Hit (1207) Y-2781

Ali er Rıza Ebül Hasen Ali er Rıza b. Musa el Kazım

Künyesi : Lakabı :
Tabakası : E-Posta :
D.Yeri : Medine D.Tarihi : 153 h /770m
Ö.Yeri : Ö.Tarihi : 203 h /819 m
Görevi : İmam Uzm.Alanı :
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : /2008-07-30 Güncelleyen : /0000-00-00

Ali er-Rıza Ebü'l - Hasen Alî er – Rızâ b. Mûsâ el - Kâzım

Isnâaşeriyye'ye göre on iki imamın sekizincisi.

Büyük bir ihtimalle 153'te (770) Me­dine'de doğdu.

Doğum yılını 148 (765) veya 151 (768) şeklinde gösterenler de vardır.

Babası Mûsâ el-Kâzım da Ebü'l-Hasan künyesiyle tanındığından Ali er-Rızâ, karışıklığı önlemek için Ebü'l-Hasan es-Sânî ve ayrıca Ebû Bekir künyeleriyle anılmıştır.

Kendisine Sâbir, Râzî, Vefî ve Rızâ gibi çeşitli lakaplar verilmiş olup bunlar içinde en meşhur olanı Halife Me'mûn tarafından verilen er-Rızâ'dır.

Halife bu lakabı ona ilim, ibadet, zühd ve takva gibi üstün meziyetleri do­layısıyla vermiştir.

Kaynaklar, Ali'nin bu lakapla çağırılmaktan hoşlanmadığını ve sırf halifenin ısrarı karşısında bunu ka­bul etmek zorunda kaldığını kaydeder.

Babası Mûsâ el-Kâzım, Şiî İsnâ aşeriyye'nin yedinci imamıdır.

Annesi ise Ha­beşistanlı veya Sudanlı bir câriye (ümmü veled) olup adı hakkında çeşitli rivayet­ler vardır (Sükeyne, Ümmü'l-benîn, Şehd, Neciyye, Necme, Şakrâ' vb).

Çocuklarının sayısı ve adları kesin olarak bilinmemek­tedir.

Sadece Muhammed el-Cevâd'ın onun oğlu olduğunda ittifak vardır.

Ay­rıca Hasan. Cafer, İbrahim, Hüseyin, Muhammed el-Kâni' ve Âişe adlarında daha başka çocuklarının bulunduğu nakledilmekteyse de bu bilgiler kesin de­ğildir (bk. Muhsin el-Emîn, II, 13).

Soyu, oğlu Muhammed el-Cevâd ile devam et­miştir.

Ali er-Rızâ Mescid-i Nebevide ilim mec­lisi kurup hayatını öğretimle geçirmiş, fetvalar vermiş ve ömrünün son yılları­na kadar siyasetten uzak kalmıştır.

An­cak 816 yılında halife Me'mûn'un dave­tiyle Merv'e gitmesinden sonra, isteme­yerek de olsa siyasete karışmıştır.

Me'­mûn, Ali er-Rızâ'nın Merv'e gelmesini sağlamak için Recâ b. Ebü'd-Dahhâk'i Medine'ye gönderdi.

Merv'e gitmek üze­re Recâ ile birlikte yola çıkan Ali er-Rı­zâ, sırasıyla Mekke, Küfe, Nibâc, Bas­ra, Erbuk, Horasan, Nîsâbur ve Serahs'a uğradı.

Şiî rivayetlere göre Nîsâbur'da suyu az akan ve bugün Aynü'l-Kehlân adı verilen bir pınara uğrayınca suyu ço­ğalmıştır.

Şiîler bu pınarı mukaddes sa­yıp hâlâ ziyaret ederler.

Ali er-Rızâ Nî­sâbur'da muhaddis Ebû Zür'a er-Râzî ve Muhammed b. Eslem et-Tüsî ile karşılaştı ve onlara hadis rivayet etti.

Merv'e ulaştığında kendisini iyi karşılayan Me'­mûn, yakın çevresi ile sayıları 33.000'i bulan Abbasoğullan'nı topladı. Bunlara yaptığı konuşmada veliahtlığa Ali er-Rızâ'dan daha lâyık birini bulamadığını belirterek onu veliaht ilân etti (817).

Önce bu görevi kabul etmek istemeyen Ali er-Rızâ iki ay direndiyse de sonunda Me'mûn'un ısrarına dayanamadı ve ha­life tarafından hazırlatılan ahidnâmeyi imzalamak zorunda kaldı.

Daha sonra Me'mûn, sahih kabul edilen rivayete gö­re kız kardeşi Ümmü Habîbe'yi Ali er-Rızâ ile, kızı Ümmü'l-Fazl'ı da Ali er-Rızâ'nın oğlu Muhammed el-Cevâd ile ev­lendirdi;

bayrağın ve askerlerinin üni­formasının rengini Abbasî rengi olan si­yah yerine yeşile çevirdi;

kendisinin ve Ali er-Rızâ'nın adını taşıyan altın ve gü­müş paralar bastırdı.

Me'mûn'un veli­ahtlığa Ali evlâdından birini getirmesi, özellikle Bağdat'taki Abbâsiler'in ayak­lanmasına ve Me'mûn'u azledip amcası İbrahim b. Mehdiye biat etmelerine yol açtı (817).

Haberi duyan Me'mûn, yanın­da Ali er-Rızâ olduğu halde bir ordu ile Bağdat'a doğru yola çıktı.

Tûs'un Nûkân kasabasına geldiklerinde Ali er-Rızâ faz­la üzüm yemesi veya Şiî kaynaklara gö­re Ali b. Hişâm tarafından verilen zehir­li bir narı yemesi, başka bir rivayete gö­re ise hizmetçinin hazırladığı ve bizzat halifenin sunduğu zehirli nar suyunu iç­mesi sonucu aniden hastalandı, üç gün sonra da öldü (29 Safer 203/5 Eylül 818)

Ali er-Rızâ'nın ölümüne son derece üzü­len ve göz yaşlan döken Me'mûn, cena­ze namazını bizzat kıldırarak onu baba­sı Hârûnürreşîd'in yanına defnetti.

Daha önce Tûs adını taşıyan bu yöreye, Ali er-Rızâ'nın hâtırasını yaşatmak için Meşhed adı verildi.

Ali er-Rızâ'ya ölümün­den sonra birçok mersiye yazılmış, son­raları kabri üzerine içi değerli maden­lerle tezyin edilen bir türbe yapılmış ve burayı ziyaret etmek Şiîler'ce, günümü­ze kadar yaşatılan kutsal bir görev ka­bul edilmiştir.

Ali er-Rızâ hadis, fıkıh ve tıp alanında isim yapmıştır.

Hadiste kaynağı babası­dır. Ondan da oğlu Muhammed el-Ce­vâd, Ebû Osman el-Mâzenî. Abdüsse-lâm b. Salih el-Herevî, Eyyûb b. Mansûr en-Nîsâbûrî. Ahmed b. Âmir et-Tâî, Ab­dullah b. Abbas el-Kazvînî gibi râviler hadis rivayet etmişlerdir.

Ancak bu râvilerin çoğu hadis ilminde zayıf kabul edilen aşırı Şiîler'dir (bk. İbn Hacer, VII, 387-389).

Nitekim kendisine isnad edi­lerek nakledilen hadisler hayret verici­dir.

Bu hadislerden birine göre güya Hz. Peygamber şöyle buyurmuş: "Göğe çı­karıldığım zaman (Mirac gecesi) terim yere düştü ve gül ondan bitti. Kim be­nim kokumu almak isterse gülü koklasın" (İbn Hibbân, II, 106).

İbnü'l-İmâd ilim ve fazilet sahibi olan Ali er-Rızâ'nın yalan söylemesinin mümkün olmadığını ifade ederek ondan bu nevi hadisleri ri­vayet edenlerin yalancı olduğunu kay­deder (bk. Şezerât, II, 6).

Kur'an'ı üç gün­de bir hatmettiği rivayet edilen Ali er-Rızâ, âyetler üzerinde düşünmek gerek­tiğini söyler, kendisine sorulan sorulara âyetlerle cevap verirdi.

Mescid-i Nebevide fetva vermeye başladığında henüz yirmi yaşındaydı.

Hadis bilmemenin di­nî konularda birçok hataya yol açacağı­na dikkat çekerdi.

"Allah Âdem'i kendi suretinde yarattı" anlamındaki hadisle ne kastedildiğini soran birine, bu hadi­sin baş tarafının bulunduğunu, sadece son kısmı alınarak anlaşılmasının müm­kün olmadığını söylemiş ve hadisin ta­mamını şu mânadaki ifadelerle naklet­miştik "Birbirine söven iki adamdan bi­ri diğerine, 'Allah seni de yüzü senin gi­bi olanları da kahretsin!' deyince Hz. Peygamber bu adamı, 'Öyle söyleme! Allah Âdem'i onun suretinde yarattı' di­yerek ikaz etmiştir. İşte hadisin tama­mı bundan ibarettir" (Muhsin el-Emîn, II, 14).

Bu açıklamasıyla Ali er-Rızâ hadis­teki zamirin Allah yerine değil, insan ye­rine kullanılmış olduğunu ifade etmiş­tir.

Ali er-Rızâ, diğer bazı açıklamalarıy­la da ilk bakışta peygamberlerin ismet sıfatını zedeler gibi görünen bazı nasları yoruma tâbi tutarak bu konudaki tered­dütleri gidermiş (bk. a.g.e., II, 22), Kur'an'ı yaratılmış (mahlûk) kabul edenleri tekfir etmiş, kader problemine de bazı hadis­lerin ışığı altında açıklık getirmiştir (bk. Zehebî, IX, 387).

Kaynaklarda ahlâk ve faziletine dair verilen bilgilere göre iyi huylu, alçak gö­nüllü ve son derece cömertti; az yer, az uyur, daha çok ilim ve ibadetle meşgul olurdu.

Babası Mûsâ el-Kâzım tarafın­dan imam tayin edildiği hususunda Şiî kaynaklarda birçok rivayet yer alır (bk. Azîzullah el-Utâridî, I, Mukaddime, s. 18-37).

Bazı Şiîler, Mûsâ el-Kâzım'ın ölmediğini ileri sürerek Ali er-Rızâ'nın imame­tini kabul etmek istememişlerse de İmâmiyye'nin büyük çoğunluğu babasının 183 (799)- yılında ölümünden sonra onu imam olarak tanımış ve hicrî II. asırda mezhebin müceddidi kabul etmişlerdir.

Şiî kaynaklar, Mûsâ el-Kâzım'ın, kendi­sinden sonra oğlu Ali er-Rızâ'yı imam tayin ettiğine dair çeşitli nakiller yapar.

Ali er-Rızâ'nın imamlık dönemi yirmi yıl sürmüştür.

Şiîler onun hakkında birçok keramet naklederler.

Meselâ hastaları iyileştirmek, bazı olayları vukuundan ön­ce haber vermek, eline dökülen suyu al­tına dönüştürmek, dua ederek yağmur yağdırmak ona isnat olunan kerametler­den birkaçıdır.

Bazı tabakat kitapları ile tasavvufa dair kaynaklar Ali er-Rızâ'­nın meşhur sûfî Ma'rûf-i Kerhî'nin üs­tadı olduğunu kaydederler.

Ali er-Rızâ'­nın Merv'e gidişine kadar doğup büyü­düğü yer olan Medine'nin dışına çıktığı bilinmediğine göre bu rivayeti şüphe ile karşılamak gerekir.

Nitekim İbn Teymiyye de söz konusu rivayetin uydurma ol­duğunu söyler (bk. Minhâcus-sünne, II. 125-126).

Ali er-Rızâ'ya nisbet edilen eserler şunlardır:

  • Müsned.
  • Sahifetür-Rızâ.
  • Fıkhü'r-Rızâ.
  • er-Risâletü'z-Zehebiyye Fî Usûli't-Tıb.
  • Kasa 'id fî medhi Ehli'l-beyt.
  • İlelü'l-Ahkâmi'ş-Şer'iyye.
  • el-ilel.
  • Mahdu'l-İslâm ve Şerâ'i'u'd-dîn.
  • Cevâmi'u'ş-şerî'a.
  • Duaü'l-Yemânî.
  • İtmâmü'ş-Şerî'a.
  • Şerâ'i'u'l-İslâm.

Hakkında yazılan eserler :

İbn Bâbeveyh el-Kummî Uyûnü ahbâri'r-Rızâ,

Muhammed Bakır el-Meclisî Ahvâl-i Hazret-i Rızâ adıyla Ali er-Rızâ hakkında birer monografi hazırla­mışlardır (bk. Brockelmann, II, 573; Sez­gin, I, 535-536).

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort