Hit (3588) M-155

Yeniden Dirilişin Örnekleri

Yazar Adı : İlim Dalı : Kelam
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü : Müstakil
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-08 Güncelleyen : /0000-00-00

Yeniden Dirilişin Örnekleri

Ölüm ötesi hayat İslam inancının temel esaslarındandır. Allah’ın varlığı ve birliğiyle birlikte Kur’ân-ı Kerim’de en çok üzerinde durulan konulardan biridir. Kur’ân-ı Kerim’in üçte bir gibi önemli bir bölümünde, ilk nazil olan ayetlerden itibaren ahiret inancı canlı bir üslupla anlatılır. Bu üslup; ahlaki ve hukuki konularda da tekrarlanır. Hukuki hüküm bildiren ayetlerde dünyevi cezaların yanı sıra uhrevi cezalardan da bahsedilir. Daha doğrusu, hayatın her anında Allah’ın her şeyi görüp bildiği şuuru ile ahirette iğneden ipliğe hesaba çekeceği inancı, Müslüman’ın hayat felsefesini özetler (Bakara, 2/228).

Bu öneminden dolayı, Üstad Bediuzzaman, 10. sözde ölüm ötesi hayatın gerekliliğini esma-i ilahiye penceresinden temellendirir. Çocuklar, ihtiyarlar, gençler ve aile hayatı açısından ahiret hayatına inanmanın psikolojik ve sosyolojik tahlillerini yapar. Beşerin idare ve ahlakıyla yakından alakalı olan sosyologlara, siyasetçilere ve ahlakçılara bu inancın yerini neyle doldurabileceklerini ve bunların yaralarını neyle tedavi edebileceklerini sorar. Nev’i şahsına münhasır bir üslupla anlattığı temsil ve hakikatlerin, Kur’ân-ı Hakîm’in feyzinden kaynaklandığını belirtir. Sonunda, “Asıl söz ise Kur’ân’ındır. Zira söz odur ve söz onundur” diyerek, konuyla ilgili bazı ayetleri nakleder.

İlgili ayetlerin tasnifini ise, M. Fethullah Gülen Hocaefendi şöyle yapar: “Kur’ân-ı Kerim, bizim tespit edebildiğimize göre, öldükten sonra dirilme hakikatini iki grupta toplamıştır.

Birincisi: Kıyas-ı temsili,
İkincisi: Nazirini gösterme metodu.


Kur’ân bu iki şıkkı ele alırken bir makro âlemden, afakî delillerle haşrin meydana geleceğini, bir de normo (enfüsî) dediğimiz âlemden bunu anlatırken mikro âleme de inerek haşri ispat ediyor. Ayrıca Kur’ân-ı Kerim makro ve mikro âlemi birden ele alarak meseleyi anlatır ki, biz buna âlemşümul delil de diyebiliriz. Bu son kısımda ise mutlak yaradılış nazara verilir.” (Ölüm Ötesi Hayat, s. 31-32). Biz bu yazıda, Kur’ân- ı Kerim’de yeniden dirilişi inkâr edenlerin itirazlarını ve bunlara verilen cevapları kısaca özetlemeye çalışacağız.

Yeniden Dirilişe İtirazlar
Ölüm, bu dünyanın karşı konulmaz yazgısı. Bu konuda itiraz da yok, itirazın anlamı da. Yalnız, yeniden diriliş konusunda, inanmayanların çeşitli itirazları ve şüpheleri bizzat Kur’ân-ı Kerim’de sıklıkla nakledilir ve hemen her yerde bunlara cevaplar verilir. Bu cevapların bir kısmının tarihi örneklerle; bir kısmının yeryüzündeki öldürme ve diriltme hadiseleriyle; bir kısmının ise Allah’ın sonsuz kudretiyle ilgili olduğu söylenebilir.

Kur’ân-ı Kerim’de anlatılanlara göre, ahiret hayatını inkâr edenler, başıboş olduklarını iddia etmiş, kendilerini zamanın öldürdüğünü ileri sürmüş, ahiret inancını bir “sihir” olarak değerlendirmiş, ahiretten bahseden peygamberleri, “Allah hakkında yalan uyduran kişiler” olarak nitelemiş, kıyametin kopacağını zannetmemiş; hatta bu zanlarını yeminle pekiştirmeye çabalamışlardır.

Bu insanlar ahiret hayatı konusunda masal türü bilgilerden bile mahrum kalmış, şüpheye düşmüş ve ilmini ihata edemedikleri bu konuyu yalanlamaya yeltenmişlerdir. Onların yegâne delilleri “biz de atalarımız da daha önceden bu tür şeylerle hep tehdit edildik durduk” demeleri ve peşinden “bu eskilerin masallarıdır” hükmünü vermeleridir. Doğrusu bu iddia en çok tekrarlanma özelliğine sahiptir ve çeşitli dönemlere aittir. İşte bu noktada Kur’ân-ı Kerim’de yeniden dirilişin tarihi örnekleri nakledilir.

Tarihi Örnekler
Kur’ân’da İsrailoğullarının “Allah’ı açıktan görmedikçe inanmayız” demeleri zikredilir. Hz. Musa’nın (a.s) Allahu Tealayı görme isteği ise, Allah’ın (c.c) tecellisine bile dayanamayacak bir boyutta gerçekleşir. Bununla beraber, Hz. İbrahim’in (a.s), “Ya Rabbi, ölüleri nasıl dirilteceğini bana gösterir misin?” talebine, önce “yoksa inanmadın mı?” denilmiştir. Hz. İbrahim’in (a.s) “kalbim mutmain olsun diye” karşılık vermesinden sonra ise, denileni yapması istenmiştir: “Dört kuş tut, bu kuşları kendine alıştır, akabinde onları kesip her dağın başına birer parça koy, sonra da onları çağır. O zaman, koşa koşa sana geleceklerdir” (Bakara, 2/260).

Hz. Musa (a.s) zamanında öldürülmüş bir kişiye, belirli bir ineğin parçası vurulmuş, maktul canlanmış ve katilini söylemiştir. Bu olaydan sonra, “İşte Allah bunu nasıl dirilttiyse, ölüleri de aynen bu şekilde diriltir” hükmü verilir. Hz. İsa’nın (a.s) mucizeleri arasında ise, şu olay anlatılır: “Ben size çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapar, içine üflerim; o da Allah’ın izniyle kuş oluverir.” Ayrıca, Ashab-ı Kehfin uyutulup üç yüz yıl sonra uyandırılmaları yeniden dirilişin mümkün olduğunu ispat eder. Ölmüş bir merkebin yeniden canlanması da, Kur’ân’da anlatılan tarihi örneklere eklenmelidir.

Elbette, bunlar her zaman yenilenen birer örnek değildir. Çeşitli tarihlerde meydana gelmiş olması da sık sık karşılaşılan bir olay olmadığını gösterir. Ama bu haberi veren kaynağın doğruluğuna iman, bunların vuku bulduğu inancını gerektirir. Yalnız, haber kaynağına inanmayanlara yönelik bir delil hükmünde olmayabilir. Diğer taraftan, günlük bir tecrübe olan insanın uykusu ve kupkuru yerin baharda yeniden canlanması herkesin gözü önünde gerçekleşmektedir.

Yeryüzünde Görülen Öldürme ve Diriltme Hadiseleri
Uyku, ölümün bir benzeridir. Bu yüzden uyku, Kur’ân-ı Kerim’de yeniden dirilişle irtibatlandırılır (En’am, 6/60). İlgili ayette şöyle buyrulur: “Allahu teala, insanların ruhlarını ölümleri sırasında, ölmeyenlerin ruhlarını da uykuları sırasında alır. Hakkında ölüm hükmü verdiği ruhu tutar, vermediği ruhu ise belirli bir süreye kadar salıverir. Muhakkak ki bunda, düşünen kimseler için alınacak ibretler vardır” (Zümer, 39/42).

Kur’ân-ı Kerim’de özellikle baharda kupkuru duran bitkilerin canlanması, yeniden dirilişin en önemli delili olarak ifade edilir. “Rahmeti olan yağmurun önünden müjdeci olarak rüzgarlar gönderen O’dur. Nihayet bu rüzgârlar o ağır bulutları hafif bir şeymiş gibi kaldırıp yüklendiklerinde, bakarsın biz onları ekinleri ölmüş bir ülkeye sevk eder, derken oraya su indiririz de orada her türlüsünden meyveler ürünler bitiririz. İşte ölüleri de böylece çıkarırız. Belki düşünür ibret alırsınız” (A’raf, 7/57). “Hem o su ile ölü toprağa hayat verdik. İşte ölmüş insanların mezarlarından çıkışı da böyle olacaktır” (Kâf, 50/9; Tövbe, 9/11). “İşte bak Allah’ın rahmetinin eserlerine. Ölmüş toprağa nasıl hayat veriyor. Bunları yapan kim ise, ölüleri de O diriltecektir. O, her şeye hakkıyla kadirdir” (Rum, 30/50; ayrıca bkz. Hac, 22/5; Fâtır, 35/9).

Allah’ın (c.c) Sonsuz Kudreti
İnkâr edenler, “Kemik yığını ve ufalanan kırıntı haline geldikten sonra biz mi diriltilip yeniden yaratılacağız diyerek dinle alay ediyorlardı. Görmüyorlar mı ki, gökleri ve yeri yaratan Allah, kendilerinin benzerini yaratmaya elbette kadirdir. Bir de şöyle dediler, sahi biz kupkuru kemik yığını ve ufalanmış toz haline geldiğimiz zaman, biz mi yeniden yaratılıp dirileceğiz. De ki, ister taş olun, ister demir, isterse yeniden dirilmesi aklınıza imkânsız gibi görünen herhangi bir yaratık. Ne olursanız olun mutlaka dirilip kaldırılacaksınız. O halde diyecekler, kimdir bizi diriltecek olan? De ki, sizi ilk defa yoktan Yaratan. Bu sefer alaylı bir şekilde başlarını sallayacak ve ne zamanmış deyecekler. De ki, belki de pek yakın” (İsra, 17/48-51).

Kur’ân-ı Kerim’de yeniden dirilişi imkânsız görenlere karşı, Allah’ın varlığı hakkında kullanılan deliller tekrar nazara verilir ve yoktan yaratma ile yeniden yaratma Allah’ın (c.c.) kudreti açısından karşılaştırılır. Zaten ikinci yaratmanın birinci yaratmaya göre daha kolay olması hükmü, mantıki bir tutarlılıktır. Bu sebeple bazı ayetlerde birinci yaratmadan yorulmadığı vurgulanır. Bu tür ayetlerin fasılalarının genellikle, “Allah, her şeye kadirdir” formuyla bittiği görülür.

Allah ilk yaratmayla yorulmamıştır. İlk yaratmaya göre yeniden yaratma daha kolay olacaktır. Daha doğrusu, Allah’ın bütün insanları yaratması, bir insanı yaratması kadar basittir. Diriltmesi de böyledir. Diğer bir anlatımla, semaları, yeri yaratan ve bunları yaratmasından yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye de kadir olduğunu düşünmüyorlar mı? “Bütün bunları yapan Allah olduğu halde, insan, kemiklerini toplayamayacağımızı mı zannediyor. Biz, parmak uçlarını bile toplamaya kadiriz. Günahlara daldıktan sonra bir de kalkmış ‘kıyamet ne zaman’ diye soruyor.” (Kıyamet, 75/3-6)

Bu tür iddialar yine yenilenir ve Allah’ın kudretine vurgu yapılır. “İnsan neden yaratıldığına bakmıyor mu? O atılan meniden bir nutfe değil miydi? Biz onu değersiz bir sudan yaratmadık mı? Bir de kendi yaratılışını unutarak bize misal getirmeye kalkışıyor ve şu çürümüş kemikleri kim diriltecek diyor. De ki, onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü Allah yaratmanın her çeşidini çok iyi bilendir.” (Yâsin, 36/77-79)

“Ey insanlar, eğer siz öldükten sonra dirilmekten şüphe ediyorsanız, bilin ki, biz sizi ilkin topraktan, sonra nutfeden, sonra bir yapışkan hücreden, sonra esas unsurlarıyla hilkati tamamlanmış; ama bütün azalarıyla henüz tamamlanmamış bir çiğnem et görünümünde bir ceninden yarattık ki, kudretimizi size açıkça gösterelim” (Nah1, 6/70).

Sözün özü yeniden diriltme, Allah’ın bir sözüdür. Allah’- tan daha doğru sözlü kim olabilir ki?
“Ey insanlar, eğer siz öldükten sonra dirilmekten şüphe ediyorsanız, bilin ki, biz sizi ilkin topraktan, sonra nutfeden, sonra bir yapışkan hücreden, sonra esas unsurlarıyla hilkati tamamlanmış; ama bütün azalarıyla henüz tamamlanmamış bir çiğnem et görünümünde bir ceninden yarattık ki, kudretimizi size açıkça gösterelim” (Nah1, 6/70).
Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi :
Makale Linki :