Hit (3689) M-2156

Osmanlının Son Şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi

Yazar Adı : İlim Dalı : Biyografi
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü :
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2014-03-25 Güncelleyen : /0000-00-00

Osmanlının Son Şeyhülislâm'ı Mustafa Sabri Efendi

Tarihi bir şahsiyet anlatılırken, üç yönden bakılır ve iç kimliği ile anlatılırsa tama yakın tanıtılmış, tanınmış olur:

Nesebi, 2-Hasebi, 3-Eseri.

Nesebi derken, soyağacı; çıktığı aile, çevre, soy ve doğurup yetiş­tiren ailenin özellik ve faziletleri (veya zıttı) kastedilir.

Böylece, nerden nereye varıldığı da görülür. Veya bu hüviyyet, hazıra mı kondu, yoksa öz emeğiyle mi bu kişiliğe ulaştı sorusunun da cevabı verilmiş olur. Özellikle Peygamber (s.a.v) hayatında bu çok önemli ve temeli belirten yöndür. İlim adamı için de, iyiye de kötüye de temel olması bakımından hayati önem taşır. Meselâ, şu an ülke­mizde "ahfâd" olarak, Osmanlı'nın ünlü ve rütbelilerinden varlıkla­rından sürüp gelenlerin birçoğu o kökün imkânlarıyla beslenip, bu dönemde de iyi mevkilere veya pozisyonlara ulaşanlar var ki; birçoğu o geçmişten aldığı iyi veya kötü mirası temsil etmeleri yanında, gel­diği kötü kaynağı sürdürenler de vardır.

Mustafa Sabri Efendi, son devrin üst düzey Sünnî İslâm âlimlerindendir. Yüzyirmiyedinci Osmanlı Şeyhülislâm'ı olan Mustafa Sabri Efendi, 1869 yılında Tokat'ta doğdu. 1954'te Mısır'da vefat etti.

Osmanlı Devleti son döneminde özellikle II. Abdülhamid'in baş­lattığı müsbet gelişmelerin sonucu tıpkı erken Osmanlı seçkinleri gibi, seçkin adamlar yetiştirmiştir. Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, bu dönemde yetişmiş ama Ebussuud ve İmam Birgivi gibi (Şeyh Nedvi'nin dediği tarz) eserini Arapça yazabilen ideal âlimlerdendi.

İlk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Kayseri'ye gidip, Kay­seri Medresesi'nde Divrikli Hacı Emin Efendi'den ilim aldı. Daha sonra İstanbul'a gelerek huzur dersleri mukarriri [1] Ahmed Asım Efen­di'den okuyup icâzet (diploma) aldı.

1890 senesinde yapılan ruûs [2] imtihanını kazanarak, yirmi iki ya­şında dersiam oldu ve Fatih Cami'sinde ders vermeye başladı, elliden fazla talebeye icâzet verdi.

Beşiktaş Asâriye Camii İmâmlığı da yapan Mustafa Sabri Efendi, dördüncü rütbeden Osmâni ve Mecidi ilim nişânlarını aldı.

1900 yılında II. Abdülhâmid Han'ın Hâfız-ı Kütübü oldu. Bir altın liyâkat madalyası ve dördüncü rütbeden Osmâni nişanı verildi. 1908'de Tokat Meb'usu seçildi. Bu arada Fatih Camii Müderrisliği görevini de yürüttü.

İttihat ve Terâkki Partisi'ne karşı çıkıp o zaman yayınlanan "Beyân-ül Hâk" dergisinde başyazar olarak yazılar yazdı. İttihat ve Terâkki Partisi'ne mensub olanların kendisini öldürme teşebbüsleri üzerine Romanya'ya giderek bir müddet orada kaldı. Daha sonra İstanbul'a dönüp Süleymaniye Medresesi'nde Hâdis-i Şerif Müderris­liği yaptı. 4 Mart 1919 tarihinde Şeyhülislâm oldu.

Yedi ay süren bu vazifesinden sonra görevden alındı. 1920'de yeniden Şeyhülislâm olup iki ay daha bu vazifede kaldı. 1922 yılında İstanbul'dan Kahire'ye giderek orada yerleşti ve Ezher Üniversitesi'nde Müderrislik yaptı. Türkçe ve Arapça çeşitli eserler yazmıştır.

İlimde çok kuvvetli olan Mustafa Sabri Efendi, Mısır'da Ezher Medresesi'nde bulunduğu sırada verdiği derslerde son derece faydalı oldu.

Doğru yoldan ayrılarak sapık bir yol tutan Muhammed Abduh ve ona aldananlarla yaptığı ilmi münazâralarda, onların bozuk fikirlerini çürüterek sapıklıklarını ortaya koydu. Böylece birçok kimsenin bun­lardan etkilenmesini önledi. Ehl-i Sünnet itikadına saldıranların mas­kelerini indirdi.

Mezhepsizlere karşı sağladığı başarıyı şöyle ifâde etmiştir. "Benim bu başarım Hakk'ı müdafaa etmiş olmamdandır."

Mustafa Sabri Efendi, "Mevkıfu'l-Akl ve'l-ilm ve'l-alem min Rabbi'l-alemin ve ibadihi'l-mürselin" adlı eserinde Abduh için şöyle demektedir:

"Abduh'un tuttuğu bozuk yolun hülasâsı şudur: Ehl-i Sünnet İtikâdı üzere tedrisât yapmasıyla tanınmış olan Ezher Üniversitesi'ni karıştırıp Ezherlilerin çoğunu adım adım dinsizlere yaklaştırmış, ama dinsizlerin bir adım bile dine yaklaşmasına sebeb olamamıştır... Ho­cası Cemâleddin Efgâni vâsıtasıyla Ezher'e masonluğu sokan O'dur. Nitekim bir takım yanlış işlerin revaç bulması hususunda Kasım Emin'i teşvik eden de odur..."

 

Mes'eletü Tercemet-il-Kur'an, Savm Risâlesi, el-Kavlü’l Fasl Mevkıfu'1-Akl ve'l-ilm ve'l-alem min Rabbi'l-alemin ve ibadihi'l- mürselin (3 cilt) Şeyhin başlıca eserleridir.

Musa Bigiyef (Carullah)ın, "Rahmet-i İlâhiye Bürhanları" kita­bına reddiye olarak yazdığı "Yeni İslâm Müctehidlerinin Kıymeti İlmi­yesi" ve "Dini Müceddidler..." öbür eserleridir.

Bu ve benzeri eserler ve yazdığı makalelerle Mısır'daki ve onları rehber alan Rusya'daki Musa Bigiyef (Carullah) gibi, aklı karışmışları şiddetle sarsmıştır. Çünkü merhum Şeyhülislâm, medreselerin yetiş­tirdiği son harikalardandı.

Osmanlı yıkılırken II. Abdulhamit yönetiminin de üstün gayretiyle adetâ önceki asırları geçmişti. 33 yıllık döneminde 1890-1905'e kadar, askeri alanda başarılar, Yunan Harbi gibi. 93 Harbi'nde de Gazi Osman Paşa gibi komutan, Gazi Ahmet Muhtar Paşa gibi fen adamları ortaya çıkmıştı.
Eğitimde, önemli okullar açılmıştı. Baytar Mektebi, Yüksek Öğretmen Okulu gibi. Fabrikalar kurulmuştu: Paşabahçe Cam Fabrikası ve Beykoz Ayakkabı Fabrikası gibi.
İlimde sonuçlar alınmıştı: Mustafa Sabri, Zâhid el-Kevseri, M. Zihni Efendi, Ahmet Cevdet Paşa, Manastırlı İsmail Hakkı gibi.
 
Şairler yetişti: Abdülhak Hamit Tarhan, Cenab Şahabeddin, Mehmed Akif, Süley­man Nazif gibi.
Yazarlar yetişti: Muallim Naci, Recaizade Mahmut Ekrem, Hüseyin Siret gibi.

Kurrâlar yetişti: Ali Üsküdarlı gibi.
Hattat­lar yetişti: Hattat Hamit Aytaç gibi. Tabii, Şeyhülislâm Mustafa Sabri baş köşede. O ilmi, fikri ve celadetiyle, hem kültür ortamında, hem idâre ve siyaset ortamında varlık göstermiştir.

 

Hasebi: Merhum Mustafa Sabri Efendi esâsen, dersinde veya sohbetinde bulunanların müşâhedeleri, hatıraları ve aldıklarına bakınca onun, hasebini, iman, ahlâk, düşünce ve ilmi yüceliğini kavra­mak mümkün. Tabii kendi dönemindekilerden kimse hayatta kal­madı. Ama Mısır'da tahsil gören (bizim ulaştığımız) zevâtın, anlattık­larını özetleyelim:

İlmi, hâfızası, diyanetine ve dirayetine dâir Şeyhülislâm iken, makama bir adam gelir ve "benim bazı sorularım var, cevap verin" der. Orada bulunan ulemâ Şeyhülislâm'a yönlendirirler. Adam, soru­larımı tek tek sorayım siz cevaplandırın, deyince Şeyhülislâm:

-"Efendi, sen ne kadar sorun varsa hepsini söyle" der. Adam otuz kadar soruyu sıralar.

Hocaefendi başlar ve sırayı da bozmadan bütün soruları cevap­landırır.

Bu ilmi kudret ve güçlü hafıza, oradaki ilmiye sınıfını heyecan­landırır ve hepsi kalkar hoca merhumun elini öpüp tebrik ederler.

 

Beyan-ul Hakk dergisinde yazdığı dönemlerde, o günün ünlü şâir ve yazarı Cenab Şahâbeddin'in İslâm'a ters düşen bir ifâdesini reddeden makale yazar. Dergi sorumluları Şeyhülislâm'ı uyarırlar:

-Hocam zamanının en güçlü edibiyle kalem tartışmasına (pole­miğe) giriyorsunuz, nasıl olur? Cevabı müthiştir:

-İşin farkındayım! Evet ben başpehlivanla güreşe çıkıyorum. Ye­nilirsem ayıp olmaz. Ama yenersem, başpehlivan olurum!

Ve yazısı çıkıyor. Cenab Şahâbeddin okuyunca çarpılıyor. Maka­ma geliyor, diyor ki:

-Hocam yazınızdaki mantığa hayran oldum. Yani yazının bütün­lüğü içindeki tutarlılık, insicam, başıyla sonu arasındaki uyum; fikrin akılla ve delillerle mükemmel kompozisyonuna hayran kaldım [3].

Siyasi nedenlerle Balkan şehirlerinde eyleştiği, gazete çıkardı­ğı, oradan da Mısır'a geçtiği bilinen haldir.

Yunanistan'da çıkardığı  Yarın  Gazetesi’nden rahatsız olan yeni rejim, Yunan Başbakanı (İstiklal Savaşı'nın mağlup komutam) Venizelos'tan, hocanın sınır dışı edilmesini istemiş. Bunu öğrenen Yunan Kilisesi mensupları bir kadirşinaslık ya da din âlimine değer verme jesti ortaya koymuşlar: Hocayı ziyâret edip, "Venizelos haydutu seni sınır dışı edemez! Çünkü sen İslâm Dünyası'nın Papası mevkiindesin!.." demişler. Ve tabii o dev şahsiyet, vesâyete de razı olamazdı. Onun için, Mısır Büyükelçiliği'nden iltica istemiş ve Mısır'a intikâl etmiştir.

Mısır'a gidişinde, T.C. rejiminin telkini ile hoşnutsuzluk göste­rilse de ilim dünyası ona sâhip çıkmıştır:

Bir Ezher âlimi şu beliğ tasvir ile Şeyhülislâm ve yardımcısı Zâhid el-Kevseri'nin Mısır'a gelişini ve getirdiğini özetlemiştir:

"Biz Mısır  ikliminde hayli bunalmıştık: Bu akılcılar ve refomtcu ki­şiler bizi şaşırtmıştı.  Bir gün Akdeniz'den iki beyaz gemi zuhur etti; geldiler ve bizleri kurtardılar...'

Bununla tabii, iki şahsiyetli âlimin, Mısır ikliminde yazdıkları, ilim ve fikir ağırlıklı eserleriyle, Efgani, Abduh ve Reşid Rıza'yla birlikte Ferit Vecdi, Ahmed Emin vb.'nin çanına ot tıkamış olduğunu bildi­rir!.. Meselâ "Makâlât-ı Kevseri"deki tesbitler adeta kerâmet gibi tecelli etmiştir. "Mezhepsizlik Dinsizliğe Götüren Köprüdür..." ve benzeri..

Şeyhülislâm Mısır'da iken, Sultan Vahdettin de Mısır'a geliyor.

Orada Sultan ve Hoca bir araya geliyor. Tabii Padişah Mısır'da hoş karşılanmamış. Bu haldeyken de Hicaz Şerifi (Osmanlı zamanından kalma bir unvan) davet ediyor.

iki devlet büyüğünü Şerif Hüseyin, Cidde İskelesi'ne halılar sere­rek karşılıyor. Mekke'de misafir ediyor. Sıcaktan bunalıyorlar. Tâife gidiyorlar. Orada huzurlu iken, Şeyhülislâm bir şeye muttali oluyor: Araplar aralarında konuşurken, "Hazır Sultan burada, Hilâfet unva­nını isteyelim. Çünkü azledilmiş gibi bir hal var. Hilâfet askıda kal­masın!"

Şeyhülislâm durumu Sultana anlatınca, Sultan Vahdeddin çare­sizlik içinde rıza gösterecekken, Şeyhülislâm uyarıyor:

"Sultanım bu tehlikeli, Şerif Hüseyin İngilizlerin adamı, Hilâfet İngiliz oyuncağı olur. Ve Padişah çâre anyon Hemen Mısır'a dönü­yorlar. Oradan da Avrupa'ya geçiyor".

Görüşleri:

Mustafa Sabri Efendi kendi döneminde yaygın olan pozitivist, materyalist ve ateist akımları nedeniyle daha çok kelâm ve usûlü'd- din konuları üzerinde durmuştur. Dikkat çeken görüşleri şöylece özet­lenebilir:

Allah'ın varlığını ispatlayan en önemli delil Kur'an'da da sık sık işaret edilen gaye ve nizam delilidir. Evren hakkındaki bilimsel buluşlar bu delili beslemiş ve daha güçlü hale getirmiştir. Bunun yanında evrenin yaratılmış olduğunu vurgulayan hudus ve imkân delilleri de rasyonel açıdan hâlâ geçerlidir. Immanuel Kant'ın iddiasının aksine Allah'ın varlığı rasyonel bilgilerle kanıtlanabilir...

Nübüvvet inancını ulûhiyyete ve uhrevi sorumluluğa iman et­menin bir gereği olarak gören Mustafa Sabri Efendi, Allah'a ve Ahirete inanan, Batılı ateist filozofların Peygamberliğe olan ihtiyacı görememelerini şaşırtıcı bulur. Onların nübüvveti felsefi bir me'sele saymalarının Hz. İsa'nın tannlaştınlması inancından kaynaklanmış olabileceğini düşünür. Ona göre bu bakış, Ferid Vecdi, Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Muhammed Mustafa el-Merâgi, Mahmud Şeltüt, Muhammed Hüseyin Heykel, Abbas Mahmud el-Akkâd gibi yeni akılcılık okulu mensuplarına ait olup, Peygamberin dâhiliğine vurgu yapan nübüvvet yorumu, nübüvveti İlâhi elçilikten çıkarıp insani dü­zeye indirir. Bunlardan bazılarının Peygamberlerin gösterdiği hissi mucizeleri inkâr etmeleri, Allah'ın irade ve kudretine olan imanı ze­deleyici bir nitelik taşır. Zira bu, evreni belli bir düzende yaratıp onun varlığını devam ettiren Allah'ın bu düzeni değiştiremeyeceği anlamı­na gelir. Ayrıca bu mucizelere Kur'an'da ve sahih hadislerde açıkça yer verilmiştir. Peygamberin getirdiği dünyevi ilkeler insanlar arası münasebetlerin ana kaynağını teşkil eder. Bunların bir kısmını huku­kun dışına itmek dinin ruhuyla bağdaşmaz...

Mustafa Sabri Efendi, batılılaşma hareketine karşı Islâmi inanç ve değerleri savunan İslâm düşünürleri arasında yer alır. Özellikle Immanuel Kant'ın rasyonel bilgiyi teolojik alanda dışlamasını eleş­tirmesi, evrim teorisinin gözlem ve deneye dayanmadığını vurgula­ması ve inanç konularının bilimsel bilgilerle temellendirilme yöntemi­nin yanlışlığını belirtmesi dikkat çekicidir.

Eserleri:

Yeni İslâm Müctehidlerinin Kıymet-i İlmiyesi: Musa Cârullah Bigiyef'in cehennem azabının ebedi olmadığını savunan "Rahmet-i İlâhiyye Burhanları" adlı eserine reddiyedir.

Dini Müceddidler Yahud 'Türkiye İçin Necat ve İtila Yolları"nda Bir Rehber: "Yeni Müslümanlar" adını alan Haşim Nahit ve arkadaş­larının İslâm'da reform yapılması gerektiğine dair görüşlerine karşı yazılmıştır.

Mes'eletü Tercemeti’l-Kur'an: Namazda Kur'an'ın Türkçe meâlinin okunması teşebbüslerini savunanlara karşı bir reddiye olan eseri.

"Mevkıfu'l-beşer tahte Sultâni'l-kader",
 "el-Kalüv'1-fasl bey- ne'llezine yü'minûne bi'l-gayb ve'llezine lâyü'minûn" Mevkıfü'l-akl
adlı Hacimli eserinin özeti mahiyetinde, "Mevkıfu'l-Akl ve'l-ilm ve'l- alem min Rabbi'l-alemin ve ibadihi'l-mürselin" Usûllü'd-dine dairdir. İslâm'a göre din-siyaset ilişkisi gibi mevzuları ihtivâ eder.
Eserin, mü­ellifin oğlu İbrahim Sabri tarafından yapılan Türkçe tercümesi henüz yayınlanmamıştır.

Mustafa Sabri Efendi'nin çeşitli dergi ve gazetelerde neşredilen çok sayıdaki makalesinden bir kısmı derlenerek kitap haline getiril­miştir.

İslam da İmâmet-i Kübrâ adlı eseri de Hilâfet ve siyaset konu­larında Yarın Gazetesi'nde çıkan bir dizi yazıdan oluşmaktadır.

[+] Ahmed Ergin Hocaefendi, Doğru Yorum gazetesi, Mayıs 2009, Sayı: 8.



[1]  Padişahın huzurunda ilmi bir konuyu etraflıca anlatan.

[2 ]     Dini ilimlerde bir derece.

[3] Bu medrese mantığı, medrese belagâtı, medrese metodolojisinin gücü demektir. Şimdiki bilgiçlere bakın, ne perişanlıktır. Türkiye Diyanet işleri Başkanhğı'nı temsilen bir Profesörün, bir köşe yazarına gönderdiği tekzipte en az (6) altı tane "dil, ifâde, terkip ve söyleyiş" hatasını tesbit ettik. Artık bilgi, düşünce ne halde olur, tahmin ediniz..

işin felaketine bakın ki; islâmcılık süksesiyle rejime tavır aldığı iddia edilen veya sanılan H. Karaman takımı, yine bu rejimin ihraç ettiği gerçek Islâm âlimlerine en çirkin tavrı alıyor ve onlann reddett

Mustafa Sabri Efendi, "Mevkıfu'l-Akl ve'l-ilm ve'l-alem min Rabbi'l-alemin ve ibadihi'l-mürselin" adlı eserinde Abduh için şöyle demektedir: "Abduh'un tuttuğu bozuk yolun hülasâsı şudur: Ehl-i Sünnet İtikâdı üzere tedrisât yapmasıyla tanınmış olan Ezher Üniversitesi'ni karıştırıp Ezherlilerin çoğunu adım adım dinsizlere yaklaştırmış, ama dinsizlerin bir adım bile dine yaklaşmasına sebeb olamamıştır... Ho­cası Cemâleddin Efgâni vâsıtasıyla Ezher'e masonluğu sokan O'dur. Nitekim bir takım yanlış işlerin revaç bulması hususunda Kasım Emin'i teşvik eden de odur..."
Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi :
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort