Soru: Özel Röportaj - 25 Eylül 2020 (Selefilik Türkiye’de yayılıyor mu?) isimli programı izledim. Medine Üniversitesinin Eşariler ve Maturidileri kafir kabul ettiği söylendi. Siz ne diyorsunuz? Link İçin Tıklayınız;
 

el Cevab:
Videoyu dinledim. İddiaları özetliyorum.
Hilmi demir hocanın iddiaları:
1-Amelin yokluğunu küfür sayarlar.
2-Bugunkü Selefilik haricileri takip ediyor.
3-Mutezile kendilerini Hz. Ali’nin yolunda görüyorlardı.
4-Selefilik bugün siyasi ideolojik ir harekettir. Mezhep değildir.
5-Selefilik Türkiye’de yükselişte Türkiye de Suud selefiliği var. Oradan eğitim almış kişilerle Türkiye’de yayılıyor.
6-Demokrasiyi oy kullanmayı küfür kabul ediyorlar. Hakimiyet milletindir demeyi küfür kabul ediyorlar. TC okullarına çocuk göndermeyi küfür kabul ediyorlar. Kabirleri ziyaret etmeyi tasavvufu küfür sayıyorlar. İtikatta Eşari ya da Maturidi olmayı küfür kabul ediyorlar. İnsanlara ulusal bayramlarda istiklal marşında saygı duruşunu mevlidi küfür ve şirk sayıyorlar. Vatanı ve bayrağı küfür ve şirk sayıyorlar.
7-Suud üniversiteleri Ummu’l Kura Pakistan İslamabad el Ezher selefi eğitimi yapıyor. Bunlar Eşariyi öğretir mi, öğretmiyor. Ehlisünnet öğretilmiyor.
8- Tesellüf kavramı selefileşmek manasında
9- Diyanet selefiliği Maturidilik Eşarilik vs ile birlikte üçüncü sünni akım olarak kabul ediyor.

Cevaplarım:
Genel olarak öncelikle şunu söylemeliyim. Hilmi demir hocanın bahsettiği ve üzerinde tespitler yaptığı Selefilik Türkiye’de 12 Eylül sonrasında milli görüşten kopan Müslüman gençlerin arasında ortaya çıkan ve önce ez Zevacir an İgtirafil Kebair ekseninde ameli küfür itikadi küfür ayrımını bilmeden şunu yapan kafirdir bunu yapan kafir olur gibi sözlerle ortaya çıkan akımdır. O dönemde vatan sevgisi imandandır hadisinin uydurma olduğu, laik devletin tayin ettiği imamların arkasında vakit namazı ve cuma kılınmayacağı Allah’ın kanunlarından başka kanunlarla yönetilmenin küfür olacağı gibi görüşleri seslendirenler de yine bu gruplardır. Zamanın akışı içerisinde bu gruplar eğitime yöneldi ve bu insanları özel medreselerde bazı Mısır ve Suud’da eğitim görmüş insanlar Hanefi çizgiden mezhepler isti bir çizgiye taşıdılar.
Daha sonra bu gruplar içlerinde ayrıştı ve Suudi selefiliği eksenine kaydılar.
Hanefi fıkıh kitaplarında örneğin molla ali el karinin fıkhı ekber şerhinin son kısmındaki küfriyyat küfür sözler şeklindeki bölümü okuyup hata yapanları tekfir edenler zamanla evrildi ve aralarından bir kısmı gerçekten İbn Teymiyye anlayışında selefi oldular.
Hilmi hoca bunları tanımlıyor ama bu gerçeği bilmeden Suudi Arabistandaki itikadi bir hareket olan selefiliği onlara nispet ediyor. 

C1- Selefiler amelin yokluğunu küfür saymaz. Namaz gibi hakkında nas olan konularda amelin terkini küfür sayarlar o kadar.
C2- Bugünkü selefilik haricileri takip etmez. Bu tespit yanlıştır. Selefiler İbn Teymiyye’nin öğrencileri olarak ilahiyat bahislerinde Allah’ın sıfatları konularından bazılarında ve bazı ameli konularda naslarla amel in gereğidir diye düşünerek tekfir ederler. Onun dışında tekfirden uzak dururlar. Hilmi hocanın bahsettiği akım aslında mısırdaki tekfir ve hicre grubu formatında bir akımdır. Selefileri iyi tanımadığı için bunları karıştırıyor. 
C3- Mutezile kendilerini Hz. Alinin yolunda görmez. Bu iddia çok zayıftır. Şiiler çoğunlukla itikatta mutezili olduklarından Hilmi Hoca bu yanılgıyı o konularda eser verenlerden almış olsa gerektir.  
C4- Selefiliğin ideolojik hareket olarak nitelenmesi de yine Suudi Arabistan’daki İbn Teymiyye anlayışının selefiliğine uymuyor. Niteleme mısır tekfir ve hicresine uyuyor.  
 
C5- Suudi Arabistanda eğitim almış insanların eliyle yayılan selefilik iddiası yanlıştır. İftiradır. Suudi Arabistan üniversitelerinden mezun olmuş onlarca ilim adamından bir tek kişi dahi selefi- İbn Teymiyye itikadında değildir. Tekfir akımından değildir. 

C6- Hilmi hocanın en vahim hatası buradadır. Demokrasi İslami sistemdir diyen bir Müslüman olmaz.  Bu ancak ilahiyat Akedemisyenlerinin diyeceği bir laftır. Din işleri devlet işlerinden ayrılmalıdır diyen bir tek Eşari ya da Maturidi alim yoktur.
Kabir ziyareti Selefilere göre sünnettir. Tevessili kabul etmeyip şirk olur diyenler kabir ziyaretine değil tevessile şirk diyorlar. Mustafa İslamoğlu da şirk olduğunu zannediyor mesela ama selefi değildir.
Suud selefileri itikadda Eşariliği veya Maturidiliği değil Allah’ın sıfatlarını lügavi manalarla yorumlayan müteahhirun kelamcıları tekfir ederler. Genel olarak Maturidi Ve Eşarileri Ehli Sünnetten kabul ederler. Hilmi hoca bu konuda da eksik bilgiye sahip Türkiye’deki selefi türevi gruplar arasında bu yanılgı yaygın olsa da Suudi Arabistandaki selefiler bu düşüncede değildirler.
Ulusal bayramlarda olan saygı duruşunun da şirk kabul edilmesi ülkemizdeki tekfirci gruplar arasındaki yaygın yanılgıdır. Suudlu ilim adamları bu konuda, “manasızdır, faydasızdır” demekten öteye laf etmemektedirler.

C7- Suud Üniversitelerinde selefi eğitimi vardır. Eşarilik Maturidilik Hanefilik vs. öğretilmez gibi laflar gülünçtür. Akaid, fıkıh usulü, fıkıh, hadis usulü, Hadis, Tefsir, Ulumu’l Kuran, Tarih, Siyret, Cerh-Tadil, Kuran, Kıraat, Lügat ilimlerinde yüzde 90 okutulan eserler Hanefi Şafii ve Hanbeli ve Maliki olan alimlerin eserleridir. Üstelik bu alimlerin de çoğunluğu itikadda Eşaridir.
Keşke bu kadar afaki laflar etmeseydi.
el Ezher selefi ilim adamlarına eğitim öğrenim kadrosunda bile yer vermez. Ama selefi akımların egemenliğinde diyor.
Pakistan İslam Üniversitesi Devlet üniversitesidir. Orada da ihvan-ı müslimin anlayışına yakın bir sünni eşari anlayış hakimdir. Çoğunluk hocaları ezherlilerdir.
Bu üniversitelerde okutulan ehli sünnetin büyük imamlarının ilimler alanındaki en meşhur eserleridir.
Ülkemizde ise Hilmi Hocanın tespit ettiği gibi herhangi bir ehli sünnet eseri okutulmamaktadır. 

C8- Tesellüf kavramı selefileşti anlamında kullanılmaz. Eski diyanet işleri başkanı Mehmet Görmez’den sonra haber programcısı M. Akif Ersoy bu kelimeyi ondan alarak yanlış kullanmaktadır. Borç alma manasındaki kullanımı yaygındır. Kendisini Selefileştirdi manasında mütemeslif gibi kelimeleri kullananlar varsa da teşeyyu şiileşti manasında zannederek bu kalıbı selefileşti manasında kullanmak uygun değildir. Teşeyyu birinin sevgisinde aşırı gitti manasında Ali (ra)’a sevgi izhar eden Müslümanlara onun askerlerine ve sevenlerine verilen isim idi. Hz. Aliden sonra kurumsal kimliğe bürünenlere ise kavram olarak Şii denilmiştir. Şii belirli bir inanç sistemi içerisinde Ali (ra)’ın efendimizden sonra Halifelik ve İmamet hakkı olduğuna ve bunun sahabe tarafından gaspedildiğine inanan Ali’nin Kuran’ı vardır hadisler de sadece ehlibeytten nakledildiyse muteberdir diyen grubun adıdır.

C9- Diyanetin ehlisünnet ekollerini üç adet olarak nitelemesi Hayreddin Karaman hoca ve arkadaşları olan Bekir Topaloğlu ve Tayyar Altıkulaç, Ethem Ruhi Fığlalı ve hepsinin üstadı İzmirli İsmail Hakkı beylerin tercihleridir. Büyük bir yanılgıdır.
Bu akademisyenler ehlisünnetin selef dönemi ve halef dönemi şeklindeki iki döneminden birinin ismi olan selef dönemini hicri 7. Asırda ortaya çıkıp selef dönemi inancını esas aldığını iddia ederek kendi şahsına zel bir nazariyeyle yorumlayıp buna selef anlayışı diyen İbn Teymiyye’nin "bulandırdığı selef" anlayışıyla karıştırmışlar ve bu yanılgıya sebep olmuşlardır.
İbn Teymiyye’nin selef anlayışı ehli sünnetin selef döneminin itikadının birkaç konuda mecrasından çıkarıldığı anlayıştır. İbn Teymiyye alemin ezeliliğine inanır. Allah’ın haberi sıfatlarının hakikaten ispat edilmemesini küfür sayar. Bu bağlamda Allah’ın yaratma sıfatının sürekli olması, kelam sıfatının harfle sesle olması, Allah’ın mahlukata benzemediği inancını hatalı olması gibi konularda selef itikadına eklemeler yaparak birçok küfriyyata kapı açmıştır.
Ama bu selefilik de Hilmi hocanın üzerinde araştırma yaptığı selefilik değildir.