Hit (456) Y-2585

Ahmed b. Hanbel

Künyesi : Ebu Abdillah Lakabı :
Tabakası : E-Posta :
D.Yeri : Bağdat D.Tarihi : 164 h /780 m
Ö.Yeri : Bağdat Ö.Tarihi : 241 h /855 m
Görevi : Uzm.Alanı : Fıkıh,Hadis
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : /2008-07-05 Güncelleyen : /0000-00-00

AHMED b. HANBEL

Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî el-Mervezî

Hanbelî mezhebinin imamı, muhaddis, fakih.

164 (780) yılı Rebîülevvelinde (veya Rebîülâhir) Bağdat'ta doğdu.

Aile­si Merv'den Bağdat'a göç ederken an­nesi ona hamile olduğu için Merv'de doğduğunu söyleyenler de vardır.

Oğlu Salih'in rivayet ettiği şecereye göre so­yu Hz. Peygamber'in dedelerinden Nizâr'la birleşerek Hz. İsmail'e kadar uza­nır.

Dedesi Hanbel b. Hilâl Emevîler devrinde Serahs valiliği yapmış, Abbâsîler'in idareyi ele geçirmesinde önemli görevler üstlenmiş, babası da Abbasî or­dusunda görev almıştı.

Ahmed b. Han­bel, babası otuz yaşlarında öldüğünden, Şeybânoğullan'ndan olan annesi Safiyye bint Meymüne'nin himayesinde büyüdü.

Kur'ân-ı Kerîm'i ezberledikten ve Bağ­datlı âlimlerden bir müddet gramer ve fıkıh okuduktan sonra hadis öğrenme­ye başladı (795).

İlk hocalarından biri, kendisinden pek çok hadis yazdığı ta­nınmış muhaddis Hüşeym b. Beşîr olup diğer hocaları arasında Süfyân b. Uyeyne, Yahya b. Saîd el-Kattân, Abdurrahman b. Mehdî, İmam Şafiî ve Abdürrezzâk b. Hemmâm gibi âlimler bulun­maktadır.

En çok hadis yazdığı hocası Veki b. Cerrahtır. İmam Safirden ise fıkıh ve usûl-i fıkıh öğrenmiştir, el-Müsned'deki rivayetlerine göre hocala­rının sayısı 280 kadardır. Birini doğru­dan, öbürünü başka bir râvi vasıtasıyla ondan iki hadis rivayet eden Buhârî’nin yanı sıra diğer tanınmış talebeleri ara­sında Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, akranlarından Yahya b. Maîn ile Ali b. Medînî, Ebû Zür'a er-Râzî, Ebû Hatim er-Râzî, iki oğlu Salih ve Abdullah bu­lunmaktadır.

Hocaları :

İmam Şafiî, Abdürrezzâk ve Abdurrahman b. Mehdî de kendisinden hadis dinlemişlerdir. Yalnız İmâm Şafiî onun adını açıkça söylemek yerine, "güvenilir kimse bana rivayet etti (haddeşenî es sika)" demeyi tercih etmiştir (Zehebî, XI, 182-183).

Ah­med b. Hanbel Bağdatlı muhaddislerden faydalandıktan sonra hadis tahsilini tamamlamak üzere önce Kûfe'ye (799), ardından dört defa Basra'ya (802-816 yıl­lan arasında), ayrıca Mekke, Medine, Dı­maşk, Halep ve Cezîre'ye seyahatler yaptı.

Bunların en uzunu ve en yorucusu, Abdürrezzâk b. Hemmâm'dan istifade etmek üzere ve yeterli parası olmadığı için kervancıların yanında deve bakıcılı­ğı yapmak suretiyle 198 (813-14) yılın­da gerçekleştirdiği Yemen yolculuğu­dur.

Fakat elli dirhemi bulunmadığı için Cerîr b. Abdülhamîd'den hadis okumak üzere diğer talebe arkadaşlarıyla birlik­te Rey'e gidemedi.

İkisi (veya üçü) yaya olmak üzere beş defa hacca gitti. Bu seyahatlerinde önemli hedeflerinden bi­ri de Hicaz'daki muhaddislerle görüşüp onlardan faydalanmaktı.

Hadis sahasın­daki derin bilgisi ve güçlü hafızası ilim muhitlerinde duyulduğu için onu gıya­ben tanıyan muhaddisler, yanlarına git­tiği zaman istediği hadisleri memnuni­yetle kendisine rivayet ederlerdi. Kırk yaşına kadar devam eden talebelik ha­yatından sonra hadis okutmaya başla­dı.

Çok zaman 5000 kadar hadis tale­besi onu dinlemek üzere çevresinde toplanır, bunlardan 500 kadarı hadis yazarken diğerleri onun tavırlarından, ahlâk ve edebinden faydalanmaya çalı­şırlardı.

Abbasî Halifesi Me'mûn (813-833), hi­lâfetinin son yıllarında Mu'tezile mez­hebi ileri gelenlerinin tesiriyle, devrin tanınmış âlimlerini Kur'an'ın mahlûk ol­duğu görüşünü kabul etmeye çağırıncaya kadar Ahmed b. Hanbel hadis okutmaya devam etti. Bazı âlimler ön­celeri Kur'an'ın mahlûk olmadığını söy­lemekle beraber işkence ile tehdit edil­dikleri zaman halifenin zulmüne uğra­mamak için onun arzusuna uygun ce­vap verdiler; fakat o, bu görüşü benim­semediğini açıkça belirttikten sonra da kanaatinde ısrar etti. Bu sebeple hapse atıldı. Zulümden kurtulmak maksadıyla halifenin görüşünü kabul eder görün­mesini tavsiye edenlere gücendi. O sıra­larda Tarsus'ta bulunan Me'mûn onun­la görüşmek isteyince, halku'l-Kur'ân konusunda kendisi gibi düşünen Muhammed b. Nûh ile birlikte, Bağdat Va­lisi İshak b. İbrahim tarafından zincire vurularak yola çıkarıldılar. Ancak Rakka'ya vardıklarında halifenin ölüm ha­beri geldi. Bu sebeple tekrar Bağdat'a gönderildiler. Fakat Muhammed b. Nûh, Ahmed b. Hanbel'den genç olmasına rağmen sıkıntılara daha fazla dayana­madı ve yolda öldü. Ahmed b. Hanbel Bağdat'a getirilerek hapsedildi.

Yeni halife Mu'tasım (833-842) kardeşinin si­yasetini takipte kararlı olduğu için İbn Hanbel'in hapiste tutulmasını istedi. Bir yıl sonra da huzuruna getirterek baş-kadı Ahmed b. Ebû Duâd ve güvendiği diğer kişilerle birlikte konu üzerinde yaptıkları münakaşaları dinledi. Onun âyet ve hadis dışında ileri sürülen delil­lere iltifat etmediğini ve kanaatinden vazgeçmediğini görünce işkenceye tâbi tutulmasını emretti. Şiddetli kamçı dar­beleri altında inlediği halde orucunu dahi bozmadığını görünce, uygun bir ifade kullandığı takdirde serbest bıra­kılacağını söyledi. İbn Hanbel buna da yanaşmadı. İşkencenin hiçbir tesiri ol­madığını gören halife onu serbest bı­rakmayı düşündü. Ancak İbn Ebû Duâd, Kur'an'ı mahlûk saymamak suretiyle dinden çıkan bir kimseyi serbest bırak­manın doğru olmayacağını, halkın bu­nu, "Mu'tasım kardeşi Me'mûn'un yo­lundan ayrıldı, üstelik İbn Hanbel her iki halifeyi de mağlûp etti" diyerek yan­lış değerlendireceğini söyledi. Bunun üzerine halife kızgın güneş altında cel­lâtların daha çok kamçılamak suretiy­le yaptıkları işkencelere bizzat neza­ret etti.

Ahmed b. Hanbel iki yıl dört ay süren bu hapis ve işkence hayatından sonra serbest bırakıldı. Yaraları iyileşince yine fetva verip hadis okutmaya başladı.

Mu'tasım'ın ölümünden sonra halife olan oğlu Vâsik döneminde (842-847) halku'l-Kur'ân meselesi mekteplerde resmî program içerisine alınarak okutulma yoluna gidilince, bu hareket karşısında galeyana gelip isyan etmeyi düşünen halk Ahmed b. Hanbel'e başvurdu. Bu­nun doğru olmadığını ve sabretmek ge­rektiğini söylemesine rağmen halkla görüşmesi ve hatta halifenin bulundu­ğu yerde ikamet etmesi yasaklandı.

Vâsik'ın ölümüne kadar evinde göz hapsinde tutuldu. Cuma namazlarına bile gidemedi. Beş yıl boyunca oğulla­rı dışında kimseye hadis rivayet edeme­di (Zehebî, XI, 264-265).

Onun bu dö­nemde hadis rivayetini bırakması, İbn Cevzî’nin bir rivayetine dayanmaya çalı­şan H. Laousfun iddia ettiği gibi {El2 (Fr), I, 281), Mu'tezile kadısının başına yeni bir dert açmasından korktuğu için değildir. Mütevekkil devrinde (847-861) halku'l-Kur'ân meselesi sona ermekle beraber, yine de Hz. Ali taraftarların­dan birini evinde barındırdığı ve ona bi­at edeceği iddiasıyla evi arandı ve sor­guya çekildi. İleri sürülen iddiaların asıl­sız olduğu anlaşılınca halife ona ihsan­larda bulunarak gönlünü almak istedi. Fakat o bu hediyeleri halifeye kızdığı için değil, içine haram karışmış bir mal olduğu düşüncesiyle kabule yanaşmadı. Bu tavrının kendisine yine zarar getire­bileceğini düşünen dostları halifenin ih­sanlarını reddetmemesini söylediler. Bunun üzerine hediyeleri kabul etmek­le birlikte tamamını ihtiyaç sahiplerine dağıttı.

Daha sonraları halifenin hiçbir ihsanını kabul etmeyeceğini kesin bir dille belirttiği halde ailesine maaş bağ­landı. Bu maaşın kabul edilmemesini istemesine rağmen halifenin ihsanını alan oğullarına gücendi ve bundan son­ra onların bir lokmasını bile yemedi.

Ay­rıca oğlu Salih'e kadılık görevini kabul ettiğinden dolayı kırıldı. Son günlerinde iyice halsiz düştüğü için halife özel dok­torunu göndererek onu tedavi ettirmek istedi. Ancak doktor onun bedenen ra­hatsız olmadığını, az yemek, çok oruç tutmak ve ibadet etmek sebebiyle hal­siz düştüğünü söyledi. Vefat edeceğini hissedince yanında bulundurduğu Hz. Peygamber'in üç tel saçından ikisini gözlerinin, birini de dilinin üstüne koy­malarını vasiyet etti. İşkenceye tâbi tu­tulduğu günlerde yaptığı gibi kelime-i şehâdet getirerek oğullarının ve yakın­larının buna şahit olmalarını istedi.

Ahmed b. Hanbel 12 Rebîülevvel 241 Cuma günü (31 Temmuz 855) Bağ­dat'ta vefat etti.

Halifenin muhtelif kimselere yaptırdığı tahminlere göre, cenazesinde altmış bini kadın olmak üzere 800 bin (veya bir milyon) kişi bu­lundu.

Hayatında iki evlilik yaptı. İlk ev­liliğinden oğlu Salih doğdu.

İsfahan ka­dısı olan Salih'in annesi vefat ettikten sonra ikinci defa evlendi. Bu hanımın­dan da el-Müsned'i rivayet edecek olan oğlu Abdullah dünyaya geldi.

İkinci karısının ölümünden sonra bir câriye al­dı. Ondan da üç oğlu ile bir kızı oldu.

Şahsiyeti:

Orta boylu, koyu esmer tenli ve güzel yüzlü olan Ahmed b. Han­bel'in altmış üç yaşından sonra sakalına kına yakmaya başladığı, ağırbaşlı hali ile çevresindekiler üzerinde derin bir saygı uyandırdığı ve son derece mütevazi olduğu, nüktedan bir kimse olan hocası Yezîd b. Harun'un bu çok sevdiği öğrencisi ile birlikte bulunurken yanın­da nükte ve şaka yapmamaya dikkat ettiği kaynaklarda zikredilmiş; bir imti­han saydığı şöhretten çok rahatsız ol­duğu, Mekke'nin bir mahallesinde ta­nınmadan yaşamayı arzu ettiği rivayet edilmiştir.

Bir gün muhaddis Ali b. Abdüssamed onun feyzinden faydalanmak düşüncesiyle elini elbisesine sürmüştü. Ahmed b. Hanbel bu harekete kızdı ve eliyle elbisesini silkelerken "Kimden al­dınız bu âdeti?" diye çıkıştı.

Zühd ve takvâsıyla bilinen İslâm büyüklerinin fa­ziletlerini anar, "Onlar nerede, biz nere­de!" diye hayıflanırdı.

Babasından kalan dokuma tezgâhının kirasından aldığı pa­ra geçimine yetmediği için bazan ücret­le kitap istinsah eder, bazan uçkur (ke­mer) dokur, bazan da karısının eğirip dokuduğu kumaşı satardı.

Ekinler biçil­dikten sonra tarlada kalan döküntüleri -diğer ihtiyaç sahipleriyle birlikte- top­ladığı olurdu.

Yakınlarının söylediğine göre, evinde yiyip içecek birşey bulun­madığı zaman üzülecek yerde sevinir, ekmek kırıntılarını ıslatarak üzerine tuz döküp yerdi.

Pahalı yiyeceklere iltifat etmez, bunlar kendisine ikram edilse bile ya biraz tadar veya hiç yemezdi.

Tahsil hayatı boyunca da aynı sıkıntıla­ra katlanmış, bununla beraber kimse­den yardım istememişti. Kendisinden hadis okumak üzere Yemen'e kadar kervancıların yanında deve bakıcılığı ya­parak gittiği hocası Abdürrezzâk b. Hemmâm ona bir miktar yardım teklif edince, "Eğer birinden yardım almayı kabul etseydim senden alırdım" diyerek kabul etmemişti.

Kendisini seven bazı tacirlerin ve ona saygı duyanların ısrar­la vermek istediği binlerce dirhem veya dinarı almamış, reddettiği büyük im­kânları başkalarının geri çevirmediğini söyleyen oğlu Salih'e Tâhâ sûresinin 131. âyetini okuyarak Allah'ın vereceği rızkın daha hayırlı ve daha kalıcı olaca­ğını ifade etmişti.

Aynı konuda sitemde bulunan amcasına da, "Biz paranın pe­şinde olmadığımız için geliyor, eğer onun peşinde olsaydık gelmezdi" demişti.

Mütevazi evinde eşya olarak eski bir hasır ile basit birkaç çanak çömlekten başka birşey yoktu. Bununla beraber uzaklar­dan ziyaretine gelenleri evinde ağırlar ve onlara kuru ekmek ikram ederdi; da­ha fazlasını yapamadığı için de gönül­lerini alırdı.

Yardıma muhtaç yakınları­na veya kendisinden yardım isteyenlere elindeki üç beş dirhemin tamamını ve­rirdi.

Oğlu Abdullah, mihne olayından ön­ce onun günde 300 rekât namaz kıldı­ğını, daha sonra vücudunun zayıflaması sebebiyle ancak bunun yarısı kadar kı­labildiğini söyler.

Her gün Kur'ân-ı Kerîm'in yedide birini okumayı âdet edin­mişti. Cihad sevabına nail olmak için Tarsus'ta bir müddet sınır bekçiliği yapmış ve savaşa da katılmıştı.

Resûl-i Ek­rem'in bir tel saçını zaman zaman öpüp gözlerinin üzerine koyması ve suya batırıp bu suyu şifa niyetiyle içmesi, onun minber ve hücresine hayır ve bereket umarak el sürmekte bir beis görme­mesi gibi oğlu Abdullah'tan nakledilen halleri, Ahmed b. Hanbel'in Hz. Peygamber'e duyduğu sevgi ve hasretin birer ifadesidir (Zehebî, XI, 212).

Zehebî bu bilgileri verdikten sonra, Ahmed b. Han­bel'in böyle davranışlara taraftar olma­dığını ileri sürenlerin ona iftira ettikleri­ni söyler.

Ahmed b. Hanbel'i yakından tanıyan hocalarının onun hakkında takdirkâr ifadeleri vardır.

Meselâ Yahya b. Saîd el-Kattân onun bir derya olduğunu, ta­lebeleri arasında bir benzerini görmedi­ğini söylemiş ve bütün kitaplarını (veya hadislerini) istifadesine sunmuştur.

İbn Hanbel'in çok sevdiği ve seher vakti kendilerine dua ettiği altı kişiden biri olan İmam Şafiî, Bağdat'ta Ahmed b. Hanbel'den daha faziletli, muttaki, âlim ve fakih bir kimse görmediğini söyle­miş, diğer hocası Abdürrezzâk b. Hem­mâm da aynı kanaati paylaşmıştır.

Ali b. Medînî ise, "Allah bu dini ridde gü­nü Ebû Bekir ile, mihne günü de Ahmed b. Hanbel ile yüceltmiştir" demek sure­tiyle, o çetin imtihanda yapılan işkence­lere onun kendisinden daha fazla da­yandığını itiraf etmiştir.

Mihne olayın­da İbn Hanbel'in peygamber sabrı gös­terdiğine işaret eden devrin tanınmış sûffsi Bişr el-Hâff, kendisinin aynı sab­rı gösteremeyeceğini belirttikten son­ra onun atıldığı ateşten has altın ola­rak çıktığını söylemiştir. Talebelerinden Ebû Dâvûd, onun ilim meclislerinde uhrevî âlemin zevki bulunduğunu anlat­mış, Ebû Hatim er-Râzî de, Ehl-i sünnet ile ehl-i bid'at taraftarlarını birbirinden ayırmanın en sağlam ölçüsü onu sev­mektir, demiştir.

Ahmed b. Hanbel'in vecize mahiyetin­de hakimane sözleri vardır. Çok sevdiği Ali b. Medînî bir tavsiyede bulunmasını isteyince ona, "Azığın takva olsun, âhiret hep gözünün önünde bulunsun" de­miştir. Yakınlarına da, "Değerli buldu­ğunuz hayırları araya bir engel girme­den yapmaya bakın" tavsiyesinde bu­lunmuştur.

Ahmed b. Hanbel'in hal tercümesine dair yazılan eserlerin ilki oğlu Salih'e aittir.

Sîretü'1-İmâm Ahmed b. Hanbel adını taşıyan bu risalenin Tunus'ta (Sez­gin. I, 510) ve İstanbul'da Süleymaniye Kütüphanesi'nde (Şehid Ali Paşa, nr. 2763/2) birer nüshası bulunmaktadır.

Yine oğlu Salih ile Ahmed b. Hanbel'in talebesi ve amcazadesi İshak b. Han­bel'in Mihnetti İbn Hanbel adlı birer risaleleri daha vardır (Sezgin, I, 503).

