Hit (4570) M-2077

Hazif Sanatı : (Bazı Harfleri Kullanmadan Gerçekleştirilen Söz Sanatı)

Yazar Adı : İlim Dalı : Arap Dili ve Edebiyatı
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü : Müstakil
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2012-03-30 Güncelleyen : /0000-00-00

Hazif Sanatı : (Bazı Harfleri Kullanmadan Gerçekleştirilen Söz Sanatı)

Sözlükte "atmak, düşürmek, çıkarmak bir şeyin bir tarafını kesip atmak" anlamlarına gelen hazif (hazf) kelimesi, bedî’ ilminde belli harfleri kullanmadan söz söyleme sanatını ifade eder.

Hazif, atılan harflerin noktalı veya noktasız olmasına bitişik veya ayrı yazılmasına göre çeşitli kısımlara ayrılır. Meselâ bir cümlede yer alan kelimeler ya tamamen bitişik veya tamamen ayrı yazılan harflerden oluşur; bazen bu kelimelerin hepsi noktalı veya noktasız olur. Ayrıca cümleyi teşkil eden kelimelerin biri bitişik, diğeri ayrı yazılan harflerden; biri noktalı, diğeri noktasızlardan meydana gelir.

Bu anlayış şiirde bir mısrada noktalı, ötekinde noktasız harflerin yer alması şeklinde görüldüğü gibi, bazan da cümlenin veya beytin ta­mamı sadece üstten veya alttan noktalı olan harflerden oluşur. Bu arada bazı harflere hiç yer verilmeyebilir.

Başta Harîrî'nin el-Makâmât'ı olmak üzere. Hz. Peygamberi öven "bedîiyyât" adı verilen kasidelerin şerhleriyle bazı be­lagat kitaplarının bedî’ bölümlerinde ve bedî’ ilmine dair yazılan müstakil eserler­de hazif sanatı ve türleriyle ilgili bilgi ve örnekler bulunmaktadır.

İbn Ma'sûm. Envârü'r-rebî' bi-envâ’i'l-bedî' adlı ese­rinde (IV, 176) hazfi bir sanat olarak ilk ortaya koyan kişinin Mi'yârü'n-nüzzâr müellifi İzzeddin ez-Zencânî (ö. 655/1257 |?|) olduğunu söylüyorsa da Zencânî'den yaklaşık bir asır önce Reşîdüddin Vatvât (ö. 573/1177) Hadâ'iku's-sihr' inde (s. 63 67) ve daha sonra Fahreddin er-Râzî (ö.606/1209) Nihâyetü'l-îcâz'ında (s. 113-116, 122) hazfin tanımını yapmış ve birçok türünü örnekleriyle açıklamıştır.

Râzî hazfı lafza güzellik veren, harflerin yazılış güzelliğiyle (hat) ilgili sanatlardan sayar.

Sa'deddin et-Teftâzânî'ye göre laf­zı sanatlarda güzelliğin aslı, mânanın laf­za değil lafzın mânaya tekellüfsüz ve ta­bii bir şekilde tâbi olmasıdır. Bu sebeple Teftâzânî, tekellüf ve sunîlikten uzak ol­mayan lâfzî sanatı sanat olarak kabul et­mediği gibi lafzın yazısını süslemeye yö­nelik hazif ve onun çeşitleri sayılabilecek muvassal, mukatta', raktâ' ve hayfâ gibi türleri de edebî sanat olarak görmez (el-Mutavvel 'ale't-Telhîş, s. 460-461).

Hazif sanatının en eski örnekleri Hz. Ali'ye kadar uzanmaktadır. Onun bulun­duğu bir mecliste elif harfinin Arapça'da çok kullanıldığından söz edilmiş, bunun üzerine Hz. Ali, içinde elif harfi geçme­yen irticâlî bir konuşma yapmıştır. Hz. Ali'nin bu konuşması "hutbe-i mûnika" adıyla meşhurdur (Müeyyed el-Alevî, III, 175; Safiyyüddin el-Hillî, s. 276).

Mu'tezile'nin fesahatiyle ünlü kurucusu Vâsıl' b. Atâ'nın. Irak Valisi Abdullah b. Ömer b. Abdülazîz'in huzurunda ve birçok ünlü hatibin katıldığı bir mecliste irticalen oku­duğu “râ”sız hutbesi de hazif sanatı ko­nusunda meşhur örneklerdendir (bu hut­be için bk. Şîrâzî. I. 174-177).

Râ harfini telaffuz edemeyen Vâsıl'ın bütün konuş­ma ve hitabelerinde bu harfi ustalıkla atabilmesi (Câhiz, 1, 14; Ebü'l-Ferecel-İsfahânî, III, 146; Fahreddin er-Râzî. s. 122) Arap edebiyatında darbımesel haline gel­miştir. Bu hutbesi sebebiyle Vâsıl b. Atâ'ya övgüler yağdıran Beşşâr b. Bürd'ün şi­irlerinde de işaret edildiği gibi (Câhiz. 1, 21-22. 206-208; İbn Hallikân, III, 219) haz­fin sanat olmasının temel şartı külfetsiz bir şekilde yapılabilmesidir.

Hazif edibin ifadeye hâkimiyetini, söz dağarcığının zenginliğini, önceden belirlenmiş sınırla­malar içinde bile rahatlıkla meramını dile getirmedeki gücünü göstermesi bakı­mından bediî bir sanat sayılmıştır.

Vezir ve edip Sâhib b. Abbâd'ın, elif harfi kullanmadan söylediği Ehl-i beyt'in methine dair yetmiş beyitlik kasidesiyle Ebü'l-Hasan Ali b. Hüseyin el-Hemedânî’nin "vav"sız kasidesi hazfin en güzel örneklerindendir.

Harîrî'nin el-Makâmat"ında hazfin çok çeşitli misalleri bu­lmaktadır.

Hazfin başlıca türleri şunlardır:

1. Noktalı veya noktasız harflerin kullanılmasına göre hazif çeşitleri. Sadece noktasız harflerin yer aldığı ifadelere "mühmele" (âtıle) adı verilmiştir. Safiyyüddin el-Hillî’nin Bed’iyye'sinde hazif sanatına örnek olarak gösterdiği beyit mühmeldir (Şerhu’l-Kâfiyeti'l-bed’iyye, s. 276).

İbn Hicce el-Hamevî ile Âişe el-Bâûniyye'nin bedîiyyelerindeki örnek beyitler ise sadece üstten noktalı harflerden oluşmaktadır (Hizânetü'l-edeb, s.439).

Harîrî'nin el-Makâmât'ında geçen
ve beytiyle başlayan manzumesi kasîde-i mühmeleye bir örnektir. Yine Harîrî'nin
eserinde (28. Makâme) yer alan iki hutbe hutbe-i mühmelenin meşhur örneklerindendir.

Safiyyüddin el-Hillî’nin, Mısır'dan ayrılmak için Memlûk Sultanı Muhammed b. Kalavun'dan izin istemek üzere yazdığı er-Risâletü'l-mühmele'sı ve kâtip Muhammed İbnü'l-Bârizî'nin er-Risâletü'l-'âtıle'si ile İbn Hicce'nin buna yazmış olduğu et-Takrîzü'l-‘atıl’ı (a.g.e., s.440) hazfın nesirden örnekleri arasında yer alır.

Sadece noktalı harflerin kullanıldığı ifadelere "menküta" (mu'ceme) adı verilmiştir.

Harîrî'nin beytiyle başlayan kasi­desi bunun meşhur örneklerindendir (el-Makâmât, s. 370). Kelimelerinin bir harfi noktalı, diğeri noktasız olarak tertip edil­miş nazım ve nesir örnekleri de bir nevi hazif sayılır. Buna "raktâ-" veya "erkat" adı verilir (Reşîdüddin Vatvât, s. 166; Fah­reddin er-Râzî, s. 115; Abdülganî en-Nablusî, s. 255; Abdünnâfi İffet Efendi, II, 216).

Harîrî'nin el-Makamât'ında ifadeleriyle baş­layan metinleri bu şekilde düzenlenmiş­tir. Kelimelerinden biri tamamen noktalı, diğeri de noktasız harflerden oluşan ne­sir ve nazım örneklerine "hayfâ" (ahyef) denilir. Şiirin bir mısrasının noktalı, diğe­rinin noktasız harflerden oluşması da bir hazif türüdür.

2. Bazı harflerin kullanılmadığı hazif örnekleri.

Abdülganî en-Nablusi’nin Nefehâtü’l-ezhâr'ında (s. 256) (Arapça Kelime Grubu) şeklinde başlayan manzumede elif, şe ve tâ harfleri kullanılmamıştır.

Şeyh İzzeddin Ali el-Mevsılî, Bedî'iyye'sin-deki (Arapça Metin) beytinde Fatiha sûresini oluş­turan yirmi bir harfi kullanmış; şe, cîm, hâ, zây, şîn, fâ, zâ harflerine yer verme­miştir. Mevsılî, buna hazfin eş anlamlısı olarak "iskât" adını vermektedir (Abdül­ganî en-Nablusî, s. 256-257).

3. Harflerin ayrı ya da bitişik yazılma özelliğiyle ilgili hazif türleri.

Bitişik yazı­lan harflerden oluşana "muvassal" (mevsûl) (meselâ (Arapça Kelime Grubu)), ayrı yazılan harflerle oluşturulan sözlere de "mukat­ta" (maktû') (meselâ (Arapça Kelime Grubu)) denil­miştir.

Bunların dışında Sîbeveyhi ile İbn Reşîk el-Kayrevânî'nin söz konusu ettiği ve daha ziyade eski şiirlerde geçen bir hazif türü daha vardır. Bu da siyak, hal ve ma­kam gibi bir karinenin delâletiyle anlaşı­labilecek bir kelimeye sadece bir harfiy­le işaret etmektir.

Nuaym (Lukaym) b. Evs'in (Arapça Kelime Grubu) beytinde görüldüğü gibi (Arapça Kelime Grubu)’e ; (Arapça Kelime Grubu) ise (Arapça Kelime Grubu)'ye işaret olup sözün önü bunlara de­lâlet etmektedir. Sondaki elifler ise kafi­ye dolgusu (işba') zarureti için getirilmiş­tir.

Vezin ve kafiye zarureti, lafızda hafiflik sağlama gibi sebeplerle kelimenin bir kıs­mının atılması şeklinde oluşan hazfe da­ha ziyade eski Arap şiirinde rastlanır (bk. İKTİTÂ'). Kelimelerden harf atılması bi­çimindeki bu hazif nevilerinden ayrı ola­rak meânî ve nahiv ilimlerinde, karinenin delaletiyle bilinip anlaşılabilecek kelime ve ifadelerin cümleden kaldırılması şek­linde görülen hazif nevileri de vardır (bk. ÎCÂZ; İHTİBÂK; İHTİZÂL). Kur'ân-ı Kerîm'de bu ilimleri ilgilendiren birçok hazif ör­neğine rastlanmaktadır.

Sözde hafiflik sağlama, îcâz ve ihtisar başta olmak üzere azamet ifadesi, zaman yetersizliği, fâsılaya riayet gibi se­beplerle yapılan hazfin gerçekleşebilme­si için akıl, nakil, şer', âdet ve örf, hal, siyak-sibak, lügat ve lafız delâleti gibi haz­fı belirleyen bir delilin ve ipucunun bulun­ması şarttır.

Birbiriyle ilgili iki şeyden bi­rinin diğerinin delâleti sebebiyle hazfedilmesi Kur'ân-ı Kerîm'de çok görülen ha­zif türüdür. Genellikle aralarında atıf ir­tibatı bulunan unsurlarda gerçekleşen ve "iktifa" adı verilen bu hazif türü bazı hik­met ve nüktelere dayanır.

Meselâ, "Her türlü hayır senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin" (Âl-i İmrân 3/26) mea­lindeki âyette hayrın anılıp şerrin hazfedilmesi Allah'a şer nisbetinin edebe aykı­rı olmasındandır.

"Allah... sizi sıcaktan ko­ruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruya­cak zırhlar yarattı" (en-Nahl 16/81) âye­tinde sıcağın anılıp soğuğun hazfedilmesinin sebebi, Kur'an'ın nazil olduğu yer­de onun ilk muhatapları olan çöl halkının elbiseyi ekseriyetle sıcaktan korunmak için giymesidir.

"Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı onların ni­zamı bozulurdu" (el-Enbiyâ 21/22) mea­lindeki âyette, "Göklerin ve yerin nizamı bozuk olmadığına göre bir tek ilâh vardır" şeklindeki kıyasın tamamlayıcı unsurları, anılan kısmının delâleti sebebiyle hazfe­dilerek îcâz sağlanmıştır.

Yine bir âyette altın ve gümüşten sadece gümüşe zamir gönderilmesi (et-Tevbe 9/34) ticarette da­ha ziyade onun tedavül etmesindendir.

Başta Yûsuf k

Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi :
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort