Künyesi : | Lakabı : |
Tabakası : 19.Yüzyıl | E-Posta : |
D.Yeri : Bilecik/Gölpazarı/Şahinler Köyü | D.Tarihi : 1885 |
Ö.Yeri : Bilecik | Ö.Tarihi : 07.04.1921 |
Görevi : Müderris,Müftü | Uzm.Alanı : Müftü |
Görev Aldığı Kurumlar : | Mezuniyet : |
Bildiği Diller : Arabça, Osmanlıca, Türkçe | Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak : |
Ekleyen : Aybike Şeker/2008-08-14 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Mehmet Nuri Efendi (Kırıkkanat)
(Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri)
1885 (1301)'te Bilecik-Gölpazarı İlçesi Şahinler Köyü'nde doğdu.
Aynı köy halkından Mustafa Efendi'nin oğludur (1).
Öğrenimi hakkında bilgi elde edemedik (2).
Bilecik Akmescit Müderrisi iken, 2 Mart 1912 tarihinde Bilecik Müftüsü oldu (3).
Milli Mücadele'nin başlamasıyla, milli harekat yanında yer aldı.
Bilecik ve çevresi halkını milli direniş için teşkilatlandırmaya çalıştı.
Bu amaçla camilerde, çarşı ve pazarlarda konuşmalar yaptı, vaazlar verdi.
Böyle bir konuşmasını Orhan Gazi Camii'nde yapmıştır.
Kılıç da kuşanarak yaptığı tarihi konuşmasında şöyle diyordu:
"Milletin haysiyeti, şerefi, hürriyeti ve istiklali gerçekten tehlikeye düşmüştür.
Yunan gâvurundan kurtulmak için gerekirse Bilecik'in bütün fertleri ölmeyi göze alması lazımdır...
Müftünüz olarak diyorum ki, alçak Yunan'ın zulüm ve vahşetine katlanmaktansa seve seve ölelim.
Şehit olalım. Cennete gidelim. Ama önce düşmanı ata yadigârı yurttan kovalım.
Bir ve beraber olalım. Bir araya gelip teşkilat kuralım. Gazamız mübarek olsun.
Allah bizimle beraberdir" (4).
Onun bu konuşması Bilecik halkını etkilemiştir. Hemen başkanlığında, Ertuğrul Livası (Bilecik) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur (5).
Bilindiği üzere, Milli Mücadele yıllarında Bilecik, Ertuğrul Livası adı altında Bursa vilayetine bağlıydı.
Kurtuluş Savaşımızın ilk günlerinde Bursa Valisi, Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensubu Gümülcineli İsmail Bey idi.
13 Mart 1919 tarihinde Valilik makamına oturan İsmail Bey'in ilk icraatı, milli harekâta ve bu amaçla yapılan hazırlıklara karşı çıkmak oldu.
Bu cümleden olarak, gizlice yaptırdığı soruşturmalarla Milli Mücadele yanlılarını, bu arada örgütlenmeye çalışan genç Subay ve aydınları tesbit ediyor, bunları çeşitli bahanelerle kent dışına sürüyordu (6).
Bursa halkının tepkisi yüzünden İsmail Bey, 29 Temmuz 1919 tarihinde Valilikten çekilmek zorunda kaldı.
Fakat Bursa halkı yağmurdan kaçalım derken doluya tutuldu.
Zira, İsmail Bey'in yerine Nemrut takma adıyla tanınan Mustafa Paşa atandı.
Yeni Vali Bursa'ya gelir gelmez Kuva-yı Milliye karşıtı faaliyetlere geçti.
Hatta İsmail Bey'den daha sert davranışlar sergiledi (7).
Böyle bir ortamda Müftü Mehmet Nuri Efendi'nin milli harekatın ön saflarında hizmet vermesi büyük bir yurtseverlik örneğidir.
Ayrıca, Milli Mücadele karşıtı sadece Bursa Valileri değildi.
Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensupları, İstanbul Hükümeti, özellikle yerli Rumlar, Bilecik ve çevresi Rumları "Müftüye ölüm naralarıyla Bilecik Sokaklarına dökülmüşlerdir" (8).
Yukarıda da değinildiği üzere Mehmet Nuri Efendi, hiç korkmadan çalışmalarını sürdürdü.
Bu cümleden olarak, mücadele kıvılcımını ateşlemekle yetinmedi.
Başkanı olduğu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Kuva-yı Milliye'nin personel, silah, cephane ve malzeme bakımından ikmal edilmesinde de önemli hizmetlerde bulundu.
Bu arada gönüllülerden -Bilecik ve çevresinin asayişini temin edecek- kuvvet oluşturuldu (9).
Ayrıca bu kuvvetin personeli, milli kuvvetler içinde de görev almıştır (10).
Kuva-yı Milliye'nin ikmali konusunda bizzat Müftü Mehmet Nuri Efendi, üstün hizmetlerde bulunmuştur. Öyle ki, "Bilecik halkının mâli durumunu yakınen bildiğinden, onlardan güçleri ölçüsünde yardım talebinde bulunduğu, yardım konusunda gönülsüz olanlara Müftülük Makam odasının kapısına yazdırmış olduğu "YOK DEMEK YOK" ibaresini gösterdiği" Bilecik halkınca ifade edilmektedir (11).
Öte yandan Mehmet Nuri Efendi, Mustafa Kemal Paşa'nın 4 Mart 1920 tarihli bildirisi (12)
üzerine, yeni hükümetin milli isteklere uygun nitelikte kurulması için Meclis-i Mebusan'a telgraf çekmiştir (13).
Bu arada Ankara Fetvası'nı, Bilecik Müftüsü olarak tasdik etti (14).
TBMM Başkanlığı'na çektiği 26 Nisan 1920 tarihli telgrafıyla da Milli Meclis'in Ankara'da toplanmasını içtenlikle kutlamıştır (15).
Bir çok tanınmış şahsiyetler, bu meyanda Mahmut Celal Bey (Üçüncü Cumhur Başkanı Celal Bayar) de, Mehmet Nuri Efendi'nin yardımı ile Ankara'ya gelebilmiştir (16).
Bilecik'in düşman işgaline düşmesinden (17) sonra da Mehmet Nuri Efendi, beldesini terk etmedi.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı görevine Sakarya kıyısındaki Bilecik'e 20 km. uzaklıktaki Deresakarı Köyü'ne çekilerek devam etti.
Bu arada O, Yunanlıların Sakarya Savaşı'na yol açan ilerleyişi için mihrak noktası yaptıkları faaliyetlerinden Ankara'yı her an haberdar ediyor ve düşmanın her türlü faaliyetlerini adım adım izliyordu (18).
Yunan casusları (19), O'nun sabahın erken saatlerinde yasak bölge ilan edilen Eğmedek tepesine çıkarak dürbünle Yunan saflarını gözetlediğini haber verdiler (20).
Yunan işgal kuvvetleri yetkilileri, Müftü Efendi'nin çalışmalarından öteden beri rahatsızlık duyuyorlardı. Başarısızlıklarını Mehmet Nuri Efendi'nin yöredeki hizmetlerine yorumluyorlardı.
Onun son hizmetini fırsat bilen Yunan kumandanı, pusu kurdurdu ve 7 Nisan 1921 günü tarassudu sırasında Müftü Efendi'yi şehit ettirdi (21).
Mehmet Nuri Efendi'nin şehadetini, Garp (Batı) Cephesi Komutanı İsmet Bey(İnönü),
8 Nisan 1921 tarihli telgrafıyla Ankara'ya bildirmiştir.
Anılan telgrafında İsmet Bey şöyle diyordu:
"Bilecik Mutasarrıfının verdiği malumata nazaran Bilecik'te 1618 hane yanmış mütebaki (geri kalan) 422 haneden yalnız nısfı kabil-i sükna (yarısı oturulabilir) bir halde bulunmuştur.
Söğüt Kasabası İslâm mahallatı da kâmilen Bozöyük'ün üçte ikisi yanmıştır.
Ahali'den mezalim ve şanaate (kötülüğe) maruz kalan ve şehit edilen vardır.
Bu meyanda Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi de dahildir..." (22).
Bilecik Mutasarrıfı Salih Bey, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne çektiği 22 Nisan 1921 tarihli telgrafta konuyla ilgili şu bilgileri vermektedir:
"21 Nisan 1921 tarihli Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyeti hakkındaki yazınızdan 12.03.1921 tarih ve 4431 numaralı yine 6/426 ve 6/442 numaralı devletlerinin emirlerinin bizi şereflendirmiş olduğu anlaşılmıştır. Ertuğrul Livası Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyeti Başkanı Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi'dir. Bu arada Mehmet Nuri Efendi, düşman tarafından şehit edilmiştir..." (23)
Olayın görgü tanıklarından Celal DEVECİOĞLU Beyefendi de Müftü Efendi'nin şehit edilmesini şöyle dile getirmektedir:
"...O gün öğleden sonra Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Hoca, silahlı ve yanında arkadaşı eşraftan Hacı Saffettin amca olduğu halde şemsiyesine dayanarak Bergoz Bağlarına doğru çıkıyorlardı.
Uluyol'a (ipekyolu) kadar gitmişler.
Orada rastladıkları Yunan devriyeleri tarafından Müftü şehit edilmiş ve kendisini Deresakarı Köyü mezarlığına defnetmişler, defin tabiatiyle köylüler tarafından yapılmış.
Hacı Saffettin amca silahsız olduğu için dokunmamışlar ve kendisi İstiklal Savaşı'ndan sonra Bilecik Kızılay (o zamanki Hilali Ahmer) Cemiyeti Başkanlığı yaptı."
Yunan kumandanları, Gelen düşman değil, Peygamber askeridir; size hiç zararı dokunmaz, camilerde böylece va'zlar verilsin diye müftüler ve hocalara emirler vermişler ve kendilerini gözaltında tutmuşlar, bulundukları yerlerden ayrılan hocaları takip ve şehit etmişlerdir.
Görüldüğü üzere, Müftü Mehmet Nuri Efendi,
vatan savunmasında seve seve canını vermiş olan din adamlarımızdandır.
Kabri, olayın geçtiği Deresakarı köyündedir.
Kabri, eski Bilecik Müftülerinden A. Zeki ELTURAN (Tekirdağ Müftüsü) tarafından tesbit edilmiş,
halen Bilecik Müftüsü olarak görev yapan Necdet ÇETİN'in gayret ve çabalarıyla yaptırılarak
29 Kasım 1996 tarihinde Vali Refik A. ÖZTÜRK ve kalabalık bir topluluğun katılımı ile ziyarete açılmıştır (25).
Müftü Mehmet Nuri Efendi, şehit edildiğinde 36 yaşındaydı.
Evli olup, iki çocuğu vardı (26).
Ailesi "KIRIKKANAT" soyadını almıştır (27).