Künyesi : | Lakabı : |
Tabakası : 19.Yüzyıl | E-Posta : |
D.Yeri : Ankara | D.Tarihi : |
Ö.Yeri : İstanbul | Ö.Tarihi : 1319(1901) |
Görevi : Bakan,Hukukçu,Kadı,Kadıasker | Uzm.Alanı : Fıkıh,Osmanlı Müellifi,Tasavvuf |
Görev Aldığı Kurumlar : | Mezuniyet : |
Bildiği Diller : Arabça, Farsça, Osmanlıca | Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak : |
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-11-10 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Mehmed Tevfîk Çerkeşîzâde
Mehmed Tevfik Efendi, Halvetiyye-Şâbâniyye Tarikatı’nın Çerkeşiyye Kolu kurucusu Mustafa Efendinin torunu Osman Vehbi Efendi’nin oğludur.
Şubat 1826 (Recep 1242) tarihinde Ankara’da doğdu.
İlk eğitimini babasından aldı.
Daha sekiz yaşında iken babası ile birlikte II. Mahmud zamanında 1250/1834 tarihinde düzenlenen Sûr-ı hümâyûn için İstanbul’a geldi.
Ankaralı Ahaveyn Ahmed, Çankırılı Ahmed, Vidinli Mustafa ve Hafız Seyyid Efendi'den dersler aldı.
1269/1852 tarihinde tahsilini İstanbul’da tamamladı.
1271/1854 tarihinde Beşiktaş niyabetinde (Kadılık), 1273/1856 de mevleviyetle Haleb’te bulundu.
Daha sonra Bursa, Kayseri, Balıkesir, Çankırı niyâbetlerinde çalıştı.
1283/1866 tarihinde Kahire’ye tayin edildi.
Çeşitli şiirlerinden oluşan dîvanını ilk defa orada bastırdı.
1285/1868 senesinde Kastamonu müfettiş hukkâmlığına gönderildi. Aynı senenin sonunda ise Medine kadılığı kendisine verildi.
Medine’deki görevinin bitiminde tekrar doğum yeri olan Ankara’ya geldi, on- on iki sene kadar öğrenci okutup yirmi civarında öğrenciye icazet verdi.
Nahiv, Tahkîk-i İdrâkât, sarf ilminden Mufassal gibi risâleler yanında namazların kazası hususunda eserler kaleme aldı.
Ankara valisinin isteğiyle İâne-i Şehriye ve Harbiye, İlgâ-yı Kavânin gibi çeşitli komisyonlara başkanlık yaptı. Bu hizmetlerinden dolayı da Üçüncü Derece’den Osmanlı nişanı aldı.
1298/1880 tarihinde bir iş için İstanbul’a geldiğinde Padişah tarafından İstanbul Pâyesi, akabinde de ikinci dereceden Mecidiye nişanı verilerek Mahkeme-i Teftîş Müsteşarlığı’na tayin edildi.
1300/1882 senesi Şevvalinde görevi İstanbul Kadılığı’na çevrildi.
Görev süresinin sonunda Miftâhu’l-akâid adlı risâlesini bastırdı.
1302/1884 senesinde o dönemde Aydın’a bağlı bulunan Çeşme’de halk arasında meydana gelen arazi anlaşmazlığını çözmek için kurulan komisyona Şeyhülislamlık fetva komisyonu tarafından başkan olarak görevlendirildi.
Bu görev nedeniyle İzmir’de bu lunduğu sırada Levâyihu’l-Kudsiyye ile Arapça diğer bir eser kaleme alarak vilâyet matbaasında bastırdı.
1302/1884 tarihinde İstanbul’a döndükten sonra görevi Meclis-i Tedkîkât-ı Şer’iyeA’zâlığınaçevirilerek RumeliKazaskeriMuavinliği’neatandı.
1304/1886 Meclis-i Meşâyih Nazırlığı’na (Bakan) tayin olundu.
Kışın Süleymaniyede bir konakta, yazın da Erenköyde bir köşkte ikâmet etti. 1889 tarihinde Anadolu, ertesi yıl da Rumeli Kazaskerliği pâyesini aldı.
Bakanlığını yaptığı Meclis-i Meşâyih’in reisliğini ise Hüdâyi Dergâhı şeyhi Mehmed Rûşen Efendi
yapmakta, farklı tarikatlara ait sekiz âzâ kendilerine yardım etmekteydi.
1310 ile 1315/1892-1897 yılları arası herhangi bir atama yapılmayan meclis reisliğine bu tarihten sonra Kâdirîhâne şeyhi Ahmed Muhyiddin Efendi atanmış, bütün bu sürede nâzırlık görevini Tevfik Efendi sürdürmüştür.
Öyle anlaşılıyor ki Tevfik Efendi son zamanlarını felçli geçirip vefat ettiği 1319/1901 tarihine kadar
yaklaşık on dört yıl boyunca nâzırlık görevini sürdürmüş, irtihâl ettiğinde de Aksaray civarında Sofular’da Şabânî-Çerkeşî tekkesi olan şeyh Ekmeleddin Dergâhı haziresine defnolunmuştur.
Mehmed Tevfik Efendi sağlığında dört defa evlenmiş bu evliliklerinden Küçük yaşta ölen Baha Bey, Osmanlı Devleti’nin son nakibüleşrafı olan Ahmed Muhtar Bey, Miralay İbrahim Edhem Bey , Bâbıâlî’de Âmedî-i Humayûn Dai- resi’nde görevli Server Bey, Faika Hanım, Mehmed Baha Bey (ö.1952), Seniyye Hanım, Didar Hanım isminde sekiz çocuğu olmuştur.
Müstakil bir divançe oluşturacak kadar şiir yazan Tevfik Efendi'nin Vücûd redifli naatını şairlik yönüne örnek olarak buraya alıyoruz:
Mey gibi verdi safâ halka tecellâ-yı vücûd
Böyle pür neşve midir câm-ı mücellâ-yı vücûd
Oldu dîbâce tırâz-ı suhuf sun’a kadîr
Cevher-i harf kuh r pâre-i esmâ-yı vücûd
Keşf olur dîde-i sâhib-i nazara sırru kader
Çeşm-i emânına dûş olsa merâyâ-yı vücûd
Zâhir olmazsa nola dîde-i zâhir beyyine
Sırrınız nekî rûy-ı küll-i rânâ-yı vücûd
Eserleri:
Meziyyet-i İslâmiyye
Gâyetü’l-beyân fî ilmi’l-mîzân
Ta’zîmu’s-sahâbe
Divânçe
Behçetü’t-tarf fî ilmi’s-sarf
İcmâlün-nahvil-Arabî
Hediyyetü’s-sıbyân
Miftâhu’l-akâid
Mecmûa-i Fedâil
El-İtkân fî tahkîki’l-imân
Tahkîk-i İdrâkât
Risâle-i fî kabûli’t-tevbe
Risâle fî men teessera’l-harâre ve’r-rehâve ve’l-heyecân
Risâle fi’l-akl
Giritli Sırrı Paşa, (1313/1895) nin Nakdü’l-kelâm fî akâidi’l-İslâm tenkid ve tashîhi
Risâle fî hakkı’ş-şehâdeti alâ nefyi illâ fî aşri mesâil
Şerh-i Akâid-i Nesefî Tercümesindeki Hatalara Dair Risale
Levâyihu’l-Kudsiyye fî fedâiliş-Şeyhil-Ekber