Hit (933) Y-2269

Ahmed Hakan Coşkun

Künyesi : Lakabı :
Tabakası : 19.Yüzyıl E-Posta :
D.Yeri : Yozgat D.Tarihi : 1966
Görevi : Editör Uzm.Alanı : Gazeteci, yazar,Haberci
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : İngilizce Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : /2008-02-18 Güncelleyen : /0000-00-00

Ahmed Hakan Coşkun

Bir Müftü çocuğu olarak değişik şehirler’i dolaştılar.Ağrı, Amasya,Çanakkale, Balıkesir..
12 Yaşımda: Kaçak olmayan bir Kur'an Kursu’nun çocuk oyunları’na hayli mesafeli idarecilerin elinde kaldım. Ama bunu yaşımdan beklenmeyecek bir olgunluk’la karşılamayı bildim ve mesele yapmadım. Sadece Latin Harfleri’ne ve roman okuma’ya aşırı özlem duyunca oradan tüydüm.
15 Yaşımda: Milli Türk Talebe Birliği ile Akıncılar arasında gidip geldim. Okumak için MTTB’ye, Delikanlılık yapmak için Akıncılar’a gittim. Bize ‘Yeşil Komünist’ dendiğini öğrendiğim andan itibaren de Komünistler’e Gizli ve Özel bir Sempati besledim. Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin ne kadar salakça bir yapılanma olduğunu daha o zaman kavradım. (Bu nedenle kendimle hep gurur duymuşumdur.)
Lise Yılları’nda Mavera Dergisi Abonesi’dir. Edebiyat’a merak salar, Kitaplar’a dalar. 16 Yaşımda: Yan komşumuz öğretmen Mehmet Bey’in evinde, bizim Ev’deki İslami Kitaplar’a pek benzemeyen Kitaplar’la karşılaştım... Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’sını orada tanıdım. ‘Suç ve Ceza’yı hatmettikten sonra bir Hafta kendime gelemedim. Ve o Gün’den sonra ‘Oğlum Osman’, ‘Kızım Ayşe’ türünden kitaplar’a bir daha asla meyletmedim.‘
Uludağ Üniversitesi, İlahiyat Fakultesi’nde bir süre okudu.Sonra İstanbul’da okumaya devam. İÜ İletişim Fakultesi'ni bitirdi. Üniversite Yılları’nda iken yazdığı kimi Hikayeler’i Yedi İklim’de yayınlandı.
17 Yaş’ımda: Evdeki radyodan Türkçe ‘İran’ın Sesi’ Kanalına Kulak verdim. Epey Cızırtılı da olsa ‘Devrim Marşları’nı dinledim. 17 Yaş’ında bir Yeniyetme’nin Ayetullah Şeriatmedari ile Ayetullah Humeyni arasındaki Görüş Ayrılığı Konusunda en az 45 dakika aralıksız konuşabileceğini kanıtlayarak herkesi şaşırtmayı başardım.
18 Yaş’ımda: 12 Eylül Sonrası’nın Apolitik Rüzgarları’nın etkisinden kurtulmak için kendimi Edebiyat’a vurdum. Bütün Harçlığımı Edebiyat Dergileri’ne yatırdım. Yazdığım bir hikaye’nin o dergiler’in birinde yayınlanması Hayat’taki en Büyük Dileğim oldu.’
19 Yaş’ımda: Cebimde her daim ‘Cumhuriyet’ taşıdığım günler... ‘Bu taraf’tayız ama o taraf’ı da yakından izleriz’ havası basma dönemi... Sinema Eleştirmeni mi olsam yoksa şöyle okkalı bir Roman mı yazsam kararsızlığı... Aykırılık’tan pek hoşlanmayan Cemaat Üyeleri’nin laf geçirmeleriyle ilk tanışma... Küçümsemeler, dudak bükmeler, ‘Boş İşler’le uğraşıyorsun Azizim’ türünden yaklaşımlar falan filan...’
21 Yaş’ımda: O Grup’tan bu Grub’a, o Cemaat’ten bu Cemaat’e geçme Dönemi... Bir Hafta ‘Gruplarüstü Entelektüel’, 15 Gün ‘Diriliş Ekolü’ Üyesi, 2 Ay ‘Tasavvuf ve Geleneğe Dönüş Hareketi’ Mensubiyeti, 9 Hafta ‘Radikal takılma... Yani Savruluş Günleri...’
Medya Yılları:
1987 de Zaman Gazetesi'nde Muhabir olarak Mesleğe başladı.Daha sonra TGRT de Ömer Lütfi Mete ile Yankı Haber Proğramı’nı hazırladı. 1993-1994 arasında bir TGRT Muhabiri’dir.
24 Yaş’ımda: İslam’da Aşk da vardır, Özel Hayat da Tez’ine yaslanarak Modern Hayatı Meşrulaştırma Çabaları’na giriştim. Kendime bir alan açmaya çalışıyordum. ‘Dava’ diyenlere ‘Özelime dokunma’ diye haykırabilme Cesaret’i gösterdim. Biraz Nihilist, biraz da Aykırı Kaçma Sevdasına kendimi kaptırdım. Kafka’nın Kan’ıma girdiği Günler...’
25 Yaş’ımda: Birden Aşırı politikleştim. Bir Mühendis gibi İslami Sistem’in Tüm Dertleri bitireceğine inandım. Politik Hayatım’daki Ödünsüz Tutum’u sürdürürken bir yandan da Bahar’a, Şarkılar’a, Şiirler’e, Sokaklar’a duyduğum Heves devam etti. O Zamanlar bunu bir Çelişki gibi görür ve biraz utanırdım.’
28 Yaş’ımda: Özel Hayatım’a yapılan Bıktırıcı Müdahaleler’le savaşmaya Karar verdim. Can Sıkıcı Din Zabitleri’nden kurtulmak için geliştirebildiğim tek Çıkış Noktası şuydu: ‘İslam’da Neşe diye bir Şey yok mu Kardeşim?

Kanal 7:
Mustafa Çelik’le Temas’a geçerek Kanal 7, İstanbul Merkezi’nde Haber Koordinatörü olarak çalıştı. Boşalan Haber Müdürlüğüne terfi etti. Artık Kanal 7’nin Ali Kırcası’dır o.
O Yılları şöyle anlatır Murat Menteş’e:’ Biz Haber Metinleri’ni hazırlıyoruz ve Spiker’e veriyoruz, o da çıkıp okuyor. Fakat bir türlü umduğumuz etki’yi uyandırmıyordu. Canlı yayın konukları alabilecek, canlı bağlantılar kurabilecek bir adam lazımdı bize. Aradık. Sonra bana "Bulamadık, onu da sen yap" dediler. Yapabilir miyim, yapamaz mıyım derken kendimi Stüdyo’da buldum. Zaruretten, şartlar gereği başladım bu İş’e yani. İlk Dönemler’de Prompter Cihazımız bile yoktu. Ben haberleri ezberleyerek ya da irticalen sunuyordum. Çok teklediğim oluyordu... Medya’da o Dönem’de Desenformasyon, Manipülasyon artmıştı ve o Haberler’e bir Karşılık verilmeliydi. Haberleri Saat 21.00'da sunuyorduk. Bütün Haberler bittikten sonra bambaşka, Farklı bir Ses olmalıydı. Oldu da. Sağcı, Solcu, İslamcı... ayırmadan herkesle konuşuyor, Her Türlü Konu’ya Cesaret’le giriyorduk; Büyük bir İlgi uyandırdı ve bu böylece sürüp gitti...‘Bizim Camia’nın Elemanlarını Yetersiz Bu çok üst perdeden bir Bakış gibi görünebilir, ama öyle değil. Ben, kendimi bir Entelektüel saymıyorum. Fakat Televizyon Haberciliğiyle uğraşan bir adam olarak, soru sorduğumda, karşımda bu sorular’ın cevabını verebilecek, İnsanlar görmüyorum maalesef.’
30 Yaş’ımda: İslami Devlet diye bir şey olamayacağını keşfettim. İslam Adına kurulacak Devlet’in, Eninde sonunda Kişiler’in İslam’dan anladıkları olacağını fark ettim. Kişiler’in İslam’dan anladıklarıyla İslam’ın bizatihi kendisinin farklı olduğunu düşünmeye başladım. ‘Günaydın’ diyebilirsiniz. Haklısınız, biraz geç oldu ama güç olmadı.’
1996'da Hakan Albayrak'a Kanal 7'nin, Otogar’daki Kıraathane’den Etiler'deki Malikane’ye kadar ilgiyle izlendiğini söyler.çalıştığı Kanal’ı Entel Kanal bulduğu Yıllardı o Yıllar. Menteş ‘Şimdi Ingmar Bergman ve Orson Welles gitti Jhackie Chan ve yanan Motosikletler geldi. Yayın Politikasındaki bu kayma neden?’ diye sorar. 28 Şubat Süreci’nin Mağduru bir Kitle, Akşam haberleri onun yorumları, konukları ile Takip etmekte, Satır aralarından Mesajlar çıkarmaya çalışmaktadırlar. çalışmaya başladıktan 7 Yıl sonra kendisini hala fazla değişmemiş bulmaktadır. Son derece sıradan bir Ev Hayatı’m vardır. Aynı Yıl Aktuel Dergisi Ahmet Hakan’ı Test eder. Ya sunduğu haberler? Sayın Seyirciler, bugün Etiyopya'da 500 Çocuk Açlık’tan öldü; Gözaltı’nda şu kadar Genç kayboldu; Filistin'de İnsanlar Sokak’ta kurşunlandı gibi Yığın’la Ürkünç, Üzücü olayı insanlar’a yansıtıyorsunuz. Bunlar sizi nasıl etkiliyor,diye sorar Menteş?
Yine o Mülakat’ta Okuma hayatı hakkında şunları anlatır: Edebi Eserler, Güncel Kitaplar ve Yakın Tarih/Anı Kitapları okuyorum. Son zamanlarda, Hacc’a gittim ve Hacc’a giderken Martin Lings'in o Güzel Kitabı ‘Hz.Muhammed’in Hayatı’nı ve Muhammed Esed'in Mekke'ye Giden Yol'unu okudum. Amin Maoluf'un Bütün Romanlar’ını okudum. Gün Zileli'nin Yarılma Adlı Kitab’ını; Mehmet Çetingüleç’in Rahşan Adlı Kitab’ını, Cüneyt Arcayürek'in Etekli Demokrasi'sini okudum. Tanpınar, Oğuz Atay ve Dostoyevski döne döne okuduğum Yazarlar. Şairler’den Sezai Karakoç, Cemal Süreya, İsmet Özel, Turgut Uyar, Asaf Halet Çelebi... Son Günler’de Sinema’ya sık gidebildim. Vizontele'yi, Komser Şekspir'i seyrettim. Komser Şekspir'i beğenmedim. Çok Kötü bir Film’di; çok Dar, Küçük Beyinli bir Adam’ın elinden çıktığı İzlenim’ini bırakıyordu. Vizontele'yi de pek tutmadım. Evde DVD Filmleri izliyorum. Frank Kapka Filmlerini çok severek izledim. Yeniler’den, Tarantino'nun filmlerini beğeniyorum.’
Ve bir Gün Kanal 7 ile Yollar’ı ayrıldı Ahmet Hakan’ın. Bir zamanlar ATV’ye gider misiniz Sorusuna verdiği vevaplar’ın altından çok sular geçti. Medya’sız yapamazdı. Kendini CNN’de Salı’dan Cuma’ya Tarafsız Bölge’de buldu.
Daha önce Sabah ve Hürriyet Gazeteleri'nde Köşe Yazarlığı.

Ben bu Yazıları kitaplaştırmayı düşünmüyordum fakat Yayıncı Mahmut Balcı'nın Müteşebbis Ruh’una Uzun Süre direndikten sonra Evet dedim. Yazmak ayrı bir Konsantrasyon gerektiriyor, Televizyon Haberciliği ayrı. İkisi arasında denge kurmak zor. İskele Sancak'ta yaptığımız önemli konuşmaları kitaplaştırmayı planlıyoruz. Orhan Gencebay, Yaşar Nuri Öztürk gibi Kişiler’le yaptığımız Söyleşileri derleyip toplayacağız. NBabt Çözümlemesi Kitaplar..
Ahmet Kabaklı, Neden Milliyetçilik?
Çok Taviz verdik. Devlet çok küçültüldü. Adilik çok aldı yürüdü. Bir Devir yaşadık ki son birkaç Sene içerisinde. Hakikaten affedin, bu Lafı ben söylüyorum. "Türk olmaktan utandım, utandığım zamanlar oldu.(Arka Kapak)
Mehmet Eymür, Çeteler, Mafya ve Siyaset,
Sıkışmışlardı. Biraz o Sıkışıklığın Neticesi, Zamanında verilen Lüzumsuz Sözler, bir Mafya Liderine verilen Lüzumsuz Sözler; onları sonradan o Mücadele’de de ortada bıraktı. Hem kendilerine yaramadı hem de son derece ağır bir suçla hükümet’ten ayrılmalarına sebep oldu." (Arka Kapak)
-Kırmızı ve Kar, Orhan Pamuk'un Kar Adlı Son Romanı ile Gündem’de olduğu Günler’de gerçekleştirilen Program. Pamuk, Kitap’ta, 11 Eylül Olayları sonrasında neden sevinir gibi olduğumuz Sorusuna da İlginç Cevaplar veriyor.
-Bir Türk Dehası, Oktay Sinanoğlu'nun Konuk olduğu Program,
-Niçin Komünist Oldum, Vedat Türkali'nin Konuk olduğu Program,
Mevcut Hikayelerim kitaplaşacak durumda değil. Yeni Hikayeler de yazamıyorum. Artık sadece okuyabiliyorum.
Meraklısına Notlar, Ahmet Hakan Nasıl Değişti?, Hürriyet Gazetesi, AHÇ Köşe Yazısı, 17. Ağustos 2005
Ben, Ali Kırca'nın Haberciliğini beğenirim. Türkiye'de o kadar kaba saba Manipülasyonlar yapılıyor ki Televizyon Haberleri’nde, Ali Kırca, diğerleri içinde bu Manipülasyonlar’ı daha incelikli yapan bir adam. En azından böyle bir 'Medeni' Tarafı var. Kırca'nın Utanma Duygusu olduğunu düşünüyorum. Bir de Yıllardır bu İş’in içinde. Biz daha kısa pantolon’la dolaşırken o TRT Haber Dairesi Başkanı’ydı. İşin Tekniğini İyi biliyor. Üslub’unu İyi ayarlıyor. Dolayısıyla ona benzetilmekten çok da alınıyor değilim. Etkilenmiş miyimdir, bilmiyorum. Etkilenmiş de olabilirim. Ama her zaman şunu söylüyorum: Kendimi ona benzetmek için Özel bir Çaba sarfetmiyorum. (Gerçek Hayat, Sayı 24.)
Ağustos 2005’de Başbakan Erdoğan’la görüşen ‘Aydınlar’ olarak nitelenen İsimler arasında yer alır.Meraklısına Notlar, Ahmet Hakan Nasıl Değişti?, Hürriyet Gazetesi, AHÇ Köşe Yazısı, 17. Ağustos 2005,
Türkiye'deki İslamî Entelektüel Faaliyetler’in, 28 Şubat'la birlikte daha da Geri çekildiğini, Teslim olduğunu ya da sapmaya uğradığını farkediyoruz. Bütün bunlar beni Büyük bir Karamsarlığa sevkediyor. İslamcı’yım, Yazar’ım diye ortaya çıkanların çoğu, Toplum’a doğru dürüst Mesaj veremiyorlar. Televizyon Açısından düşünüldüğünde de, bir İnsan’a bir Soru sorulur ve o Soru’nun dört başı Mamur üç Mümlelik bir Cevabı vardır; ne zaman bir İslamcı’yla konuşmaya kalksak o dört başı Mamur Cevap yerine uzun bir Bildiri dinliyoruz. Hepsi mi böyle? Hayır. Mutlaka çok İyi İsimler de var. Fakat Genel bir Boşluk Sözkonusu. Ben bundan yakınıyorum.
28 Şubat denen Müdahale’den sonra İslamcılar arasında ‘Üç Tarz- ı Siyaset’ ortaya çıktı. Birincisi tam bir Dejenerasyon ve Teslimiyet; bir diğeri Mantığı bir Kenar’a fırlatmış tam bir Hırçınlık Tavrı; kimisi de kendisine Çekidüzen verdi. Şimdi bunların hangisinde bir Doğru Yaklaşım var? Bu yeterince tartışılmadı. Şu Savruluş Dönemi’nde Kanal 7 aslında tamamen Ekonomik Nedenler’e dayalı bir Değişim yaşadı. Burası bir Kurum, 500 Kişi Her Ay Maaş bekliyor. Televizyonculuk acayip Masraflı, Büyük Harcamalar’la yürüyen bir İş. Bağımsızlığını koruyabilmesi için kendi Ayakları üstünde durması; bunun için de Reklam alması gerekiyor. Türkiye'deki Reklam Düzeni, size Üstün Nitelikli Yapımları yayınlama İmkanı vermiyor. Ya bu Kurum’un Kapısına Kilit vuracaksınız, ya bu Düzen’e Teslim olacaksınız, ya da arada birşeyler yapacaksınız. Çünkü AGB Verileri’ne bakılıyor ve AGB Verileri’nde Esaslı Filmler Sıfır’ken berikiler çok Büyük Reyting alıyor. Bazıları diyorlar ki, bize bundan Söz etmeyin.Bundan Söz etmeyeceksek neden Söz edeceğiz? Bu çok Önemli, Yaşamsal bir Şey, bunu es geçemeyiz. Ayrıca, Kanal 7'nin Haber ve Genel Yayın Politikası’nda Hiçbir Değişiklik olmadı. Şimdi bir Ters Örnek var:TGRT. Adamlar Yayın Politikalarını % 100 değiştirmiş durumdalar; tam bir Dejenerasyon içerisindeler, Bütün İddialar’ından vazgeçmişler. Bizde küçücük bir Değişiklik olunca "Haaa TGRT'leşiyorsunuz" gibi bir Olumsuz Sıfat’la nitelendiriliyor. Biz nasıl 1995 da Başörtüsü Sorunu’nu en Önemli Sorun Kabul ediyorsak, bugün de aynı şekilde; değişen bir Şey yok. İzleyici bundan yeterince Memnun olmayabiliyor evet. Ana Haber Bülteni bütünüyle Başörtüsü Sorunu’na ayrılsa, hiçbir Şikayet’i olmayacak, yani 'Böyle bir Haber Bülteni olabilir mi?' demeyecek. Bu yüzden de Bergman ve Welles'i terkedip Dolph Lundgren ve Michael Dudikof'un Aksiyon Filmlerini gösteriyorsunuz, öyle mi? Ne yapılabilir? Yani yapılabilecek bir Şey yok, Türkiye'de böyle. Ben izlemiyorum o Filmleri, fakat İnsanlar izliyor. Ortada bir Televizyon Kanalı var ve bu Televizyon’un Aylık Masraf Çizelgesi var: Realite bu. Çapı ne olursa olsun Uydu’ya Her Ay belli bir Para ödemeniz gerekiyor. İster, Orson Welles Filmi gösterin ister Bruce Lee Filmi oynatın aynı şey, değişmiyor. Sanatsal Yoğunluk, Personel Maaşları’nı etkilemiyor. (Gerçek Hayat, Sayı 24.)
Kanal 7'de çalışmaya başladığım Dönem’deki Düşünsel Çabalarımla, Yaşam Tarzımla bugünküler arasında Derin bir Fark yok. Tabii ki Küçük Farklar herkesin Hayat’ında olur, ben yine Gündüzleri Spor giyiniyorum, Haberleri sunarken kravat takıyorum. Şu anda kravatlıyım fakat bu istisnai’dir. Bizler Televizyon’a çıkıyoruz ve İnsanlara Gezegen’de, Memleket’te olup bitenleri anlatıyoruz. Sonuç itibariyle ciddi bir iş yapıyoruz, fakat Türkiye'deki Televizyon Düzeni gereği, bunu yapan kişi, Oturaklı bir Adam olması gerekirken Artistik bir Tip’e dönüşmüş durum’da. Yani haberler’i sunan vatandaş, artistik numaralar yapıyor, Program bitince "Hayat’ı paylaşmak için" filan gibi gösterişli laflar ediyor; "Her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsan" gibi Garip, Tuhaf Şeyler söylüyor. Yani bir şov adamı gibi davranıyor. Benim yaptığım tamamen sunduğum Haber’e yönelik ‘Evet Sayın Seyirciler’ Vurgu’sudur. Haber’i izlenir kılmak adına, kendime değil, sunduğum haber’e yaptığım Vurgu’dur. Bir Gerilim yarattığımın farkındayım; bunu özellikle yapıyorum. Haber sunarken, mesela şu anda sizinle konuştuğum gibi konuşmam beklenemez. Bir sunuş yapıyorum ve İlgi’yi çekmek zorundayım. Fakat İlgi’yi Haber’e çekiyorum. Bunda bir problem yok; herkes Haber’ine İlgi toplasın. Ben Ün’ümü Test edebileceğim yerlere gitmiyorum. Mecburen veya Doğal olarak birileriyle görüşüyor, rastlaşıyor, buluşuyoruz.

O vakit Genel bir Beğeni’yle karşılaştığımı söyleyebilirim fakat bazen İmza filan istiyorlar, bunu da çok yadırgıyorum. Ben belli Kurallar’ı olan bir İnsan’ım. Mesleğimiz İcabı bazı Görüşmeler yapıyoruz ve Yaşam Tarzımızı Belli Ölçü’de etkiliyor bu İş, Takdir edersiniz ki. Dolayısıyla bazıları çıkıp biraz da saptırarak ve abartarak, "Bu Adam Gevşek bir Adam" filan diyor. Nereden biliyorsun Kardeşim, benim Gevşek bir Adam olup olmadığımı? Herşey’den önce böyle bir Dedikodu, Ayıp’tır, Günah’tır ve ayrıca Haram’dır. Ben hiçbir zaman çıkıp da "Ey İnsanlar ben Mükemmel bir Müslüman’ım, bana benzesenize" demedim. Dedim mi? Bazen Laik Cephe’den de "Bunlar bir de Müslüman güya, bir de Müslümanlık Propagandası yapıyorlar" gibi Laflar ediliyor. Yok Kardeşim, biz öyle bir şey yapmıyoruz. Zaten Televizyon Haberleri’nde böyle bir Propaganda yapılamaz; Müslüman olun, Namaz kılın, Hacc’a gidin gibi... Diyelim ki ben İş İcabı Kafeterya’da bir Kadın’la oturup konuşuyorum. Bu şimdi Günah mı, Haram mı? Görüşmeyecek miyim? Siz mesela görüşmüyor musunuz, gidip bir Kadın’la Röportaj yaparken?.. Bu daha ziyade bizim Camiamızın Dar bir Kesim’inin İslam adı altında Cehalet, Kültürsüzlük ve Dedikodu üretmelerinden kaynaklanıyor. (Gerçek Hayat, Sayı 24.)
Aktüel, 'Onur Konukları' diye bir Köşe hazırlamış ve bir Ünlü’ye bir başka Ünlü’yle Röportaj yaptırıyorlar. Görüşmediğiniz biriyle konuşun dediler. Ben de Sezen Aksu'yla konuşayım demiştim. O olmayınca, bir Manken önerdiler: Ebru Şallı. Onu da ben Kabul etmedim. Daha sonra Deniz Akkaya'nın ne kadar Kültürlü ve Farklı olduğu söylendi. Eh ben de kabul ettim fakat açıkçası çok Farklı olduğunu düşünmedim. . (Gerçek Hayat, Sayı 24.)
Beni en etkileyen Görüntü Filistin'de, Baba’sının yanında İsrail Askerleri’nce vurulan Küçük Muhammed'di. Geçen gün Makedonya'da Baba Oğul’un Yol’da öldürüldüğü Görüntüler Ürpertici’ydi... Fakat, Televizyonculuk’ta zamanla İnsan biraz Mesleki Deformasyon’a uğruyor. Bu tür şeyler’e alışıyorsunuz, İnsanlığınızı kaybediyorsunuz. Hattâ daha çok "Bu Haber çok Çarpıcı"nın Heyecanını duyuyorsunuz. Doğrusu biraz Tuhaf bir Durum tabii. (Gerçek Hayat, Sayı 24.)
Artık Hacı’yım yani. Hacc çok Etkileyici tabii. Kabe'yi ilk gördüğümde çok etkilendim. Çok Müthiş bir Şey, yaşamak lazım yani anlatarak o Tablo’yu İnsanlar’ın önüne koyamayız. Mekke, Dünya’nın en Eski Şehirlerinden biri, 'Şehirlerin Anası'. Hz.Adem'le Hz.Havva'nın orada buluştukları söylenir. Hz.İbrahim'in İnşa ettiği Kabe orada, İnsanlık Tarihi’nin en Eski Mimarisi, Allah'ın Evi. Böyle bir Şehre giriyorsunuz ve fakat sanki 20 Yıllık bir Şehre girer gibi oluyorsunuz. Çünkü Tarih yok. O çok üzdü beni doğrusu. Yani, Bu Olumsuzluğa rağmen, yine de etkilenmemek Mümkün değil. Ben Hacc’ın bir bir Milat olduğunu Kabul etmiyorum. O çok Geleneksel ve Yanlış bir Anlayış. Çünkü İnsanlar Hacc’dan önce Türlü Çeşitli Günahlar işliyorlar, Hacc’a gidiyorlar ve sonra bir daha Günah işlemiyorlar. Güzel bir Adet bu. Tamam bir İtirazım yok. Fakat ben öyle bakmıyorum. Hacc bir İbadet. İnsan Hacc’dan önce zaten Normal Hayatını yaşıyor, Günahlar’dan sakınıyor Hacc’dan sonra da benzer şekilde Hayat’ını yaşıyor. Hacc’dan sonra Günah işlenmeyecek diye bir Kural yok. Hacc’dan önce günah işlenebilir diye bir Kural da yok. Yani Hacc’dan önce de Kafama göre takılmıyordum, Hacc’dan sonra da takılmayacağım. (Gerçek Hayat, Sayı 24.)
Gitmem. Büyük konuşuyorum, gitmem. Niçin gideyim ki atv'ye? Yüksek Meblağlar Teklif edilse de kabul etmem. Çünkü bu benim için bir Son olur. Bana verecekleri Para, benim bir Nevi Emeklilik Tazminatım gibi olur ve Emekli olmaya da Niyetli değilim henüz. ‘(Gerçek Hayat, Sayı 24.)
Gazetecilik Mesleğinin Kutsal bir Meslek olduğunu filan asla düşünmedim. Tam tersine, hele bu Televizyonculuk çok Pis bir Meslek, Kötü, İğrenç bir Meslek. Genel olarak Televizyon’dan iğreniyorum. Şu bakımdan: Televizyon denen Alet, Zararlı bir Alet ve Türkiye'de özellikle İslamî Çevreler’de bu Alet’e haddinden fazla Önem atfediliyor. Ve bu Alet’ten çok şey bekleniyor. Yani bir Akşam Haberleri Bülteninde ortalığı karıştırmanız, İnsanlığın İhtida etmelerine İmkan hazırlamanız, Müslümanlar’ı birleştirmeniz filan bekleniyor. Böylesi İşlevler yükleniyor. Geçmişte de mesela "Ah 1 Milyon satan Gazetemiz olsa biz de oOtalığı sarssak" filan denirdi. Böylesi Yanılsamalar içindeydi İnsanlar. Ben şunu biliyorum: Televizyon bunların hiçbirini sağlayacak bir Alet değil, tam tersine Dejenere edecek bir Alet. Haberler’de de Manipülasyon, Saptırma ve Kurgu yapılmadan, Yalan söylemeden bu İşi yapmanız İmkansız. Diyeceksiniz ki, o halde sen niye bu işi yapıyorsun? Ben bu işi Söz konusu Zararlarını en aza indirgeyerek yapmaya çalışıyorum. ‘(Gerçek Hayat, Sayı 24.)
İlk Hafta Konukları: Atilla Koç, Murat Belge, M.Ali Birand, Ali Bulaç, G.Matovitz.
Birey Y. İstanbul 2001, Birey Y. İstanbul 2002,

ESERLERİ:

  • Sivil
  • Dayanılmaz Bir Yürek

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort