Hit (4314) Ş-33

Gaziantep

Diğer Adları : Ayıntap (Ayıntab), Hantap (Hamptan), Anthapt, Kala-i Füsus, Aynitap, Gaziayıntab Ülke : Türkiye
Kurucusu : Kuruluş Tar :
Ekleyen : Nurgül Çepni/2008-12-26 Güncelleyen : /2014-01-06

Gaziantep

Akdeniz Bölgesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin birleşme noktasında yer alır. İlin doğusunda Şanlıurfa, batısında Osmaniye ve Hatay, kuzeyinde Kahramanmaraş, güneyinde Suriye, kuzeydoğusunda Adıyaman ve güneybatısında Kilis illeri bulunmaktadır. İlde genellikle dalgalı ve engebeli araziler yaygındır. Güneyde Hatay ve Osmaniye sınırını oluşturan Amanos (Nur) Dağları yer almaktadır. Burada tepeler 1527 m.'ye kadar yükselmektedir. İlin diğer dağlık kısmı ise bir yandan Nur Dağları'na paralel, İslahiye ilçesi ile Kilis ili arasında, güneyde Suriye'den başlayıp kuzeyde Kahramanmaraş sınırına ulaşmakta, diğer yandan ise ilin kuzey sınırını Kahramanmaraş ve Adıyaman sınırı boyunca, doğu da Fırat Nehri'ne kadar uzanmaktadır. İl alanının yaklaşık dörtte birini oluşturan ovalardan başlıcaları; İslahiye, Barak, Tilbaşar (Oğuzeli), Araban ve Yavuzeli’dir. İlde ki en önemli akarsu Fırat Irmağıdır.

Gaziantep ilinin yerleştiği coğrafi alanın, ilk uygarlıkların doğup geliştiği Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunması, ayrıca güneyden ve Akdeniz’den gelip doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu ilin tarihinin çok renkli olmasını sağlamış, dolayısıyla tarih öncesi çağlardan beri insan topluluklarına yerleşme sahası ve uğrak yeri olmuştur. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması, Gaziantep’in önemini artırmış ve canlılığının sürekli olmasını sağlamıştır.

Gaziantep tarihinin devreleri Paleolitik, Kalkolitik, Neolitik dönemler, Tunç Çağı, Hitit, Med, Asur, Pers, İskender, Selökidler, Roma ve Bizans, İslam ve Türk devirleri olarak sıralanabilir. Bu dönemlerin izlerini günümüzde açık bir şekilde görmek mümkündür.

Gaziantep yöresinde adı bilinen ilk yerleşim merkezi, Dolike (Doliche - Dolikhe) şehridir. Gaziantep’in 10 km. kuzeyinde, Dülük köyü yakınlarındaki bu yerleşim yerinin adı, Bizans kaynaklarında Diba (Daluk) olarak geçmektedir. Dülük adının da bu sözcükten kaynaklandığı belirtilmektedir.

Şehir, Cumhuriyet öncesi yıllara kadar Ayıntap (Ayıntab) adıyla anılmıştır. Bu adın benzerine ilk kez Haçlı Seferlerine ilişkin kroniklerde rastlanmaktadır. Urfalı Mateos ve Papaz Griro’nun, 1124 – 1155 yılları arasındaki seferlerde, Arapların Ayıntab adını verdikleri şehirden Hantap (Hamptan) diye söz ettiği anlatılmaktadır. Arapça “ parlak pınar ” anlamına gelen Ayıntab, Ermeni kaynaklarında Anthapt olarak geçer. Gaziantepli tarihçi Bedrüddin Ayni’nin ifadesiyle Antep’in eski adı “Kala-i Füsus”dur. Kala-i Füsus “Yüzük Kalesi” demektir. Bedrüddin Ayni’ye izafe edilen rivayete göre buranın kötü bir hakimi varmış. Birçok uygunsuz işler yaptıktan sonra ettiklerine pişman olmuş ve tövbe etmiştir. Adı Ayni olduğundan, halk “Ayni tövbe etti” demiştir. Bundan ötürü şehrin adı “Ayni Tövbe” Aynitap olarak kalmıştır. Bir diğer rivayette ise; Ayıntap adını, suyunun güzelliğinden ve bolluğundan dolayı aldığı söylenmektedir. Zira, “ayın”; pınar, kaynak, suyun gözü anlamına gelmektedir. Dolayısıyla “tab”; güzel pınar ve güzel kaynak manasını ifade etmektedir. Yine ayrıca “Ayıntap” adındaki, “tab” ; güç ve takat anlamına gelmektedir. Şehre suyunun bolluğundan dolayı da bu ismin verildiği söylenmektedir.

İslam egemenliği sonrasında Ayıntab adı giderek Ayıntap’a dönüşmüştür. Fransız kuvvetlerine karşı şehrin, savunmasını bu uğurda verdiği 6317 şehide rağmen yılmadan, cesaretle sürdürmesi ve eşsiz bir direniş göstermesi nedeniyle 6 Şubat 1921 tarihinde T.B.M.M. tarafından “gazilik” unvanına layık görüldüğünden “Gaziayıntab” olmuştur. 1928 yılında ise, şehrin adı Gaziantep olarak değiştirilmiştir.

