Hit (6678) K-322

Ahteri i Kebir

Yazar Adı : Ahteri Muslihuddin Mustafa İlim Dalı : Sözlük
Kitap Dili : Kitap Tipi :
Konusu : Sitedeki Kayıt Türleri :
Ekleyen : Aybike Şeker/2008-07-09 Güncelleyen : Fıkıh Dersleri/2008-07-09

Ahterî-i Kebîr

Ahterî-i Kebîr diye de anılan bu Arapça-Türkçe sözlük onun en meşhur eseridir.

Belli başlı Arapça kaynaklardan faydalanarak 952 (1545) yılında tamamladığı eser, yaklaşık 40.000 kelime ihtiva etmektedir.

Her ne kadar muhteva ve sağlamlık bakımından Mü­tercim Âsim Efendi'nin Kamus Tercü­mesi ile kıyaslanamazsa da bazı özellik­lerden dolayı haklı bir ün kazanmıştır.

Bu özellikler şöyle sıralanabilir:

a) Arap­ça kelimeleri, sülâsî ve rubaî köklerini dikkate almaksızın yazılışlarına göre al­fabetik olarak tertip etmesi, böylece kendinden önceki sözlüklere göre bu­günün lügatçilik anlayışına daha uygun bir yenilik getirmesi;

b) Çok kullanılan kelimeleri seçip almak suretiyle kitabın hacmini küçültmesi ve bu sebeple onu bir el lügati haline getirmesi -,

c) Keli­melerin karşılıklarını mümkün olduğu kadar Türkçe vermesinin yanında, eş anlamlı bir diğer Arapça kelimeyle de pekiştirmesi;

d) Verdiği mânaya göre kelimeyi bir Arapça örnek cümle içinde kullanarak dile hâkimiyet kazandırma­sı. Eserde Eski Türkiye Türkçesi devre­sine (XII1-XV. yüzyıllar) ait olup Osman­lı Türkçesi'nde ihmal edilen öz Türkçe kelimelerin kullanılması ve ayrıca ese­rin bazı ağız özellikleri taşıması sözlü­ğe çağdaş dilcilik ve Türkoloji araştır­maları bakımından ayrı bir değer kazan­dırmaktadır. Ahteri'nin diğer Arapça-Türkçe sözlüklerden daha fazla tutul­ması, "kebîr" (büyük) sıfatıyla anılmasına sebep olmuştur. Bu durum bazı yazar­larda, Ahteri'nin bir de "sağîr" (küçük) ve "evsat" (orta) boylarının mevcut ol­duğu zannını uyandırmıştır.

Fakat elde­ki yazma nüshalar arasında hiçbir fark bulunmaması ve ayrıca muhtelif baskı­ların daima aynı hacimde yapılmış olma­sı bu görüşü çürütmekte ve bunun "kebîr" sıfatından kaynaklanan bir yanlış çağrışım olduğunu ortaya koymaktadır.

Pek çok kütüphanede çeşitli yazma nüshaları bulunan Ahterî, 1242 (1826) yılından beri İstanbul, Mısır, İran, Hin­distan ve Kırım'da değişik boylarda, bir veya iki cilt halinde, aslında olduğu gi­bi maddeleri satır içinde veya satır baş­larına alınarak sütunlar halinde (mese­lâ İstanbul 1311) birçok defa basılmıştır.

İlk baskılarla yazma nüshalar, muhteva ve dil itibariyle aynı ise de daha sonraki bazı sütunlu baskılarda ekleme ve çıkar­malar yapıldığı, eserin dilini sadeleştir­me yoluna gidildiği görülmektedir.

Ahterî'nin, kelimeler üzerinde yapılan filo­lojik açıklamaların atılarak yalnız sözlük karşılıklarının verildiği Lugat-ı Ahteri-i Cedîd isimli, basıldığı yer ve yıl göste­rilmeyen muhtasar bir baskısı daha bu­lunmaktadır ki bu çalışma aslından çok farklı hale getirilmiş olduğu için bir Ah­terî Lügati sayılamaz.

Lugat-ı Ahterî-i Cedid'in İbrahim Ulaş ve Abdülkadir Dedeoğlu tarafından hazırlanan ve keli­me karşılıkları yeni harflerle verilen bir baskısı da yapılmıştır (İstanbul 1979).

<
...