Hit (4248) M-1955

İncillerin Tarihine Giriş

Yazar Adı : İlim Dalı : Dinler Tarihi
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü :
Ekleyen : Nurgül Çepni/2010-03-01 Güncelleyen : /0000-00-00

İncîllerin Târihine Giriş

İncîl Nedir?

Grekçe etimolojisiyle eu-aggelion (lâtincesi ve almancası: evangelium, arapçası: incîl, kıptîcesi: wangel, fransızcası: évangile, ingilizcesi: gospel1) "hayrlı haber" demektir. Önceleri, Hz İsâ'ya vâki' olan ilâhî vahye ve bu vahyin ihtivâ ettiği müjdelere İncîl denilmekte iken Erken Hıristiyanlık döneminde Hz İsâ'nın hayatını ve öğretisini anlatmak iddiasıyla kaleme alınmış olan pek çok kitaba da İncîl denilmeğe başlanmıştır.

Hz İsâ'nın târih sahnesinden çekilmesinden sonra havârîleri2 onun şifâhî öğretisini gene şifâhen yaymağa başlamışlardır. Hz İsâ hakkındaki bu şifâhî tebliğler yanında mektup şeklinde ilk yazılı tebliği kullanan ise, Hz İsâ hayatta iken onu hiç görmemiş olmasına ve öğretisi hakkında da bilgi sâhibi olmamasına rağmen kendisini onun havârîsi addeden ve kendine has Hıristiyanlık telâkkisiyle Hz İsâ'nın öğretisini tahrîf ederek bugünkü Hıristiyanlığı kuran Tarsuslu Saul (Pavlus)3 olmuştur. Pavlus'un çeşitli Hıristiyan topluluklarına ya da ileri gelenlerine gönderdiği 14 mektûb, Trento4 Konsili'nde 8 Nisan 1546 târihinde alınan bir kararla nihaî şekli resmen tesbit edilmiş olan 27 bölümlük "Yeni Ahid"in (Yeni Antlaşma'nın, Ahd-i Cedîd'in) 14 bölümünü teşkil etmektedir5.

Bir yandan Hz İsâ'yı görmüş ve onun öğretisine muhâtab olmuş kimselerin sırayla vefât etmeleri, diğer yandan da bu şifâhî öğretinin yayılırken tahrîfâta uğraması tehlikesi Hıristiyanları akıllarında kalanları yazıya dökmenin daha isâbetli olacağı düşüncesine sevk etmiştir. Böylece, amacı Hıristiyanlara "Hayrlı Haber"i yazılı olarak ulaştırmak olan ve Hz İsâ'nın hayatı ve irşâd faaliyetini konu edinen ilk incîller Pavlus'un mektuplarından sonra6 ortaya çıkmış; ve bu faaliyet 100 yıl kadar bir zaman aralığında İncîl adı altında, kesin sayıları bilinmeyen, pek çok kitabın piyasaya sürülmesine sebep olan bir moda hâlini almıştır.

Bu incîllerin bir kısmı Hz İsâ'nın hayatını ve öğretisini, hitâb ettikleri yörelerdeki insanların hâlet-i rûhiyelerini de dikkate alarak, takdîm etmeğe çalışırken diğer bir kısmı da yazarlarının mensûb oldukları gnostik mahfellerin îmanını ve felsefesini Hz İsâ'nın ismini paravana gibi kullanarak yaymaya çalışmaktaydılar. Neticede bu incîl enflâsyonu hıristiyan âleminde genel bir huzursuzluğa sebep olmuştur. Yerel Hıristiyan topluluklarını yönetenler mü'minlerinin doktrin açısından sapıklığa düşmemeleri için yalnızca bazı incîlleri tavsiye, bazılarını da yasaklamak yoluna gitmişlerdir. İsmi sonradan Matta'ya Göre İncîl diye anılacak olan incîlin Sûriye ve Antakya'da yoğunlaşmış olan yahudi kökenli Hıristiyanlar için, Markos'a Göre İncîl diye anılacak olanın da putperest iken Hıristiyanlığa geçmiş olan Romalılar için yazılmış olduğu sanılmaktadır.

Kanonik İncîller ve Diğer Yazılar

M.S. II. yüzyılın ortalarına doğru Markos'a, Matta'ya, Luka'ya ve Yuhanna'ya izâfe edilen dört incîlin ortalıkta dolanmakta olan diğerlerine oranla daha fazla i'tibâr görmekte oldukları târihî bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu arada Tatianos'un (M.S.120-173) bu dört incîli birleştirerek te'lif etmiş olduğu Diatessaron (Dördünden) başlıklı incîlin Süryânîce versiyonu ise yüzyıllar boyunca Süryânî Kilisesi'nde kullanılmıştır. Bütün incîller arasında yazarı ve kaleme alındığı târih hakkında kuşku bulunmayan tek incîl, MS. 170 civârında yazılmış olan, işte bu Diatesseron ya da Tatianos'a Göre İncîl'dir. Bu incîlin orijinal nüshasının Grekçe mi yoksa Süryânîce mi olduğu konusunda ise elimizde kesin bir bilgi yoktur.

II. yüzyıldan IV. yüzyıla kadar pek çok Hıristiyan yazar ve bu arada İskenderiyeli diye anılan Titus Flavius Clemens7 de (M.S.150-215) Origenes8 de (M.S.185-254), İbrânice kaleme alınmış bir incîlden, İbrânîlere Göre İncîl'den, söz etmektedirler. Hattâ Clemens ve Origenes bu incîli "istifâde edilmeye lâyık bir incîl" olarak methetmekte ve onu değer bakımından Markos, Matta, Luka ve Yuhanna incîlleriyle bir tutmaktadırlar. Yahudi kökenli Hıristiyanlardan bir topluluk olan Ebionit'lerin9 yalnızca bu incîli okudukları bilinmektedir. Bu incîlden günümüze, ve o da başka yazarlar tarafından zikredilmiş olmak üzere, yalnızca bazı pasajlar kalmıştır.

Gene II. yüzyılın ortalarına doğru Sinop Piskoposu'nun oğlu olan Marcion: 1) Eski Ahid'deki cezâlandırıcı celâl sâhibi ilâh ile, Hz İsâ'yı insanlığı bu maddî âlemden kurtarmak için büyük bir merhametle ve cemâl üzere göndermiş olan ama kendisi erişilmesi mümkün olmayan farklı bir ikinci ilâhın daha bulunduğunu ileri sürdüğü, ve kezâ 2) Eski Ahid'i Hıristiyanlığın kitabı olarak kabûl etmediği için Kilise tarafından M.S. 144 yılında aforoz edilmiştir. İzmir Piskoposu Polikarp, bu doktrininden dolayı, Marcion'u "Şeytanın ilk oğlu" diye isimlendirmiştir. Marcion Hıristiyanlık açısından mûteber metinler olarak, yalnızca, baş tarafını biraz kırptığı Luka İncîli ile Pavlus'un Mektupları'nın on tânesini kabûl etmekteydi.

Kilise terminolojisinde: 1) dinî akāid ve disiplin ile ilgili olarak alınmış olan sinod10 ya da konsil11 gibi rûhânî meclis kararlarına, ya da 2) Allāh tarafından ilhâm edilmiş olduğu telâkki edilen kutsal kitaplara ve yazılara kanon denir. Kilise, bu sinodlara ve konsillere katılan Kilise mensuplarının "Rûhülkuds'un ilhâmıyla hareket ettiklerini" bir dogma (Arapçası nass) olarak kabûl etmektedir. Ancak bu toplantılar bazen karşılıklı lânetleşmelere varacak kadar şiddetli tartışmalara yol açmakta ve kararlar da ittifakla değil oyçokluğu ile alınmaktadır. Bu durumda bir konuda birbirleriyle çelişik oy kullanan papazları Rûhülkuds'un nasıl olup da farklı farklı etkilemiş ve ilhâm vermiş olduğu meselesini ise idrâk etmek mümkün değildir.

Marcion'un afarozuna sebep olan tutumu, mü'minlerin sapık fikirlerden ve dalâletlerden korunmaları için: 1) hangi incîllerin ve yazıların Allāh'ın ilhâmı altında yazılmış ve 2) bu sebepten ötürü de Hıristiyanların i'tibâr edecekleri kitap ve yazılar olduğunu tesbit etmek bakımından, Kilise'nin kanonik (mûteber) incîller meselesinin hallinde kesin tavır alması için bir motivasyon teşkil etmiştir.

Kilise, önce, MS 397 yılında toplanan III. Kartaca Konsili'nde aldığı bir kararla Yeni Ahid'e (son bölümü olan Yuhanna'nın Apokalipsi hariç olmak üzere) bugünküne yakın bir şekil vermiştir. Bununla beraber bu meseleye son nokta, ancak, Trento Konsili'nde alınan 8 Nisan 1546 târihli kararla konulabilmiştir.

Kilise tarafından bir sinod'un ya da bir konsil'in kararıyla kutsal kitaplar olarak yararlanılmasına resmen müsaade edilmiş olan kitap listesi" demek olan kanon terimi ile bu listelerin dışında kalan, yâni kutsal olmak iddiasında olup da Kilise'nin tanımak istemediği kitaplar için kullanılan "sahte ve sapık" anlamlarında apokrif12 terimi ancak IV. yüzyıldan itibâren kullanılmaya başlanmıştır. M.S. 160-170 yıllarında yazılmış olan Grekçe bir listeden VIII. yüzyılda kötü bir Lâtince'ye çevrilmiş olan bir elyazmasında II. yüzyılda Roma'da kullanılmakta olan Yeni Ahid'in muhtevâsının listesi bulunmaktadır. Bugünkü kanonik Yeni Ahid'e oranla eksiklikler ve fazlalıklar ihtivâ eden bu listeye, bunu keşfedip yayınlayan Ludovico Antonio Muratori'nin (1672-1750) adına izâfetle yanlış bir biçimde, Muratori Kanonu denilmektedir ama bu listenin herhangi bir sinod ya da konsil kararına dayanmakta olduğuna dair bir delîl yoktur.

Muratori Kanonu "Markos, Matta, Luka ve Yuhanna İncîlleri"ne ilâveten Pavlus'un (bugünkü Kanon'da mevcûd olan "İbrânîlere Mektûb"unun dışında kalan) 13 mektûbunu, "Resûllerin İşleri"ni ve ayrıca da "Yahûda'nın Mektûbu"nu, Yuhanna'nın bugünkü Kanon'da mevcûd olan 3 mektûbundan ikisini ve "Yuhanna'nın Apokalipsi"nin isimlerini ihtivâ etmektedir. Bugünkü Kanon'a göre mevcûd olan Şem'un'un (Petrus'un) 2 mektûbu ile "Ya'kûb'un Mektûbu" ismi listede gözükmemekte ama buna karşılık bugünkü Kanon'da bulunmayan "Şem'un'un Apokalipsi"nin ismi Muratori Kanonu'nda yer almaktadır. Batı Kilisesi ise Pavlus'un "İbrânîlere Mektûb"unu Kanon'a ilâve etmede uzun süre isteksiz davranmıştır.

Hz İsâ ve Havârîleri'nin Aramîce konuşmalarına rağmen bugün elimizde Yeni Ahid'e ait Aramîce hiçbir metin bulunmamaktadır. Yeni Ahid'in eldeki en eski nüshaları ise bugünkü nüshalara oranla bir takım farklılıklar ihtivâ eden ve MS. 350 yılı civârında istinsâh edildiği tesbit edilmiş olan, Grekçe kaleme alınmış: 1) Codex Sinaiticus, ve gene aynı yıllara ait 2) Codex Vaticanus nüshalarıdır. Grekçe ve Latince iki dilde yazılı Codex Bezae'nin ise MS. V. yüzyıla ait olduğu tahmin edilmiştir. Ancak, elimizdeki IV. yüzyıla ait bu en eski Yeni Ahid nüshalarına varıncaya kadar Muratori Kanonu'na göre Yeni Ahid'in II. yüzyılda Roma'da dolaşan nüshalarında yalnızca isimlerini bilmekte olduğumuz bölümlerinin muhtevâsının ne gibi değişikliklere uğramış olduğu daimâ açık bir soru olarak kalacaktır.

Apokrif İncîller Meselesi

Sonradan Apokrif İncîller diye isimlendirilen kitapların bir bölümü (özellikle gnostik doktrinleri13 yansıtanları), aslında, Hz İsâ'nın avâmın eline düşmemesi gereken bir öğretisini ihtivâ ettikleri iddiasında oldukları için "gizli tutulan", bâtınî vecheli kitaplardır. Diğer bir bölümü ise Hz. Meryem, Hz İsâ, Pontius Pilatus, ve diğerleri hakkında kanonik incîllerdekinden daha fazla ayrıntı içeren kitaplardır.

Nihaî bir liste olmamakla beraber, II. yüzyılın ikinci yarısında ortalıkta dolaşan 60-100 kadar Apokrif İncîl'den Kilise'nin bunları ortadan kaldırma gayretinin sonucu olarak, tümünün ya da bir bölümünün en az bir nüshası bugüne ulaşmış bulunan başlıca Apokrif İncîller şunlardır14 :

1. Ya'kûb'a Göre İncîl: (Bu incîl Hz İsâ'nın Küçük Ya'kûb diye bilinen küçük kardeşine izâfe edilmektedir. Bu zât Yahudi-Hıristiyan topluluğunun Şem'un'dan sonra en etkin üyesi idi. M.S. 62 yılında Musevîliğin Baş Râhibi'nin emriyle taşlanarak şehîd edilmiştir. Kilise bu incîli kanonik kabûl etmemekle birlikte Hz Meryem'in hayatı ve Hz İsâ'nın doğumu ile ilgili olarak burada verilmiş olan pekçok ayrıntıyı gerçek olarak kabûl etmiştir).

2. Sahte-Tomas'a Göre İncîl: (İki Grekçe ve bir de Lâtince versiyonu bulunan bu incîl Hz İsâ'yı kaprisli ve intikamcı bir çocuk gibi takdîm edip beş ile oniki yaş arasındaki hayatını ve gerçekleştirdiği mûcizelerin hikâyesini anlatmaktadır).

3. Sahte-Matta'ya Göre İncîl: (Hz Meryemin doğuşunu ve Hz İsâ'nın çocukluğunu anlatmaktadır).

4. Hz İsâ'nın Çocukluğuna Dair Arap-Süryânî İncîli

5. Hz İsâ'nın Çocukluğuna Dair Ermeni İncîli

6. Hz Meryem'in Doğuşu Kitabı

7. Marangoz Yûsuf'un Hikâyesi

8. Ebionitler'in İncîli

9. Nasârâlılar'ın İncîli

10. İbrânîler'e Göre İncîl

11. Şem'un'a (Petrus'a) Göre İncîl

12. Nikodemus'a Göre İncîl (ya da Pontius Pilatus'un İşleri): (Kudüs'deki Roma vâliliğinde saklı arşive dayanılarak yazıldığı iddia edilen ve Ortaçağ'da da Nikodemus'a izâfe edilen, Hz. İsâ'nın muhâkeme zabıtlarını içerdiği iddiasında olan bir apokrif. Biribirinden uslûb açısından farklı, Hz İsâ'nın: 1) muhakemesi, 2) çarmıha gerilmesi, ve sonradan eklendiği anlaşılan 3) Cehennem'e inmesi bölümlerinden oluşmaktadır. Yazıldığı dil Grekçe'dir. Kıptîce, Ermenice ve Lâtince tercümelerinin nüshaları da muhafaza edilmiştir).

13. Tomas'a Göre İncîl: (Hz İsâ'nın, huzûrunda Didimus Yahûda Tomas tarafından tutulduğu söylenen ve 114-12015 loggia'dan16 oluşan hikmetli sözleri).

14. Filip'e Göre İncîl

15. (Gnostik Valentinus'a izâfe edilen) Hakîkat İncîli

16. (İncîl'ci) Yahyâ'nın Kitabı.

Yeni Ahid'deki Farklı İki İsâ

Kilise Yeni Ahid'in, Rûhülkuds aracılığıyla, Allāh'ın ilhâmına mazhar olmuş gerçek kimseler tarafından (yâni, 4 İncîl söz konusu olduğunda: Markos, Matta, Luka, Yuhanna; Resûllerin İşleri söz konusu olduğunda gene Luka; Mektûbât söz konusu olduğunda: Pavlus, Petrus, Ya'kûb, Ya'kûb'un kardeşi Yahûda ve Yuhanna; ve Apokalips söz konusu olduğunda gene Yuhanna olmak üzere toplam sekiz kişi tarafından) yazılmış, gerçeği anlatan kitap olduğunu ilân etmektedir. Muhtevâlarından ötürü Markos, Matta ve Luka incîllerine Sinoptik İncîller17 ve Yuhanna'ya Göre İncîl'e de Felsefî İncîl denilmektedir.

Aslındā, Yeni Ahid'deki incîllerin gerçekten de izâfe edildikleri şahıslar tarafından yazılmış oldukları fevkalâde şüphelidir. Bu incîllerin IV. yüzyıldan kalma oldukları anlaşılan eldeki en eski nüshalarının dili bile, Hz İsâ ile Havârîler'inin konuştukları Arâmîce değil, Grekçe'dir. Ayrıca bunların iddia edilen yazarlarından da yalnızca Matta ve Yuhanna Hz İsâ'nın seçmiş olduğu havârîlerdendir18. Sonradan kanonik olarak kabûl edilmiş olan bu incîllerin M.S. 150 dolaylarına kadar herhangi bir kimseye izâfe edilmemiş oldukları, ancak bu târihden sonra bir isim sâhibi oldukları görülmektedir. Kilisenin 26 Mart 1928 târihli "basım izni"ne19 sâhip Katolik Teolojisi Sözlüğü'nün (Dictionnaire de Théologie Catholique, Paris, Letougey éditeur, Paris 1929) X. cildinin 1. kısmında sayfa: 359'da: "Matta İncîli'nin târihî dayanaktan yoksun olduğu, Matta'nın aslā bu isimde bir metin yazmamış olduğu, bu metnin yazarının aslında bilinmediği" açıkça ifâde edilmektedir.

Yeni Ahid'in, Pavlus'un Timoteos'a 2. Mektûbu'nda yazmış20 ve Kilise'nin de kabûl etmekte olduğu gibi, gerçekten de Rûhülkuds aracılığıyla Allāh'ın ilhâmına mazhar olmuş olan târihî ve gerçek şahıslar tarafından yazılmış târihî ve ilâhî gerçekleri ifâde eden bir kitap olduğu kabûl edilecek olursa, bu kabûlün sonucu olarak Yeni Ahid'deki tarihî ve ilâhî gerçeklerin: 1) kendi aralarında tutarlı olmaları ve 2) birbirlerini yalanlamamaları gerektiği âşikârdır.

Bunun aksi: 1) Rûhülkuds'un hatâ ya da unutkanlıkla mâlûl olduğuna yâni farklı kimselere birbirleriyle hatâlı ve çelişik ilhâmlarda bulunmuş olduğuna, ya da 2) en azından, Rûhülkuds'ün A) müelliflerin hatâ ve unutkanlıklarına, ve kezâ B) bu metinleri gene Rûhülkuds'ün ilhâmıyla kutsal ve hatâsız metinler olarak kabûl etmiş olan Kilise'nin rûhânî meclislerinin hatâ ve unutkanlıklarına engel olacak gücünün bulunmadığına, yâhut da 3) bu metinlerin Rûhülkuds aracılığıyla değil de düpedüz beşerî ve nefsânî dürtülerle yazılmış olduklarına delâlet eder.

İşte bu noktada Sinoptik İncîller, Resûllerin İşleri ve Pavlus'un ilk mektuplarının ortaya koydukları kristoloji21 ile Yuhanna İncîli'nin ve Pavlus'un "Kolossa'lılara22 Mektûb"unun ortaya koyduğu ikinci kristoloji arasındaki bâriz farklar ve çelişkiler göze batmaktadır.

Bu birinci kristoloji Hz İsâ'yı bize peygamber Hz Dâvûd'un soyundan gelen, civârında dürüst olarak tanınmış, Allāh'ın kendisine lûtfetmiş olduğu mûcizelerle te'yîd edilmiş, çarmıhta öldükten sonra Allāh tarafından diriltilmiş, Allāh'ın sağında oturtularak yüceltilmiş ve buradan da bulut üzerinde gelerek yaşayanları da ölüleri de muhâkeme edecek bir zât olarak takdîm etmektedir.

Hz İsâ Sinoptik İncîller'de kendisini aslā ilāhî bir varlık olarak telâkki etmemekte ve böyle telâkki edilmesine de izin vermemektedir. Kendisine "İyi Üstâd" diye hitâb eden birisine bile: "Bana neden iyi diyorsun? Allāh'dan başka iyi olan yoktur ki!" diye cevap vermiştir (Mar 10, 18; Luk 18,18-19; Mat 19,17)23.

Sinoptik incîllerde Hz İsâ'ya, çok kere, Allāh'ın Oğlu lâkabı verilmektedir. Ama bunun sembolik bir lâkap olup herhangi bir fizikî kan bağını tazammun etmediği âşikârdır. Hz İsâ'nın telâkkisine göre, yalnızca kendisi değil ama her kim olursa olsun, bir insan Allāh'ın kemâline yaklaştığı oranda Semâvî Baba'nın oğlu olur. İncîllerde Hz İsâ'nın ağzından: "Düşmanlarınızı seviniz, size zulm edenler için dua ediniz! (Mat 5, 44-45); "Sizler Rabbü-l A'lâ'nın çocukları olacaksınız zîrâ O, nankörlere ve kötülere karşı bile iyidir" (Luk 6, 35) denilmektedir. İncîllerde Allāh'dan söz ederken Hz İsâ'nın O'na Baba demesi, bir babanın çocuğunu terbiye edip onu kendisine tâbî ve itaatkâr kılmasının mümkün kıldığı teşbihden ötürüdür. Bu kapsamda, Allāh yalnız İsâ'nın değil O'na tâbi' ve itaatkâr olan her kulun sanki babası gibidir. İslâmiyet'te bu, Allāh'ın eğitici yâni mürebbi' vechesini yansıtan Rabb ismiyle ifâde edilmektedir. Şu hâlde, semantik olarak, Hıristiyanlıktaki "İlâhî (ya da Semâvî) Baba" daimâ Rabb olarak anlaşılmalıdır. Fakat İslâm Şeriatı, İhlâs Sûresi'nin içeriğiyle ve kezâ (X/68, XVI/101, XVII/111, XXIX/35, XXI/26, XLIII/82) âyetleriyle Hz İsâ'nın Sünnet'inin bu vechesini ilgā ederek Allāh'a mecâzî bile olsa babalık izâfe etmeyi yasaklamıştır.

Ayrıca, (Mat 27, 46-50) ye göre, Hz İsâ çarmıhta can çekişirken: "Allāhım, Allāhım! Beni neden terk ettin?" diye fevkalâde beşerî bir şekilde nidâ etmiştir. Bütün bunlar Hz İsâ'nın zâtına herhangi bir Ulûhiyyet atfetmeyip kendisini beşer ve kul olarak gördüğüne delâlet etmektedir.

Petrus'un, Elvâh-ı Aşere Yortusu'nda24 ahâliye irâd ettiği: "Ey İsrâilliler! Şu sözleri dinleyin! Allāh'ın, bizzât kendi lûtfuyla, sizin aranızda gerçekleştirmiş olduğu mûcizeler, kerâmetler ve burhanlarla i'tibâr kazandırmış olduğu Nasâra'lı İsâ, hani şu yakalayıp kâfirlerin eliyle çarmıha gerdirdiğiniz adam yok mu, işte Allāh, ölüm acılarına son vererek, onu dirilti" (Ri 2, 22-24) ... "Allāh bu İsâ'yı diriltti; buna hepimiz şâhidiz. Ve şimdi de Allāh'ın sağında oturarak yüceltilmiş olarak Baba'dan (Rabb'inden) O'nun vaadi olan Rûhülkuds'u kabûl etti ve bunu (biz Havârîleri'ne) yaydı" (Ri 2, 32-33) ... "Bütün İsrâil bilsin ki: hani şu çarmıha germiş olduğunuz İsâ yok mu, işte Allāh onu Efendi (Mürebbi') ve Mesîh kılmıştır!" (Ri 2, 36) şeklindeki nutkuna bakılacak olursa burada da Hz İsâ'nın halîfesinin Hz İsâ'yı İlâh olarak değil Allāh'ın ef'aline tâbi' bir kul, ama Allāh'ın büyük lûtuflarına mazhar olmuş fevkalâdeden bir kul olarak telâkki ettiği âşikârdır.

Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da Resûllerin İşleri'nde Petrus'un ağzından Hz İsâ'nın Allāh'ın oğlu olarak değil de Allāh'ın Kulu olarak takdîm edilmekte olduğudur (Ri 3,13ve 26; 4, 27-30). Yahudilerin de Havârîlerin de Hz İsâ'yı Allāh olarak tasdîk etmeleri zâten mümkün değildi zirâ bu, hepsinin de tâbi' olduğu Eski Ahid'in: "Dinle İsrâil! Allāh'ımız tek ilâhtır" emrine karşı gelen bir şirk olurdu.

Şimdi bir de Yuhanna'nın incîlinde ve kezâ Pavlus'un, kendisine izâfe edilen "Kolossa'lılara Mektûb"unda Hz İsâ'ya hangi gözle bakılmakta olduğunu görelim:

Yuhanna Hz İsâ'yı, kendisini Gönderen'in irâdesini gerçekleştirmek üzere Semâ'dan nüzûl etmiş ilâhî bir varlık olarak takdîm etmektedir (Yuh 6, 38). Bu ilâhî varlık doğrudan doğruya Allāh'dan neşet etmiştir (Yuh 16, 28). "O'nu kan da şehvet de bir insanın arzusu da doğurmadı; aksine, O'nu Allāh doğurdu" (Yuh 1, 13). Bu, görüldüğü gibi, Hz İsâ'nın Cenâb-ı Hakk'ın mecâzî mânâda değil, fakat şeceresi itibâriyle gerçek Tek Oğlu olduğunun iddiasıdır.

Pavlus'a göre de: "O görünmeyen Allāh'ın sûreti ve ilk yaratılmış olandır" (Kol 1, 15) ... "Gökler'de ve Yer'de görünen ve görünmeyen ne varsa: tahtlar, hükümranlıklar, mülkler ve kudretlerin hepsi de O'nda, O'nun tarafından ve O'nun için yaratılmıştır" (Kol 1, 16) ... "O herşeye kadîmdir ve her şey varlığını O'nda sürdürmektedir" (Kol 1, 17) ... "O'nun bedeninde Ulûhiyyet'in bütün kemâli ikāmet etmektedir" (Kol 2, 9) ... "O her Mülk'ün ve her Kudretin başıdır" (Kol 2, 10).

Yuhanna İncîli'ndeki ve Pavlus'un bu geç dönem mektûbundaki bu yeni İsâ telâkkisi Allâh'ın kulu olan İsâ'yı, ete-kemiğe bürünmüş Allāh olarak ilâhlaştıran ve böylece Sinoptik İncîller'i de yalanlayan bir kristoloji sergilemektedir. Fakat sonunda da bütün Kilise'ye hâkim olmayı başarmış olan da, maalesef, işte bu kristolojidir.

Hz İsâ hakkında: 1) Petrus'a Allāh'ın kulu olduğunu, 2) Yuhanna'ya ve Pavlus'a ise, bunun tamâmen zıddını yâni İsâ'nın Allāh'ın kendisi olduğunu ilhâm etmiş olması Hakîkat Rûhu olarak da bilinen Rûhülkuds'un tabîatına da Hz İsâ'nın: "O Hakîkat Rûhu geldiğinde sizleri eksiksiz Hakîkat'a sevkedecektir" (Yuh 16, 13) sözlerine de aykırıdır.

Kristoloji doktrini açısından Yeni Ahid'deki çelişkiyi gösterdikten sonra Sinoptik İncîller'deki yüzlerce çelişki ve tutarsızlıklar25 hakkında da, bir fikir verebilmek üzere, yalnızca aşağıdaki birkaç örneğe dikkati çekmek istiyorum:

Hz İsâ: 1) Matta'ya göre Büyük Herodes'in (MÖ. 73- MÖ. 4) zamanında doğmuştur (Mat 2, 1); 2) Luka'ya göre ise Roma imparatoru Augustus'un emri üzerine Sûriye vâlisi Quirinus'un gerçekleştirdiği sayım sırasında yâni MS. 6 ya da 7 yılında doğmuştur (Luk 2, 1-7). Arada, en azından, 10 yıllık bir zaman farkı bulunmaktadır.

Söz konusu tutarsızlıklardan biri de Matta'ya Göre İncîl ile Luka'ya Göre İncîl arasında Hz İsâ'nın şeceresi açısından ileri sürülen listeler arasındaki tutarsızlıktır. Hz İbrâhim'den Hz Meryem'in kocası olduğu söylenen Yûsuf'a kadar: (Mat 1, 2-16) daki liste 38 kişiden oluşmakta iken (Luk 3, 23-38) deki listede 56 kişi bulunmaktadır. Bu iki liste arasındaki fark öylesine

Yayınlandığı Kaynak : 2005-01-11
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi :
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort