Hit (1063) Y-2788

Ali Kemal (Ali Rıza)

Künyesi : Lakabı : Ali Kemal
Tabakası : 19.Yüzyıl E-Posta :
D.Yeri : İstanbul/Süleymaniye D.Tarihi : 1867
Ö.Yeri : Kocaeli/İzmit Ö.Tarihi : 06.11.1922
Görevi : Editör,Gazeteci,Öğretmen,Siyasetçi,Yazar Uzm.Alanı : Edebiyat,Gazeteci, yazar,Siyaset,Tarih
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Arabça, Fransızca, Osmanlıca Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : Nurgül Çepni/2010-02-12 Güncelleyen : /0000-00-00

Ali Kemal (Ali Rızâ)

1867 yılında İstanbul/Süleymaniye'de doğdu.

Asıl adı Ali Rızâ’dır.

Babası çalışkan, dindar bir kimse olan ve aile hayatına, saltana­ta bağlılığıyla tanınan Mumcular kâhya­sı Çankırılı Balmumcu Ahmed Efendi'dir.

Ali Kemal mahalle mektebinden son­ra Kaptanpaşa Rüşdiyesi'ne devam etti (1876).

Buranın 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi yüzünden kapatılması üzerine er­tesi yıl Gülhane Askerî Rüşdiyesi'ne gir­diyse de haşarılığı yüzünden bir süre sonra kovuldu (1881).

Daha sonra Süleymaniye Camii'nde cami derslerine baş­ladı.

Burada [Tuhfe-i Vehbî ile Gülis­tan'] ezberledi.

Komşularından mabeyinci İzzet Bey'in tavsiyesi ve annesinin ıs­rarıyla Mekteb-i Mülkiyye'ye girdi (1882).

Ahmed Midhat ve bilhassa Muallim Na­ci'nin tesiri altında ilk şiirlerini bu yıllar­da kaleme aldı.

Yine bu sırada Muallim Naci'nin çevresinde teşekkül eden gru­ba yakınlık duyan Ali Kemal, mektepte­ki arkadaşlarıyla Gülsen adlı bir dergi çıkararak (1886) ilk şiir ve yazılarını bu­rada yayımlamaya başladı.

Bu dergide biraz gençlik hevesi, biraz da şöhret ka­zanmak arzusuyla Menemenlizâde Tâhir ve Hoca Hayret gibi devrin önde ge­len şair ve âlimleriyle münakaşalara gir­di.

Bu ilk yazılarında Ali Kemal adını kul­landığından daha sonra bu adla tanın­dı.

Mülkiye tahsili ve buradaki hocala­rın tesiriyle Muallim Naci tarzındaki şiir ve edebiyat anlayışı zamanla değişikli­ğe uğrayarak daha çok siyasî ve sosyal meselelerle ilgilenmeye başladı.

Mülkiye'deki hocaları arasında özellikle Mizan­cı Murad’ın kendisini derinden ve esas­lı bir şekilde etkilediği anlaşılmaktadır.

Daha iyi Fransızca öğrenmek için çareler arayarak bazı teşebbüslerden sonra Uşşâkizâde Süleyman Bey'le Fransa'ya gitti (1887).

Bir taraftan Fransızca'sını ilerle­tirken diğer taraftan da Paris'te bulu­nan değişik gruplara bağlı Türkler'le temas kurdu.

Bir müddet Paris ile Cenev­re arasında gidip geldi, ancak sonunda Cenevre'de karar kıldı.

Burada Gros'un derslerine devam etti.

Tanışıp dostluk kurduğu Rozenşild adlı bir Rus kızının Cenevre'den ayrılması üzerine 1888'in ilkbaharında İstanbul'a döndü.

Dokuz ay kadar kaldığı Avrupa'da gördükleri­ni uygulamak düşüncesiyle Mülkiye'deki arkadaşlarıyla İstanbul'da bir öğrenci derneği kurdu.

Fakat derneğin dördün­cü toplantısında yakalanarak tevkif edil­diyse de ceza almadan kurtuldu.

Bu sı­rada yeniden açılan Mülkiye Mektebi'nin imtihanlarına girerek beşinci sınıfa de­vama başladı.

Abdülhalim Memduh ve Fahreddin Reşad'la beraber yalnız ter­cüme hikâyeler neşretmek üzere, an­cak tek sayı yayımlanabilen Mütâlâa adlı bir dergi çıkardı (1888).

Aynı gün­lerde arkadaşı Abdülhalim Memduh ile gizli bir cemiyet kurmaya kalkıştıkları için bir ihbar sonucu tevkif edildi.

