Yazar Adı : Ahmed Vefik Paşa | İlim Dalı : Tarih |
Kitap Dili : Osmanlıca | Kitap Tipi : |
Konusu : | Sitedeki Kayıt Türleri : |
Ekleyen : Aybike Şeker/2008-07-08 | Güncelleyen : Fıkıh Dersleri/2008-07-09 |
Şecerei Türki
Hârizm Özbek Hükümdarı Ebülgazi Bahadır Han'ın efsanevî devirlerden başlayıp daha sonra hanedanının geldiği Cengiz ve oğullarına geçerek Cuci Han yolu ile onların devamı olan Şeyban-Özbek hanları sülâlesinin kendisine kadar süren safhası ile,cağının kaynaklarının elverdiği nisbette, Orta Asya tarihini anlatan bu eserini (1663) Çağatay lehçesinden Türkiye Türkçesi'ne aktararak millî tarihimizin Osmanlı Türklüğu'nün bilgisine uzak kalmış bir sahasını tanıtmak istemiştir.
28 Eylül 1863-23 Şubat 1864 arasında diğeri gibi Tasvîr-i Efkâr gazetesinde kitap sayfası şeklinde tefrika edilip (nr.131, 14 Rebîülâhir 1280-nr. 173, 16 Ramazan 1280) orada çıkanı kadarıyla ayrıca 152 sayfalık bir kitap halinde ortaya konan bu tercüme, dokuz babdan meydana gelen eserin baştan sadece üç bablık kısmını vermektedir.
Tefrikanın bu noktada kesilmesinden sonra devamının sonraki bir vakte bırakıldığı ilân edilmiş ise de {Tasvîr-i Efkâr, nr. 175, 23 Ramazan 1280/1 Mart 1864), tercüme tamamlanamadan bu kadarı ile kalmıştır.
Cengiz'in hayatının anlatıldığı üçüncü babda, onun oğullarını Hârizm fethine yollamasına ait faslın sonlarında kesilen bu tercüme, bilhassa Orta Asya Türklüğü'nün Moğollarla birlikte efsanevî tarihini nakleden ilk iki kısmı ile ülkemizde geniş bir ilgi çekerek, Türklüğün Anadolu'ya gelmeden önce anayurttaki geçmişini tanıtmak gibi bir millî tarih hizmetini yerine getirmiştir.
A. Vefik'in neşri, Desmaisons'un neşir ve Fransızca tercümesinin 1872 den beri ortada olmasına rağmen. Necip Âsım'dan Ziya Gökalp ve 1920 den önceki yazıları ile Fuad Köprülü'ye kadar birçok türkologa Oğuz Han menkıbesi ve diğer millî efsaneler konusunda doğrudan doğruya kaynaklık etmiştir.
Eserin kapağına başlık olarak konulan, 1824 Kazan baskısının başında mevcut "Uşal Şecere-i Türkî" ibâresindeki "bu, işbu" mânasına gelen Çağatayca "uşal" sözünün mahiyetinin bilinmemesi yüzünden, Ahmed Vefik'in tercümesinin adı yanlış bir okuyuşla yakın zamanlara kadar hep "Evşâl-i Şecere-i Türkî" ve daha da tahrife uğrayarak "Şecere-i Evşâl-i Türkî" şeklinde gösterilmiştir.