Hit (8749) M-107

Mesnevide Müstehcen

Yazar Adı : İlim Dalı : Diğer
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü : Kitap Eleştirisi
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-09 Güncelleyen : /0000-00-00

Mesnevi’de Müstehcen

Seksolojinin en soylu ilim sayıldığı, Fröydiyanizmin en esaslı dünya görüşü kabul edildiği, cinsî mese'lelerin artık sokaklara, Televizyonlara ve Sinema salonlarına salkım saçak döküldüğü bir devirde Mesnevî-i-manevî'deki müstehcen mes'elesini ele almak bir bakıma «lâzime»dir.

Gerçekten, asırlarca camilerde, tekkelerde ve dergahlarda okutulmuş bulunan Mesnevî-i-Manevî'de birçok müstehcen hikâ­yeler mevcuttur.

Fakat bu hikâyeler müstehcen değildir. Hem de, Hazreti Pir'in, manevî feyezan ve fezeyanını gösteren coşkun üs­lûp ve teşbihlerle, bu hikâyeleri bütün teferruatıyla ve bazan uzun uzun anlatmasına rağmen bunlar müstehcen değildirler.

Nasıl olur bu? Bir şey ki hem müstehcenin bütün unsurlannı taşır hem de müstehcen olmaz... Bu imkânı doğuran unsur ne­dir? Bu imkânı doğuran unsur, bizzat Hz. Pir'in temiz ve büyük

gönlüdür.

«Arşı Kürsi’den geniştir bir Veli'nin aye'si» denmiştir.

Ya bir Veli'nin gönlü... Velayetle Edebiyatın izdivacı söz konusudur, bu feza gönül de.

Aynı zamanda ameller niyetlere göre'dir, peygamber hükmü­nün bir tecellisini de bu noktada görmüş oluruz. Zira, Rum il­lerinde Türk aslından bir muhammedi diriliş olan Hazreti Pir böyle bir hikâyeye başlarken şu sebebi ileri sürüyor...

«Mademki mecliste böyle aşağılık şeylerin konuşulmasından zevk alan aşa­ğılık insanlar var, o halde ben de onların anlayacağı lisandan ko­nuşacağım...»

Böylece en sunturlusundan bir hikâye gelir ve he­men arkasından hiç beklenmeyen bir espri... Böyle aşağılık şey­lerden hoşlanan tabiattekilere bile ilâhî hikmetleri «gık» demeden kabul ettirecek bir üslûp bereketinden başka bir şey değildir bu.

Aşağılık şeylerden hoşlanan insanların da yüksek hakikatler­den gafil olamayacağı ve onların lisanından konuşulmaya başla­nırsa sonunda neticede ebedî gerçeklerin şemsiyesi altında bulu­şulacağı ümidinin de ifadesi ve isbatıdır.

Müstehcenin müstehcen için değil, hasta ruhların iltihapla­rını azdırmak için değil ve fakat tedavi etmek için, manevî ve ahlâkı istikametlere döndürmek için kullanılışıdır bu.

Bilmiyorum Dünya Edebiyat tarihinde bunun bir misalî da­ha var mıdır? Din psikolojisi bakımından olduğu kadar, edebiyat bakımından, edebî bakımdan olduğu kadar, manevî ve ahlâkî bakımdan üzerinde durulması gereken bir nokta.

Bu misalleri Mesnevî'den başka nerede görseniz müstehcen­dirler. Burada tekrarı bile öyledir. Fakat nasıl ki aşk cinsiyeti çok aşar, fanî aşkı aşmış ilâhi aşkın kanadına binmiş ruhlar, cin­siyeti, müstehceni bile, nasıl nur topu mânâları hazırlayan bir haclegah haline getirmiştir. Bunu en iyi Mesnevî'de görmek müm­kün ve bir seksomani asrı haline gelmiş devrimizde bu işareti yapmak işlerin en gereklilerinden birisi.

Gerçekten, asırlarca camilerde, tekkelerde ve dergahlarda okutulmuş bulunan Mesnevî-i-Manevî'de birçok müstehcen hikâ­yeler mevcuttur.
Fakat bu hikâyeler müstehcen değildir. Hem de, Hazreti Pir'in, manevî feyezan ve fezeyanını gösteren coşkun üs­lûp ve teşbihlerle, bu hikâyeleri bütün teferruatıyla ve bazan uzun uzun anlatmasına rağmen bunlar müstehcen değildirler.
Yayınlandığı Kaynak : 1974-02-01
Yayınlandığı Dergi : Alafranga Gazetesi
Sanal Dergi :
Makale Linki :