Künyesi : Ebül Eşbal | Lakabı : |
Tabakası : | E-Posta : |
D.Yeri : Kahire | D.Tarihi : 1892 m |
Ö.Yeri : Kahire | Ö.Tarihi : 14.6.1958 m |
Görevi : Kadı | Uzm.Alanı : Hadis |
Görev Aldığı Kurumlar : | Mezuniyet : |
Bildiği Diller : Arabça | Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak : |
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2008-07-03 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Ebü'l-Eşbâl Ahmed b. Muhammed Şâkir b. Ahmed b. Abdilkâdir
İslâm kültür kaynaklarının ilmî neşirlerini gerçekleştirmekle ün yapmış Mısırlı âlim ve muhaddis.
Kahire'de doğdu.
Soyu Hz. Hüseyin'e ulaşır.
Babası Muhammed Şâkir Ezher Üniversitesi rektör vekilliği ve Sudan kâdılkudâtlığı yapmıştır.
1900 yılında babasıyla gittiği Sudan'da Gordon Külliyesi'ne devam etti.
1904'te İskenderiye'ye giderek tahsilini orada sürdürdü.
Daha sonra Ezher Üniversitesi'ne girdi ve 1917'de mezun oldu.
Dört ay gibi kısa bir süre hocalık yaptıktan sonra Zagazig kadılığına tayin edildi.
Yüksek Şeriat Mahkemesi üyeliğinden emekli oluncaya kadar (1951) çeşitli yerlerde kadılık görevini yürüttü.
27 Zilkade 1377'de (14 Haziran 1958) Kahire'de vefat etti.
İskenderiye'deki fıkıh ve usûl-i fıkıh hocası Muhammed Ebû Dakika ile tefsir, hadis, usûl-i fıkıh, Hanefî fıkhı ve mantık derslerini okuduğu babası Muhammed Şâkir onun hayatında derin izler bırakmışlardır.
Ebû Dakika ona spor zevkini aşılamış, binicilik, atıcılık ve yüzmeyle meşgul olmasını sağlamışken 1909'dan itibaren babası onu hadise yöneltmiş ve kendisine başta Ahmed b. Hanbel'in el-Müsned"i olmak üzere Müslim'in es-Sahih'ini, Tirmizinin es-Sünen ve eş-Şemail'ini, Buhâri’nin es-Sahîh 'inin de bir kısmını okutmuştur.
Ezher'deki öğrencilik yıllarında orayı ziyarete gelen âlimlerle tanışmış ve onlardan da faydalanmıştır.
Mağrib muhaddisi Abdullah b. İdrîs es-Senûsî, Muhammed b. Emîn eş-Şinkîtî, Ahmed b. Şems eş-Şinkîtî, Şâkir el-lrâki, Tâhir el-Cezâirî, Reşîd Rızâ ve daha birçok âlim hocaları arasında yer almaktadır.
Onun hadis ilminde müstakil görüşlere sahip bir kişi olarak yetişmesinde adı geçen âlimlerin büyük tesiri olmuştur.
Küçük kardeşi Mahmud Muhammed Şâkir, onun, ilk asırlardaki ulemânın benimsediği usule uygun olarak hadis ilmini tam anlamıyla öğrenmiş nâdir âlimlerden biri olduğunu, râvilerin tenkidi konusunda önceki ulemâya muhalif birtakım değerlendirme ve içtihatlara sahip bulunduğunu ifade etmektedir.
Juynboll da onu, "Ehl-i sünnet yolundan ayrılmayan bir müctehid olması yanında birçok yerde ecdadının reylerini reddederek kendi şahsî değerlendirmelerini ortaya koymuş bir şahsiyet" olarak takdir etmektedir.
Taklitçiliğe karşı oluşu, otuz yılı aşan kadılık hayatında da tesirini göstermiş, şer'î konularda hiçbir mezhebe bağlı kalmadan kendi rey ve içtihadıyla kararlar vermiştir.
Kararlarında, gençlik yıllarından vefatına kadar esas meşgalesi olan sünnet konusundaki engin bilgi ve araştırmaları başlıca dayanağı olmuştur.
Gerçeği her şeyin üstünde tutması, onu önceki görüşlerinden vazgeçtiğini ilân edecek bir seviyeye sahip kılmıştır. Meselâ, Ezher Rektörü Mustafa el-Merâgi'nin, kamerî ayların başlangıcını tesbit ederken hilâlin çıplak gözle görülmesine imkân bulunmadığı hallerde rü'yetin yerini hesabın alması lâzım geldiği görüşüne babası ile birlikte karşı çıkmışken, bir süre sonra delillerin Merâgi'yi desteklediğini tesbit etmiş, bunun üzerine daha babasının sağlığında bir risale yazarak Merâgî'nin haklı olduğunu itiraf etmiş ve ay başlangıcının mutlaka hesapla tayin edilmesi gerektiği kanaatine vardığını açıklamıştır.
Matbu ve yazma pek çok eser ihtiva eden meşhur kütüphanesindeki henüz ilmî usullere göre tasnif edilmemiş kitaplardan yaptığı nakiller, onun çok kuvvetli bir hafızaya sahip olduğunu göstermektedir.
Eserleri:
Ahmed Muhammed Şâkir'in telif eserleri de bulunmakla birlikte onun en önemli çalışmaları ilmî neşrini yaptığı kitaplardır. Çünkü bunların bir kısmı herhangi bir neşirden çok şerh mahiyetindedir.
Kendi yazdığı eserler şunlardır:
Hadis:
Tefsir:
Fıkıh:
Edebiyat:
Son iki eseri dayısının oğlu Abdüsselâm Muhammed Hârûn ile birlikte neşretmiştir.
Bu edebî eserleri harekeledikten başka metinden daha çok dipnot koymak suretiyle bütün müşkülleri halletmeye, müellifin temas etmediği, noksan veya müphem bıraktığı noktaları aydınlatmaya çalışmıştır.
Onun ilmî neşrini yaptığı bütün eserlerin ortak bir özelliği de, çoğu kendi tarafından icat edilen çeşitli fihristlerle zenginleştirilmiş olmasıdır. İlmî neşrini yaptığı eserlerin tamamı yirmi dörde ulaşmaktadır.