Hit (4326) M-2011

Toplum Tasarımında Bir Alevilik Belgesi Medine Vesikası

Yazar Adı : İlim Dalı : Mezhepler Tarihi
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü :
Ekleyen : Nurgül Çepni/2010-04-04 Güncelleyen : /0000-00-00

Toplum Tasarımında Bir Alevilik Belgesi "Medine Vesikası"(*)

Alevilik; Kur’an-ı Kerim’in yorumlanması ve yaşama geçirilmesi açısından, diğer İslami görüş ve uygulamalar olan; Sünni ve Şii anlayışlarla temelde karşıttır. Alevi öğretisi Kur’an’ı baz alarak inancının ve hayat tarzının odağına insanı yerleştirir. Bütün insanlar diline, ırkına, rengine, cinsine bakılmaksızın eşit ve kardeştir. Alevilik’de sevgi, paylaşım, mutluluk, özgürlük, adalet herkesin doğal bir hakkıdır. Alevilik’de insanın insanı sömürmesi yoktur. İnsanların doğuştan sahip oldukları hakları ve özgürllükleri vardır ki; bu husus Kur’an’da emredildiği için Alevilik’de uygulanmaktadır. Kadın ve erkek için eşit olarak emredilen “Allah’ın Buyruğu” evrensel hukuk normlarınıda oluşturur ki, tüm bu olgular Alevilerin toplumsal ilişkilerinde hayatiyet kazanmıştır.

Hz.Muhammed; sınıf, dil, din, ırk, cinsiyet, kültür, gelenek-görenek, sosyo-ekonomik durum, düşünsel ve felsefi inanç da ayırım gözetmeksizin, tam bir eşitlik içerisinde ve gönüllük temelinde, Medine’de toplum mühendisliği tasarımı ve mutabakatı olan bir “Toplum Sözleşmesi” bağıtlar. Bu sözleşmeyle getirilen bugünkü Alevilik Kurumlarına Kur’an bağlamında kısaca değinerek ilişkilendireceğiz ve tanımlayacağız.

1. MEDİNE VESİKASI

Mekke’li Müslümanlar Nisan ayından itibaren 16 Temmuz 622 gününe dek Medine’ye Hicret ederler. Hz.Muhammed; hicretin daha ilk aylarında, Enes İbn-i alik’in evinde Mekkeli Muhacir ile Medineli Ensar’ın aile reislerini ya da vekillerini toplayarak bir “şura” oluşturur. Bu şura 23 maddelik ortak hareket etme ve Müslümanları nasıl yöneteceklerine ilişkin bir sözleşme hazırlarlar.

Daha sonra bu sözleşme; Medineli Yahudileri, Hırıstıyanları, Müşrik Arapları, çeşitli Kabilleri ve tüccarlar kapsayacak şekilde ve gönüllü olarak iştiraklarıyla genişletilerek Mutabakat sağlanır ve 52 maddeye çıkarıkarak “sosyal bloklar” arasında akdedilir.

“Medine Vesikası” denilen bu toplum sözleşmesi; “Medine Site Devleti”nin yapısal erkinin yazılı belgesini gösterdiği kadar, “ilk İslam Anayasası” olmasından dolayı da önem arz etmektedir.

Medine Vesikası’nı İslam alemine Prof.Dr. Muhammed Hamidullah tanıtırken, (1)

Tükiye gündemine Ali Bulaç getirerek tartışılmasını sağlamıştır.(2)

Dünyada ve Türkiye’de Sol ve İslami çevrelerce bu belge “toplum tasarımı” açısından çok tartışılmasına rağmen; benim dışımda Alevi yazarlarınca gündeme getirilip tartışılmamıştır.(3) Halbuki, Medine Vesikası “İslami Nizam” içinde Aleviliğin temel belgesini ve bakış perspektifini oluşturmaktadır. Ne hikmetse çok sayıda kitap yayınlayan ve medyatik Alevi yazarlar; Ali Bulaç’ın aktülel gündemleştirdiği bu tarihsel belgeyi görmemezlikten geldiler. Çünkü bu tip yazarlar “sistemin” öngördüğü ve proğramladığı gündemin dışına çıkmaya cesaret edememektedirler. Ya da ideolojik nedenlerle kaygı duyduklarından bu konuya girmememeyi tercih etmişlerdir.

Medine Vesikası’yla çok kültürlü,çok kimlikli,çok inançlı bir toplum öngörülmekle birlikte, aynı zamanda sekuler, özgürlükçü, eşitlikçi ve paylaşımcı bir toplumsal yapının da temelleri atılmıştır.

Medine Vesikası’nın 2.maddesi gereği olarak “İslami toplum” için “ahdi kardeşlik,, organizasyonu şart koşulmuştur. Bu ilke ve Medine Site Devleti sosyal yapısı daha sonra İmam Cafer-i Sadık tarafından “Buyruk”da “Rıza Kenti” şeklinde tasarı haline dönüştürülmüştür.(4)

Hz.Muhammed tarafından uygulanan “Kamil Toplum” projesi ve “kentsel yaşama biçimi” ile bu tasarımın temel taşı “musahiblik kurumu”; üç halifeler (Bekir-Ömer-Osman) ve Emeviler döneminde kaldırılmıştır. Halbuki bu uygulamalar Kur’an’i bir emir olup, Hz.Muhammed’de gerçekleştirmiştir. Hz.Ali yanlılar bu projeyi sonuna dek savunarak bugüne dek “ütopya” olarak gerirmişlerdir. Aleviler tarihsel süreç içinde bu projeyi zaman zaman hayata geçirmişlerdir.

Hz.Muhammed’in hicretine izafeten adını “Dâr-ul Hicra” koyan Karmatiler ve Nizari İsmailileri; 9 ve 13.yüzyılda bugünkü Suriye,İrak,Azerbaycan,İran ve Orta-Asya (Horasan) bölgesinde ki yerleşim yerleri ve kalelerinde “Rıza Şehri” toplum modelini uygulamışlardır.Bunun en somut örneği “Alamut Kalesi”dir.(5)

2. MUSAHİBLİK KURUMU

Hz.Muhammed’in ihdas ettiği Musahiblik Kurumu, Allah tarafından emredilmiştir. Hicretin ilk aylarında kardeşlik akdi ve ikrârı; 45’i Muhacir ve 45’i de Ensar’an olmak üzere 90 aile arasında topluca törenle yapılmıştır.Bu tören esnasında Hz. Muhammed’de Hz. Ali ile musahib olmuşlardır. Aynı zamanda Hz.Ali’yi Peyganber kendisinin vekili olduğunu ilân etmiştir.

Daha sonra Hz.Muhammed; sahâbilerine ikişerli aileler halinde kardeşlik ikârı verdirerek, “musahib kavline” almiş ve biat ettirerek akidleştirmiştir. Bu konuda, “Sahih-ı Buhari”de; ‘Muâhât:Kardeşleşme Akdi’ne dair bilgiler yer almaktadır.(6)

Musahiblik: Kur’an-ı Kerim’in Enfal Suresi 72,73; Tevbe Süresi 100,117; Haşr Suresi 9.nuncu Ayetlerine dayanmaktadır. Emevi İslam’ın reddettiği bu ayetler, Aleviler Allah’ın buyruğu olarak buğüne dek uygulayarak, “olmazsa olmaz” kuralı haline getirerek içselleştirmişlerdir.

Musahiblik: “Hakk-Muhammed-Ali Yolu”na giren iki bireyin/iki ailenin bir bütünlük sağlayarak; “canı cana,malı mala katıp”, eşitlikçi-ortakcı-paylaşımcı bir toplum yaratmanın ilk adımıdır.

Alevilik’de musahiblik ikrârı; Sebe Suresi 45. ve 46. Ayetleri göre “Mürşid-Pir-Rehber” nezaretinde “ikrâr vermek” suretiyle; Fetih Suresi 10. ve 18. Ayetler gere-ğince, “cemaat”ten “rızalık” almak şartıyla, “görülüp-sorularak”, Ayn-i Cem ile edâ ve icra edilir.(7)

Musahib kardeşler arasında “yârin yanağı hariç” her şey ortaktır. Nisa Suresi 33. Ayet’de “...Yeminlerinizin “akid ile) bağladığı kimselere de kendi paylarını verin...” buyurmaktadır ki; musahib kardeşlerin biri diğerinin mirascısı ve hak sahibi olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, Enfal Suresi 75. Ayeti de bu konuda kesin emir vardır.(8)

3. DÂR KURUMU

Aleviler hukuk kurallarını; Kur’an ve On İki İmam Öğretisi ile Türk tüzesi-örfü-töresini baz alarak Dâr kurumsallığı çerçevesinde ve tapınma ritüelliği içerisinde çözümlenmiştir. Alevi Fıkıhı (huhuku); İbadetler,Dünyevi konular ile Berzah ve Ahiret alemiyle ilişkin olmak üzere üç bölümde toplanmıştır.

Dâr Kurumu’nun temel dayanak noktası, Medine Vesikası’dır. Hz.Muhammed’in Medine’de uyguladığı “hukuk ve adalet sistemi”ne göre, kendisi İslam toplumunun yargılama mercinin “hakimi” konumundadır. Diğer sosyal blokların ise, “hakemi” durumundadır.Çünkü çok hukuklu bir sistemle idare edilen Medine’de, mahkemeler farklı inançtaki cemaatleri onların hukuku normlarına göre yargılamaktaydılar. Devlet Başkanı da olan Hz.Muhammed bütün toplum katmanlarına karşı eşit mesafedeydi.

Uygulama açısından Alevilik’teki Dâr’da da aynı sistem geçerli olup, bir nevi toplumsallaşmış halk mahkemesi niteliğindedir. “Ahmed-i Muhtar Makamı ya da Tah-ı Muhammediyye”de post’da oturan bir Alevi Mürşid Dedesi kendi talipleine karşı hakim (Yargıc) konumunda, diğer Müslüman veya gayr-i müslim topluluk,birey ve cemaatlere karşı “adil tarafsız hakem” konumuda olup, canların (bacılar ve sofular) jüriliğinde hukuksal görevlerini yapar.

Alevi toplumunun hukuksal sorunları; şikayet, sorgulama, yargılama,aklama veya cezalandırma 8 tipte icra edilen Dâr kurumu içerisinde çözümlemmiştir. Buyruk’taki ilkeler çerçevesinde ve 12 Burç Ceza cetveline göre infaz işlemi yapılır. Alevilik’de ölüm cezası yoktur. Ölüm cezası yerine, bu fiili işleyenin malları ve mülkleri elinden alınarak mağdura verilir, yapanda ömür boyu sürgüne gönderilir.

4.CEMEVİ VE AYN-İ CEMLER

Hz.Muhammed; Mekke’de “Vahy”leri tebliğe başladıktan birkaç yıl sonra gizli bir örgütsel yapı oluşturur. İslâmi cemaati yönetmek ve ibadetleri eda etmek için bir evi karargah olarak kullanırlar.

“Dâr-ün Nedve” denen bu “cemaatevi” gizli bir cemevi’dir. Enfal Suresi 30.Ayette bu husus belirtilmektedir.(9)

Araf Suresi 31. Ayet’te cemevi tanımlandığı gibi, yapılacak işlerde anlatılmaktadır. (10) Hac Suresi 34. Ayet’de belirtilen hususlar ve “mensek” terimi cemevi ile yıllık “görgü cemi” tanımlayarak, farz olduğunu belirtmektedir.(11)

Mekke’de “Dar-ün-Nedve” de oluşturulan ve İslami toplumu yöneten “şura”ya, Hz.Muhammed’in “danışma organı”na “Kırklar Meclisi” denmektedir. Bu meclisin eda ettiği ibadet tarzına da “kırklar cemi” denir.

Gizli bir örğüt gibi faaliyet gösteren “kırklar meclisi”, 615-618 yıllarında yetkin-leşir ve geniş bir örğütlenme ağı kurar. Medine’ye 12 İslam ailesi göndererek koloni oluşturur ve tebliğle görevlendirilir. Hz. Muhammed artık Mekke’de barınamayacağını anlayınca üç yıl boyunca Medineli’lerle gizlice görüşmeler yapar. Ve bu görüş-meler sonucunda “3 Akabe Biatı” gerçekleştirir. Kırklar Meclisi’nin organize ettiği bu biatlar sonucunda da Hz.Muhammed, Medine’ye 622’de göç eder.

Hz.Muhammed; Medine’ye varışına mütakip bizzat kendisinin “mimar ve mü-hendis” lik tasarımını yaptığı ve yapımında da bir işçi gibi çalışarak “külliye” inşa eder. Bu mekam, Hâce Bektaş Veli ve Şahkulu Dergahlarınının özelliklerine sahip ve işlevsel tarzda idi. Külliye o günkü yapı malzemeleri olan,tuğla, kerpiç ve ahşap kulan-ılmak suretiyle ana bina ve müştemilatı inşa edilir. Hz.Muhammed’in kendi evininde

bulunduğu bu külliye; ibadethane, aşevi, konukevi, at ve develerin kaldığı ahırlar, tüccarların mallarının pazarladığı avlu, okul gibi çok amaçlı bölümlerin olduğu büyükçe bir yapıdır. Hz.Muhammed’in kurduğu okula da “Suffa Okulu” denmektedir ki, ilk İslam Üniversitesidir.(12) Kadın ve erkeklerin öğretim ve eğitim gördüğü bu okulda başta Hz.Muhammed olmak üzere, Kırklar Meclisi’nin üyeleri her konuda dersler vermekteydiler. Daha sonralar “Mescid-i Nebevi” denecek olan bu külliye ilk kurulmuş olan resmi cemevi’den başka bir şey değildir. Cemevleri; Karmati ve İsmaililerin “Dâr-ül-Hicra”larının “mikro” örnekleridir.

5. Hz. MUHAMMED ile Hz. ALİ’nin CEM’deki KONUMU ve DEDELİK KURUMU’nun OLUŞUMU

Hz.Muhammed; gelen “vahy”leri tebliğle görevli bir Nebi/Resûl olmasının yanın da Kırklar Meclisi tarafından seçilmiş bir “Mürşid”dir. Yine bu meclisce de Hz.Ali, “Rehber” ve Resûlullah’ın vekili olarak seçilir. Bu nedenledir ki,Hz. Muham-med: “Ben ilmin şehriyim Ali de onun kapısıdır. İlim isteyen kimse onun kapısıdan gelsin” mealindeki hadisi ile “Ali Kur’an-ı Natık”tır buyruğu, Alevi Cemlerinde bu iki ulu kişinin yerini ve önemini belirtmeye yetmektedir. Kırklar Meclisi’nde mürşid ve rehber seçimi bugünkü anlamda “Dedelik Kurumu”nun oluşmasına temel dyanak sağlamıştır. Bu kurumsallığa “Pirlik Makamı”nıda Hâce Bektaş-i Veli eklemlemiştir.

Alevi inancına göre; Hz.Muhammed okur-yazar olup, büyük dahi bir feylesoftur. Peyganberin torunlarından, 5.İmam Muhammed Bakır (676-735); “Peyganber kesinlikle okuma yazma bilmez bir cahil değildi. Aksine 70 dile yazılı ve sözlü olarak hakimdi ve her kim ki, O’nu bir cahil olarak tanımlarsa o kâfirdir.”Demektedir.(13)

Hz.Muhammed, okul açıp pozitif bilimleri okutan ve aynı zamanda öğretmenlik yapan bir peyganberdir. Bazı Sünnilerin belirtiği gibi “ümmi” değildir. Suffa Okulu ile ilğili Bakara Suresi 273.Ayet bunun en büyük delilidir.

6. KIRKLAR

Hz.Muhammed döneminde ki Kırklar Meclisi devrin alimlerinden olmuştur. Çeşitli ırklara mensup meclis üyeleri gönüllülük temelinde birebir eşit İnsan-i kamil kişileridir. Bu seçkinler topluluğu 17’si kadın ve 23’ü erkek olmak üzere 40 insan aynı zamanda, Hz.Muhammed’e gelen “Vahy”leri ilk duyan ve yorumlayıp uygulayanlardır. Süreç içerisinde ölümler nedeniyle Kırklar Meclisine sayıyı tamamlamak için “Asabı Suffa”dan yeni elit insanlar alınmıştır. “On Yedi Kemerbest”lerde bu meclisin üyelerindendir. Hz.Ali döneminde de Kırklar Meclisi devam etmiştir. Kadın ve erkek olmak üzere 50 cıvarında insan bu mecliste görev almışlardır.Kırklar Meclisinin bazı üyeleri şunlardır:

Hz.Hatice, Hz.Ali, Hz.Fatıma, Hz.Hamza, Selman-ı Farisi, Kürt Gavan, Türk Süreyc, Ümmü Selame, Ebû Hureyre, Rahib Hanzele, Revaha, Maz’un, Ali Kanber, Cafer-i Tayyar, Ebu Zerr-i Gaffari, Cabir-i Ensari, Malik-i Eşter, Abdullah İbn-i Abbas, Abdullah İbn Sebe, Ebu Derda, Cömert-i Kassâb, Muhammed bin Ebubekir, Ammar İbn-i Yaser, Süheyl-i Rumi, Mikdât , Bilal-i Habeş.....

Kırklar Meclisi üyelerinin kemer bağlayıp el verdiği müştehid sufiler; İslam coğrafyasında mürşid olarak; Hankah,Tekke ve Zaviyelerinde gerçekleştirdikleri eğitim ve öğretimle toplumu irşat etmişler ve yönlendirmişlerdir.

7. MİRAC VE KIRKLAR CEMİ

Hz.Muhammed’in Allah ile konuşma olayına İsra veya Mirac denmektedir.

615 - 625 yılları arasında birkaç kez gerçekleşen bu olayların “ruhâni” ve “bedeni” olduğu konusunda İslam alimleri fikir birliğinde değillerdir.

Prof.Dr.Hamidullah (14) ve Prof.Dr.Öztürk (15): Hz.Muhammed’in uyku ile uyanıklık arasında iken birkaç kez İsra (gece yolculuğu) olayı gerçekleştiğini, Miraç olayının ise bir kez vuku bulduğunu belirtmektedirler.

Hz.Muhammed; Mirac dönüşü “Kırklar Meclisi”ne uğrar, Cem eda eyler, semah döner, engür içer.(16) Allah ile konuşmalarını anlatır. Meclisin üyesi ve büyük tasavvufcu Abu-Zerr-Gaffari; Hz.Muhammed’e Allah’ı gördün mü ? Diye sorar.

Resûlullah’da, Allah’ı “nur” olarak betimler.(17)

Alevilik’de Cem ve Semah ibadeti, İsra ve Mirac olayı ile birlikte yaşama geçmiştir. Semah’ın Piri,Ebu-Zerr-Gaffari’dir. Semah ve Cem’e müzik ise, Hz.Muham-med döneminde “tef” ile girmesine karşın, esas ritüel olarak şekillenmesi; Türklerin İslamiyeti kabülleriyle olmuş ve çöğür, kopuz, gibi bağlama türleri girmiştir. Türklerin Anadolu’ya gelişleriyle de ; keman, ney, kudüm gibi estürumanlar da cemlerde kullanılır.

Gerçek anlamda ibadet Cemi ve Semah’ına ikrâr vermiş, nasip almış ve olgunluk mertebesine erişmiş insanlar (bacı ve sofular) ancak girebilirler. Bu gün Cemevlerinde zahiren yapılan cemler, “eğitim ve öğretim cemleri”dir.

Gönül gözüyle “Tanrı”yı seyreyleyen”, insan-ı kamiller gerçek cem eylerler, coşkulu vecd ile semah dönerler.

Birisi, Hz.Ali’ye Allah’ı gördüm mü ? Diye sorar. Hz.Ali’de: “Ben başımda ki göz ile görmedim, kalp gözüyle gördüm ve şahadet ettim.” Diye cevap verir.(18)

Hz.Ali’nin bu net ve yalın cevabı, Alevi tasavvufunun özünü oluşturur. İnsanın yüreğiyle cangözüyle Allah’ı görmesi, aşkı ile yeksan olması, ilahi sevgilisiyle hemhal olması, Alevi öğretisinin temel kuramıdır.

“İnsan Allah’ın bir tür yürüyen görünümüdür. Bunun içindir ki, Allah evrene sığmadığı halde insanın kalbine sığmış, insana şahdamarından daha yakın olmuştur.”(19) Bu anlayıştandır ki, Aleviler ibadetlerini hallka şeklinde “cemal cemale” yaparlar. Kâbe’leri insandır. Cem tapınma tarzının temel espirisi de budur.Bu espirinin temel kaynağı da “Allah-İnsan-Kainat” bütünlüğü ve birliğidir.

8. KUR’AN-I KERİM’İN DÜZENLENMESİNE İLİŞKİN TARTIŞMALAR

Türkiye coğrafyasının değişik yörelerinden görüştüğüm 186 farklı ocağa mensup çok sayıda ki dede; Kur’an-ı Kerim’in 114 Sure ve 6666 Ayet’ten mürekkep olduğunu belirtmişlerdir. Bu gün elde mevcut Halife Osman’ın tertiplettiği Kur’an’ın ise, 6234 Ayetden oluştuğunu ve 432 Ayetin eksik olduğunu vurgulamışlardır.

Kur’an’daki eksik ayetlerin; Ehl-i Beyt,Cem,Musahiblik,Kadın hakları gibi konuları içerdiği için Halife Osman ve katiplik yapan Mervan tarafından yakılmıştır.

Kur’an ayetleri toplanırken Hz.Ali’ye danışılmamış onda bulunan “Fatıma Mushafı” dikkate alınmamıştır. Peygamber’in eşlerinden Hafsa’daki mushafta incelenmemiştir. Daha sonra Osman’ın topladığı Kur’an’ın dışındaki mushaflar zorla toplanarak yakılmıştır. Emeviler ve Abbasiler döneminde de yüzbinlerce uydurma “Hadis” yazdırılmıştır.

Tarihsel kaynaklar, Kur’an toplanırken izlenen metodu eleştirmektedirler.

Aleviler; Kur’an’ın 33 Cüz olduğunu kabul ederek, 3 Cüz’ün yakıldığını iddia etmektedirler. Tüm bu kuşku ve tanıtsızlığa karşın, Kur’an da Ehl-i Beyit’e ilişkin ve Alevi ibadet, inanç ve ritüeller konularında çok sayıda Ayet vardır.

9. ALEVİLİK’DE İSLAM’IN ŞARTI

Alevi olmanın şartı: Allah’a kul, Hz.Muhammed’e ümmet, Hz.Ali’ye talip ve Hz.Hüseyin’inin yolundan gitmektir.

Alevilik’de İslam’ın şartı 40’dır. İmanın şartlarıda bu kırk şartın içinde mütala edilir. İmam Cafer ve Şeyh Safi Buyruklarında “12 ilke”, “3 sünnet 7 farz”, gibi şart var ise de bu kırk şartın kapsamına girmektedir.

Aleviler, Allah’a sevgiyle yaklaşırlar korkuyla değil. Bu nedenle Sünniler de var olan ve imanın şartları arasında sayılan “Şerr’in Allah’tan geldiğine” inanmak Alevilerde yoktur. Kader anlayışı ve yorumlanışı farkllık arzetmekte, insanın iradesiyle rabıtalandırılmaktadır.

Aleviler, insanı doğuştan olgunlaşmamış,ham kişiliğe sahip olarak farzederler.

Bu nedenle de insana İslamiyetin kırk şartı aşamalı ve dört kademeli olarak uygula-narak; pişirilir, olgunlaştırılarak “İnsan-ı Kamil” yapılır. Böylelikle de olunlaşmış bir topluma doğru evrilinir.

Kur’an-ı Kerim’in 4 zahiri ve 7 batıni içeriği; 4 kapı 40 makam 360 menzil şeklinde sistemleştirilerek, insanoğlunun yaşamda uyması gereken kurallar haline getirilmiştir. Her Alevi’nin uyması gereken İslami şartlar bu ilkelerdir.

10. ALEVİLİK’DE ABDEST

Aleviler, Maide Suresi 6. Ayeti’ndeki tariflemeye uygun ve bu buyruğa göre zahiri abdest alırlar. Bu temizlenmeye “dış abdest” denir. Bir de “iç abdest” vardır ki; Mürşid-Pir-Rehber nezaretinde manen alınan batıni “gönül abdesti” vardır.

11. ALEVİLİK’DE NAMAZ VE NİYAZ

Aleviler güneşe göre; namaz, niyaz ve dua ibadetlerini ayarlamışlardır. Güneşin doğuşu ve batışı ile öğlen ortalamasına göre üç öğün dua seremonileri vardır.Bu dualardan sonra işe ve aşa başlarlar. Gece yarısında yine bireysel dua ibadetleri vardır. Sünniler de olduğu gibi 5 vakit, Şiilerlerdeki gibi 3 vakit namaz ; Aleviler de yoktur. Alevilerde daha çok bireysel, Allah’ı anma ve dua (salat) faaliyetleri vardır.

Kur’an-ı Kerim’de namaza yönelik vakit ve şekil kavramları belirtilmemiştir.(20)

Kur’an’da 80 küsur yerde “secde” ve 264 yerde “dua” ibadeti faaliyeti geçmektedir ki, Aleviler de bu faaliyetleri “Niyaz” olarak yapmaktadırlar.

Nisa Suresi 103. Ayet’te : “Allah’ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin” buyurulmaktadır. Aleviler bu buyruk doğrultusunda cemlerde “niyaz” eda ederler. Aleviler’de kıble insanın cemalidir, kıyam salavat ile ayağa doğrulmadır, kıraat ise Kur’an sure ve ayetlerinin duvaz ve nefeslerle diz üstü gelinerek saz eşliğinde okunmasıdır. Rükû’ya varma, Secde’ye inme, Sücûd yere niyaz, alın koyma, çapraz

el bağlama, boyun bükme gibi vücud ritüellerini; Alevi cem ibadetinin her safhasında görmek mümkündür. Bu ibadet biçimine: “Halka Namazı” denir.Ramazan ve Kurban bayram namazları iki secde halinde yapılan cem ile eda edilir.

Aleviler, Ayn-i Cem’de “Allah...Allah !” nidalarıyla yakarırlar ki; bu davranış biçimselliği, Araf Suresi 55. Ayeti’ne dayanmaktadır. Bu Sure de şöyle emredilmektedir: “Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin...” Bu toplu tapınma ve yakarmalar sonrası da; canlar duazlar ve deyişler çalınıp söylenirken “için için” dua ederler ve huşu içinde sağa sola hafıfçe salınırlar.

Aleviler’de toplu tapınma biçimi olan Cem ibadetleri dışında, bireysel olarakta dua etme faaliyetleri vardır. Bireysel dua faaliyetleri sabah gün doğumunda başlar ve gün batımında sona erer ki; Hud Suresi 114. Ayeti gereğince yapılır. Ayrıca gecenin bir yarısında dua ve secde ibadetiyle, Allah’ı tesbih ve tevhid faaliyeti vardır.

12. AYN-İ CEM TÜRLERİ

“El ele el Hakk’a” ilkesi çerçevesinde zincirleme bütün ocaklar birbirine bağlıdır. Ayn-i Cemleri de Ocakzade Dedeler yürütür. “Yol bir sürek binbir” anlayışı gereği yöresel farklılıklar dikkate alındığında yılda 40 cıvarında cem türü icra edilmektedir. Esas olarak 15 cıvarında Ayn-i Cem vardır.

Âl-i İmran Suresi 81. Ayeti gereğince; yedi ile onsekiz yaş arası her Alevi genç kız ve oğlan; “İkrâr verme ve nasip alma Cemi”yle bir ocağın talibi olur. Cemler; ilkeler, kurallar ve kurumlar yumağı içinde bir yıl içinde çözülerek yürütülür. Talip olan bir kimse; 4 Kapı 40 makam ve 48 Cuma’yı kabul etmiş sayılır. Tüm bu kurallara da uymak zorundadır.

Kadın erkek eşitliği ve bireysel özgürlükleri Aleviliğin temel taşıdır. Cemlerde Dede’nin eşi “Ana” mutlak surette “post”ta dedenin yanında olmak mecburiyetindedir. Dede ile Ana bir tümlüğü ifade etm

Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi :
Makale Linki : http://www.alevibektasi.org/tonarli.htm
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort