Hit (4160) M-84

Safranboluda Unutulmuş Bir Mescit

Yazar Adı : İlim Dalı : Tarih
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü : Müstakil
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-14 Güncelleyen : /0000-00-00

Safranbolu’da Unutulmuş Bir Mescit

Safranbolu, eski adı ile Taraklu Borlu, (1) Beylikler devrinde, Ana­dolu'daki başlıca Türk medeniyet merkezlerin­den biri idi. Taraklu Bor­lu, Candaroğlu sülâ­lesinin beşiği olan mın­tıkada bulunuyordu. (2) Candaroğlu sülâlesi, henüz Kastamonu'yu el­de etmeden önce, Taraklu Borlu civarında, Aflani beyi idiler. Candaroğulları, Kastamoni'yi merkez -ittihâz ettikten sonra da, Taraklu Borlu bir ilim merkezi olmağa devam etmişdi. ibn Batûta, (H) 734/1333'de, Gerede'den Kastamoni'-ye giderken, (Taraklu Borlu'dan geçmiş ve şehrî şöyle anlatmışdı:

«(Taraklu Borlu) tepe üstünde inşâ edilmiş küçük bir şehirdir. Te­penin eteklerini bir hen­dek çevrelemişdir. Yük­sek bir dağın üstünde bir de kale bulunmakdadır. (Taraklu Borlu'da) güzel bir medresede misafir olduk. Bizimle sefer eden (yol arkada­şımız) Hacı, (bu medre­senin) müderrisini ve ta­lebelerini tanıyordu (...) Hanefî mezhebinde idi­ler. Bu şehrin emîri olan Alî Bey, Kastamoni'nin meşhur sultanı Süleyman Pâdişâhın oğ­lu idi (Osmanlı kaynak­larında, Temür oğlu Şu-cauddin Süleyman Paşa, H. 709 - 740 / 1309,1339) (......) (Alî Bey)

bizi kaleye davet etti .... (Alî Beyin) Kadı'sı ve meşhur kâtiblerinden olan Alâuddin Mehmed de orada idiler .... Yemekden sonra, müessir sesler ve taacüb uyandı­ran makamlar ile, Kur'ân okundu» (ibn Batûta, Ar - Rihla, Beyrut H. 1379, 315).

İbn Batûta'nın bu kaydı, yalnız Safranbolu için değil, Türklerde Kur'ân kıraati geleneği bakımından da dikkati çekmekdedir. Türklerin Kur'ân kıraati, demekki XIV. yüzyılda dahi, Arab tarzından ayrı bir uslûba erişmiş ve böylece ibn Batûta'nın taaccübü­nü uyandırmıştı. istanbul Teknik üni­versitesi Mimarlık Fakül­tesi Restorasyon Ensti­tüsü'nün tertib ettiği Bi­rinci Safranbolu semine­ri münasebetiyle. Eylül 1975'de, Safranbolu'yu ziyaret etmişdim. Uzakdan bir tepe üstüne inşa olmuş Safranbolu'yu gö­rünce İbn Batuta'nın ta­rifini hatırlamamak mümkün değil. Safran­bolu, daha sonraki yüz­yıllarda, tepenin etekle­rinde de gelişmişdi. Candaroğlu kalesinin yük­seldiği yerin şimdiki Hızırlık tepesi olması hatı­ra gelmektedir. Nitekim, Hızırlık tepesinde bir açık hava namazgahının minberi ve başka kalıntı­lar mevcuddur. Bu yerde kazı yapılsa, Candaroğulları devrine âid bu­luntular çıkabilir.

Safranbolu'nun bir is­lâmi ilimler merkezi veç­hesini beşyüz yıl muhafa­za ettiği anlaşılmaktadır. Şemseddin Sâmî'nin Ka­mus ul’âlâm'ındaki kay­da göre, H. 1311/1893'de halkının yüzde dok­sanı MüslümanTürkler­den müteşekkil olan «Zafaranbolu»da, yirmisekiz mescid,onikimedrese, onüç tekke, iki kütüpha­ne bulunuyordu. Bugün de, mescidleri ile, Türk üslûbunda evleri ile, han­ları ve çarşısı ile, tarihî Safranbolu hâlâayakta­dır. Geçen asırda yurdu­muzu sarsan yıkım fırtı­nasının rüzgârları, sanki Safranbolu'da hiç esme­miş. Teknik sahada iler-

lemek için çabalarken, Türk medeniyetinin bin yılda bu topraklarda ge­liştirdiği kültür değerle­rini yıkmak gerektiğini sanan, o vefasız, o bilgi­sizce tahribkâr nesiller, sanki buraya uğramamış­lar idi. Elimde, Safranbo­lu Belediye Başkanı Bay K. Ulukavak'ın, Seminer münasebeti ile, kaleme aldığı rehber, şehri gez­meğe çıkdım.

Ancak, Ulukavak'ın yazdığı rehberdeki bir ibâre düşündürücü idi. Bay Ulukavak şöyle di­yordu: «Safranbolu'daki en önemli yapıt Candar oğlu Süleyman Paşa medresesidir.Osmanlı devletinin ilk kuruluş yıl­larında devleti yöneten vezirleri yetiştiren bu medrese... sinema olarak kullanılmış ve hâlen ha-râb durumdadır.» «Ha-râb» sözünün hakikatte «yıkılmış» manâsına geldiğini, medresenin yeri­ne varınca anladım. Baş­ka medreseler ve bu ara­da Haydar Ağa medrese­sinin de yıktırılıp yerine garaj yapıldığını, bize yol gösteren, Safranbolu'nun yaşlı kimseleri söylemek­te idiler. Ulukavak'ın rehberinde bahsi geçen bir diğer kültür hazinesi­nin, Safranbolulu izzet Mehmed Paşa (H. 1156-1212/1743-97) Camii külliyesindemahfuzki­tapların yok olduğu ifa­deedilmişdi. ikiyüzü yazma olmak üzere altı-yüz kitabın sonradan ye­rinde bulunduğunu Dr. J. Baysal'ın, 2 Nisan 1977'de Milliyet'te neşr olan makalesinden öğ­rendim. Şemseddin Sâ­mî'nin kaydettiği iki kütübhaneyi bilen yok idi.

Candaroğlu Süleyman Paşa Medresesinin yeri­nin biraz üstündeki bir çeşme ve bundan az da­ha yüksekde, tepede bu­lunan, kubbeli bir yapı kalıntıları görünüyordu. Çeşme'nin tarihsiz kitâbesinde, bu hayır eserini «Emîr Hocazâde Pîr Ahmed Beğin halilesi Fat­ma Hatun »un yaptırmış olduğu okunuyordu, in­san boyuna varan yabani otlar arasından, tepedeki kubbeliyapıyavardım. Külliyenin avlusu olabi­lecek,otlarınkapladığı bir meydan içinde, tene­keden küçük kulübeler ve bir mescid duruyordu. Harâb hâlinde bile, asîl nisbetleri ve sâde üslûbu ile, Osmanlı mimarîsinin sanat zirvesine vardığı devri anan bu mescidin kitabesindeH. 956/M. 1549 tarîhini seçebildim. Divanî yazı ile olan bu kitabeyi (res. 1) maale­sef okuyamadım. Mes­cidin taş minberi henüz ayakda idi (res. 2). Şim­di, bu mescidin depo ve tamirhan olarak kulla­nıldığı, orada duran oto­mobil tekerleği lastikle­rinden anlaşılıyordu.

Türk-İslâm mimarîsi­nin devri âbidelerinden olan Safranbolu mescidi, Vakıflar idâresinin him­meti ile, henüz kurtula­bilir.

1 — İ. H. Uzunçarşılı, Os­manlı Târihî, C. I, (Ankara, 1961), 82, 86, 356, 394. 2 — Safranbolu'daki Candaroğulları hakkında, Üstâd İbrahim Hakkı Konyalı'nın yol göstermesi sayesinde, araş­tırma yapabildim. Safranbolu Candaroğulları hakkında, bkz. E. de Zambaur, Manuel de geneologie pour l'histoire de l'İslâm (Bad Pyrmont, 1955), 149.

Yayınlandığı Kaynak : 1977-05-01
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi :
Makale Linki :