Hit (5204) M-1877

Oryantalizm Misyonerlik ve Sömürgecilik

Yazar Adı : İlim Dalı : Mezhepler Tarihi
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü :
Ekleyen : Nurgül Çepni/2010-02-02 Güncelleyen : /0000-00-00

Oryantalizm, Misyonerlik ve Sömürgecilik

Son iki yüzyılın Doğu Batı ilişkisinde Oryantalizm, Misyonerlik ve Sömürge hareketlerinin etkin olduğu kabul edilen bir gerçektir. Vurgulanması gereken ise bu üçünün birlikte Batı kolonyalizminin sacayağını oluşturduğudur.

Biri olmaz ise diğerlerinin ayakta duramayacağı kesindir. Biz bu yazımızda söz konusu bu sacayağını oluşturan bu kavramlar üzerinde durarak, söz konusu iddiamıza en bariz örnek olarak gördüğümüz 20.yy.da yaşamış bir İngiliz oryantalisti tanıtacağız.

Orientalism ‘Orientalism’ ve ‘Orientalist’ terimlerinin etimolojisi Latince ‘Orient’ (Doğu) kökenine dayanır. Kelimenin İslam literatüründeki karşılığı olan ‘istişrak’ ve ‘müsteşrik’ terimleri de benzer şekilde ‘şark’ (=Doğu) kelimesinden türetilmiştir. ‘Orientalism’, Batı’da, Doğu üzerine yapılan dini, kültürel, sosyal vs. çalışmaları kapsayan bir bilim olup, kısaca ‘Doğu Bilimciliği’ şeklinde ifade eder. Buradaki Doğu, coğrafi anlamda günümüzde Türkiye’den başlayıp Japonya’ya kadar uzanır ve hatta Afrika’yı da içine alır. Batı dillerinde ilk defa 17. yy’ da telaffuz edilmeye başlanır. Ancak sonraki kullanımlarından biliyoruz ki Batı ve Doğu coğrafyadan çok politik bir ifadelendirmedir.

Oryantalizm akademi, beyin ve projedir. Burada doğuya dair bilgi üretilir. Sömürge gücüne ve gerektiğinde misyonerliğe malzeme sağlanır. Misyonerlik ise Hıristiyanlığın yayılması için gösterilen gayret ve çabaların bir bütünüdür. Sömürge hareketleriyle ile birlikte yaygınlaşmasından da yola çıkarak Doğu, misyonerliği haklı olarak, dini olmaktan çok politik motivasyona sahip bir hareket olarak algılamıştır. Müslümanlar bir yana, İslam dünyasındaki yerli Hıristiyanların da misyoner faaliyetlerine karşı çıkmasından da anlaşılacağı gibi misyonerlik daha çok “Batı Hıristiyanlığının” yayılma çabası olarak görülmüştür. Öyle ki 18.yy da Osmanlı coğrafyasında başlayan Batı kaynaklı Katolik ve Protestan misyonerliğinden endişe duyulmuş ve Müslümanlardan daha fazla tepkiyi bu yerli kiliseler göstermiştir. Zira Batı Hıristiyanlığının gelmesi yerli Ortodoks kiliselerin parçalanmasına ve dağılmasına neden olabilmiştir. Süryani Ortodoks kilise, Katolik ve Protestan versiyonlarını doğurmuştur. Daha sonraki dönemlerde Batı kiliselerinin yerli kiliseler üzerinden faaliyet yürüttüğü görülür.

Misyonerlik Oryantalizme özellikle erken dönemlerde bilgi noktasında hammadde sağlayan sömürge gücü için ise “direnç ve direnişi” yumuşatan öncü birlik rolü oynar. Sömürge gücü üçlü sistemde politik güçtür; Oryantalizmin sağladığı bilgilerle beslenen maddi kaynaklarıyla oryantalizmi ve misyonerliği besleyen bir güç.

Sömürgecilik Batı’nın İslam’a ve diğer dinlere yaklaşımını etkileyecek en önemli siyasi gelişmelerinin başında Batı Kolonyalizmi yani Batı sömürgecilik hareketi gelir. Çünkü sömürgeci Batı, kolonize ettiği Asya ve Afrika topraklarında, çoğunlukla Müslüman olan, Asyalı ve Afrikalı insanla sıcak temasa girmiş ve onun din ve kültürünü de yakından gözlemleme imkânı bulmuştu. Kolonyalizm dönemi başta Hindistan olmak üzere Müslüman ülkeler ve Afrika ülkelerine Batının siyasi hâkimiyet göstermeye başladığı dönemdir. Batı sömürgeciliğinin bu yerlerdeki siyasi hâkimiyetini güçlendirmek için iki önemli Batılı kuruma siyasi destek verdiğini görüyoruz; Misyonerlik ve Oryantalizm. Batı sömürgeciliği bir yandan misyonerlik faaliyetleriyle yerli insanın Hıristiyanlaştırılması çabasını, diğer yandan Oryantalist uzmanlarca kültür, din ve toplum olarak yerli insanı tanıma ve yorumlama çabasını kolonilerdeki gücünün devamı için gerekli görmüştür.

Kolonyalizmin hâkim olduğu dönemde Oryantalizm ilk dönemlere nispeten Kilise’den bağımsız ama kiliseyle destekli; ilk dönemin aksine doğrudan kilisenin amaçlarına değil, daha çok siyasi ve ekonomik gücü elinde bulunduran sömürgeci güçlerin hedeflerine hizmet etmiştir. Oryantalizm, kolonyalist, sömürgeci ve politik güçler tarafından finanse edilmiş, karşılığında da bilgi desteğinde bulunmuştur.

Misyoner kurumlar da kolonyalizmin en önemli yardımcısı olmuştur. Ancak sömürge ülkelerindeki Batılı sömürgeci güçlerle Hıristiyan misyonerin işbirliği sadece siyasi olarak Batılı sömürü gücünün değil, aynı zamanda misyoner Hıristiyanlığın da işine yaramıştır. Hıristiyanlık sömürgeciliğin Asya ve Afrika’daki kolonilerinde kendi işlerini kolaylaştırdığının farkındaydılar. Özellikle Asya ve Afrika’daki İslam ülkelerinde sömürge güçlerinin İslam’ın siyasi otoritesini yıpratması misyoner kurumlar için hayli önemliydi. Çünkü misyoner Hıristiyan’ın anlayışına göre eğer Müslümanların politik gücü zayıflarsa ya da sarsılırsa bu bölgelerdeki Müslümanların Hıristiyanlığa girmesi kaçınılmaz bir son olacaktı.

Daha ilk dönemlerden başlamak üzere Batıdaki İslam araştırmalarının arka planında polemik misyoner ticari ve diplomatik kaygılar etkili olmuştur. Misyonerlikle akademik oryantalizm arasındaki sıkı bağ hemen dikkatleri çeker. Akademik anlamda oryantalist olan pek çok kimse aynı manada kilisede dini vazife yapan din adamlarından oluşmakta olup Hıristiyan teolojisine ve Kitabı Mukaddes araştırmalarına da akademik katkılarda bulunan insanlardır.

Burada özellikle şu noktayı vurgulamakta fayda var: Dikkat edilirse kolonyalizm döneminde bir yandan dinden özellikle de katı Hıristiyanlık hegemonyasından kurtulmaya çalışıyor görünen Batı, öte yandan sömürdüğü topraklarda Hıristiyanlıkla işbirliği içindedir. Bu Batının bir paradoksu olarak görülebilir. Ancak belirtmemiz gereken husus şudur: Batı sekülerleşme ile dinden kendini tamamen soyutlama çabasında olmamış sadece daha önce Hıristiyanlığın yani kilisenin elinde bulundurduğu politik ekonomik güç el değiştirmiştir. Oryantalizmi bunun ışığında yorumlayacak olursak şunu söylemek mümkündür: Sömürgeci dönemde Oryantalizm sadece efendi değiştirmiştir. Önce doğrudan siyasi gücü elinde bulunduran kiliseye hizmet ederken ikinci dönemde siyasi gücü eline alan sömürge güçlerine hizmet vermeye başlamıştır.

Yine burada şunu ifade etmek gerekir ki kolonyalizmin hâkim olduğu dönemde Oryantalizm ile kilisenin ilişkisi kopmayıp aksine gelişme göstermiştir. Zira misyonerliğin sömürgeci güçlerden gelecek politik destek kadar oryantalistlerden gelecek yerel ve kültürel bilgi desteğine de ihtiyacı vardır. Bu nedenle bu dönemde yetişen pek çok misyonerin oryantalist çalışmalarının olduğunu diğer yandan ise pek çok oryantalistin de misyoner amaçlı çalışma ve ürün verdiğini gözlemleriz. Bu dönemin bu anlamda en karakteristik şahsiyetlerinden biri kolonyalist, oryantalist ve misyoner kimliğin tümünü kendinde barındıran İskoç asıllı İngiliz Sir William Muir (1819-1905) olmuştur. Zira kolonyalist, misyoner ve oryantalist fayda ağının en önemli temsilcilerinden biri olarak Muir döneminde önemli bir nüfuza sahip olmuştur.

Şimdi yukarıda vurguladığımız üçlü güç birliğine önemli bir örnek olan William Muir hakkında bilgi verelim.

Aslen bir İskoç olan Muir (1819-1905), ilk etapta dönemin İngiliz kolonisi olan Hindistan’da İngiliz sömürgeciliğine hizmet eden bir devlet adamı olarak bilinir. Onun Edinburgh Üniversitesi’nde daha sonra alacağı Arapça ve İslam öğreticiliği vasfı akla ikinci dereceden gelir. Muir, Edinburgh ve Glasgow Üniversitelerinde öğrenim görmüş ama pek çok İngiliz bilim adamı gibi hükümette ve askeriyyede aldığı vazifelerle asıl eğitimini Indian Civil Service (ICS-Hindistan Sivil Hizmetler) kademelerinde almış, örneğin doğu dillerini ICS elemanlarının eğitim gördüğü Haileybury College’ de öğrenmiştir.

Eğitime önem veren Muir Hindistan’ın Kuzey bölgesine vali olarak görev yaptığı esnada (1868-1874), Allahabad şehrinde kendi adına bir kolej ve Üniversite kurmuştu. İngiliz Kilisesinin (Church of England) dindar bir mensubu olarak Hıristiyanlığın tebliğiyle yakından ve aktif şekilde ilgilenmişti. Muir, Misyonerlik çalışmaları sonucu Hıristiyan olan yerlilerin refahı için çabalamış, Hıristiyan polemikçisi olarak misyoner literatüre katkıda bulunmuştur. The Testimony Borne by the Coran to the Jewish and Christian Scriptures (Agra 1855) adlı eseri bu gayretin ürünü olup daha sonra The Coran and Its Composition and Teaching; and the Testimony it bears to the Holy Scriptures. (1878) adlı çalışmasının bir bölümünü oluşturacaktır. The Coran adlı eseri bu nedenle iki farklı çalışmanın bir araya gelmesinden oluşur. İlk kısım aslında Batılı okuru Kur’an’a dair “aydınlatma fikir sahibi etme” amacıyla kaleme alınmıştır. İkinci kısım ise Müslüman okura hitap eder. Bu kısmın amacı açıktır: “Kur’an’dan ayetlere dayanarak elde mevcut Kitab-ı Mukaddes’in peygamber dönemindekiyle aynı olduğuna inandırmak” ve dolayısıyla Müslüman okura eldeki Hıristiyan kutsal kitabının genel inanışın aksine tahrif edilmediği düşüncesine ikna etmek.

Muir’e oryantalist ilim adamı vasfını kazandıran ve ilk defa oryantalist olarak adını duyuran çalışması ise Life of Mohammed adlı eseridir. Aslında kendisinin 1857 den itibaren Calcutta Review de yazdığı makale serisinin derlemesinden meydana gelen bu eser İngilizce’de orijinal kaynaklara dayanarak kaleme alınmış peygamberin hayatına dair ilk eser olma özelliğini taşır. Nitekim çok sürmeden 1885 yılında Edinburgh Üniversitesinin başına geçer ve ölünceye kadar da burada görev yapar (1885-1905) ve 1884-1886 yılları arasında oryantalist çalışmalar üzerine yoğunlaşan Royal Asiatic Society adlı İngiliz derneğinin başkanlığını yürütür.

Sonuç olarak, İngiliz bir Oryantalist olarak Muir iki bakımdan önem arzeder: Birincisi Muir’in eserlerinde entellektüel motivasyonun yanı sıra politik ve dini motivasyonlar da oldukça önemli rol oynamıştır. O bir misyonerdir, bir İngiliz devlet adamıdır ve bir oryantalisttir. Bu nedenle o, çalışmalarında misyoner, akademik-ilmi ve kolonyal hedefleri hep bir araya getirmiştir. İkinci olarak Muir, bu özellikleriyle kendisinden sonraki nesillere oldukça etkili olmuştur. Kendisinden sonra özellikle misyoner-ilim adamı, misyoner-oryantalist denebilecek kişiler üzerinde etkili olan Muir özellikle İslam’a eleştirel yaklaşımıyla etkili olmuştur ki bu yaklaşım William St. Clair Tisdall ve Arthur Jeffery gibi oryantalistlerce benimsenmiştir.

Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi : www.eilahiyat.com
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort