Künyesi : Ebu Şüca | Lakabı : Emirül Ümera |
Tabakası : | E-Posta : |
D.Yeri : İsfahan | D.Tarihi : 324/936 |
Ö.Yeri : Bağdat | Ö.Tarihi : 372/983 |
Görevi : | Uzm.Alanı : Astronomi,Matematik |
Görev Aldığı Kurumlar : | Mezuniyet : |
Bildiği Diller : Arabça, Farsça | Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak : |
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2008-06-29 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Adudüddevle Ebû Şücâ' Fennâ Hüsrev b. Rükniddevle
Büveyhî hükümdarı
5 Zilkade 324'te (24 Eylül 936) İsfahan'da doğdu.
Babası Rüknüddevle'nin veziri Ebü'1-Fazl b. Amîd tarafından yetiştirildi.
Amcası İmâdüddevle, oğlu olmadığı için yeğenini veliaht tayin etti.
Adudüddevle amcasının ölümü üzerine Fars hâkimi olarak onun yerine geçti (338/949).
Nüfuzlu Büveyhî emîrlerinin muhalefeti sebebiyle zor durumda kaldıysa da amcası Muizzüddevle ve babasının yardımlarıyla Fars'ta otoriteyi kurmayı başardı. Abbasî Halifesi Muti-Lillâh ona Adudüddevle lakabını verdi (351/962).
Muizzüddevle'nin ölümünden sonra Uman'a hâkim oldu (356/967).
Ertesi yıl Kirman'ı da zaptederek hâkimiyet alanını genişletti.
İlyâsîler'den Süleyman b. Muhammed, Sâmânîler'in desteği ile Kirman'ı geri almak için teşebbüse geçtiyse de başarılı olamadı.
Adudüddevle daha sonra Mekran'ı da ele geçirdi ve Hürmüz Limanına kadar gelerek buradaki birçok kabileyi itaati altına aldı.
Sâmânîler ile Büveyhîler arasında 967'de başlamış olan mücadele onun Fars melikliği zamanında anlaşmayla sonuçlandı ve iki taraf arasında akrabalık bağı kuruldu (361/971-72).
Irak'a hâkim olan amcasının oğlu Bahtiyar, Türkler ve Deylemliler tarafından tehdit edilip Adudüddevle'den yardım istemek zorunda kalınca, o bu teklifi Bağdat'ta hâkimiyeti ele geçirmek için iyi bir fırsat olarak değerlendirdi.
Görünürde yardım için hazırlıklara başladığı halde aslında askerlerini ona karşı isyana teşvik ederek karışıklıklar çıkardı.
Daha sonra bu olayları bahane edip Alp Tegin kumandasındaki Türk askerlerini yendi ve Bağdat'a girdi (364/ 975).
Tekrit'e kaçmış olan Halife Tâi'-Lillâh'ı da Bağdat'a dönmeye ikna etti.
Adudüddevle bu olaydan iki ay sonra Bahtiyar'ı Irak melikliğinden ayrılmak zorunda bıraktı; böylece uzun zamandır tasarladığı planını gerçekleştirmiş oluyordu. Ancak babası Rüknuddevle bu duruma çok öfkelendi ve Bahtiyar'ı makamına iade etmeyecek olursa bizzat üzerine yürüyeceğini söyleyerek onu tehdit etti.
Bunun üzerine Adudüddevle, naibi sıfatıyla görev yapacağına ve kendisine hiçbir konuda muhalefet etmeyeceğine yemin ettirdikten sonra Irak'ı Bahtiyar'a bırakıp Fars'a döndü.
Fakat babası ölünce ikinci defa Irak üzerine yürüyüp Bahtiyar'ı Ahvaz'da ağır bir yenilgiye uğrattı (977).
Bahtiyar Musul'a kaçarak Hamdânîler'e sığındı.
Ancak birkaç ay sonra Ebû Tağlib b. Hamdân'ın da kışkırtmasıyla Adudüddevle'ye karşı yeniden isyan bayrağını açtı.
Adudüddevle Kasrülcis'te cereyan eden savaşta Bahtiyar'ı esir aldı ve öldürttü (12 Şevval 367/23 Mayıs 978).
Aynı yıl geçici bir süre Musul'u da işgal eden Adudüddevle, bu başarılarından sonra Bağdat'a dönünce sadece İrak'ı değil Diyârırebîa, Diyârımudar ve el-Cezîre'yi de hâkimiyeti altına almış bulunuyordu (368/979).
Halife Irak'ın bu yeni hâkimine saltanat hil'atı verdi ve taç giydirdi.
İki bayrak ve kılıçla birlikte birçok hediye gönderdi.
Adudüddevle ikinci seferi sırasında Bahtiyar'a yardım eden Batîha hâkimi İmrân b. Şahin, Ziyârîler'den Kâbus b. Veşmgîr ve Hasanveyh el-Berzikânfnin topraklarını ele geçirmek için yola çıktı.
Ancak yolda hastalandığı için geri dönmek zorunda kaldı.
981'de Ziyâriler'in elindeki Taberistan ve Cürcân'ı da topraklarına kattı.
Kâbus, Sâmânîler'in desteğine rağmen bu bölgeyi geri alamadı.
Adudüddevle bütün Büveyhî meliklerini de itaat altına alarak çok geniş bir sahada hâkimiyet kurdu.
Fars, Errecân, Kirman, Uman ve el-Cezîre'yi bizzat kendisi; Rey, İsfahan, Hemedan, Nihâvend, Cürcân ve Taberistan'ı da kardeşi Müeyyidüddevle vasıtasıyla idare ediyordu.
Bedr b. Hasanveyh'in hâkim olduğu Cibâl ile Kirman ayrıca Sîstan, Sind ve bir ölçüde de Yemen onun hâkimiyetini tanımış görünüyordu.
Hükümdarlığının son yıllarında Bizans İmparatorluğu ve Fatımî Halifeliği'yle bazı müzakerelere girişti.
Fatımî Halifesi Azîz-Billâh ona iki defa elçi gönderdi.
Bunlardan birinde Bizans'a karşı iş birliği teklif ederken diğerinde onu Mısır'ı işgal etme fikrinden vazgeçirmeye çalışıyordu (369/979-80) Gerçekten Mısır'ı işgal etme niyetinde olan Adudüddevle, kardeşi Fahrüddevle ve Kâbus b. Veşmgîr ile uğraştığı için buna imkân bulamamış ve Fatımî elçisine de bu durumu açıkça ifade etmişti.
Buna rağmen Mısır halkı korkulu günler yaşamış ve halife onun ölüm haberini getiren vezirine hil'at giydirmişti.
Bizans İmparatoru II. Basileios ve kardeşi VIII. Konstantinos'a karşı isyan eden General Bardas Skleros Adudüddevle'ye sığınarak yardım istedi. Kısa bir süre sonra da II. Basileios Adudüddevle'ye elçi gönderip Bardas'ı kendisine teslim etmesi talebinde bulundu.
Adudüddevle Bizans elçisini iyi karşıladı ve meşhur İslâm âlimi Kadı Ebû Bekir el-Bâkıllâniyi elçi gönderip cevabî mesajını iletti.
Bardas Skleros Adudüddevle'nin ölümüne kadar Bağdat'ta tutuklu kaldı.
Ayrıca ikinci defa bir sefaret heyeti gönderip Bizans'ın müslümanlardan aldığı sınır kaleleriyle ilgili bazı isteklerde bulundu.
Adudüddevle, tutulduğu sara hastalığından kurtulamayarak 8 Şevval 372'de (26 Mart 983) Bağdat'ta öldü.
Ölümü gizli tutularak geçici bir süre için oraya gömüldü.
Ertesi yıl Necef e nakledilip Hz. Ali'nin türbesine defnedildi.
Adudüddevle iyiliksever, ihsanı bol, cesur, akıllı ve ileri görüşlü bir devlet adamıydı.
Bununla birlikte bazı Sâsânî geleneklerini ihya etmeye çalışmak, ülkeyi istibdatla yönetmek, çok kan dökmek ve affedip eman verdiği insanlara hiyanet etmekle de itham edilmiştir.
O sadece Büveyhîler'in değil, aynı zamanda o devrin en büyük hükümdarıdır.
Büveyhîler en geniş sınırlarına onun zamanında ulaşmışlar ve hâkimiyet sahalarını Horasan'dan Suriye'deki Bizans sınırlarına, Hazar denizi sahillerinden Uman'a kadar genişletmişlerdir.
İslâm tarihinde "melikülmülûk" ve "şâhinşah" unvanlarını ilk defa o kullanmış, hutbelerde halifeden sonra adını zikrettirmiş ve kapısında nevbet çaldırmıştır. Ayrıca kızını Halife Tâi'-Lillâh ile evlendirmek suretiyle birtakım imtiyazlar elde etmek istemiştir.
İmar faaliyetleriyle de yakından ilgilenen Adudüddevle'nin Bağdat'ta büyük meblağlar harcayarak yaptırdığı hasta-hane (Bîmâristân-ı Adudî), o devrin en büyük ve en gelişmiş hastahanesiydi.
Ayrıca Şiraz'da da bir hastahane ile bir kütüphane.
Kür ırmağı üzerinde Bendiemîr adlı bir baraj, kervansaraylar, sarnıçlar, havuzlar ve Şiraz'da 360 odalı muhteşem bir saray yaptırdı. Irak-Mekke arasındaki hac yolunu düzenledi; yol boyunca kuyular açtırdı; hacılardan alınan vergileri kaldırdı.
Ülkenin her yerinde kanallar ve köprüler yaptırdı.
İç karışıklıklar yüzünden harabeye dönmüş olan Bağdat'ı imar etti.
Hz. Ali'nin kabri olduğu sanılan yerde bir türbe yaptırdı ve Hz. Hüseyin'in türbesini tamir ettirdi; çarşı ve camileri onardı; yeni camiler ve hanlar yaptırdı. Bilginlere, kurrâya, imam ve müezzinlere, gariplere ve fakirlere maaş bağladı. Bunun yanında hristiyan veziri Nasr b. Hârûn vasıtasıyla kilise ve manastırları da tamir ettirdi.
İlmi ve ilim adamlarını sever ve onları himaye ederdi.
Arapça konusunda, ayrıca geometri ve astronomi sahasında geniş bilgisi vardı.
İbrahim b. Hilâl es-Sâbî Kitâbü't-Tâcî, Ebû Ali el-Fârisî el-liâh ve et-Tekmile, Kadı Ebû Bekir el-Bâkıllânî de et-Temhîd adlı eserlerini ona ithaf etmişlerdir. Meşhur şair Mütenebbî ile Irak'ın gözde şairi Ebü'l-Hasan Muhammed el-İs-fahânî de onun için kasideler yazmışlardır.