Yazar Adı : | İlim Dalı : Basın |
Konusu : | Dili : Türkçe |
Özelliği : | Makale Türü : Müstakil |
Ekleyen : Nurgül Çepni/2010-03-06 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Gazetecilik Bir San'attır(!)
İster Yazılı Basın'da ister Görsel Basın'da olsun, gazetecilik her fânîde doğal olarak bulunmayan bir takım çok özel(!) hasletler gerektiren bir meslek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bâbıâlî'nin bir takım kalem erbâbı, kendilerini telmîhen: "İnsan gazeteci olmaz, gazeteci doğar" diye her ne kadar kendi kendilerine gelin-güvey olurlarsa olsunlar bizim, Hz. Peygamber (s.a.)'in: "Her doğan çocuk İslâm fıtratı üzere doğar. Sonra anası-babası onu mûsevî yâhut hıristiyan yâhut da mecûsî yapar" meâlindeki hadîsine göre, onların bu beyânının gerçeği yansıtmasından Hz. Peygamber'i de kendilerini de tenzîh etmemiz edebimizin iktizâsıdır.
Gazetecilik pozitif bir ilim değildir, hattâ düpedüz ilim bile değildir. Basın Yayın Yüksek Okulları'nda1 gazetecilik için gerekli bilgiler yığını ile birlikte bir takım "reçeteler" verilir. Ama pratikte görülüyor ki bunlar da gereksizdir, zirâ okulu bitirerek mesleğe atılanların pek işine yaramamaktadır. Dünyâ'nın her ülkesinde bütün bu bilgi ve reçetelerin, yalnızca, uygulanması mümkün olmayan ütopik bir gazeteciliği tasvir etmekte olduğu gerçeği çiçeği burnunda gazetecinin kafasına kısa zamanda dank eder. O zaman yapılacak olan, bu işin san’atinin sırrını ustalar'ın, ototriteler'in rahle-i tedrîsinden geçerek kavramaktır. Gazeteci namzeti bu san'ati öğrenmek üzere kendini ve vicdânını "ustalar"ın eline bırakır ve hayrettir, hepsi de birer büyük mürebbi' olan bu "ustalar" sâyesinde bu işi kısa zamanda kıvırarak o da bir başka "usta" olur.
Her ülkede gazetecilik bir san'attir. Fakat bu: karakalem ile portre çizmek gibi, kile şekil vermek ve ilh ... gibi tek boyutlu bir san'at değildir. Bu insanı şaşırtan, hayretler içinde bırakan, çok boyutlu ve çok vecheli, karmaşık, her babayiğitin de zorluklarına tahammül edemeyeceği, çok özel hasletler gerektiren, çok özel içerikli bir san'attir! Sırlarını kendi câmialarının dışından kimselerin teşhis edemeyecekleri vehmiyle mâlûl marazî "ustalar"ın san'tidir bu!
Bununla beraber Dünyâ Basını'nı yıllar boyu izlemiş sağduyu sâhipleri bu san'atin sırlarını yavaş yavaş keşfetmişlerdir. Bu gözlemlere göre gazetecilik:
Her şeyden önce aklının, herkesinkinden daha üst bir düzeyde yaratılmış bulunduğunu vehmetmek marazıyla mâlûl olduğunu idrâk etmemek san'atidir.
Kahvehâne köşelerinde pinekleyenlerin lâfla Devlet'i idâre etmeğe kalkışmaları misâli, Devlet'in gazete köşelerinden idâre edilebileceğini ve bunu yapmaya da hakları olduğunu vehmetmek san'atidir.
Dezinformasyon (bililtizâm deforme edilmiş haber ya da düpedüz yalan yâni aslı esâsı olmayan asparagas haber) üretmek san'atidir!
Her türlü peşin hükümden bağımsız ve bu bakımdan da hem çağdaş(!), hem demokratik(!), hem insancıl(!), hem de herkesden üstün(!) olduğunu tüm âleme kanıtlayabilmek için halkın en ulvî ahlâkî değerlerine, millî değerlerine, örfüne ve âdetlerine saldırmanın her aydın için şart olduğu inancının bir peşin hüküm olmayıp çağdaşlığın vaz geçilmez ahlâkî sorumluluğu olduğunu vehmetmek san'atidir.
Toplumun yazılı normlarına karşı yüreklilikle(!) başkaldırmak, yazılı olmayan normlarını da ancak kendisinin vaz edebileceğini vehmetmek san'atidir.
San'atten san'at kültüründen nasîbi bulunmayan; şîvesi bozuk; diksiyonu anlaşılmaz; nota ve usûl bilmez; kelime hazînesi fakîr; sululuğu tevâzu, sun'îliği kibarlık, yılışıklığı zerâfet, ibtizâli kişilik, ibâhacılığı çağdaşlık, fuhşîyâtı san'at, şirretliği câzibe, itliği şövalyelik ve mertlik sanan bir sürü gerzek marjinal arasından düzmece: kırallar, kıraliçeler, ilâhlar(!), ilâheler(!), sultanlar, hanımefendiler, güneşler, yıldızlar, starlar, süper starlar, üstâdlar ve ustalar ihdâs etmek san'atidir.
Olayları yönlendirmeğe ve bunu sağlamak için de bunları istediği gibi çarpıtarak yansıtmaya hakkı olduğunu vehmetmek san'atidir.
Ölülerini şehit diye ilân edebilmek san'atidir.
Felâket tellâllığından zevk almak san'atidir.
Flâş olay terânesiyle kişilerin özlük haklarını ve Devlet'in çıkarlarını hiçe sayabilme san'atidir.
"Dilinden ve elinden hiç kimsenin emîn olamıyacağı" korkusunu salarak ve Basın Özgürlüğü İlkesi'nin arkasına sığınarak ustaca şantaja tevessül etmek san'atidir.
Bir ahlâk âbidesi olduğunu vehmetmek ve herkesin hatâsını kusurunu detektifvârî araştırarak ahlâk adına, kamu düzenini koruma adına, ifâde hürriyeti adına ispiyonlamak ve afişe etmek san'atidir.
Kendisinin Devlet'in yasama ve yürütme organlarının üstünde bir konumu olduğuna kendisini inandırma san'atidir.
Özgürlük, demokrasi, fırsat eşitliği ve hukūkun üstünlüğü adına ve kezâ özgür, demokrat, eşit ve hakça bir düzen için kendisine bazı belirgin imtiyazların tanınmasının gerekli olduğunu vehmetmek ve bunları taleb etmek san'atidir.
Halkın "4532" yi okuyamayacak kadar ebleh olduğunu vehmetmek ve ne bulunmaz bir mürebbi' olduğunu kanıtlamak üzere bunun yerine "4 bin 5 yüz 32" yazmanın gerekliliğini idrâk etmek dehâsını tevâzu ile afişe etmek san'atidir.
Yılın on bir ayı her türlü fuhşîyâtın çığırtkanlığını yapıp müslüman mahallesinde salyangoz sattıktan sonra Ramazan ayında dinî bir sayfa yayınlarsa müslümanların salyangozları da rahatlıkla yutacağını ümid eden bir ticârî dehâ olduğunu vehmetmek san'atidir.
Yayınlanan Ramazan sayfalarına, dağıtılan hediyelere ve çekilen lotaryalara rağmen tirajının sürekli düşmesini halkın bilinçli tutumuna değil de hâlâ halkın câhilliğine, televizyona ve ekonomik şartlara bağlı olduğunu vehmetmek san'atidir.
ve nihâyet
Halkın saygısını ve îtimâdını tümüyle kaybetmiş olduğunu aslā idrâk etmemek için, tehlike karşısındaki devekuşu misâli, kafasını sürekli kuma gömülü olarak yaşamak san'atidir.
Pekiyi ama gazetecilik san'atinin bütün bu inceliklerinden habersiz yeteneksiz gazeteciler acaba ne yaparlar? Onlar gazeteci olarak doğmadıklarından ve gazeteciliğin bütün bu afilli hasletlerini de özümlemekden âciz yeteneksiz kimseler olduklarından yalnızca doğdukları gibi yaşar ve yaşadıkları gibi ölürler.
Dipnotlar
[1]Bu yazının ilk versiyonu 3 Ekim 1992 târihini taşımaktdır. Şimdi artık BasınYayın Yüksek Okulları yok. Onun yerine daha cafcaflı "İletişim Fakülteleri" var!
Yayınlandığı Kaynak : 2005-01-23 |
Yayınlandığı Dergi : |
Sanal Dergi : |
Makale Linki : http://www.ozemre.com/index.php?option=com_content&task=view&id=60&Itemid=57 |
E-Dosya : |
Kitap Link : Link bağlantısına ulaşmak için tıklayınız. |