Künyesi : | Lakabı : |
Tabakası : 19.Yüzyıl | E-Posta : |
D.Yeri : İstanbul / Kandilli | D.Tarihi : 1829 |
Ö.Yeri : Adana | Ö.Tarihi : 1880 |
Görevi : Divan Şairi | Uzm.Alanı : Şiir |
Görev Aldığı Kurumlar : | Mezuniyet : |
Bildiği Diller : Fransızca | Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak : |
Ekleyen : Serkan Boztilki/2008-01-26 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Ziya Paşa ;
Şair, devlet adamıdır.
Babası Galata Gümrüğü kâtiplerinden Erzurumlu Ferîdüddin Efendi'dir.
Kandilli'deki mahalle mektebine başlayıp, daha sonra Mekteb-i Ulûm-ı Edebiyye"ye devam etti.
Henüz on beş yaşlarında iken lalası İsmail Ağa'dan Türk halk şiirini öğrenmiş ve sevmişti.
Yine o yıllarda bazı arkadaşlarıyla ilgili eleştiri yazıan yazmaya başladığı bilinmektedir.
Bayezid Rüştiyesini (ortaokul) bitirdikten sonra Sadaret (Başbakanlık) Kalemine memur oldu.
Divan edebiyatı kültürünü de devrin bazı divan şairleriyle burada birlikte bulunarak ilerletti. Genç yaşında zamanının divan şairleri arasında önemli bir yer almaya başladı.
Ziya Paşa, Mustafa Reşit Paşa'nın yardımıyla saraya Mabeyn-i Hümayun beşinci kâtibi olarak alındı (1856).
Kendi çabasıyla Fransızca öğrendi.
Böylece Batı kültürünü de tanımaya başladı.
Mustafa Reşid Paşa'nın ölümünden sonra, hiç anlaşamadığı Sadrazam Ali Paşa ile Fuad Paşa'nın ortak kararlarıyla saraydaki görevine son verilerek (1861) Zaptiye Müsteşarlığına tayin edildi.
On üç gün sonra da Atina'ya sefir olarak gönderilmek istendi. Ancak o sırada Yunanistan'da baş gösteren ihtilal nedeniyle oraya gitmek istemedi ve Kıbrıs Mutasarrıflığına (1862) atandı.
Kıbrıs'ta hastalandığından edebî çalışmalarına ara vermek durumunda kaldı. Bunun üzerine Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye üyeliğine seçilerek İstanbul'a döndü.
Siyasî faaliyetleri nedeniyle ikinci defa Kıbrıs Mutasarrıflığına atanınca istifa etti.
Memuriyetten ayrıldıktan sonra, ülkede meşrutiyet yönetiminin kurulması için çalışan Genç Osmanlılar Cemiyeti üyeleri araşma katılarak cemiyetin koruyucusu Mustafa Fazıl Paşa'nın isteği ve yardımıyla Paris'e (1867) kaçtı.
Londra'da Namık Kemal ile birlikte kısa bir süre Hürriyet (1868) adlı bir gazete çıkardı. Batı edebiyatları hakkında araştırmalar yapti.
Mustafa Fazıl Paşa'nın İstanbul hükümetiyle anlaştığını öğrenince korumasız kaldığım anlayarak avukatının önerisiyle Cenevre'ye gitti (1870), ertesi yıl Ali Paşa ölünce de İstanbul'a döndü. Ancak, yeni sadrazam Mahmud Nedim Paşa'mn yönetimini görünce Ali Paşa'mn ruhundan af dilediği söylenir.
Bir ara Şura-yı Devlet (Danıştay) üyeliğine getirilen şair, (1876) Padişah Abdülaziz'in ölümünden sonra Sultan Beşinci Murad tahta çılanca Maarif Müsteşarı oldu.
II. Abdülhamit'in tahta geçmesi üzerine de Namık Kemal ile birlikte Kanun-i Esasî (Anayasa) yi hazırlayan komisyonda görevlendirildi ve "paşa* unvanını aldı. Daha sonra "vezirlik" rütbesiyle Suriye (1877), Konya ve Adana valiliklerinde bulundu.
Adana'da öldü ve Adana'da Ulu Cami Haziresinde (çevre) toprağa verildi.
Tanzimat Edebiyatı'nın belli başlı özelliklerini sanatında ilke edinen Ziya Paşa'mn bazı eserlerinde Dîvan edebiyatındaki yerelleşme hareketinin sade dil anlayışı vardır.
Şiirde ve dilde yenileşmeyi savunmuş olmasına rağmen, bağlı olduğu eski edebiyattan kopmadı. Yenileşmeyi, eskiyi tümüyle yadsımadan başarmak istedi.
Avrupaya gitmeden (1859) önceki yıllarda, Divan tarzı şiirlerinin en çok bilinenlerinden olan dini-tasavvufi içerikliler içinde gizli bir isyan ve huzursuzluk taşıyan eseri Terci-i Bendini ortaya koymuştu.
Tanzimat döneminde divan şiiri geleneğini başarıyla sürdüren Ziya Paşa, 1870'te kaleme aldığı, özellikle gözlediği toplumsal bozuklukları eleştirdiği Terkib-i Bend adlı bu ünlü eseriyle günümüze kadar ilgiyle okundu.
Yer yer sehl-i mümteni (kolayca söylenivermiş) sayılacak kadar kolay ve güzel söylenmiş, "hikmet" beyitleriyle de zenginleştirilmiş bu eserin birçok beyti atasözleri araşma girerek şaire büyük ün kazandırdı.
Şairin asıl başarısı ise, fikri ve hikemî (hikmetli, didaktik) beyitlerinin belleklerde yer edecek bir maharetle söylenmiş olmasında görülür. Bazı mısralarında görülen Batılı çizgilere rağmen, Ziya Paşa Terkib-i Bendini Divan şairi Bağdatlı Ruhi'nin mezarına gönderilen selamla bitirmiştir.
"Şiir ve İnşa" makalesinde halkın konuşma dilinin yazı dili olmasını, bu bağlamda halk şiirinden faydalanılması gereğini savundu. Ziya Paşa'nm bu eserinde kendisiyle çeliştiği ve kafasının karışık olduğu yönünde eleştiriler vardır.
Divan şairlerinden seçmelerle hazırladığı üç ciltlik Hârâbat adlı şiir antolojisi Arap, İran, Türkiye ve Orta asya Türk şairlerinden yapılan seçmelerden oluşturulmuştur.
Birinci ciltte "Mukaddime-i Hârâbat" adlı uzun bir manzum önsöz ve Türkçe, Arapça, Farsça kasideler; ikinci ciltte yine Türkçe, Arapça, Farsça şiirler; üçüncü ciltte Türkçe ve Farsça mesneviler vardır. Ancak bu eser, yakın arkadaşı Namık Kemal tarafından Tahrib-i Hârâbat ve Takib başlıklı iki risale ile eleştirilmişti.
Ziya Paşa'nm diğer bir tanınmış manzumesi "Zafername'dir. Önce kaside şeklinde yazıları, sonra bizzat şair tarafından tahmis edilen (her beytine üçer mısra eklenerek yazma), daha sonra da yine şair tarafından şerh edilen (açıklama, yorumlama) bu eser, içinde nesir bölümler de bulunan ve Ali Paşa aleyhinde yazılmış hicivli bir mizah manzumesidir.
Ziya Paşa'nın Londra'da, Hürriyet gazetesinde yayımlanan Rüya adlı eseri mensur ve fantastik bir eserdir. Gerçek olmadığı halde edebiyatımızda röportaj türünün ilk örneklerinden sayılmaktadır. Oldukça samimi bir eser olan Rüya'da Ziya Paşa, padişahla konuştuğunu, Ali Paşayı Kıbrıs'a yolladığını, ondan sadaret mührünü aldığını hayal eder.
Veraset Mektupları adiı eseri ise Avrupa'dan, 1868 yılında İstanbul'da bulunduğu hayal edilen bir dosta yazılmış iki mektuptan ibaret olup içeriği siyasîdir.
"Ziya Paşa gibi mısraları dilden dile dolaşan kaç şair vardır? Şiir sanatının toplum geleneğimiz açısından önemini bilen herkesin aklına bir dizi şair gelebilir. Fakat ben burada şiir sanatından söz etmiyorum. Ziya Paşa. şiiri de içine alan geniş bir sosyal çerçeveye hitap etmesini bilen ender şairlerimizden birisidir. Konu Yeni Türk Edebiyatı olunca onun yanına bir benzerini koymanız pek mümkün olmaz. Adeta düşüş döneminde toplumumuzun oto kritik duygularının bir tercümanı olmuştur. Ziya Paşa'nın mısralarında insanlarımız o kadar kendilerini bulmuş olmalı ki daha yazıldığı zamanda klasikleşmiş, anonim darbımesellerle yarışır bir hale gelmiştir. Edebiyat alanının dışında geniş bir çevrede tanınmış, çoğu yerde şairi bilinmeden anonim veciz mısralarmış gibi söylene-gelmiştir.
(Kemal Kahraman)
"Bizim için o, daha ziyade nesirleriyle farkına varmadan yaşadığı devrin kroniğini veren, bazı manzumelerinde bir nevi felsefi buhrana kadar yükselen adamdır"
(Ahmet HamdiTanpınar)
Eserleri :
Zafemâme (Ali Paşa için yazdığı nazım nesir karışık hicivleri, 1868, yeni bas., 1975),
Harabat (3 cilt, Arap-Fars-Türk Şiiri Antolojisi, 1925; Ziya Paşa'nın Şiirleri adıyla, 1960),
Rüya (düzyazı, 1910),
Veraset Mektupları (1910).
ÇEVİRİ:
HAKKINDA: