Yazar Adı : | İlim Dalı : Tasavvuf |
Konusu : | Dili : Türkçe |
Özelliği : | Makale Türü : Müstakil |
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-14 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Sema
M. VI. — VII. yüzyıllarda şimalî Çin'de hüküm süren Türk soyundan bir Tabgaç hükümdarı hakkında M. 576 tarihli bir Çin kaynağı şunu anlatıyordu 1. Hükümdar ve soydaşları, Çin'de bilinmeyen ve hoş görülmeyen bir tarzda, gök âyîni sırasında, raks ediyorlardı. Âyinin sonunda, kadın kamlar davullar çalarken, Tabgaçlar, Doğu cihetinde yükselen kurban taşına doğru secde etmekde idiler 2.
Çin'e yabancı gelen bu Tabgaç dinî rakslarının Türk kam âyînleri ile ilgisi olsa gerek. M. 569da Batı Türk Hakanına Bizans elçisi olarak gelen Adanalı Zemarkhos da, Semerkand'da Gök-Türk kamlarının, davullar ve çıngıraklar çalarak, ateş etrafında devrân ettiğini görmüştü. 3
Her millet cezbeye kendi üslûbunda erer. Hind hakîmi bağdaş kurup heykel gibi hareketsiz vecde varırken, hayatiyet dolu iç Asya atlı boyları istiğrâki raksda arıyorlardı. Belki, Kâşgarî'nin «çığrı» adını verdiği kâinatın döner çarkı ile ilgili tasavvurlardan ötürü, Türk kam raksları devrân şeklini alıyordu.
Lâ-dinî rakslarda da devrân edilirdi. M. VI — VII. yüzyıllardan Çin kaynakları4 Gök-Türklerin, bir ayak ile, hareketli bir mihver teşkil eden bir top üstünde durarak, muvâzene için kollarını yana kaldırıp, diğer ayakla fırtına gibi döndüklerini anlatır. Bu raksın Milâd devrinde de mevcut olduğu İç Asya göçebelerinin kadîm ili olan Şimalî Çin'de, bir mezar duvarındaki tasvirlerden bilinir.5 Rakkas, sağ ayağı ile bir top üzerinde muvâzene kurmuş, arkaya doğru uzanan sol ayağı ile ise sanki dönmektedir. Açılmış kollarının yenleri uçuşur gibidir. Rakkasın önünde bir diz üzerine çökmüş musikişinas, davul çalmaktadır, (bakınız : karşı sahifedeki resim.)
Çok çeviklik isteyen Gök-Türk raksı ve ona benzer Kengeres ili (Aral gölü ile Semerkand arası) raksları, M. VII -VIII. yüzyıllarda Çin sarayında da temaşa ediliyordu. Gök-Türk raksı, Çin tarihlerinde adı Çin yazısı ile muharref şekilde, «Ya-loa-şan»6 veya «A-lo-şan» diye geçen bir alp ile birlikte anılıyordu. «A-lo-şan» bugünkü Şimalî Çin'deki Gök-Türk boylarından birine mensûb, kam ve efsunkâr olduğu rivayet edilen bir hatunun oğlu idi. Gök-Türk hatunu bir er oğlu olması için Türklerin savaş mabûdu «A-lo-şan»’a yalvarmış ve gebe kalmıştı. Doğum gecesi Türk Hatununun otağında bir ışık belirdi ve bozkırlarda yırtıcı hayvanlar uludu. Müneccimler bir alp doğduğunu bildirdiler. Bu çocuğa savaş mabudunun adı verildi. «A-lo-şan» Çin hizmetine girerek yüksek mertebelere varabildi. Fakat M. 752 — 57 arasında, «A-lo-şan» diğer Türk boyları ile birlikte, Çin devletini yıkmağa kalktı.
«A-lo-Şan»’ın daha pek genç iken, bir gece, Çin fağfuru önünde, «kasırga gibi dönerek Türk usûlünde raksı», Çin'de unutulmaz bir hâtıra bırakmıştı.
M. VII — VIII. yüzyıllarda, Çin şâirlerine, genç kızların döne-döne
raksı ilham veriyordu. Bir Çin şâiri bu Gök-Türk veya Semerkandlı kızlara şöyle diyordu :
«Döne-döne raks eden yabancı kızlar»!
«Döne döne raks eden yabancı kızlar»!
«Gönlünüz sanki bir saz, elleriniz sanki birer dümbelek, Sazlar ve dümbelekler
çalınca, kollarınızı açdınız, Döne-döne, durmadan dönerek, kar fırtınası gibi. Tek ayak üstünde sola ve sağa, Hiç durmadan, bin kerre döndünüz, onbin kerre döndünüz.»
Diğer bir şâir ise şöyle
diyordu:
«Güzde daldan düşüp titreyen yaprak gibi. Kış rüzgârına tutulup döndüler» «Sanki gök kuşağı gibi bir hafif kumaş idiler.»
«Gökde fırtınalı bir rüzgâr gibi döndüler»
«Bu ne zaman başladı? Ne zaman bitecek?»
Beş yüz yıl sonra, Konya'da, Mevlâna Celâleddin Rûmî, mekânın, zamanın ve benliğin kaygılarından kurtulan ruhun cezbesini yine sonsuz bir uçuş remzi ile anlatıyordu8:
«Yüzbinlerce yıl uçdum, Hava zerreleri gibi bî-ihtiyâr»
Gâlib Dede de sema'ı, zaman içinden benliğin yokluğuna doğru bir fırtınalı uçuş olarak yaşamıştı :
«Arâmımız semâ iledir birer dümbelek,
Girdâb-i bahr-i aşka batan Mevlevîleriz».
(1) J. Mahler, The Westerners among the T'ang figurines (Roma 1958) s. 14, 148.
(2) W. Eberhard, Das Toba Reich (Leiden 1949) s. 318.
(3) K. Dieterich, Byzantinische Quellen zur Lander
(Leipzig 1912) 11/17.
(4) Liu Mau-Tsai, Chinesisehe Quellen zur Gesischte der Ost-Türken (Wiesbaden 1958) not 1737, s. 267-345, 465, 714.
(5) K. Finsterbusch, Verzeichnis der Han Darstellungen (Wiesbaden 1971) resim 11.
(6) Yuk. not 4.
(7) Yuk. not 1.
(8) «Sad hazârân sâl bûdem matâr Ne Nemçu zerrât-i hava bî-ihtiyâr».