Hit (987) Y-3983

Ebu Said Altuntaş

Künyesi : Lakabı : el-Hacib
Tabakası : 11.Yüzyıl E-Posta :
D.Yeri : D.Tarihi :
Ö.Yeri : Ö.Tarihi : 423(1032)
Görevi : Asker-Komutan,Vali Uzm.Alanı : Asker
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-11-10 Güncelleyen : /0000-00-00

Ebû Saîd Altuntaş (Altuntaş el-Hacib)

Gazneliler'in Türk asıllı Hârizm valisi ve Altuntaş hanedanının kurucusu.

Sebük Tegin'in gözde memlûk ü olan Ebû Saîd Altuntaş önce Gazneli ordu­sunda kumandan olarak görev aldı, da­ha sonra hâcib-i kebîrliğe kadar yük­seldi.

Bundan önceki hayatı hakkında bilgi yoktur.

Sebük Tegin'in ölümü (387/ 997) üzerine yerine geçen oğlu Mahmud tarafından Herat valiliğine tayin edildi (391/1000-1001).

Sîstan'da çıkan isya­nın bastırılmasında sultana yardım etti.

Sultan Mahmud ile Karahanlı İlig Nasr b. Ali arasında Belh yakınlarında 1008'de meydana gelen savaşta Gazne kuvvet­lerinin sağ koluna kumanda etti.

Sulta­nın Hindistan seferlerine katılarak büyük yararlıklar gösterdi.

Sultan Mahmud Hârizm'i Ebü'l-Hâris Muhammed el-Me'mûniden alınca, cesaret ve kabiliyetini tak­dir ettiği Altuntaş'ı "Hârizmşah" unva­nıyla buraya vali tayin etti (1017).

Altun­taş ölümüne kadar bu görevde kaldı ve Hârizm'i komşu Türk kabileleri Oğuz ve Kıpçaklar'a karşı başarıyla savundu.

Karahanlılar'ın Buhara ve Semerkant Hükümdarı Ali Tegin'e (Buğra Han Ali b. Ha­san) karşı Sultan Mahmud'un düzenle­diği sefere katıldı.

Sultan Mahmud ile Karahanlı Yûsuf Kadir Han'ın bütün İran ve Turan meselelerini görüştükleri meş­hur mülakatta hazır bulundu (1025).

Gazneli Mahmud'un ölümünden (1030) sonra yerine geçen oğlu Sultan Mesud, hükümdarlığı için tehlikeli gördüğü Al­tuntaş'ı Emir Moncuk vasıtasıyla orta­dan kaldırmaya teşebbüs ettiyse de başarılı olamayınca Altuntaş'a haber gön­derip bu olayla hiçbir ilgisi olmadığını söyledi.

Altuntaş sultanın bu hususta bizzat yazdığı mektubu ele geçirdiği hal­de onun sözlerine inanmış görünerek hizmet ve bağlılığını sürdürdü. Hatta Mesud'un emriyle Karahanlı Ali Tegin üze­rine yürüdü.

Ali Tegin Buhara'yı boşal­tarak hazine ve hafif eşyalarını alıp Bu­hara ile Semerkant arasındaki Debûsiye'ye çekildiği için Altuntaş hiçbir mu­kavemetle karşılaşmadan Buhara'yı zap­tetti.

Debûsiye'de Selçuklular'ın destek­lediği Karahanlı ordusuyla savaşa tutuş­tu.

Sultan Mahmud ile pek çok muha­rebeye katılmış olan Altuntaş'ın böyle çetin bir savaş görmediğini bizzat ifade ettiği muharebede iki taraf da kesin bir sonuç elde edemedi.

Ali Tegin'in bir hü­cumu sırasında Altuntaş ağır şekilde ya­ralandı.

Fakat durumunu gizleyerek Ali Tegin'in kendisiyle banş için müzakere­ye girmesini sağladı.

Kethüdası Ahmed b. Abdüssamed ile Ali Tegin'in temsilci­si Mahmud Bey arasında Gazneliler le­hine bir antlaşma imzalandı.

Yapılan antlaşmaya göre iki ordu birer durak geri çekilecek ve Altuntaş Âmül'e vardıktan sonra Sultan Mesud ile Ali Tegin arasındaki ihtilâfa son vermek için çalı­şacaktı.

Antlaşmayı müteakip Ali Tegin Semerkant'a çekildi, Gazneli ordusu da Âmül'e döndü.

Altuntaş da aldığı yara­nın etkisiyle çok geçmeden öldü.

Tabu­tu bir fil üzerine konularak geceleyin yo­la çıkarıldıktan ve yedi fersahlık mesafe katedildikten sonra askerleri onun öl­düğünü öğrendiler.

Ahlâk ve karakter sahibi akıllı bir emîr olan Altuntaş Gazneliler'e sadakatle bağ­lı olmasına rağmen bozkırlardan gelen Türkmenler'i hassa ordusuna alarak as­kerî gücünü arttırmıştır.

Bu sebeple de Sultan Mahmud ve halefinin dikkatini çekmiş, hareketleri endişeyle takip edil­miştir.

Hatta Sultan Mahmud onu kont­rol altına alabilmek için Gazne'ye getir­meye uğraştığı gibi Mesud da bu yol­daki gayretlerinden bir sonuç elde ede­memiştir.

Altuntaş'ın ölümü üzerine yerine oğlu Harun geçti.

Fakat Sultan Mesud "Hârizmşah" unvanını kendi oğlu Said'e ver­diği için, Harun Hârizm'i onun naibi (halîfetü'd-dâr) sıfatıyla idare edecekti.

Ha­run'un kardeşi ertesi yıl Gazne'de evin çatısından düşerek ölünce (1033)

bu fır­sattan faydalanan bozguncular Harun'a bunun bir suikast olduğunu söylediler.

Buna inanan ve bağımsızlık için fırsat kollayan Harun, Ali Tegin ve Selçuklu­ların da desteğiyle sultana karşı isyan etti (1034).

Tarafları uzlaştırma gayret­leri sonuç vermedi ve Sultan Mesud'un emriyle Gazneli Veziri Ahmed b. Abdüssamed'in düzenlediği bir suikast sonun­da Harun kendi köleleri tarafından öl­dürüldü (1035).

Yerine geçen kardeşi İs­mail Handan hutbeyi Mesud adına okut­makla beraber Selçuklularla da iş birliği yapıyordu.

Sultan Mesud Altuntaş aile­siyle doğrudan baş edemeyince Selçuk­luların düşmanı ve Cend Emîri Şah Me­lik vasıtasıyla bu tehlikeyi bertaraf et­meyi planladı (1038).

Şah Melik 12 Şu­bat 1041'de Hârizm'e saldırdı.

Çok çe­tin bir savaştan sonra Hârizm kuvvet­lerini mağlûp ederek Sultan Mesud adı­na hutbe okuttu.

Halbuki Sultan Mesud iki hafta önce ölmüştü.

Şah Melik, Hârizm'in başşehri Gürgenç'te hükümdar ilân edildi.

İsmail ise Hârizm'i terketmek zorunda kaldı ve Selçuklular'a sığındı.

Bir daha da kendisinden haber alına­madı.

Böylece Altuntaş ailesi sona er­miş oldu (1041).