Gaziantep'te yapılan kazı çalışmaları sonucunda bu bölgede tarih Öncesi devirlere ait kültür izlerine rastlanılmıştır. Bu kazı çalışmaları ile birlikte, bölge tarihinin Alt Paleolitik (Eski taş) dönemine kadar uzandığı ortaya çıkmıştır. Geçimlerini avcılık ve balıkçılıkla sağlayabilen dönemin insanları, araç ve gereçlerini taştan yapmışlardır. Kullanım amacına göre çeşitli biçimlerde geliştirilen bu araçların çoğu el baltalarıdır. Taşın yanı sıra bakırın da kullanılmaya başlanmasıyla ayırt edilen Kalkolitik (Bakırtaş) dönemi, yörede Sakçagözü ya da Coba Höyük diye bilinen yerleşim yerleri temsil etmektedir.

Mezopotomya’nın “Tel Halal” ve “El Obeyd” boyalı çanak-çömleği burada da görülmüştür. Gaziantep’te Kalkolitik döneme oranla daha ileri bir yerleşmeyi temsil eden İlk Tunç Çağ buluntularına, Gedikli, Tilmen Höyük, Sakçagözü ve Zincirli kazılarında rastlanmıştır. Özellikle Tilmen Höyükteki kazı çalışmaları sonucu bulunan ev ve yapı kalıntıları, Tilmen Höyük’ün M.Ö. 3000’in sonlarında yoğun nüfuslu bir yerleşim yeri, belki de bir krallık olduğunu göstermektedir. Boğazköy’de (Hattuşaş) bulunan Naram Sin tabletlerinde Amanos bölgesindeki bir kraldan söz edilmektedir. “Sedir ormanlarıyla kaplı dağların kralı İskippi” diye tanımlanan kişi, İslahiye bölgesi kralı; Tilmen Höyük ise bu krallığın başlıca kentlerinden biri, büyük bir ihtimalle başkentidir. Sakçagözü, Tilmen Höyük, Zincirli, Yesemek ve Karkamış’ta yapılan kazı ve araştırmalar, Gaziantep Bölgesinde M.Ö.1800-1700 yılları arasında 20 küçük krallığın oluşturduğu büyük bir devletin varlığını ortaya koymuştur.

Hititler döneminde yörede önemli kültür merkezleri de oluşmuştur. Bunların en önemlileri Karkamış, Zincirli ve Sakçagözü’dür. Gaziantep bölgesinde M.Ö. 1800'de Hititler ile başlayan tarihi devirleri M.Ö. 85O- 612 yılları arasında Asurlular, M.Ö. 612-333 yılları arasında Medler ve Persler, M.Ö. 333- M.S. 395 yılları arasında Helenistler, M.S. 395-638 yılları arasında ise Bizanslılar dönemi olarak devam etmiştir.

Hazreti Ömer zamanında Ganemoğlu İlyas kumandasındaki İslam orduları, 638 yılında Gaziantep ve Hatay’ı Bizanslılardan aldılar. Bizans’ın kötü idaresinden bunalan halk, İslam Fütuhatı karşısında Bizans devletini yalnız bıraktı. Anadolu’da Antep ve Hatay Müslümanlar tarafından fethedilen ve İslam halklarının ilk yerleştirildiği bölgelerdir.

Abbasi halifelerinin güçlü oldukları 750 – 868 yılları arasında Abbasiler, Anadolu’da Bizans sınırı boyunca uzanan Avasım adında bir eyalet kurmuşlardı. Orta Asya’dan yeni bir Türk yurdu edinmek amacıyla ayrılan Oğuz ( Türkmen ) boyları, batıya doğru göç etmeye başlayarak, Avasım Eyaletinin bir parçası olan Antep yöresine gelmişlerdi. 1071 Malazgirt Meydan savaşından kısa bir süre önce Gaziantep yöresinde küçük Türkmen beylikleri oluşmuştu. Abbasi halifelerinin gücü azalınca, Gaziantep yöresi Türk, Arap, Hıristiyan halk toplulukları iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde ise Mısır Tolunoğlu Devleti (868-905), Mısır Fatımileri ( 968-1022 ), Halep ve Musul Atabeyleri ve Türk Beyleri yönetiminde kalmıştı.

Antep Halkı 1516 yılında Yavuz Sultan Selim kumandasındaki Osmanlı Ordusunu, Antep yöresine geldiği zaman, sevinçle karşılamıştır. Antep Kalesi muhafızı Yunus Bey, kalenin anahtarını 20 Ağustos 1516 günü törenle Osmanlı Hükümdarına vermişti. Kilis yakınlarında Memlûklarla yapılan Mercidabık Meydan Savaşında Antep halkı, Osmanlı Ordusu saflarında savaşmışlardır. Böylece Antep yöresinde Osmanlı yönetimi başladı. Osmanlı İmparatorluğu diğer Türk– İslam devletleri geleneklerine uyarak, Antep yöresi halkının iç işlerine karışmamıştır. Gaziantep ve çevresindeki şehirlerde ticaret ve sanayi gelişmeye devam etti. Bu devirde zengin vakıf kuruluşları, esnaf birlikleri, sosyal yardım kurumları, medreseler ve köy aşiret oymaklarının düzenli çalıştıkları, Gaziantep Müzesinde 175 büyük cilt halinde saklanan ( Gaziantep Şer’i Mahkeme Sicilleri )’ndeki belgelerde yer almaktadır. Türkler tarafından vakıflar yoluyla bir çok medrese, kitaplık, han, bedesten, çarşı, kastel, hamam, su yolu, cami gibi topluma hizmet eden tesisler ve binalar inşa edilmiştir.

İl Antepfıstığı yetiştiriciliğinin ve pazarının merkezi konumundadır. Antepfıstığı üretim alanı Türkiye toplam ağaç varlığının %25’ini oluşturmaktadır. Ancak üretim miktarı dünya ortalamalarının oldukça altındadır. Bunun en önemli nedenleri antepfıstığı yetiştiricilik alanlarının genellikle kıraç ve verimsiz arazilerde oluşması yani bir anlamda başka bir ürünle değerlendirilmesi mümkün olmayan alanlarda yetiştiriciliğin yapılmasıdır. Ancak son yıllarda verimli arazilerde de yetiştiricilik çalışmaları başlamıştır.

Son yıllarda Türkiye genelinde olduğu gibi Gaziantep ilinde de zeytin üretiminde büyük bir artış olmuştur. Zeytinyağı fiyatlarında meydana gelen reel artışlar yeni zeytin bahçesi tesisi kurmayı cazip hale getirmiştir. Yeni zeytin bahçelerinin kurulması yakın gelecekte zeytin üretimini artıracaktır.

Bölge alan yönünden büyük bir zeytinlik potansiyeline sahip olmakla birlikte yüksek sıcaklık ve yetersiz yağışlar nedeniyle zeytinciliğin yayılmasını olumsuz yönde etkilemektedir. Bölgede Antepfıstığı yetiştiriciliğinin daha kolay ve ekonomik oluşu zeytin de üretim girdilerinin pahalı oluşu ve iyi bir fiyat bulamayışı ve diğer yandan yörenin bazı kısımlarında sosyo-ekonomik yapı dolayısıyla zeytinciliğe karşı yeterli ilgi doğmamıştır. Zeytinlikler bağ ile karışık olarak dikilmekte sonradan bağlar sökülerek zeytinlikler bırakılmaktadır. Antepfıstığının ara ziraatı olarak oldukça yayılış gösterdiği de dikkati çekmektedir.

İşletme tesisleri istenen seviyede olmadığından bölgede genellikle yüksek asitli yağ elde edilmektedir. Bölge zeytini daha ziyade yağa işlenmekte son yıllarda bölge zeytinciliğini geliştirmek üzere daha iyi gelir getiren sofralık üretime ilgi artmaktadır.

Gaziantep bölgesi ekolojik özellikleri bakımından çok yönlü bağcılığın yapılmasına elverişli bir bölgedir. Gaziantepte yetiştiriciliği yapılan üzüm çeşit sayısının fazlalığı ve değerlendirilme ile ilgili yeterli yatırımların yapılmamış olması, ürünün değerlendirilmesinde zaman zaman tıkanmalara neden olmaktadır. Bağ alanlarının küçük parçalar halinde olması ve çeşit standardizasyonunun bulunmayışı bağcılığın ekonomik olarak verimliliğini sınırlandırmaktadır. Bağcılık yönünden büyük bir potansiyele sahip olan Gaziantep de floksera hastalığına bağlı olarak bağ sahalarında büyük bir azalma olmuştur. Son zamanlarda amerikan asma fidanı ve aşılı bağ fidanı ile tesis edilen bağların artması ile bağcılıkta yeniden bir canlanma görülmektedir.

İlde bağcılık İslahiye İlçesinde yaygın olmakla beraber, Nizip ilçesinde de giderek artış kaydetmeye başlamıştır. Özellikle İslahiye ilçesinde geniş bağ sahaları bulunmaktadır. Bu bölgede sofralık kaliteli çeşitlerin üretimi oldukça fazladır. Hasat zamanı İstanbul’dan gelen tüccarlar tarafından tarlada alım yapılmaktadır. Üretim belirli bir standardizasyonun olmayışı, ambalajlama ve paketlemedeki yetersizlikler ürünün değerinde pazarlamasını engellemektedir. Üreticiler tarafından aşırı ve bilinçsiz ilaç kullanımı da pazarlamada problemler yaratmaktadır. Diğer ilçelerde yetiştirilen ürünler ise çeşidine göre mahalli pazarlarda sofralık olarak değerlendirilmektedir. Yine çeşide bağlı olarak bir kısmı Tekel tarafından alınmakta bir kısmı da aile işletmelerinde şıralık olarak değerlendirilmektedir.

why do people cheat click redirect