Hit (3120) M-2167

Bediüzzaman ve Abdurrahim Zapsu

Yazar Adı : Abdurrahim Zapsu İlim Dalı :
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü : Yazar Tanıtım
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2014-07-15 Güncelleyen : /0000-00-00

Bediüzzaman ve Abdurrahim Zapsu

Gerek millî gerekse de dinî açıdan Said Nursî'nin düşüncelerinin neredeyse aynısına sahip olan ve Hakkari mirlerinin soyundan gelen, iyi bir eğitim almış olan Abdurrahim Zapsu, Said Nursî ile yakın ilişkileri olan dönemin Kürt aydınlarından biridir. Kürtçe ve Türkçe birçok eser kaleme alan, Jîn dergisi ve Jîn gazetesi gibi o dönemin Kürt basınında yazıları neşredilen, ilk Kürt piyesini/tiyatrosunu yazan, Kürt Talebe-Hêvî Cemiyeti gibi Kürt teşkilatlarında aktif bir şekilde çalışan Abdurrahim Zapsu, Birinci Dünya Savaşı'nda Bitlis cephesinde Bediüzzaman Said Nursî ile aynı safta Ruslara karşı savaş verir...

Savaş esnasında Bitlis Valisi Memduh Bey ve beraberindekiler Bediüzzaman'a "Elimizde bir tabur asker ve iki bin kadar gönüllünüz var; biz geri çekilmeye mecburuz" dediklerinde Bediüzzaman Said Kurdî "Etraftan kaçıp gelen ahalinin ve hem de Bitlis halkının malları, çoluk ve çocukları düşman eline düşecek; biz mahvoluncaya kadar dört beş gün mukavemete mecburuz" der. Bunun üzerine onlar da, "Muş'un sukut etmesi dolayısıyla otuz topumuzu askerler bu tarafa kaçırmaya çalışıyorlar. Eğer sen, o otuz topu gönüllülerinle ele geçirebilirsen, birkaç gün o toplarla mukabele ederiz ve ahali de kurtulur" derler. Bediüzzaman da onlara "Öyle ise ben, ya ölürüm veya o topları getiririm" diyerek üç yüz gönüllünün başına geçer. Bediüzzaman bu harpte fedaileriyle Ruslara karşı büyük direnç gösterip savaşmışlarsa da sonunda birçok arkadaşı şehit, kendisi de yaralanıp Ruslara esir düşmüştür. Bediüzzaman esir düştükten sonra önce Culfa'ya oradan da Tiflis ve Kosturma'ya götürülür.[1]
Aynı şekilde yaralanan Abdurrahim Rahmi Zapsu da Bakü yakınlarındaki Hazar denizi sahillerindeki Nargin(Nargün) adasındaki esirler kampına götürülür.
Bu kampta daha çok esir Müslüman çocukları olduğu için Zapsu orada esaretine rağmen o kampı bir okula çevirir ve çocuklara başta ahlak-dinî içerikli olmak üzere dersler verir. Daha sonra bir gemici şekline girerek Nargin'e gelen bir gemi ile Bakü'ye firar eder.

Abdurrahim Zapsu, Bakü'de kaldığı süre içinde kendisi gibi esir düşmüş ve esaretini Kosturma'da geçirmiş bir Türk subay ile karşılaşır. Bu subay kamptaki hatıralarını Zapsu'ya anlatırken, Bediüzzaman'ın Rus Başkumandanı karşısında ayağa kalkmayışını da anlatır.[2]

Bediüzzaman'ın başından geçen bu hadiseyi daha sonra Abdurrahim Zapsu, çıkardığı Ehli Sünnet dergisinde yazarak gün yüzüne çıkarır. Aşağıda tam metnini verdiğimiz Zapsu'nun yazısı 1948'de Ehli Sünnet'te yayınlanınca Bediüzzaman o sıralar Isparta'da yine sürgün hayatını yaşar. Talebeleri Zapsu'nun bu yazısını kendisine okuduklarında Said Nursî tebessüm ederek şöyle der: " Evet... Böyle bir hadise olmuştu. Demek anlatan subay da oradaymış. Fakat bugüne kadar benim bir şahidim olmadığı için ben bu hadiseyi kimseye anlatmamış ve herhangi bir yerde yazmamıştım.[3]"

Abdurrahim Zapsu'nun bu hadiseyi aktardığı "Bediüzzaman'ın Akıllara Hayret Veren Bir Seciyesi" adlı yazısını aşağıda sunuyoruz. Bununla beraber Abdurrahim Zapsu, Necip Fazıl'ın dergisi Büyük Doğu'da Bediüzzaman Said Nursî ile ilgili iki tane yazı yazılmıştır. Abdurrahim Zapsu bu yazıları ile beraber, Bediüzzaman aleyhinde dönemin basınında çıkan yazıları kınayan iki tane yazıyı da dergisinde, dergisinin ismi Ehli Sünnet imzası ile neşretmiştir. Ehli Sünnet imzası taşıyan yazılardan biri "Bediüzzaman'ın bir arzuhali" isimli yazıdan önceki küçük giriş yazısı iken diğeri de Bediüzzaman'ın İstanbul'a gelişi sonrası hakkında yazılan yazılara bir cevap teşkil eden "Bediüz-zaman" isimli şu kısa yazıdır:

"İslam âleminin sadretli bir âlimi bulunan Bediüz-zaman Said Nursi İstanbul'a gelmiştir. Kendisine isnad olunan bir hâdise ile muhakeme edilmektedir. Adaletin tecelli edeceğine eminiz. Ancak bütün hayatını vatanî hizmetlere hasreden bu zata karşı birtakım gazeteler terbiye harici yazılar yazmışlar. Bu yazıları teessüfle karşılarız." (Ehli Sünnet, 15 Şubat 1952, cilt, 6, sayı: 107, s. 7)

Bunlar dışında dergide Bediüzzaman'ın birçok risale ve yazıları neşredilirken Bediüzzaman'ın avukatı Mihri Bey'in Bediüzzaman'ı müdafaası ( Ehli Sünnet, 15 Mart 1952, cilt, 6, sayı: 109, s. 9) ile Avukat Hulusi Bitlisî'nin "Bediüzzaman" isimli yazısı (Ehli Sünnet, 1 Kasım 1948, cilt, 2, sayı: 47/21, s. 11-12, 15), Bediüzzaman ile ilgili dergideki kayda değer diğer yazılardır.

Tarihi süreç içinde çok önemli rollerde bulunmuş olan bir aileye mensup olan Abdurrahim Zapsu"nun -bazıları yayınlanmamış olmakla beraber- onlarca eseri vardır. Hakkarili meşhur divan şairi ve Hakkari Beylerinden olan Pertew Begê Hekarî"nin soyundan olan Abdurrahim Zapsu özellikle Kürtçe"de bir ilk olan Memê Alan piyesi ile ön yapmıştır.
Kürt tarihini şiir şeklinde/nazım olarak Kürtçe kaleme alan Zapsu dönemin Türkiye"sinde de önemli bir yere sahip idi.
Diyanet"in o zamanlar Pakistan"a gönderdiği heyetin başında bulunan Zapsu, Kürt tarihi ve edebiyatı ile beraber İslamî eserleri ile de tanınır. Zapsu"nun “Büyük İslam Tarihi” eseri de bu anlamda kayda değer bir eserdir.
Eserlerinde, özellikle de Kürtçe olarak yazdığı eserlerde şu imzayı kullanırdı: “Ji mala Hekarîyan Evdirrehîm Rehmî Hekarî”

Abdurrahim Zapsu; Ak Parti kurmaylarından ve Başbakan Erdoğan"ın da başdanışmanlarından olan ve geçen aylarda AKP"nin MKYK üyeliğinden istifa eden Cüneyd Zapsu"nun dedesi ve Musa Anter"in de kayınpederi idi. 1959"da İstanbul"da Hakk"ın rahmetine kavuşan Abdurrahim Zapsu"nun mezarı da İstanbul"daki Edirnekapı Mezarlığı"ndadır...

...

Abdurrahim Zapsu'nun yukarıda bahsettiğimiz Ehli Sünnet'te yayınlanan "Bediüzzaman'ın Akıllara Hayret Veren Bir Seciyesi" isimli yazısı ile Büyük Doğu dergisinde çıkan Bediüzzaman ile ilgili diğer yazılarını ve fotoğraflarını aşağıda sunuyoruz:
Bediüzzaman'ın akıllara hayret veren bir seciyesi
Birinci cihan harbinde Bitlis mevkiinde yaralı olarak esir olurken Bediuzzaman da o gün esir düşmüştü.
O, Sibiryaya gönderilmiş en büyük esirler kampında idi. Ben Bakûnun Narkün adasında idim. Günün birinde esirleri teftişe gelen ve kampı gezerken Bediuzzamanın önünden geçen Nikola Nikolaviçe ehemmiyet vermiyor ve yerinden kımıldamıyor. Başkumandanın nazarı dikkatini çekiyor, tekrar bir bahane ile önünden geçiyor, yine kımıldanmıyor. Üçüncü defasında önünde duruyor, tercüman vasıtasıyla aralarında şöyle bir muhavere geçiyor:
- Beni tanımadılar mı?
- Evet tanıdım. Nikoli Nikolaviçtir. Çarın dayısıdır. Kafkas cephesi başkumandanıdır.
- O halde niçin hakaret ettiler?
- Hayır.. Af etsinler ben kendilerine hakaret etmiş değilim, ben mukaddesatımın emrettiğini yaptım.
- Mukaddesatın ne emrediyormuş?
- Ben Müslüman alimiyim benim kalbimde iman vardır. Kendisinde iman olan bir şahıs imanı olmayan şahıstan eftaldir. Ben ona kıyam etseydim mukaddesatıma hürmetsizlik yapmış olurdum. Onun için ben kıyam etmedim.
- Şu halde bana imansız demekle benim şahsımı, hem ordumu hem de milletimi ve Çar'ı tahkir etmiş oluyor. Derhal divanı harp kuruluna isticvap edilsin.
Bu emir üzerine divanı harp kuruluyor karargâhtaki Türk, Alman, Avusturya zabitleri hepsi ayrı ayrı Bediuzzaman'a rica ederek başkumandana tarziye vermesi için ısrar ediyorlar verdiği cevap bu oluyor:
- Ben ahret diyarına göçmek ve huzuru Resulullah'a varmak istiyorum. Buna bir pasaport lâzımdır. Ben imanıma muhalif hareket edemem.
Buna karşı kimse sesini çıkarmıyor neticeyi bekliyor isticvap bitiyor.
Rus çarını ve Rus ordusunu tahkir maddesinden idam kararı veriyorlar. Kararı infaz için gelen bir manga askerin başındaki subaya:
- Kemali şetaretle müsaade ediniz. On beş dakika vazifemi ifa edeyim diye abdest alıp iki rekât namaz kılarken (Nikola Nikolaviç) geliyor kendisine hitaben:
- Beni af ediniz siz(in) beni tahkir için bu hareketi yaptığınızı sanıyordum. Hakkınızda kanunu muamele yaptım fakat şimdi anlıyorum ki siz bu hareketinizi imanınızdan alıyorsunuz ve mukaddesatının emirlerini ifa ediyorsunuz. Hükmünüz iptal edilmiş dini selâhiyetinizden dolayı şayân-ı takdirsiniz. Sizi rahatsız ettim tekrar tekrar rica ediyorum beni af ediniz.
Bütün Müslümanlar için şayân-ı misâl olan bu selâbeti dine ve yüksek seciyeyi arkadaşlarından bir yüzbaşı müşahedesine müsteniden anlatıyordu. Bunu duydukça ihtiyatsız olarak gözlerim doldu.
Abdurrahim Zapsu (Ehli Sünnet, 15 Ekim 1948, cilt: 2, sayı: 46/20, s. 10 ve 16)


[1] Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Zehra Yayınları, İstanbul, 2004, s: 111-112
[2] Necmeddin Şahiner, Hatıralarda Bediüzzaman, Vural Yayıncılık, İstanbul, 1997, s: 128
[3] Necmeddin Şahiner, Hatıralarda Bediüzzaman, Vural Yayıncılık, İstanbul, 1997, s: 130
 Ayhan Geverî

Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi : Ayhan Geverî ayhangeveri@gmail.com 16 Mayıs 2008,
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort