Yazar Adı : | İlim Dalı : Biyografi |
Konusu : | Dili : Türkçe |
Özelliği : | Makale Türü : Müstakil |
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-14 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Azerbaycan’ın Güzellikler Şairi, Aşık Elesger (1821 -1926)
Saadettin Topuzoğlu
Askı ve güzellikleri terennüm eden saz ve söz ustalarının yüzyıllardan beri Azerbaycan'daki gerçek mekânı GÖYCE bölgesidir.
Dedekorkut'tan tutun da, destanlara varıncaya dek, dillerde ve gönüllerde dolaşan hikâyelerin günümüze ulaşabilmesi; şiir tekniğine, yaratma gücüne ve şahsî olgunluğa erişmiş birçok aşık şairin varlığıyla mümkün olabilmiştir.
19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başları arasında; Aşık Elesger'i yetiştiren üstad-ların, bizzat Elesger'in, onun aşık sülâlesinin ve aşık zamandaşlarının bu bölge lerden şöhretlenerek çıkmış bulunması, Azerbaycan'da ozanlık sanatına ne denli değer verildiğini ortaya koyar.
Aşıkların yaratıcılık mekânı; sazlı sözlü meclisler, bayram ve eğlence günleri, yaylaklar, bağlar, bahçeler ve çeşme başlarıdır. Elesger, her sanatkârda olduğu gibi muhammeslerini, müseddeslerini, müstezatlarım, muammalarını, koşmalarım, dudakdeymezlerini, dildönmezlerini, tecnislerini, gazellerini, divanlarını, destanlarını —kısaca bu üstün deyişlerini— böyle yerlerde terennüm etmişse de bu deyişler söylendiği anda kaleme alınmadığı için gereğiyle toplanamamış, birçok eseri dağılmış, kaybolmuştur.
Aşık, gençlik ve acemilik çağında gördüklerini ve işittiklerini aklında tutmaya ve bilhassa ezberlemeye çalışmıştır. Gençlik hevesinin etkileriyle meydana getirdiği ilk şiirinde düşüncelerini gereğince anlatamamanın zorluğuyla karşılaşmış ve bu devrede tanınmış aşıklara ve destan şairlerine karşılıklar yazmıştır. Saz çalmaya başladıktan sonra sesinin güzelleşmesi ve emsallerinden daha güzel şeyler söyleyebilmesi için oldukça çaba sarfetmiş, sonunda da başarıya ulaşmıştır. Zamanının gözde ozanlarından Âşık Ali, söz ve ses nağmeleriyle kendine özgü bir hava yaratan Elesger'i çok beğenmiş, onun bu yolda ilerlemesine yardımcı olmuştur. Beş yıllık bir süre içinde Üstâd aşıklar meclisi'nden icazet alan Elesger, 1846 yılında o bölgede hazırlanan bir yarışmada da birincilik kazanarak Aşık Ali gibi bir üstadın —başarısı karşılığı— sazına sahip olmuştur.
Elesger'in 40 yaşına kadar güzelliklere aşırı bağlılığım eserlerinden anlıyoruz. Berrak ve dokunaklı bir sesle söylenen bu lirik şairin, tabiatta her gördüğü güzel şeye meftunluk duyması, onları en güzel şekilde ifade edebilmesi her şaire nasip olmamıştır. Şair önce obasının, çevresinin, vatanının iyi insanlarına candan bağlıdır. Aslında, Elesger güzellik meyvasının çekirdeği, özü insandır. O güzellikler bir ara. da bulundukça daha hoş bir güzellik olmaktadır.
1860 yılına kadar gösteri meclisinde kâh güzelliklerden, kâh uğursuz muhabbetlerden söz ede ede daha çok pişen aşık, bundan sonra olgunluk çağına girer. Bu devreye (güzellerin ve güzelliklerin terennüm çağı) demek daha doğrudur. Artık onda zahirî güzelliklerin yerini hakikî ve geniş anlamda güzellikler almaya başlamıştır. Aşık, insan cemâlinin erginliğe olan hayranlığını belirtir. Yine bu devrede, güzellemelerin hem anlamlı, mecazi, olmasını, hem de ses ve saza uygun gelecek biçimde ahenkleşmesine dikkat eder. Onca, sanatta tam anlamda olgunlaşmamış, o sanatın inceliklerine varamamış, aşıklar diğer aşıklara, meydan okuma ve yarışma gücüne sahip olamazlar.
Olgunluk çağındaki aşk şiirlerinin içinde en mükemmelleri tecnisleridir, Elesger'in... 50 kadar tecnisinde mazmun, bediîlik, cinas ve mânâ renkliliğini en gerekli yerlerinde kullanmaktadır.
Elesger, geniş bir bilgiye, müşahade kabiliyetine, işittiğini aklında tutabilme ve önemseme gücüne sahiptir, öğüt verici eserlerinde; irsiyet, terbiye, mertlik, namertlik, helâl haram ve güzellik konularında çok geçerli fikirler ileri sürerek sadakat, metanet, sehavet, temizlik, paklık, ulvîiik, sabır sıfatlarını ayrı ayrı a-çıklar ve daima iyi olunmasını,' kötü düşüncelerden uzaklaşılması gerektiğini anlatır durur.
Aşığı son olarak şikâyetlerinin çoğaldığı bir devre içinde buluruz. Bu bunalım süresince uygunsuzlukların hastası,şikâyetçisidir. Kendine göre değerlendirdiği şikâyetlerinin bir kısmına bakarak onu dinsiz gibi göstermeçabasındabulunanlar varsa da aslında Elesger; Allah'a inanan, İslâm dini ve felsefesine aşık bir şairdir. Elesger her şeyden önce cemiyeti ve onun kurallarını bozan insan dışı davranışların düşmanıdır. Yanlış inanışların, hurafelerin,dinistismarcılığının, taassubun,çanak yalayıcılığın, şerefsizliğin, gaddarlığın, haysiyetsizliğin,namussuzluğun, nadanlığın, hayasızlığın kısacası hayatın güzel akışınıköstekleyen,engelleyenkoyucehaletin, kültürsüzlüğün düşmanıdır. Dili döndükçe hicvettiği bu konularda aile çevresinin dışına taşarak,toplum içinde güzellikleri çirkinleştiren herşeyi, her vasıtayı -isterzengin, ister fakir,ister seyit, molla,hoca, istersebey, şah, padişah,sultan olsunyerden yere çalar.
Elesger'in Allah'a ve dinine bağlı bir şair olduğu, ona sığınarak merhamet beklediği şiirlerinden anlaşılır. Her ne kadar bazı söyleyişlerinde isyankâr ifadelere raslanmaktaysa da bu başkaldırış herşeyin daha iyi ,daha güzel ve düzenli olabil-mesini arzuladığı anlamını taşır. Şeytana uyup haram yiyenleri gasbedilen malları helâl sayanları kınar, kendi saz ve sanatının daha çok helâl sayılabileceğini etkilenmeden anlatır.
Elesger, zulmün zorbalığın ve kandökücülüğün de düşmanıdır. Bu yüzden ölümden söz etmez. Etini yediği bir dişi geyiği vurulmuş ve yaralanmış görünce dayanamaz, çocuklar gibi gözyaşı döker, o çok merhametli hassas bir insandır. O, hemcinslerinin dertleriyle ilgilenen, onların birbirine düşmesini, birbirlerine zarar vermesini, birbirlerinin canına kıymasını hoş karşılamayan ve insanlara zulmedenleri —ister hükümet ,isterse din adamı olsun— affetmeyen bir insandır. Bu yüzden hükümet adamlarından halka eziyet edenleri pusuya düşürerek öldüren şakî Deli Ali'yi bile bir destan kahramanı gibi değerlendirir.
Elesger'in yaşadığı yıllarda, onun çevresinde değerli okullar, aydın fikirli insanlar mevcuttu. Hatta eser yaratıcısı sanatkârların toplanarak okudukları (KURBAN BULAĞI) adlı bir meclisin en çalışkan üyesidir. Onun bu konulardaki çabalarına, çalışmalarına, eserlerine ve şiirlerindeki kişileri eleştirme ye hicvetme üstünlüğüne bakılırsa Aşık Elsger'in değil ümmî .bilakis hayret verici bir zekâya ve zihin açıklığına sahip, kültürlü, dev bir sanatkâr olduğu anlaşılır.
Ozan, 1914 yılından sonra, gerek ailesi ve gerekse kendi özel yaşantısı içinde çeşitli üzüntülere uğramış ve çok hassas olan bünyesini hasta etmiştir. Olayların sarsıntılarından kendini kurtaramayan Elesger, yalnız çevresinin ve Ülkesinin değil, bütün yeryüzü insanlığının tüm güzellikleri bozan sosyal dertlerini, üzüntülerini de kendine görev edinmiş ve bu dertleri sazıyla, sözüyle dile getirir olmuştur.
Aşık Elesger kadar güzelliklere ger. çekten tapan başka bir şair tasavvur etmek mümkün değildir. O çok içli aşığın tabiattan, ceylan gezen dağlardan, yaylaklardan, kartallı .şahinli dağ yamaç ve zirvelerinden, lâleli, nergisli, sümbüllü, güllü çayırlardan, bahçelerden, pınarlardan, çağıldayarak akan sulardan, hayvanlardan, kuşlardan duyduğu zevki terennümü yal nızca yaşadığı çevreye münhasır kalmaz. Bu coşkun zevk ırmağı, zaman zaman A-zerbaycan'dan da dışarı taşarak, dünyalım her köşesine hatta kâinatın sonsuzluğuna doğru akar, gider.
Bir güzellik meftunu ve bir gönül aşığı olan Elesger, tasvir ve terennümlerinde bediî yaratıcılığı, mecazları ve çeşitlerini en geniş anlamda ve maharetle kullanır. Tabiat varlık ve güzelliklerinden ver. diği örneklerde sesinin ve sazının nağmeleri, kulaklara hoş, canlı ve coşkun yankılar getirerek insanı hayretler içersinde bırakır.
Elesger sanatının en önemli kısmını, tasvirleri teşkil eder. Bu tasvirlerde her-şey ve her şey tabiattaki maddî adlara bürünerek insan hayatının günlük yaşantıları içindeki çeşitli ruhî anları, değişiklikleri, bunalımları; sevinç, keder ve çöküntüleri gösterir. Böylelikle Elesger, dünyada insanın yerinin çok büyük, onunla beraber bulunan herşeyin de daha güzel ve daha mükemmel olabileceğini anlatmak ister bizlere... Ama güzel ve düzenli şeyler yalnızca dış çizgilerden ibaret bulunmamalıdır. Gerçekten güzel insan; hem dış çizgileri, hem de iç âlemi ile güzel olanıdır. Böyle güzellikler içinde ulvîlik, iyi niyetilik, temiz yüreklilik, hassaslık gibi
(1) Bu yazı için, M.H.Tahmasıp, E. A hundov ve t. Elesgerov'un Azerbaycan dergi ve kitaplarında çıkan bir ta kim araştırmalarından da çeviri yoluyla yararlanılmıştır.
insancıl düşünceler yer alır. Taş gibi, demir gibi, buz gibi katı ve soğuk olanlar Elesger sevgisine ulaşamazlar. İyilik ve güzelliklerle donatılmış sevgiler; ateşli, alevli, yakıcı, kavurucudur. Bu şekil sevgilerde sınır aşılmamalıdır. Vefakârlığı, sadakati, metaneti, hareket ve davranışları güzelleştiren ahlâk kurallarında aşırı olmamak gerekir... Bu biçim düşüncelerle yüklü bulunan. Elesger'i bir terbiyeci olarak değerlendirmek yanlış sayılmaz. Zamanında; namusa, ahlâka, şerefe, haysiyete değer veren insanların önünde bir bayrak gibidir Aşık Ozan... Onda herşey mertlik ve fazilet Ölçüsüne göre değer kazanır. Tecnislerinde bu ölçüleri oldukça işlemekle beraber, neyi anlatırsa anlatsın, kamalarının sonlarını daima güzellikle bitirir,
Elesger, zahmetli bir hayat yaşamış, çiftçilik, dülgerlik .değirmencilik, saz ve söz aşıklığı yapmış, geçimini daima çalışarak sağlamıştır. Kendi ailesi içindeki çalışmayanları kınadığı oğlu Aşık Talip birçok defa söylemişse de aile fertlerine karşı —genellikle— sevgi ve muhabbette kusur etmediği de muhakkaktır. Ailesi içindekilerin vakitsiz ölümleri ile çok değişik üzüntüler, hassas Elesger'in —daha randıman verebileceği bir devrede— ozanlık sanatını bırakmasına ve sazını duvara asmasına sebebiyet vermiştir. Şaire ait birkaç örnek şiir vermeden önce belirtelim ki; şiirlerinde Arapça, Farsça kelimeleri çok az kullanan ve yalnızca Azerî Türk lehçesi ile yazan ve söyleyen; aşıklar ülkesi Azerbaycan'ın büyük ozanı AŞIK E-LESGER'in deyişlerindeki gerçek güzellik ve zenginlikleri takdirle yadetmek görevimiz olmalıdır.
Bimürvet: Mürvetsiz, hayırsız Üz bürüyüp: Kaş çatıp Saya: Gölge Cavan: (Civan), genç Zaya: (Zayi), boşa gitmek Kavvas: Dalgıç Tek: Gibi Mürgzar: Kuşların öttüğü yer Gamhar: Dert ortağı Kanıram: Anlarım Hal: Ben Dürr: inci Kend: Şeker Kadd: Boy Kadağa: Engel.
Aşık Elesger'den Seçmeler:
MEN
Gözel, sana malûm olsun, Alışmışam, yanarım men. Elâ gözler süzülende, Canımdan usanıram men.
Hangi dağın maralısan? Hayıf, bizden aralısan!! Sen de yardan yaralısan, Duruşundan kanıram men.
Menim adım Eleskerdi, Derdim dillerde ezberdi. Halların dürdü, gevherdi, Sarrafıyam, tanıram men.
BİLMİREM
Küsme, a bîmürvet gözel, Derdim çoh, dize bilmirem. Üz bürüyüp kaçma menden, Men sensiz geze bilmirem.
Çalmassan üstüme saya, Civan ömrüm gider zaya, Kevvas tek düşüp deryaya. Çalkanıp yüze bilmirem.
Eleskerin melül çağı, Gönlü olup gam dutsağı, Sinemin doksandı dağı, Yetişir yüze, bilmirem.
YÜZÜN MENDEN NİYE DÖNDÜ
Gel, ey mihr-ı muhabbetim, Yüzün menden niye döndü? Ağzı şeker, lebi kend'im, Yüzün menden niye döndü?
Ayrılıktan ölüm yeydi, Hasretin kaddimi eydi. Ne dedim, hatrına deydi, Yüzün menden niye döndü?
Aşığa yoktur kadağa, Müştaktır dile, dudağa. Elesker sana sadağa, Yüzün menden niye döndü?
YAYLAK
Gözeller seyrangâhısan, Görüm seni var ol, yaylak! Açılsın gülün, nergizin, Taze mürgüzar ol, yaylak.
Gözüm kaldı siyah telde, Bülbül öldü meyli gülde. Kimsem yoktu gurbet elde, Sen mene gâmhar ol, yaylak!
Men seni görenden beri, Sinem oldu gam defteri. Yazık Âşık Eleslkeri öldür, günahkâr ol, yaylak!