Do­kuz ay süren tutukluluktan sonra affe­dilerek birer münasip memuriyetle sür­güne gönderildiler.

Ali Kemal, yanına an­nesiyle kız kardeşini alarak memur edil­diği Halep'e gitti (1889).

Burada bulun­duğu sırada vilâyetteki yenilik taraftarı bazı memurlarla vali Arif Paşa'ya karşı bir grup oluşturdu.

Aynı zamanda idadide tarih ve edebiyat hocalığı yaptı, gö­revinde başarı gösterek maarif müdürü Tosun Paşazade Tevfık Bey'in takdir ve dostluğunu kazandı.

Bu arada eski Ha­lep mebusu Şeyh Beşir Gazadan Arap­ça, hadis ve tefsir okudu.

Maarif Nezâreti'nin okul kitapları için açtığı yarış­mada İlm-i Ahlâk adlı eseri birincilik kazandı.

Fakat kendisinin bir sürgün ol­duğu öğrenilince mükâfat yerine idadi­deki görevinden azledildi (1893).

Çeşitli memuriyetlerle Halep ve civarını gezdik­ten sonra izin almadan İstanbul'a dön­dü.

Sürülmesi için tekrar karar çıktığını öğrenince bu sefer Paris'e kaçtı (1895).

Burada bir taraftan İkdam gazetesinin muhabirliğini yaparken diğer taraftan da yarım kalan tahsilini tamamladı ve Siya­sal Bilgiler Okulu'ndan (Ecole Libre des Sciences Politiques) diploma aldı (1899).

"İkdam'ın Paris Muhabiri" adıyla "Paris Musahabeleri" başlığı altında her haf­ta İkdama gönderdiği yazıları ile Türk okuyucusuna Batı dünyasını, buradaki sanat ve edebiyat anlayışı ile faaliyetle­rini tanıtmaya çalıştı.

Yazılarında Edebi­yatı Cedide'ye çeşitli tarizlerde bulun­ması üzerine Hüseyin Cahit tarafından Servet-i Fünûn'da tenkit edildi ve mektuplarında ele aldığı bazı konuların Figaro'dan aktarma olduğu ortaya çıkarıldı.

Böylece ikisi arasında daha sonra da devam edecek şiddetli bir çatışma başlamış oldu.

Çok rağbet gören ve dört yıl kadar devam eden bu yazı serisi hü­kümetin yasaklaması sonucunda kesinti­ye uğradı.

Bu arada Paris'teki Jön Türk­ler'le tanıştı ve Mizancı Murad'ın gel­mesiyle yeni bir şekil kazanan Jön Türk hareketinin içinde yer aldı.

Jön Türk ha­reketini bir bütün olarak yürütüp kont­rol etmek maksadıyla kurulan "Hey'et-i Teftiş ve İcrâ'nın neşriyat komitesi üye­si oldu.

Ancak Murad Bey'in, Ahmed Rı­zâ ve etrafındakilerle ihtilâfa düşmesi üzerine Sultan Abdülhamid ile anlaşarak İstanbul'a gelmesinden sonra Jön Türkler'den ayrıldı ve bütünüyle onların aleyhine döndü.

Nitekim bu anlaşmaz­lık daha sonraki yıllarda gittikçe arta­rak sonunda düşmanlığa dönüşmüş, hatta İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni Jön Türkler'in, Kuvâyı Milliye'yi de İttihat ve Terakki'nin devamı saydığından hep­sine karşı şiddetle menfi bir tutum ta­kip etmiştir.

Ali Kemal bu devrede İsviçre'nin Zürih şehrinde Türkler'e mahsus bir Mekteb-i Sultanî açmak ve mezunlarını Avrupa'­nın önde gelen üniversitelerine gönder­mek gibi önemli bir projeyi gerçekleştir

mek için çalıştıysa da talebe bulamadı­ğından bundan vazgeçti.

Paris'teki Türk öğrencilerin işlerini takip etmek üzere talebe nâzın oldu, fakat işinden ve ta­lebelerin çalışmalarından memnun kal­mayınca kısa zamanda istifa etti.

Yine bu yıllarda Brüksel Sefareti ikinci kâtipliğiyle görevlendirilmişti (1897).

Bir ta­raftan sefir Münir Paşa ile araları açık olduğu, diğer taraftan Jön Türkler'in fa­aliyetlerini takip etmek ve neşriyatta bulunmalarını önlemek maksadıyla Ahmed Celâleddin Paşa ile anlaştığı için Cenevre'de kalarak Brüksel'e gitmemiş­ti.

Fakat daha sonra sarayın Jön Türk­lerle anlaşması ve genel bir af çıkarıl­ması üzerine sefir tarafından Brüksel'e davet edilince istifa etti (1898).

Avru­pa'da yapacak bir işi kalmaması ve ma­lî durumunun da bozulması sebebiyle bir Mısırlı prense ait çiftliği idare et­mek için Kahire'ye davet edilince İspan­ya ve Tunus üzerinden Kahire'ye gitti (1900).

Burada oldukça rahat günler ge­çiren Ali Kemal bilhassa yazı hayatı ve gazetecilik yönünden verimli bir döne­me girdi.

Yol hâtıralarını Tunus isimli kitabında anlattı.

Mes'ele-i Şarkiyye adlı kitabını bastırdı.

Sadece tek sayı ya­yımlayabildiği Mecmûa-i Kemâl adıyla bir dergi çıkardı (1901).

Seyahat inti­balarının yer aldığı ve yazılarının çoğu kendi kaleminden çıkan bu dergiden sonra Türk (1903-1907) gazetesini ya­yımlamaya başladı.

Burada Yusuf Akçura'nın meşhur "Üç Tarz-ı Siyâset" adlı yazı serisini "Cevabımız" başlıklı bir ya­zıyla tenkit etti.

Yaz tatili için gittiği İs­viçre'de tanıştığı bir kızla ertesi yıl Lond­ra'da evlendi (1903).

Bir süre daha Kahire'de kaldı, ancak bu yıllarda Mısır'da ortaya çıkan iktisadî buhran sebebiyle o da sıkıntıya düştü.

Hükümetin izniy­le Meşrutiyetin ilânından kısa bir süre önce Paris üzerinden İstanbul'a döndü ve böylece yirmi yıllık sürgün hayatı so­na erdi (1908).

İstanbul'da bir taraftan İkdam gazetesinin başmuharrirliğini ya­parken diğer taraftan da Mekteb-i Mülkiyye'de siyasî tarih, Dârülfünun'da Os­manlı tarihi okutmaya başladı.

Yeni ku­rulan Ahrar Partisi üyesi olarak İkdam'daki yazılarıyla İttihat ve Terakki Cemi­yeti ile hükümetlerinin aleyhinde bulu­nan ve hatalarını cesaretle tenkit eden Ali Kemal, bu sebeple gazetesi Tanin'i ve kalemini ittihatçıların emrine veren Hüseyin Cahit'le tekrar çatıştı.

Yine bu sırada İttihat ve Terakki Cemiyeti tara­fından yayımlanan ve sahipliğini Dr. Bahaddin Şâkir'in yaptığı Şûrâyı Ümmet gazetesi ile çatıştı.

Gazetede çıkan "İs­minden Utanmayanlar Silsilesinden Ali Kemal Beyin Hakikati" adlı bir yazı üze­rine Ali Kemal Dr. Bahaddin Şâkir aley­hine hakaret davası açtı.

Türk basın ta­rihinde "Şûrâ-yı Ümmet-Ali Kemal Da­vası" adıyla bilinen bu meşhur dava, bir ay kadar süren muhakeme sonunda Dr. Bahaddin Şâkir'in beraati ile sonuçlan­mıştır (1909 Mayıs sonu).

Ali Kemal'in Jön Türkler'le münasebet ve mücadele­si hakkında mühim bilgiler taşıyan bu davanın safahatı, daha sonra neşredil­miştir (Şûrâ-yı Ümmet-Ali Kemal Davası, İstanbul 1325, 168 s).

31 Mart Vak'ası'nı takip eden günlerde yeniden iktidara geçen İttihatçılar tarafından idam edil­mek korkusuyla İstanbul'dan Paris'e kaç­tı.

Daha sonra Londra civarında Bournemouth'a yerleşti.

Sık sık gidip geldiği Paris'te Yeni Yol adlı bir dergi çıkardı (1909).

Ancak çıkışından bir süre sonra derginin Türkiye'ye girişi yasaklanınca kapatmak zorunda kaldı.

Bu arada eşi de öldü. Ali Kemal bu dönemde Fetret adlı romanını kaleme aldı (1911).

1912 yılı Temmuzunda İttihat ve Te­rakki iktidarı değişip genel af ilân edi­lince ağustos ayında İstanbul'a döndü ve yeniden İkdam''da başmuharrir ola­rak yazmaya başladı.

Ancak altı ay son­ra Babıâli Baskını'yla hükümet devrilip İttihatçılar tekrar iktidara geçince Ali Kemal Viyana'ya sürüldü.

Üç ay sonra İstanbul'a döndü.

Büyükada'ya yerleşe­rek Bir Safhayı Târih ve Ricâl-i İhti­lâl adlı eserlerini yayımladı (1913).

Ay­nı yılın ekim ayından itibaren Peyâm'ı çıkarmaya başladı.

Bu arada Tophane müşiri Zeki Paşa'nın kızı ile evlendi (Ocak 1914).

Yaptığı muhalefet okuyucular ta­rafından tutulmakla birlikte hükümet Ali Kemal'in tenkitlerine dayanamadı.

Temmuz başında gazetesini kapattı ve yazı yazmasını yasakladı.

Bir ay sonra I. Dünya Savaşı çıkınca maddî durumu iyi­ce bozulan Ali Kemal bu yıllarda öğret­menlik yaptı ve ticaretle uğraştı.

Harbin sonuna doğru kontrol gevşeyince tekrar yayın ve yazı faaliyetlerine döndü.

Bu dönemdeki yazılarının ilki Ruşen Eşrefin edebiyat hakkındaki anketine verdiği ce­vaptır (Diyorlar ki, İstanbul. 1334, s. 291-340).

Râşid Müverrih mi Şair mi? adlı kitabını da bu sırada yayımladı (1918).

Mütarekeden sonra politikaya atılan Ali Kemal önce Osmanlı Sulh ve Selâmet Cemiyeti'nin kurucusu ve idare meclisi üye­si (1918), ardından da Hürriyet ve İti­lâf Fırkası'nın genel sekreteri oldu.

I.Damad Ferit Paşa kabinesinde Maarif nâzırı (3 Mart 1919), ikincisinde ise Dahiliye nâzırı (19 Mayıs 1919) oldu.

Bu sırada Anadolu'daki valilere, Paris'te başlayan barış görüşmelerinden aleyhte bir karar çıkması endişesiyle, görüşme­ler sonuçlanıncaya kadar herhangi bir çatışma ve karışıklığa sebep olacak ve düşmanın yeniden müdahalesini gerek­tirecek faaliyetlerden kaçınılmasını is­teyen (bk. Bayar, VIII. 2493), Kuvâyı Mil­liye aleyhine ve Mustafa Kemal'in azline dair iki tamim gönderdi (bk. Ali Kemal, s. 182-184).

İngiliz mandası taraftan ola­rak İngiliz Muhipleri Cemiyeti Merkez Kurulu üyesi oldu.

Yunanlıların İzmir'e çıkması ve Anadolu içlerine doğru iler­lemesinin devam ettiği bu günlerde Pa­ris'te Osmanlı tezi reddedildi ve kabi­ne üyelerinden Nâfıa vekili Ferid Bey'le Eşil Lâyihası meselesinde aralarında çı­kan anlaşmazlık sebebiyle Ali Kemal de nazırlıktan istifa etti (26 Haziran 1919) (bk. Tunaya, II, 295-296).

Tekrar gazete­ciliğe başlayarak Peyâm'ı yeniden çıkar­dı (14 Ağustos 1919) ve Kuvâ-yı Milliye aleyhindeki yazıları sebebiyle talebeler tarafından istifaya zorlanıncaya kadar Dârülfünun'daki derslerine devam etti.

Peyam bir müddet sonra Mihran Efendi'nin Sabah gazetesi ile birleşerek Pe­yam ı Sabah adı altında ve Ali Ke­mal'in idaresinde Millî Mücadele aley­hinde yayınını sürdürdü (Ocak 1920).

Ali Kemal'in Artin Kemal adıyla anılmasının sebeplerinden biri de budur.

Bu sırada millî kuvvetler Anadolu'da Yunanlılarla savaşa devam ediyor, yer yer kazanılan zaferler çekilen sıkıntıları ve mâruz ka­lınan eziyetleri unutturuyordu; fakat Anadolu'nun zafer ihtimali henüz kesin olarak belirmediğinden Ali Kemal hâlâ Ankara'ya muhalefetini sürdürüyor ve Ankara hükümetini İttihatçılar olarak görüyordu.

Nihayet Yunan kuvvetlerinin bozguna uğraması üzerine düştüğü ha­tayı kabul ederek, 10 Eylül 1922 tarihli "Gayelerimiz Bir İdi ve Birdir" adlı son başmakalesinde yanılmış olduğunu açık­ladı.

Lozan Antlaşması'ndan kısa bir sü­re önce Ankara hükümeti Ali Kemal'in Ankara'ya sevkini istemişti.

Bunun üze­rine Ali Kemal İstanbul'dan kaçırıldı ve trenle Ankara'ya gönderileceği sırada İzmit'te Nûreddin Paşa'nın emriyle (bk. Apak, s. 264) linç edilerek öldürüldü (6 Kasım 1922).

Nevi şahsına münhasır ve muhafaza­kâr bir insan olan Ali Kemal Türkçeyi üstün bir kabiliyet ve ustalıkla konuş­mak, kendine has bir üslûpla kolay, ça­buk ve tashihsiz yazmakla tanınmıştır.

Mülkiye'den hocası olan Mizancı Mu-rad'ın büyük ölçüde tesirinde kaldığın­dan, hayatı tıpkı onunki gibi yurt içinde ve dışında çeşitli mücadelelerle geçmiş, mizacının da tesiriyle daima muhalifler safında yer almış, bir mücadele ve mü­nakaşa adamı olarak yaşamıştır.

Ancak kanaatlerinde inatla ısrar etmesi ve daima ön safta olmak arzusu hayatına mal olmuştur.

Kendisi, yıllarca memle­ketine hizmet için çalıştığı halde bekle­diği ve hak ettiği ilgi ve yardımı görmediğinden şikâyet etmiştir.

Yine mizacı­nın tesiriyle giriştiği işlerin hemen hiç­birinde uzun süreli başarı sağlayama­mış ve mücadeleden yorgun düştüğü zamanlarda kırgın bir hayat sürmüştür.

Daha çok siyasî yazıları ve gazeteciliğiyle tanınan Ali Kemal'in en önemli yazıları edebiyat, dil ve tarih ko­nularındadır.

Büyük bir kısmı gazete ve dergilerde kalan yazılarının ancak bir bölümü sonradan kitap haline getiril­miştir.

Yayımlanmış eserleri ara­sında ilk sırada roman denemeleri ge­lir.

Romandan çok uzun hikâye dene­bilecek bu eserlerinde Ali Kemal karşı­laştığı veya başından geçen bazı olayla­rı anlatmıştır.

Ruşen Eşrefin an­ketine yazılı olarak verdiği ve Türk ede­biyatının geçmişi, o günkü durumu ve geleceği üzerinde dikkate değer görüş­lerinin yer aldığı orta boy bir risale hac­mindeki cevabı ile (Diyorlar ki, İstanbul 1334, s. 291-340; yeni harflerle sadeleş­tirilmiş yayımı, Şemsettin Kutlu, Ankara 1985, s. 267-314) Yusuf Akçura'nın Üç Tarz-ı Siydsef'ini tenkit için yazdığı ve bu eserin müstakil olarak yapılan baskı­larında yer alan "Cevabımız" başlıklı ma­kalesi de zikredilmelidir (İstanbul 1327; Enver Ziya Karal'ın giriş ve değerlendirme mahiyetindeki önsözü ile Ankara 1976, 1987, s. 37-44).

Ayrıca onun Mizancı Murad Bey'e yazdığı mektuplardan on se­kiz tanesi Birol Emil tarafından yayım­lanmıştır (Jön Türklere Dair Vesikalar, s. 35-60).

Ali Kemal'in bir kısım mektupla­rı da Ahmed Bedevî Kuran tarafından konularına göre parça parça neşredilmiştir (İnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler, s. 108-109, 119, 133, 137, 161).

Bu kitabın 138-146. sayfaları arasında neşredilen mektupların çoğu, aynı yazarın Osman­lı İmparatorluğunda İnkılâp Hareket­leri ve Milli Mücadele adlı eserinde tekrar basılmıştır (s. 300-309).

Bazı şifa­hî bilgilere göre, üzerinde adı bulunma­makla beraber Edebiyat ve Siyasiyat (İstanbul 1326) adlı eserin de Ali Kemal'e ait olduğu kabul edilmektedir.

Tunus (Paris 1900) adlı eser ise yol hâtıralarını anlattığı küçük bir risaledir.

Eserleri:

Tunus

Kadın Mektupları

İlm-i Ah­lâk

Romanları:

İki Hemşire

Çölde Bir Sergüzeşt

Fetret

Edebî ve Tenkidî Eserleri:

Sorbon Da­rülfünununda Edebiyyât-ı Hakîkiyye Dersleri

Paris Musaha­beleri

Râşid Müverrih mi Şa­ir mi?

<

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort