Hit (627) Y-1465

Adudüddin el İci

Künyesi : Lakabı :
Tabakası : E-Posta :
D.Yeri : Şiraz D.Tarihi : 1281
Ö.Yeri : Direymiyân Ö.Tarihi : 1355
Görevi : Kadı,Müderris Uzm.Alanı : Akaid,Kelam
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Arabça Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : /2014-07-22 Güncelleyen : /0000-00-00

Adudüddin el-İcî

Asıl adı Ebu’l-Fazl Adudüddîn Abdurrahman b. Ahmed b. Abdilgaffar el-Îcî’dir. 680 (1281)’de Şirâz yakınlarındaki Îc’de doğdu. Abbasiler’in son dönemlerinde yaşadı. Bazısı Sünnî bazısı Şiî olan hükümdarlarla arsı iyi olmuştur. Şafiî mezhebinde Eşarî kelâm alimlerinin en meşhurlarındandır. Hz. Ebu Bekir’in neslinden geldiği söylenen varlıklı bir aileye mensup olup babası doğduğu şehrin kadısıydı. Biz müddet İc’de kaldıktan sonra önce Şirâz ardından İlhanlıların yeni kurduğu başşehir Sultaniye’ye giden Adudüddîn, İlhanlı veziri Reşidüddin Fazlullah’ın himayesine girdi.
Olcaytu Han döneminde (1304-1316) Sultaniye’de kadılık görevini yürüten Îcî Han’ın yanında seferlere katılan seyyar medreselerde müderrislik yaptı. Onun ölümü üzerine yerine geçen oğlu Ebu Said Bahadır döneminde Sultaniye’de Kâdılmemâlik oldu. Reşîdüddîn’in ölümünden sonra vezir olan oğlu Gıyaseddin Muhammed’in arzusu ile 727(1327) yılında Şirâz’a dönerek burada kadı oldu. İlhanlı hakimiyetinin sona ermesinin ardından Şirâz’a dönen Îcî, buranın yeni hakimi Emir Ebu İshak yönetiminde kâdılkudât oldu. Burada el-El-Mevâkıf adlın eserini yazan Îcî bunu Ebu İshak’a ithaf etmiştir. Muzafferiler hanedanının Şirâz’ı kuşatması ve burayı ele geçirmesinin ardından gizlice memleketine gitti. Burada Şah Şücâ’nın koruduğu Îcî, bilinmeyen bir sebepten dolayı Kirman valisi tarafından tutuklanmış Direymiyân’da hapsedilmiş ve orada vefat (1355) etmiştir.
Îcî kelâmda cem’ ve taktik devrinin en önemli simalarından biridir. Kendisi ve yetiştirdiği öğrenciler döneminin önde gelen ilmi şahsiyetleri olarak temaruz etmiştir. Îcî devrinin önemli ilim adamlarından ders okumuştur. Onun Zeynüddin el-Hilki’nin derslerine devam ederek ilmi kişiliğini yükselttiği söylenmekle beraber Beyzavî’nin talebesi olduğunu söyleyenler de vardır. Adudüddîn’in hocaları arasında Kadı Beyzavi’nin talebelerinden Çârperdî ile Nasîruddîn-i Tûsî’nin talebesi olan Kutbuddin Şîrâzî de bulunmaktadır. Onun yetiştirdiği en önemli talebeleri ise el-Mevâkıf ve Fevâid üzerine şerh yazan Şemseddin el-Kirmanî ile Şerhu Muhtasar için bir haşiye kaleme alan ve Îcî’nin en önemli talebesi olan Sa’deddin et-Teftazânî, el-Mevâkıf ve Cevahiru’l-Kelâm’a şerh, Şerhu Muhtasara haşiye yazan Seyyid Şerif Cürcânî zikredilebilir.

Metodu ve Görüşleri
Adudüddîn el-Îcî’nin kelâm görüşleri el-Mevâkıf, Cevâhiru’l-Kelâm, ve Akâîd Risalesi’nde bulmak mümkündür. el-Mevâkıf onun en geniş kelâm kitabıdır, Cevâhir ise el-Mevâkıfın muhtasarı olarak, Akâîd Risâlesi ise bütün kelâmî görüşlerini özetlediği eseri olarak addedebiliriz. Söz konusu eserlerinde Fahruddin Razî ve Âmidî’nin eserlerinden ziyadesi ile faydalanmıştır.
Kelâm ve felsefeyi mezcetmek sureti ile bilhassa kelâm sahasında ince tahkikleri bulunan müteahhirin mütekellimleri vri taraftan filozofları tenkit ederken diğer yönden mütekaddimin mütekellimlerinin görüşlerini , izah ve delillerini de tahkikata tabi tutmuşlardır. Bu dönemin ve bu konuda kaleme aldığı eserlerle Îcî önemli bir yer işgal etmektedir.
Îcî üç ayrı usûlünü kendi düşüncesine konu olarak seçmiştir. Usûlü’d-din, usûl-i fıkh, ve usûlü’l-luga. Bunlardan birincisinde akideyi, ikincisinde fıkıh ilkelerini, üçüncüsünde dil bilimlerini esaslarını araştırmıştır. Îcî metodunu ifade eden kavram tahkiktir. Onun eserlerinde taktik bir tür yeniden inşa, yani savunulan görüşü yeniden ele almak bunun sonucunda bu görüş hakkında bir kanaate ulaşmak, onu benimseyip sürdürmek veya reddedip gündemden çıkarmaktan ibarettir.
Îcî’nin ilim anlayışında temel ilke ilmin maluma tabi olmasıdır. Ancak ilim alimden bağımsız bir şey olmayıp ikisi arasında “faide” denilen bir alaka bulunmaktadır. Bu alaka ilmi kendinde değerli bir şey olarak görmeyi engelleyip, onunla elde edilmesi umulan bir neticeyi ifade eder. İlim bu anlamda bir faya sağladığı ölçüde abes olmaktan çıkar.

Her ne kadar kendinden önce oluşan gelenek çerçevesinde düşünen bir alim ise de Îcî çözülmemiş meselelerde önerilere getirmeye çaba göstermiştir. Bunlardan biri düşünce geleneğinin en önemli ilkeleri arasında yer alan dil biliminin yeniden anlaşılarak kurulmasını hedefleyen “vaz’” alanıdır. Îcî bu problemi mantığa irca ederek çözmeyi denemektedir.
Îcî’ kelâm ilmini deliller getirmek sureti ile dini akideleri ispat, ve şüpheleri kaldırmaya kendisiyle muktedir olunan bir ilim olarak ve Hz. Peygamberin tebliğ ettiği dinin inanç esaslarını ispat eden yani rasyonel şekilde anlaşılır ve kabul edilebilir kılan, ortaya çıkan veya çıkması muhtemel bulunan karşı fikirleri de bertaraf eden bir ilim olarak tarif eder. Bu ilmin konusu inançların ispatına taalluk etmesi açısından bilinen her şeydir. Konu tespit edilirken kullanılan malum karamı var olandan daha geniş olup ma’dumu da içerir. Bunun neticesinde bir esasa inanma kadar inanmama da kelâm ilminin konusuna girmektedir. Îcî kelamı “eşrafu’l-ulum” olarak gören alimlerin başında gelir. Çünkü kelâm ilminin mevzuu pek şümullü, meseleleri pek şerefli; gayesi, gayelerin en üstünü ve en faydalısı; kullandığı deliller hem sarih aklın kabul etti hem de sahih naklin teyid ettiği burhanlardır.
Îcî’nin düşüncesinde akide sabit ilkeler üzerine kuruludur. Buna bağlı olarak ontoloji en genel anlamda bir varlık öğretisi oluşturur ve kelâm ilminin önemli konularından birini meydana getirir. Onun öğretesi felsefede olduğu gibi insanın bilgiye nasıl ulaştığı değil amacı gerçekleştirmek için istidlal sürecinde bilginin nasıl doğru kullanılabileceği üzerinde durulmaktadır. İlahiyata dair konuları rasyonel olarak temellendirirken semiyyat bahisleri insanın idraki ölçüsünde Allah-alem, Allah-insan ilişkisi şeklinde ele alınmaktadır. Onun düşüncesinde iman “Hz. Peygamberin vahiy ürünü olarak getirdiği her şeyi tasdik etme” anlamına gelip bu da özellikle bu da özellikle iyi amellerle münasebeti sebebi ile dünyadaki hayat düzeni ve ahlaklılık açısından tayin edici bir role sahiptir. (Cevahiru’l-Kelâm, II, s.224,225)

Eserleri:
el-Mevâkıf fi İlmi’l-Kelâm
Cevâhiru’l-Kelâm
el-Akâîdü’l-Adudiyye
e-Risale fî Tahkîki’l-Kelâmi’n-Nefsî
Şerhu Muhtasari’l-Müntehâ
Adâbu’l-bahs
Haşiyatü’l-Keşşâf
Tahkîku’t-Tefsiri fi Teksiri’t-Tenvir
Ahlak-ı Adudiyye el-Fevaidül Gıyasiyye
el-Medhal fi İlmi’l-Meânî ve’l-Beyân ve’l-Bediî
er-Risaletü’l-Vaz’iyye

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort