Hit (1699) Y-4049

İbn Arabi, Ebu Abdullah Muhammed b. Ali b. Muhammed

Künyesi : Muhiddin Ebu Abdullah Muhammed b. Ali b. Muhammed b. el-Arabî, el-Hâtımî et-Tâî, el-Endülüsî Lakabı : İbn-i Arabî, İbnu'l- Arabî, Muhiddin Arabî, Muhiddin İbn Arabî ve Şeyhü'l-Ekber
Tabakası : 12.Yüzyıl E-Posta :
D.Yeri : İspanya/Mürsiye (Murcia) D.Tarihi :
Ö.Yeri : ? Ö.Tarihi : 10.11.1240
Görevi : Allame Uzm.Alanı : Tasavvuf
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Arabça Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-10-12 Güncelleyen : /0000-00-00

Muhyiddini Arabi

İslâm âleminde daha çok İbn-i Arabî, İbnu'l- Arabî, Muhiddin Arabî, Muhiddin İbn Arabî ve Şeyhü'l-Ekber şeklinde tanınan İbn Arabî yazdığı eserlerde adını şöyle kay­deder: Muhiddin Ebu Abdullah Muhammed b. Ali b. Muhammed b. el-Arabî, el-Hâtımî et-Tâî, el-Endülüsî, (Bazı kaynaklarda (Me­selâ Kütûbî, III, 435) künyesinin Ebubekir şeklinde verilmesi yanlıştır.)

7 Ağustos 1165'te (H.27 Ramazan 560'da) İs­panya'nın Mürsiye (Murcia) şehrinde doğan(1) İbn Arabî köklü, soylu ve saygın bir aileden gelmektedir.

İsminin sonunda yer alan el-Hâtimî et-Tâî, onun cömertliği ve hayırseverliğiyle ün kazanmış olan Tay ka­bilesine mensub Adî b. Hâtim et-Taî'nin kardeşi Abdullah b. Hâtîm et-Tâî'nin soyundan geldiğini göstermektedir.

Bu kabilenin Arab olması sebebiyle İbn Arabî ve ataları "Arabî" (Arab) diye tanınmışlardı(2).

Dindar bir kişi olan babası Ali b. Muhammed hem hükümdarın hem de ünlü filozof İbn Rüşd'ün dostu idi. Annesi ise ermiş hanımların bile manevî derecesine imrendikleri dindar bir kimse idi.

Dindar bir kişi olan amcası Abdullah b. Muhammed seksen yaşından sonra tasavvuf yoluna girmişti.

Bu zatın oğlu Ali b. Abdullah Tu­nus'un sûfilerinden idi. İbn Arabî'nin da­yılarından Yahya İbn Yağân Tlemsan Me­liki idi.

Ebu Abdullah et-Tunusî isimli şeyhin tesiriyle hükümdarlığı bırakmış, hayatının son dönemlerinde dünyadan el etek çekmiş, kendini ibadete vermişti.

Di­ğer dayısı Ebu Müslim Havlâni, o dönemin âbidlerinden idi. İbn Arabî bunları eser­lerinde çeşitli vesileler ile kutub diye anar(3).

İbn Arabî sekiz yaşına kadar doğduğu yer olan Mürsiye'de yaşadı, ilk eğitimini ve dinî bilgileri burada ailesinin gözetiminde almaya başladı. Sekiz yaşına giren İbn Arabî, ailesiyle birlikte Mürsiye'den ay­rılarak Endülüs'ün diğer bir şehri olan İşbiliye'ye (Sevilla) geldi.

Burada tahsiline devam eden İbn Arabî, İbnu'l-Erisî isminde bir tacirin oğluyla tanıştı. Tasavvufî hayatla ilgilenen bu gençle arkadaş oldu(4).

Delikanlılık çağına geldiği zaman babasıyla Kurtuba’ya giderek babasının dostu olan İbn Rüşd (ö. 1198) ile tanıştı.

Onun sorduğu felsefî sorulara tasavvufî cevaplar verdi. Yine bu yıllarda Salih Adevî'nin öğrencilerinden Ebu Ali Hasan Şekkaz isimli bir şeyhle tanıştı, İbn Assâd ve Ahmed Harîrî isimli sûfî meşreb iki kardeşle ar­kadaş oldu.

O bu sırada edebiyat ve avcılıkla da meşgul olmuş, daha sonra bu şekilde geçirdiği yılları câhiliye zamanı olarak zikr etmiştir. (Fütuhat, IV, 700)

1185 (H. 580) senesi İbn Arabî'nin dü­zenli ve sürekli bir biçimde tasavvufa girdiği yıl oldu.

Daha evvel de mutasavvıflarla dost olan ve onların sohbet meclislerine devam edip tasavvufî hayatı yakından ta­nıyan İbn Arabî'nin yirmi yaşında iken sûfiyane bir hayat yaşama yönünde ter­cihini yaptığı görülmektedir.

O, bu ko­nuda: "Bu sene Allah'ın el-Bedî (yaratıcı) ismi sayesinde keşif yoluyla ilk akıl, (Akl-ı evvel) makamına erdim" diyor(5).

Hayat bo­yu üçyüzden fazla âlim ve şeyhle görüşüp kendilerinden faydalanan İbn Arabî'nin ta­savvuf yoluna girmesini muhtemelen Ebu'l-Abbas Ahmed el-Ureynî sağlamıştı.

Batı Endülüs'teki Ulya kasabasında otu­ruyordu.

Kulluk konusunda derin bilgilere sahip olmakla beraber kasaba halkının yadırgadığı bazı fikirleri yüzünden oradan ko­vulunca İşbiliye'ye gelmiş ve burada genç İbn Arabî'yi etkilemişti.

İbn Arabî onun meclisinde tevbe ederek fiilen tasavvuf yoluna girmişti(6).

İbn Arabî gençlik yıllarında bir yandan tasavvufî hayatı teorik ve pratik yönleriyle tanımaya, bu hayat tarzını yaşayanların aralarında bulunarak öğrenmeye, hatta bizzat tasavvufî yaşayarak manevî tecrübe yoluyla anlamaya çalışmış, diğer yandan aynı yıllarda fıkıh, hadis, tefsir, kıraat gibi dinî ilimleri, edebiyatı öğrenmiş, kelâm ve felsefe hakkında da en azından genel bir bilgi sahibi olmuştu.

Yine o aynı yıllarda çeşitli hükümdarların ve devlet adam­larının kâtip olarak hizmetinde de bulunmuştu(7).

İbn Arabî, Davud-i Zahirî tarafından kurulan ve Endülüslü İbn Hazm tarafından geliştirilen zahiri mezhebine bağlanmıştı.

Bunun için ibadette zâhiri, itikadda (tasavvufta) bâtını idi" denilmişti.

Ameldeki mezhebi zahirî olan ve kıyası red­deden İbn Arabî'nin itikaddaki mezhebi ne Eş'arilikti ne de Maturidilik.

Bu hususta o, selef akidini benimsemiş ve bu çerçevede ehl-i sünnet ve'l-cemaat mezhebine sâdık kalmıştı.

İbn Arabî ilk evliliğini Benû Abdûn ka­bilesinden Meryem ile yaptı, İbn Arabî'nin ifadesine göre bu hanım manevî tecrübe sahibi dindar ve faziletli bir ermiş idi.

Tasuvvufî bir makamdan bahs edip o makamdakilerin halini anlatırken İbn Arabî: "Bu makamı kazanmış bir şahsı eşim Mer­yem bana anlattı; ifadesinden onun da bu makama yabancı olmadığını anladım", diyor(8).

Bize anlattığına göre, rüyada gör­düğü bir şahıs, kendisine tasavvuf yoluna girmesini tavsiye eder.

O ise bu yolu bil­mediğini söyleyince o şahıs, "Bu yola şu beş şeyle girilir: "Tevekkül, yâkîn, sabır, azimet, doğruluk" demiş, sonra bunu İbn Arabîye anlatmış, o da bunu tasdik etmişti (9).

Belki eşinin bu ve benzeri halleri, belki de yakalandığı bir hastalık İbn Arabî'yi ta­savvufa yöneltmişti.

Bir kere hummmaya ya­kalanmış ve kendinden geçmişti. Asık suratlı bir takım kimselerin gelip kendisine işkence yapmaya kalkıştıklarını, güzel kokulu ve yakışıklı bir zatın gelip onlara en­gel olduğunu hayal etmeye başlamış, İbn Arabî ona kim olduğunu sormuş, o da ben Yâsin Sûresi'yim, seni korumaya geldim, demiş. Kendine gelince babasının göz yaşı dökerek yâsîn okuduğunu görmüştü(10).

İbn Arabî ölülerin ruhlarıyla ilişki kurmayı ve onlarla görüşmeyi Ebu'l-Haccâc Yusuf el-Şübrbülî'den, ilahî ilhamı ve feyz almayı ise Musa b. İmrân el-Mirtelî'den öğrenmişti.

Nefs muhasebesi konusunda da Îbnü'l-Mücâhid ve Ebu Abdullah b. Kaysûm'dan yararlanmıştı(11).

İbn Arabî’nin ilk şeyhi Şeyh Ebu'l-Abbas el-Ureynî’dir.

İbn Arabî salihâ, âbide, zâhide ve veliyye şeklinde nitelendirdiği ermiş kadınlarla da ilgilenmiş, onların sohbetinde bulunmuş, kendilerinden feyz almış ve onları şeyhleri ve mürşitleri olarak kabul etmişti.

Bun­lardan biri Endülüs'ün Zeytûn bel­desindeki Merşane'den Yasemin ismindeki hanım idi.

İbn Arabî bu kadının evvâh (âh eden veliler)'den olduğunu söylüyor.

İbn Arabî'nin Şemsu Ümmi'l Fukarâ ve Nûne Fâtıma, Fâtıma bint el-Müsennâ şeklinde ismini söz konusu ettiği bu ermiş kadının yaşı doksanın üstünde idi. Duygulu ve coş­kulu idi.

Aslen Kurtubalı idi ama İşbiliye'de münzevî bir hayat yaşıyordu.

İbn Arabî hizmetinde bulunduğu ve müridi olduğu bu yaşlı kadından zuhur eden harikulâde halleri müşahede etmek, çağrısı üzerine huzuruna gelen ve çeşitli kılıklara giren cinleri hakkında bilgi sahibi olmak ve in­ziva hayatına alışmak için bizzat kamıştan inşa ettiği basit bir kulübede onunla be­raber iki sene kalmıştı.

İbn Arabî Mürsiye, İşbiliye ve Kurtuba gibi Endülüs'ün belli başlı şehirlerinde o dönemin tanınmış bilginlerinden ve şeyhlerinden faydalanmış, kendini bir hayli yetiştirmişti.

Ebu Abdullah Muhammed eş-Şerefî, Yusuf b. Halef el- Kûmî, Muhammed b. Musa, Sedrânî (Biderânî), İbn Yeşkûr, Ali es-Selavî, Salih el-Adevî, Ebu Muhammed Abdülaziz Mehdevî, Ebu Ali eş-Şekkâz bunların en tanınmış olan-larındandır.

İbn Arabî eserlerinde Ebu Medyen'den: "Şeyhim, mürşidim" diye bahs ettiği halde onunla görüşmüş olması mümkün görülmemektedir.

Çünkü İbn Arabî Bicaye'yi ancak 597/1200 senesinde ziyaret edebilmişti.

Oysa Ebu Medyen bu tarihten üç sene evvel 594/1197'de vefat etmiş ve Tlemsan yakınındaki Ubbad'da gömülmüştü.

İbn Arabî Ebu Medyen'in mürid ve halifeleriyle görüşmüş, bunlar aracılığıyla ondan faydalandığı için ken­disinden "Şeyhim" diye söz etmiştir(12).

Fakat Ebu Medyen hayatta iken İbn Arabî'nin kısa bir süre için Bicaye'ye uğrayıp onu zi­yaret etmiş olması da mümkündür(13).

İbn Arabî uzun yıllar harcadığı emeğin ürünü olan el-Futuhâtu'l-Mekkiyye isimli ünlü eserini de Mekke'de yazmaya baş­lamıştı.

589/1202'de yazdığı ve kırk kudsî hadisi konu alan Mişkatu'l-Envâr isimli eserini de burada yazdı.

Yine aynı sene Tâif’te Hilyetu'l-Abdâl adını verdiği eserini kaleme aldı.

İbn Arabî, bir çok yer gezdikten sonra yaşının da ilerlemesinin tesiriyle havasın­dan hoşlandığı Şam'a yerleşiyor.

Genç­liğinden itibaren yaşadığı disiplinli hayat, çektiği çileler ve yaptığı yolculuklar onun sıhhatinin iyi ve dayanma gücünün mü­kemmel olduğunu gösterse de zamanla bünyesi zayıflamıştı.

Şam'da ikamet et­meye başladığı sıralarda buranın hakimi kendisini mürşid bilen ve ona mürid olan Melik Muazzam idi.

Şeyhinin dört yüzü aş­kın eserini rivayet etmek için kendisinden icazet almıştı.

627/1229 senesinin Ramazan'ında ilahî hüviyetin zahirini ve bâtınını gördüğünü söyleyen İbn Arabî(14) aynı sene Hz. Peygamber'i rüyada görüyor ve onun emriyle Fususu'l-Hikem isimli meşhur eserini ya­zıyor.

631/1232'den sonra ise Divan'ını vü­cuda getiriyor. Son senelerini ise yazımına daha evvel başladığı Futuhâtı tamamlamak, yeniden düzenlemek ve düzeltmeler yaparak geçiriyor.

İbn Arabî Şam'a yerleştikten sonra da gezilerine devam etmiş, ancak yaşının ilerlemesi sebebiyle Şam'a yakın şehirlere kısa süreli seyahatları tercih etmişti.

İbn Arabî hayatının son yıllarını rahat ve huzur içinde geçirdi.

Bir yandan okuyor ve eserler yazıyor, diğer yandan sohbetine katılanlara eserlerini okuyor ve tasavvufî açıklamalar yapıyordu.

Bedr el-Habeşî, İs­mail b. Sûdeğin ve Sadreddin Konevî onu hiç yalnız bırakmıyorlardı.

Malik Eşref kendisine müstesna bir ilgi gösteriyor, derslerine ve sohbetine devam ediyor, eserlerini rivayet için icazet alıyordu.

Şafiî kadısı Şemseddin Ahmed el-Hûlî bir hizmetçi gibi onun ihtiyacını karşılıyordu.

Hanefî kadısı ise İbn Arabî'nin bir bakışından çıkardığı mânâ ile kadılık görevini terkedecek kadar ona bağlı idi.

Kudüs Hiristiyanlardan geri alındığı zaman, Selahattin Eyyübi'nin huzurunda Mescid-i Aksâ'da ilk hutbeyi okumuş olan Kadı İbn Zeki, İbn Arabiye yakın bir ilgi gösteriyor, her çeşit ihtiyacını karşılıyordu.

İbn Arabî 22 Rebiulahir, başka bir kayda göre 28 Rebiulahır 638 (10 Kasım 1240)'de bir cuma gecesi 77 (Miladi takvimle 75) yaşında bu zatın evinde ruhunu teslim etti.

İbn Zekî, şeyhin müritleri İbn Abdülmelik ve İbn Nahhas ile birlikte ona karşı son görevlerini ifa ettiler. Gasıl ve kefenleme işleri bittikten sonra kalabalık bir cemaatin katıldığı cenaze namazından sonra Zekioğullarının Kâsiyyun dağının eteğinde Sallhiye köyündeki aile mezarlığında toprağa ve­rildi.

İbn Arabî'nin hayatından, onun bir kaç defa evlendiği anlaşılmaktadır.

Fakat o ka­rısı ve çocukları hakkında eserlerinde çok az bilgi vermiştir.

Endülüs'teki Meryem bint Muhammed ismindeki hanımı er­mişlerden idi.

Daha sonra Harameyn Emiri Yunus b. Yusuf’ ın kızı Fatma ile de evlenen İbn Arabî'nin bu evlilikten çocuğu olduğu bilinmektedir.

Oğullarından Sadeddin Mu­hammed 618/1221'de Malatya'da doğmuş, 656/1288'de Şam'da vefat ettiği zaman Şam'ın kuzeyindeki Salihiye köyünde ba­basının yanıbaşına gömülmüştü.

Şair bir sûfi olan bu zatın bir Divan'ı vardır. 6

67/ 1269'da vefat eden diğer oğlu İmamuddin Ebu Abdullah Muhammed, Salihiye medresesinde ruhunu teslim etmiş ve ba­basının yanında toprağa verilmişti.

İbn Arabî Fütuhatta iki yerde Zeyneb is­mindeki bir kızından bahs etmiştir.

Eserleri:

el-Futuhâtu'l-Mekkiyye fî Ma'rifeti'l-Esrârî’l-Mâlikiyye ve'l-Mülkiyye

Fususu'l-Hikem (Öz Hikmetler veya Hikmet İncileri)

et-Tenezzulatu'l-Mevsiliya fi Esrâri't-Tahârât ve's Salavât ve'l-Eyyami'l-Asliyye

Tâcu'r-Resâil ve Minhacu'l-Vesâil Kahire

el-İsrâ ila Makâmi’l-Esrâ

Kitabu'l-Esfâr

Kelâmu'l-Abâdile

Hilyetu'l-Abdal

et-Tedbiratu'l-ilahiyye fi Islahı'l-Memleketi'l-İnsaniyye

Ankâu Mu'rib fi marifeti Hatmi'l-Evliya ve Şemsi'l-Mağrib

Muhaderâtu'l-Ebrâr ve Müsameretü'l-Ahyâr

(1) İbn Arabî'nin 560 senesi Ramazan'ın 17'sinde doğduğu kabul edilirken son araştırmalarda bulunan bir belgeye dayanılarak bu tarih on günlük bir farkla 27 Ramazan olarak tesbit edilmiştir. Ateş, A. İ.A. VIII, 533.
(2) İbn Arabi'nin ismi ve unvanı etrafında bir takım tartışmalar mevcuttur. Bu ismi bazıları İbnu'l-Arabî bazıları İbn Arabî şeklinde yazar. Bu konuda Makkarî şöyle der: İbnu'l-Arabî'den (Ö. 543/1148) ayırd etmek için doğu İslâm aleminde kendisine İbn Arabî dendi. Fakat o batı İslâm aleminde İbnu'l-Arabî diye tanınmaktadır, bk. Nefhu't-Tîb, Beyrut, 1968, II, 175. İbn Arabî en çok dostları ve hayranları ile hasımları ve düşmanları bulunan bir bilgindir. Dostları onu yüceltmek için kendisini Muhyi'd-Din, (dini ihya eden), Şeyh-i Ekber (ulu bilgin), İbn Eflatun (Eflatun'un evladı) gibi unvanlarla anarlar. Hasımları ise Mâhi'd-Din (dini mahv eden). Şeyh-i Ekfer (koca kâfir) ve zındık (dinsiz) şeklinde anarlar. Yine bunların kanaatine göre İbn Arabî İslâm'a aykırı bir öğreti ortaya attığından Hz. Peygamber'in rakibi sayılır. Onun için İbn- Arabî'nin izleyicilerini: "Muhammed Arabî (Arab Muhammed, yani Hz. Peygamber) şöyle dedi ama Muhiddin Arabî (Arab Muhiddin, yani İbn Arabi) de şöyle demiştir" demiş olmakla itham ederler.
(3) İbn Arabî, el-Futuhâtu'l-Mekkiyye. Kahire, 1282-II, 20, I, 207, 248.
(4) İbn Arabî, Fütuhât, III, 377.
(5) İbn Arabî, Fütuhât, II. 471.
(6) İbn Arabî, Fütuhât, III. 579.
(7) Makkarî, Nefhu't-Tîb, II, 163. İbn Arabi hayatı hakkında çeşitli eserlerinde bizzat kendisi bilgi vermiştir. Ancak bu bilgiler dağınıktır. Bu bilgileri toplayıp onun hayatını ve faaliyetlerini kesin bir biçimde takib etmek mümkün değildir. Fakat yine de bu eserlerdeki bilgilere dayanarak onun hayatını ana hatlarıyla anlatmak, hatta manevî ve ruhî hayatını ayrıntılarıyla belirlemek mümkün olmaktadır. İbn Arabî aşağıdaki eserlerinde çeşitli vesilelerle hayatı, faaliyetleri, manevî tecrübesi, çevresi ve zamanı hakkında bilgi vermiştir.
a) Rûhu'l-Kudüs fi Muhasebeti'n-Nefs. Dımaşk, 1964, Madrid, 1933,
b) El-Futuhâtu'1-Mekkiyye, Kahire, 1282-1293.
c) Zehâiru'l-A'lâk, Beyrut, 1312.
d) Fusûsu'l-Hikem, Kahire, 1946.
e) Muhaderâtu'l-Ebrâr, Kahire, 1282.
f) Mevakiu'n-Nûcûm, Kahire. 1325.
g) Divan, Bulak, 1271.
h) et-Tedbirâtu'l-İlahiyye, Leiden, 1919.
İbn Arabi hakkında Batı'da yapılan en son ve kapsamlı araştırma Michel Chodkiewiez İle kızı Claude Addas'a aittir. Addas'ın yazdığı Ou La Quete du Saufre Reuge (Paris, 1989) adlı eser ingilizce'ye de çevrilmiştir: The Read Sufur (Kıbrit-ı Ahmer). Oxford, 1993.
(8) İbn Arabî, Futuhât, III, 311.
(9) İbn Arabî, Futuhât, I, 363.
(10) İbn Arabî, Futuhât, IV. 648.
(11) İbn Arabî, Futuhât. I. 275.
(12) Bk. Keklik, Muhiddin İbnu'l-Arabî, 91.
(13) Asin Palacios, 35. bk. Barges. Ebu Medyen, Paris. 1884.
(14) İbn Arabî, Futuhât, II,591.

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort