Hit (606) Y-1946

Vecihi Timuroğlu

Künyesi : Lakabı :
Tabakası : 20.Yüzyıl E-Posta :
D.Yeri : Körpınar köyü / Kangal / Sivas D.Tarihi : 29.Eki.27
Görevi : Araştırmacı,Müdür,Öğretmen,Şair,Yazar Uzm.Alanı : Şiir
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : Serkan Boztilki/2008-02-11 Güncelleyen : /0000-00-00

Vecihi Timuroğlu
Ankara Necati Bey İlkokulu, Diyarbakır Ortaokulu, Erzurum Lisesi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (1949) mezunu. Pertev Naili Boratav ile Orhan Burian fakültedeki hocalarındandı. Mersin, Malatya, Elazığ, Ankara liselerinde edebiyat ve felsefe öğretmenliği, yöneticilik yaptı. Bitlis'te Millî Eğitim Müdürlüğü görevinde bulundu. Ankara Atatürk Lisesi Müdürlüğü, dekan danışmanlığı ve MEB merkez teşkilatında bakanlık danışmanlığı görevlerinde bulunarak emekliye ayrıldı. Çalışmalarını serbest yazar olarak Ankara'da sürdürdü.
İlk yazısı Diyarbakır'da çıkan Dicle gazetesinde, ilk şiiri Varlık'ta yayımlandı. Yazı ve şiirleri sonraki yıllarda Yücel Yeni Ortam, Yeditepe, Oluşum, Türkiye Yazıları, Cumhuriyet Kitap ile sanat sayfasını yönettiği Barış, Cumhuriyet, Türk Dili, yönettiği Evrim (Ankara, 1975, 6 sayı), yayıncılarından olduğu Yazın Dergisi (Ankara, 1981–82, 7 sayı), Bilim ve Sanat, Adam Sanat dergi ve gazetelerinde yer aldı. Geniş kültürünün yansıdığı inceleme-araştırma ve deneme yazılarıyla tanındı. Ceyhun Atıf Kansu ve Ahmet Kutsi Tecer'in şiirlerinin toplu basımlarım hazırladı.
Kendisine; Barış gazetesi tarafından Cumhuriyet'in 50. Yılı Şiir Ödülü, Spor Toto tarafından Atatürk'ün 100. Doğum Yılı Ödülü, edebiyat alanında verdiği hizmetlerden dolayı da 1998 yılında Edebiyatçılar Derneği tarafından kendisine Onur Ödülü Altın Madalyası, 2004'te Eskişehir Yunus Emre Kültür Derneği Yunus Emre ödülü verildi.

ESERLERİ:
DENEME:

  • Göz Göz Olmak (1976)
  • Mektuplar (1977)
  • Yazınımızdan Portreler (1991)
  • Şiirin Büyücü Kızı İmge (1994)
  • Aşk Üzerine (1994)
  • İslâm'da Akıl Üzerine Bir Deneme (1996)
  • Yunus Emre Özerine Bir Deneme (2004).

ŞİİR:

  • Bura Yemendir (1978)
  • Tut Beni Sevda Çağırır (1980)
  • Bir Sürgünün Ezgileri (1983; Dersim'in Ağıtı adıyla, 1999)
  • Kardaşım Oğul (1988)
  • Merhaba Oğlum (1988)
  • Siyah Bir Güldür Ölüm (1990)
  • Bülbülleri Ne Yaptılar? (1994)
  • Büyü (1999).

ARAŞTIRMA-İNCELEME:

  • Kurtuluş Savaşçısı Atatürk (1981)
  • Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin ve Varidat (1982)
  • Melih Cevdet: Bilge ve Duyarlı / Kürşat'la Söyleşi (1994)
  • Cahit Külebi: Hırçın ve Lirik (1995)
  • Ceyhun Atıf Kansu (1995)
  • Yazınımızdan Portreler (1995)
  • İnanç Uğruna Öldürülenler (1996)
  • Mevlâna (1996)
  • Ahmet Kutsi Tecer (1996)
  • Cahit Külebi (1997)
  • Melih Cevdet Anday (1997)
  • Orhan Kemal (1997)
  • Ahmed Arif [1997)
  • Dersim Tarihi (1997)
  • Türk İslâm Sentezi (1998)
  • Atatürk'ün Söylevi Üzerine (1998)
  • Nasrettin Hoca'nın Düşünce Dünyası (1998)
  • Yunus Emre Üzerine Bir deneme (2004).

DERLEME:

  • Atatürk Şiirleri (1983)
  • Atatürk ve Kuvayı Milliye Şiirleri (1998).

HİKÂYE:

  • Minnacık Kadın (1984).

MASAL:

  • Fırat'a Masallar (1977).

ÇEVİRİ:

  • Varidat (Şeyh Bedrettin'den, 1978).

VECİHİ TİMUROĞLU
İŞÇİ ÖYKÜLERİ

İşçi öyküleri, kuşku yok ki sanatsal öyküden ayrılamaz. Ancak, konuları açısından bir ayrılık gösterebilir. Sanatsal öykü. sanatsal yazının bir parçasıdır. Sanatsal yazın, genel tanımıyla, yaşamı dil aracılığıyla imgeleştirip yansıtır ve insan söyleminin tüm olanaklarını değerlendirir. Temel yöntemi yansıtmadır. İçeriğinin zenginliği, işçi sınıfının yaşantısının tüm yönleriyle yansıtılmasına bağlıdır. Bu bakımdan, başka sanatsal öykülerden ayrılır. Yazarın yaratısı, yarattığı insan değerlerinin tümüdür. Yaratılan insan yaşamlarını bütünleştirme, genellikle, insanların kişiliklerinde yoğunlaştırılır. Bu durumda, genel insan ile karşılaşırız. Bu insan, bir işçi ise, işçinin asal özelliklerine ilişkin kendi yaklaşımını ve coşkusal kendi değerlendirmesini, o işçinin bireysel yanları üzerine dile getirir. Yazar, bu ilişkileri, türlü ilişkiler içine yerleştirir. Örneğin, Sait Faik'in "Bir Küçük Satıcı" adlı öyküsünde, Küçük Satıcı, öncelikle, başka çocuk satıcılardan ayrı bir kişiliğe sahiptir. Genellikle, küçük satıcılar, sokak çocuğu kişiliği sergilerler. Zar atarlar, tiner içerler, birkaç kuruş fazla kazanabilmek için türlü ahlaksızlıklara kapılırlar. Ama bu Küçük Satıcı, bunlardan uzak tutar kendisini. Bir kuruş fazla versen almaz. Ne ki başının belası bir belediye zabıta memuru vardır. Nerede rastlasa çocuğu döver. Sonunda çocuk, ayakkabı bağı satmaya karar verir. Bir gün, zabıta memuru, bir bağcığı çeker alır ve Küçük Satıcı'yı rahat bırakır, ama birkaç gün sonra yeniden kovalamaya ve dövmeye başlar. Çocuk ertesi gün Amerikan sakızı satmaya başlar. Zabıta bir avuç alır ve Küçük Satıcı'yı rahat bırakır. Sorun anlaşılmıştır. Bundan böyle. Küçük Satıcı, sattığı nesneyi, her gün değiştirir. Bir gün Zabıta Memuru'nu balıkçılarda görür Küçük Satıcı, balık satacaktır, ama adam kılıç balıklarının çevresinde dolaşıp durur. Bu öyküde sergilenen hiçbir şeyin tek basma bir değeri yoktur, ama Zabıta Memuru'nun kişiliğindeki rüşvet alma ırasını (karakter) açığa çıkarıyor. Bu eğilim genel bir tutumu gösteriyor. Burada, konunun bilgisine varılan şeyle sergilenen durumu bütünleştirmiştir.
Bilginin kökeninde konu vardır. Bilginin nesnesi, Belediye Zabıtası'nın genel tutumudur. Konu, işlenmek üzere ele alınmış olan, yazarın önüne konulmuş olan nesne, durum ya da olaydır. Kısası, işlenen konu türlü yaşam görüngüleridir. Kimi zaman, yazar, fantezileri de konu edinebilir, ama "işçi öyküleri" dedik mi, konu hiçbir zaman fantezileştirilemez. Kısası, işçi öykülerinde bilginin asal nesne si, işçi yaşamının ırasal (karakteristik) nitelikleridir. Dış görünüşleriyle, dışsal ilişkileriyle, etkinlikleriyle, içsel ve düşünsel yaşamının ve yaşantılarının varlığı, oluşumu, gelişimi, işçilerin toplumsal ıraları sanatsal işçi öykülerinin nesneleridir. Şunu da unutmamak gerekir: "Toplumsal ıra, insan yaşamının siyasal, tarihsel, genel, asal özelliklerinin bireysel olarak somutlaştırılmasıdır."
Öyküde, tüm öykü sanatı için tek bir yöntem, tek bir biçim önerilemez. Böyle bir öneri, yazarın yaratıcı kişiliğine karışmadır. Her kişilik, kendindeki bireysel çizgilerle ve niteliklerle, toplumsal ıra taşır. Buna saygı göstermeliyiz. Ne ki insan ıralan, her zaman, "somut tarihsel"dirler. Her çevre, her çağ, her topluluk, her sınıf, her coğrafya, çok yönlülüğüyle ve karmaşıklığıyla, kendi özel ıralarını oluşturur. Kısası, sanatsal yaratıda bir konu bütünlüğü vardır, işçi öyküleri dediğimiz zaman, işçi kavramını kendi bütünlüğü içerisinde ele almalıyız.
İşçi kimdir? Bu sorunun yanıtı, işçi öykülerinde ele alınması gereken konu bütünlüğünü belirler. İşçi nesnel konumuyla, yani içinde bulunduğu sınıfla tanımlanabilir, İşgücünü, bir ücret karşılığında satan ve buna karşılık, işgücünün alıcısının el koyduğu bir "artıürün" üretmek zorunda olan üretken emekçidir.
Belirli bir iş yapan üretken emekçiler olarak işçiler, toplumsal varlıklarının şu ya da bu yanını dile getiren türlü ölçütlere göre sınıflanabilirler. Tarım işçisi, ırgat, sanayi işçisi, nitelikli ya da niteliksiz işçi vb. Kısası, çalıştıkları kesime ve niteliklerine göre sınıflandırma yapılabilir. Ayrıca, emek sürecinin çok sınırlı bir süresi içine sıkıştırılmış bölümsel işçilerle, bütün süreçler boyunca işe karışan ya da karışabilen tümel işçiler, hatta özel becerisi olan işçiler arasında sınıflamalar da yapılabilir. Zincirleme işçiler, gedik (lonca) işçileri ya da zanaatkar işçiler konu bütünlüğü içindedirler.
Hangi üretim kesiminde olurlarsa olsunlar, yaşantısı öykü konusu edilen işçi üretim süreci içinde ele alınmalıdır. Bir sanatsal yaratının başkişisi ya da kişileri işçi olabilirler, ama üretim sürecinde ele alınmıyorlarsa, öyle öykülere "işçi öyküleri" demek, bana uygun gelmiyor. Çünkü işçinin ele alınan yaşamı ya da yaşantısı, ancak üretim içinde anlaşılabilir. Kısası, işçinin özel yaşantısını değil de işçi sorunlarıyla bütünleşmiş kişiliği ele alınmalıdır. Bir başka deyişle, "işçi sorunları"nın bütünlüğü içinde yansıyan bir kişilik, bir durum ya da olay anlatılmalıdır, ister tarım alanında çalışsınlar, ister bir sanayi dalında üretim yapsınlar, ister sınırlı kullanıra değeri üretsinler, sonuçta, emekleri sömürülen insanlardır. Bu öğe ele alınmadan işçi öyküsü yazılamaz. Bir işçinin aşkı bile sömürü ortamında gelişir.
(Damar dergisi, Şubat 2006)

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort