208; IX, 76-78; Abdülkādir-i Geylânî, el-Ġunye li-tâlibi tarîķi’l-ĥaķ, Kahire 1375/1956, II, 184-187; İbn Asâkir, Tebyînü keźibi’l-müfterî, s. 119-120; İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-safve (nşr. Abdüsselâm Muhammed Hârûn), Beyrut 1992, II, 207; a.mlf., Telbîsü İblîs (nşr. İsâm Fâris el-Hâristânî), Beyrut 1994, s. 180, 198-199; Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü’l-evliya (trc. Süleyman Uludağ), İstanbul 1982, s. 297-302; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VII, 84, 282; a.mlf., el-Lübâb, III, 171; İbnü’l-Arabî, el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye (nşr. Osman Yahyâ - Tâhâ Abdülbâkī Sürûr), Kahire 1992, IV, 260; VIII, 482; İbnü’s-Salâh, Tabaķātü’l-fuķahâi’ş-Şâfiiyye (nşr. Muhyiddin Ali Necîb), Beyrut 1413/1992, I, 438-441; Nevevî, Muħtasaru Tabaķāti’l-fuķahâ (nşr. Âdil Abdülmevcûd - Ali Muavvaz), Beyrut 1416/1995, s. 390-392; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 157-158; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, V, 208-212; Zehebî, Alâmü’n-nübelâ, V, 208; XII, 111-112; a.mlf., Târîħu’l-İslâm: sene 241-250, s. 205-210; a.mlf., el-İber, I, 346; a.mlf., Mîzânü’l-itidâl (nşr. Ali M. Muavvaz v.dğr.), Beyrut 1416/1995, II, 164-166; İbnü’l-Verdî, Târîħu İbni’l-Verdî, Beyrut 1417/1996, I, 219; Safedî, el-Vâfî, XI, 257-258; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. Ali Muhammed Muavvaz v.dğr.), Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), X, 297, 331, 344; a.mlf., Tabaķātü’l-fuķahâi’ş-Şâfiiyyîn (nşr. Ahmed Ömer Hâşim - M. Zeynühüm M. Azeb), Kahire 1413/1993, I, 126; Yâfiî, Mirâtü’l-cinân, Kahire 1413/1993, II, 142-143; Sübkî, Tabaķāt (Tanâhî), II, 275-284; Zerkeşî, el-Burhân fî ulûmi’l-Ķurân (nşr. Yûsuf Abdurrahman el-Mar‘aşlî), Beyrut 1994, I, 332; İbn Haldûn, Şifâü’s-sâil: Tasavvufun Mahiyeti (trc. Süleyman Uludağ), İstanbul 1984, s. 151-153, 245-251, 276-277; a.mlf., Mukaddime (trc. Süleyman Uludağ), İstanbul 1988, II, 1115-1118; İbn Hacer el-Askalânî, Taķrîbü’t-Tehźîb (nşr. Muhammed Avvâme), Halep 1992, s. 145; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb (nşr. Mustafa Abdülkādir Atâ), Beyrut 1994, II, 123-125; Makkârî, Nefĥu’t-tîb, V, 288, 302; İbnü’l-İmâd, Şeźerât (Arnaût), III, 197-198; L. Massignon, Recueil de textes inédits, Paris 1929, s. 17; a.mlf., Essai sur les origines du lexique technique de la mystique musulmane, Paris 1954, s. 226-227; a.mlf., “Muĥāsibī”, EI (İng.), III, 699-700; M. Smith, An Early Mystic of Baghdad: A Study of the Life and Teaching of Ĥārith b. Asad al-Muĥāsibī, London 1935; Ahmed Emîn, Žuhrü’l-İslâm, Kahire 1945, I, 227-228; J. van Ess, Die Gedankenwelt des Ĥārith al-Muĥāsibī, Bonn 1961; a.mlf., “Muhâsibî”, İA, VIII, 507-510; Abdülhalîm Mahmûd, Üstâźü’s-sâirîn el-Ĥâriŝ b. Esed el-Muĥâsibî, Kahire 1973; Hüseyin Aydın, Muhâsibî’nin Tasavvuf Felsefesi, Ankara 1976; Nâcî Ma‘rûf, Târîħu ulemâi’l-Müstansıriyye, Kahire 1396/1976, I, 217-218; W. Montgomery Watt, İslâm Düşüncesinin Teşekkül Devri (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), Ankara 1981, s. 350-351; Abdullah Aydınlı, Doğuş Devrinde Tasavvuf ve Hadis, İstanbul 1986, s. 201-224; Emrullah İşler, Muhâsibî ve Fehmü’l-Kur’ân’ı (yüksek lisans tezi, 1989), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Berekât M. Murâd, Ħasâisü’z-zühd ve’t-tasavvuf inde’l-Ĥâriŝ b. Esed el-Muĥâsibî, Cezayir 1992; Aidit Ghazali, “Economic Thought of ‘Abd Allah Harith al-Muhasibi”, Readings in Islamic Economic Thought (ed. Abu’l-Hasan M. Sadeq - Aidit Ghazali), Kuala Lumpur 1992, s. 59-65; E. Griffini, “Lista dei Manoscritti Arabi Nuovo Fondo della Biblioteca Ambrosiana di Milano”, RSO, VIII (1919-20), s. 241-367; A. J. Arberry, “Notes on Islamic Manuscripts Recently Acquired by the India Office Library”, IC, VIII/1 (1939), s. 440-458; K. Schoonover, “al-Muhasibī and His Book Ri’āya”, MW, XXXIX/1 (1949), s. 26-35 (aynı makalenin tercümesi için bk. “Muhâsibî ve er-Riâye Adlı Eseri” [trc. Ali Bolat], Tasavvuf, XII, Ankara 2003, s. 293-301); Şevkiye İnalcık, “al-Hâris b. Asad al-Muhâsibî ve Kitâb al-Kasd”, DDl., II/1 (1971), s. 49-76; M. Allard, “Comment comprendre le Coran selonMuhāsibī”, BEO, XXIX (1977), s. 5-16; A. Roman, “Etude stylistique du Kitāb at-Tawahhum le livre de la vision des fins dernières d’al-Muhāsibī”, a.e., XXXI (1980), s. 167-266; Hüseyin el-Kuvvetlî, “el-Mustalaĥu’s-sûfî lede’l-Muĥâsibî”, Ĥavliyyâtü feri’l-âdâbi’l-Arabiyye, I, Beyrut 1981, s. 197-202; a.mlf., “el-Mustalaĥu’l-Muĥâsibî fî siyâķı asrih”, a.e., s. 279-287; R. Arnaldez, “al-Muĥāsibī”, EI² (İng.), VII, 466-467; R. L. Nettler, “al-Muĥāsibī”, Encyclopedia of Arabic Literature (ed. J. S. Meisami - P. Starkey), London 1998, II, 545; İrfan Abdülhamid, “Eş‘arî, Ebü’l-Hasan”, DİA, XI, 446.
Zafer Erginli