İshak'ın eseri basılmıştır (Kahire, ts). Mihne olayı hakkında Cemmâîli den baş­ka (Sezgin, I, 503-504) W. M. Patton (Ah-mad b. Hanbal and the Mihna, Heidelberg 1897) ve Ali Abdülhakk'ın da (Ahmed b. Hanbel uel-mihne, Kahire 1958) eserleri vardır. Menâkıbına dair yazılan kitapla­rın en önemlileri ise Ebû Bekir el-Bey-haki (Sezgin, CAS, I, 503) ile İbnü'1-Cevzi nin (bk. bibi) eserleridir.

Onun hak­kında Muhammed Ebû Zehre {İbn Han­bel, hayâtühu ve 'aşruhû, ârâ'ühû ve fıkhuhû, Kahire 1981; Ahmed b. Hanbel, trc. Osman Keskioğlu, Ankara 1404/1984) ile Mustafa eş-Şek'a da (el-İmâm Ahmed b. Hanbel, Kahire-Beyrut 1404/1984) birer monografi kaleme almışlardır.

Eserleri:

Ahmed b. Hanbel, en önemli eseri olan el-Müsned dışında kendisine nisbet edilen kitapların hiçbirini bizzat kaleme almamış, hatta kendi söz ve fetvalarının yazılmasına izin vermemiş­tir.

Bundan dolayı eserleri, başta oğlu Abdullah olmak üzere diğer talebeleri tarafından ve ölümünden sonra kaleme alınmıştır. Günümüze ulaşan ve hemen hepsi hadise dair olan eserleri şunlar­dır:

  • el-Müsned'.
  • Kitâbü's-Sünne.
  • Kitâbü'z-Zühd.
  • Kitâbü'l-Vera
  • Kitâbü'l-'ilel ve ma'rifeti'r-ricâl.
  • Kitâbü Fe­za'ili's-sahâbe.
  • el-Mesâ 'il.
  • Kitâ­bü s-Salât.
  • Kitâbül-Eşribe.
  • er-Red cale'z-zenâdıka ve'1-Cehmiyye''.
  • el-Akide.
  • Kitâbü Fe­za 'ili Alî.
  • Kitâbü'l-Vuküf ve'1-vesâyâ.
  • Bâbü ahkâmi'n-nisâ'.
  • Kitâbü't-Tereccül.
  • Kitâbü Ehli'l-milel ve'r-ridde ve'z-zenâdıka ve târiki'ş-şalât ve'1-ferâ 'iz ve nahvi zâlik.
  • Cevâbü'1-İmâm Ahmed b. Han-bel 'an su'âl fi halki'l-Kur'ân
  • Kitâbü'1-İrcâ'.
  • Kitâbü'1-îmân
  • varak1
  • varak2
  • et-Tefsîr
  • Kitâbü'l-Ferâ'iz
  • Kitâbü'n-Nâsih ve'1-mensûh,
  • Kitâbü'l-Menâsik,
  • Ki­tâbü Tâ'ati'r-Resûl,
  • et-Târîh,
  • Hadîsi Şu'be,
  • el-Mukaddem ve'l-mu'ahhar li'1-Kur'ân,
  • Cevâbâtü'1-Kur'ân,
  • Nef-yü't-teşbih ve
  • el-İmâme

Talebesi Ebû Bekir el-Hallâl'in yaptığı uzun seyahatler sonunda diğer talebe arkadaşlarından yüz kadarıyla görüş­mek suretiyle derlediği, İbn Hanbel'in sözlerini, fetvalarını, ilel, râviler, sünnet ve fıkha dair görüşlerini ihtiva eden ve her biri üçer cilt hacminde olduğu belir­tilen

  • Kitâbü'l-'İlm,
  • Kitâbü'l-'İlel,
  • Kitâ­bü s-Sünne
  • Kitâbü'1-Câmi'
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort