Hit (565) Y-1917

Mehmet Tekin (Ispartalı)

Künyesi : Lakabı :
Tabakası : 20.Yüzyıl E-Posta :
D.Yeri : Aydoğmuş / Isparta D.Tarihi : 1947
Görevi : Araştırmacı,Yazar Uzm.Alanı : Tarih
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : Serkan Boztilki/2008-02-11 Güncelleyen : /0000-00-00

Mehmet Tekin (Ispartalı)
Dinar Ortaokulunu ve İmroz (Gökçeada) İlk öğretmen Okulunu bitirdi.
Üç yıl İlkokul öğretmenliği yaptıktan sonra Gazi Eğitim Enstitüsü Eğitim Bölümünü bitirdi (1974). Şanlıurfa, Afyon ve Hatay'da on iki yıl ilköğretim müfettişi olarak çalıştı. 1989'a kadar Afyon Kültür ve Turizm müdürlüğü yaptı. 1989'da Güneyde Kültür dergisini çıkarmaya başladı.
Eğitim, folklor, tarih ve edebiyatla ilgili kırka yakın eser yazdı. Yayın çalışmalarının dışında Hatay'la ilgili konferanslar verdi, "Geçmişte ve Günümüzde Hatay Basını" (1988–89) ve "Hatay Mutfak Eşyaları" (1993) sergilerini açtı. Hatay Folklor Araştırmaları Derneği başkanlığı yaptı. 1992 yılında Folklor Araştırmaları Kurumu tarafından verilen Türk Folkloruna Hizmet Ödülünü ve Egay-Der 2003 Türk Kültürüne Hizmet ödülünü aldı.

ESERLERİ:

  • Afyon Basının ve Afyon Basınında Hatay'ın İşgal Yıllan 1928 - 1939 (1989)
  • Hatay'ın Son Anız Şairi Nafi Miskioğlu (1991)
  • Hatay Manileri (1991)
  • Antakya'lı Din Şehidi Habib Neccar (1992)
  • Hatay Tarihi (1993)
  • Rus Zindanlarında: Bir Soykırım... Bir Direniş... İki Tanık (2002)
  • Hatay Evliyalarından Bayezid-i Bestami (1994)
  • Envarü'l Aşıkın (2004).

MEHMET TEKİN (Ispartalı)
HATAY'IN ANAVATANA KATILIŞI

Hatay, I. Dünya Savaşı'ndan sonra kaybettiğimiz topraklarımızdan tekrar anavatana dönen tek bölgedir. Onun için bu güzel yurt parçasının anavatana katılışı konusuna girmeden önce nasıl ayrıldığını anlatmak gerekir,
I. Dünya Savaşının sonlarına kadar Antakya-İskenderun ve Belen Osmanlı Devleti'nin Halep Vilayetine bağlı birer kaza idi. Bugünkü ilçelerin çoğu bu kazalara bağlı birer köy ya da nahiye merkeziydi. Savaş sona erdi. 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandı. Bu mütarekeden sonra itilaf devletleri anlaşma hükümlerine aykırı olarak İskenderun; Dörtyol, Antakya ve havalisini işgal ettiler. Halk bu işgale karşı direndi ve silahla karşılık verdi. İlk silahlı çatışıma (Milli Mücadelenin İlk Kurşunu) 19 Aralık 1918'de Dörtyol'da gerçekleşti. Bundan sonra Antakya'da, Kuseyr'de ve Amik Ovası' nda çeteler kuruldu, işgalcilerle mücadeleye başladılar. Daha sonra bu çeteler birer Kuvâ-yı Milliye birliği olarak savaşı sürdürdüler. Bu mücadele Fransızları bölgede çok sayıda asker bulundurmak zorunda bırakıyordu. Türk Ordusu ise Batı Anadolu'da Yunanlılarla savaşıyordu. Bu yüzden Fransızların görüşme teklifi kabul edildi.Uzun süren görüşmelerden sonra 20 Ekim 1921'de Ankara İtilafnamesi imzalandı. Buna göre Suriye'yi işgal altında bulunduran Fransa ile savaş sona eriyor, Türkiye ile Suriye arasında İskenderun Körfezinden başlayıp düz bir Çizgi halinde doğuya doğru uzanan bir sınır çiziliyordu. Bu
sınıra göre Antakya-İskenderun ve havalisi Suriye sınırları içinde. Fransız idaresi altına kalıyordu. O günkü şartlarda burası kurtarılamamış, ama burada özel bir idare sekli uygulanması, bölgedeki Türk halkının kültürlerini geliştirme hakkına sahip olması ve Türkçenin resmi dil olması kabul ettirilmişti (7.madde).
Büyük Millet Meclisi'nde Antakya-İskenderun'la ilgili bu anlaşma görüşülürken milletvekilleri, bölgenin sınırlarımız dışında bırakılmasına büyük tepki göstermiş, buna asla razı olmayacaklarını söylemişlerdi. Bunun ü/erine Mustafa Kemal Paşa bu bölgenin güçlendiğimiz zaman tekrar geri alınacağını, bunu bizzat Fransız temsilcisine de söylediğini, bu öz Türk yurdundan vazgeçemeyeceğimizi ifade etti. Bu dönemde yörede Fransız mandası altında, özerk idareye sahip olan, mutasarrıfla yönetilen ve "İskenderun Sancağı" adıyla anılan bir yönetim kuruldu. İşgal altında kakın İskenderun Sancağı Türkleri Türkiye'den ümitlerini kesmedi, Türkiye de buradan asla vazgeçmedi. Nitekim 15 Mart 1923'te Mustafa Kemal Paşa Adana'ya geldiğinde karşısına çıkan ve "bizi de kurtar" diye yalvaran Antakya'lılara "Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz" diyerek kurtuluş vaadini tekrarladı. Bundan sonra sancak Türkleri kurtuluş gününü beklemeye başladı. İskenderun Sancağı 1926 yılında bağımsızlık için bir girişimde bulunduysa da sonuçsuz kaldı. Bu arada 1926 1929,1930 ve 1932 yıllarında Türkiye ile Fransa arasında, gerek sınır düzeltmeleri yapmak, gerekle emlak meselelerini çözümlemek ve dostluğu geliştirmek için antlaşmalar imzalandı. Ama Sancaktaki Türk halkının sıkıntıları giderek artıyor. Bu arada Suriye'liler bu bölgenin özerliğini kaldırarak doğrudan kendilerine bağlanması için uğraşıyorlardı. Bir taraftan da Suriye ile Fransa asında Suriye'nin bağımsızlığına kavuşması için görüşmeler devam ediyordu. Eylül 1936 da görüşmeler sonuçlandı ve Fransa ile Suriye arasında, Ankara İtilalnamesini hükümlerine aykırı olarak İskenderun Sancağı’nı Suriye'ye devreden bir anlaşma imzalandı, Türkiye duruma hemen müdahale etti. Fransızlara bir nota I verdi. Bundan sonra konu Milletler Cemiyeti'ne götürüldü. Atatürk bu meselenin Türk milletinin en önemli konusu olduğunu Meclis kürsüsünden ilan etti ve İskenderun Sancağı bölgesine "Hatay" adım verdi. Diplomatik çalışmalar sonucunda Milletler Cemiyeti 27 Ocak 1937'de İskenderun Sancağı’nın bağımsız bir devlet olmasını kabul etti. Milletler Cemiyeti nezaretinde önce nüfus yazımı yapıldı, sonra seçim çalışmaları başladı. Bu çalışmalar sırasında Fransızlar ve Suriyeliler şiddete, baskıya ve hileye başvurdular, şiddetli çatışmalar çıktı. Sonucu kendileri lehine etkilemeye çalışıyorlardı. Bu şuada Milletler Cemiyeti temsilcileri de tarafsız davranmadılar. Bunun üzerine Atatürk hasta olduğu halde trenle 20 Mayıs 1938'de Mersin'e geldi, oradan Adana'ya geçti. Mersin'de ve Adana'da askeri birliklere saatler süren resmi geçitler yaptırdı. "Hatay meselesi benim şahsi davamda'" diyordu. Nitekim Fransızlardan çözüm garantisi almadan bölgeden ayrılmadı. Ama bu seyahati hastalığını da ağırlaştırdı. Bunun ardından Türk ve Fransız askeri heyetleri Antakya'da görüşmeler yaptılar ve sonuçta 3 Temmuz 1938'de bir askeri anlaşma imzaladılar. Buna göre seçim güvenliği sağlanmak üzere 2500 Türk 2500 Fransız askeri Hatay'a girecekti. Anlaşma gereği 5 Temmuz 1938 sabahı Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki 48.Takviyeli Dağ Alayı halkın coşkun sevinç gösterileri arasında Hassa ve Payas üzerinden Hatay'a girdi. Bundan sonra seçimler huzur içinde yapıldı. 40 mebus seçildi. Hatay Devleti Millet Meclisi 2 Eylül 1938 günü toplandı. Böylece Hatay devleti kurulmuş oldu. Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen, Başbakanlığa Abdurrahman Melek seçildi. Devletin bayrağı Türk bayrağının hemen hemen aynısı, İstiklâl Marşı ise Türk İstiklâl Marşı idi. Askerin 5 Temmuzda girişi ile Hatay'ın kurtuluş süreci başlamış, Hatay Devleti'nin kuruluşuyla kurtuluş ta gerçekleşmiş oluyordu. Fransız'ların Hatay'da hiçbir etkisi kalmamıştı. Fransa sadece kağıt üzerinde Milletler Cemiyeti'nce verilmiş olan mandaterlik sıfatı devam ediyordu. Hatay Devleti hızla teşkilatlandı, Türkiye ile bağlarını güçlendirdi. Bu arada Avrupa'da 2. Dünya savaşının belirtileri görülmeye başlamıştı. Bir savaşın çıkabileceğini ve dengelerin her an değişebileceğini dikkate alan Türkiye, o sırada Avrupa'da zor durumda olan ve müttefik arayan Fransa'ya Hatay'ın Türkiye'ye katılmasını teklif etti. Uzun süren görüşmelerden sonra 23 Haziran 1939'da bir antlaşma imzalandı. Buna göre Fransa, mandater olarak Hatay üzerinde sahip olduğu haklardan Türkiye lehine vazgeçiyor, sahip olduğu birkaç bina ve tesisi bedeli karşılığında Türkiye'ye devrediyordu. Bundan sonra 29 Haziran 1939 günü Hatay Millet Meclisi toplandı, oybirliği ile Türkiye 'ye katılma kararı alarak kendi kendini fesh etti. 7 Temmuz 1939 tarihinde çıkan bir kanunla Hatay Vilayeti kuruldu, Şükrü Sökmensüer valiliğe tayin edildi. Antlaşma gereği 23 Temmuz 1939 günü devir teslim töreni yapıldı, Fransızların sembolik bir birlik bulundurduğu Kışla'ya halkın coşkun sevinç gösterileri arasında Türk bayrağı çekildi ve son Fransız askerleri de Hatay'ı terk etti. Böylece Hatay'ın tekrar anavatana kavuşma süreci fiilen, hukuken ve hiçbir itiraza yer bırakmayacak şekilde tamamlanmış oldu.
(Bizim Dergi, Temmuz-Ağustos-Eylül 1997)

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort