Hit (7611) K-1478

el Camius Sahih (Müslim)

Yazar Adı : Müslim b. Haccac İlim Dalı : Hadis
Kitap Dili : Kitap Tipi :
Konusu : Sitedeki Kayıt Türleri :
Ekleyen : /2015-05-15 Güncelleyen : /2015-05-15

el-Câmi’u’s-sahîh

Müslim’in (ö. 261/875) sahih hadislerden meydana gelen eseri.

Asıl adı el-Câmi ‘u’s-sahîh olmakla beraber daha çok Sahîh-i Müslim diye bilinmektedir. Bizzat müellif eserinden el-Müsned ve el-Müsnedü’s-sahîh diye söz etmekte ve bununla kitabının Hz. Peygamber’e ulaşan sahih rivayetlerden meydana geldiğini kastetmektedir. Ayrıca muhaddisler iki asır boyunca hadis yazsalar bile yine el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’e başvurmak zorunda olduklarını söyleyerek eserinin değerini ifade etmektedir.

Müslim’in hocalarından semâ* yoluyla rivayet ettiği 300.000 hadisten seçerek hazırladığını söylediği eserini 235 (849) yılında henüz yirmi dokuz yaşında iken tasnife başladığı, on beş yıl süren titiz bir çalışma sonunda 250 (864) yılında tamamladığı anlaşılmaktadır. Daha sonra bu çalışmasını Ebû Zür‘a er-Râzî’nin incelemesine sunmuş, onun kusur bulduğu rivayetleri kitabından çıkarmıştır. Sadece sahih hadisleri toplama konusunda hocası Buhârî’nin metodundan faydalandığında şüphe yoktur.

Hadis Sayısı.

el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’te 54 kitâb, 1329 bab bulunmaktadır. Kitâb adlarını bizzat müellif tesbit etmekle beraber bab adlarını (tercemeler) o yazmamıştır. Bunu -Nevevî’nin dediği gibi- kitabın hacmini büyütmemek için mi, yoksa konu bütünlüğünü sağlamak için mi yaptığı bilinmemektedir. Bazı âlimler eseri şerhederken uygun gördükleri şekilde bab adları yazmakla beraber hiçbiri bu konuda Nevevî kadar başarılı olamamıştır. Bugün elimizde bulunan matbu Sahîh-i Müslim’lerin bab başlıkları Nevevî tarafından konmuş ve böylece konular birbirinden kesin hatlarla ayrılmıştır. Müslim’in ilmî seyahatlerinde yol arkadaşı olan ve Sahîĥ’i tasnifi sırasında on iki (veya on beş) yıl onunla birlikte bulunan muhaddis Ahmed b. Seleme’nin belirttiğine göre eserdeki hadis sayısı tekrarlarıyla birlikte 12.000 (bazılarına göre 8000), tekrarsız olarak 4000’dir. Fakat Muhammed Fuâd Abdülbâkı’nin beş cilt halindeki neşrinde eserin tekrarsız olarak 3033 hadisi, dolayısıyla bu kadar konuyu ihtiva ettiği tesbit edilmiştir. Wensinckin Miftâhu künûzi’s-sünne’deki sayımına göre ise eserdeki hadislerin tamamı 7581’dir. Bu rakam İbn Salâh’ın belirttiği, mükerrerleriyle birlikte 7275 rakamına oldukça yakındır. Mevkuf ve maktû rivayetlere yer vermediği halde Sahîh-i Müslim’de Sahîh-i Buhârî’ye göre daha çok mükerrer hadisin bulunması rivayetlerin bütün isnadlarını bir arada vermesi sebebiyledir.

Şartları.

Müslim, sahih rivayetlerin hepsini derlemeyi düşünmemekle beraber eserine alacağı hadislerin sahih olmasını prensip edinmiş, bunun için de bir hadisin sahih şartlarını taşımasında Saîd b. Mansûr, Yahyâ b. Maîn, Osman b. Ebû Şeybe ve Ahmed b. Hanbel gibi devrinin ünlü muhaddislerinin ittifak etmesini yeterli görmüştür. İbn Salâh’ın dediği gibi Müslim’in en belirgin şartı, senedin başından sonuna kadar hepsi güvenilir olan kimselerin birbirinden muttasıl isnadlarla -şâz ve illetli olmayarak- rivayet etmeleridir. Diğer taraftan Müslim, eserinde yer almayan rivayetleri zayıf kabul etmediğini özellikle belirtmiştir.

Ona göre bir hadisin sahih olabilmesi için senedde yer alan her bir hoca ile talebenin birbiriyle görüştüklerini bilmek gerekli değildir. İkisinin de aynı asırda yaşaması -güvenilir olmaları ve biribirlerinden an‘ane* yoluyla rivayet etmeleri şartıyla- yeterlidir. Buhârî’nin en önemli özelliği olan hoca ile talebesinin buluşup görüşmesi şartını, “sonradan ortaya çıkmış bir söz” diye reddeder. Müdellis olmayan (bk. MÜDELLES) muhaddislerin bu kabil rivayetlerini zayıf saymayı doğru bulmaz. Hadisin semâ yoluyla alındığını bilmenin sadece müdellislerin rivayetlerinde gerekli olduğunu söyler. Fakat Ali b. Medînî ve Buhârî gibi bazı hadis otoriteleri bu konuda farklı görüş belirtmişlerdir. Bu sebeple de Müslim’in şartlarına göre sahih olan bazı hadisler Buhârî’ye göre sahih olmamaktadır.

Rivayeti.

el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’i Müslim’den birçok muhaddis dinlemiş olmakla beraber bunlar arasında İbn Süfyân diye tanınan Ebû İshâk İbrâhim b. Muhammed b. Süfyân en-Nîsâbûrî (ö. 308/920) ile Kalânisî diye bilinen Ebû Muhammed Ahmed b. Ali’nin rivayetleri onu daha sonraki çağlara iletebilmiştir.

İbn Süfyân 257 Ramazanında (Ağustos 871) Nîşâbur’da el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’i -pek az bir kısmı müstesna- Müslim’den dinlemiştir. Ondan da Cülûdî diye tanınan Ebû Ahmed Muhammed b. Îsâ b. Amrûye en-Nîsâbûrî (ö. 368/979) ile Kisâî diye bilinen Ebû Bekir Muhammed b. İbrâhim b. Yahyâ en-Nîsâbûrî (ö. 385/995) rivayet etmişlerdir. Fakat Kisâî ile görüşen Hâkim en-Nîsâbûrî onun rivayetini pek güvenilir bulmadığını söylemiştir (Zehebî, XVI, 465). Cülûdî’nin nüshası Ebü’l-Hüseyin Abdülgafir b. Muhammed b. Abdülgafir el-Fârisî (ö. 448/1056), Ebü’l-Abbas Ahmed b. Hasan b. Bündâr er-Râzî (ö. 409/1018’den sonra) ve Ebû Saîd Ömer b. Muhammed b. Muhammed es-Siczî tarafından, Kisâî’nin nüshası Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Zekeriyyâ en-Nesevî ve Ebû Muhammed Abdülmelik b. Hasan b. Abdullah es-Sıkıllî tarafından nakledilmiştir.

Müslim’in diğer talebesi Kalânisî’nin rivayeti ise hemen hemen sadece Mağrib’de yayılmıştır. Ondan Eşkar diye tanınan Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed b. Yahyâ, Eşkar’dan da İbn Mâhân Abdülvehhâb b. Îsâ b. Abdurrahman el-Fârisî (ö. 387/997) rivayet etmişlerdir. İbn Mâhân Sahîh-i Müslim’i Cülûdî’den de nakletmiştir. Eser İbn Mâhân’dan dört talebesi tarafından rivayet edilmiştir.

Eserin Müslim’den Nevevî’ye altı râvi ile ulaşan rivayet zinciri yandaki şemada gösterildiği gibidir.

Rivayet Özellikleri.

Bir hadisin güvenilir rivayetlerinin tamamını muhtelif senedlerle bir araya toplamak el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’in en başta gelen özelliğidir. Hz. Peygamber’den bir konuya dair nakledilen sağlam rivayetlerin bir yerde toplanması, onlardan hüküm çıkarmada büyük kolaylık sağlaması bakımından önemlidir. Her konuda önce son derece güvenilir hadis hâfızlarının rivayetlerini vermek, sonra derece itibariyle bu grubu takip eden muhaddislerin, en sonra da tenkide uğramış bazı râvilerin rivayetlerini sıralamak Müslim’in takip ettiği diğer bir metottur. Muteber olmayan kimselerin nakillerine eserinde üçüncü sırada yer vermesi, onların rivayetlerini de sahih kabul ettiği için değil ilk sırada yer verdiği sahih hadisleri bir ölçüde desteklemek ve o konudaki bütün rivayetleri -mütâbi‘* ve şâhid* olarak- bir arada sergilemek içindir. Bu zayıf râvilerden bir kısmının önceleri sika* iken bu özelliklerini çeşitli sebeplerle yitirmiş kimseler olması, Müslim’in de onlardan sağlıklı dönemlerinde rivayette bulunması mümkündür. Hâkim en-Nîsâbûrî ile Ebû Bekir el-Beyhakī bu üçlü tasnifi Müslim’in gerçekleştiremeden vefat ettiğini, eserine sadece birinci gruba giren güvenilir hadis hâfızlarının rivayetlerini aldığını ileri sürmüşler, bazıları da bu üçlü tasniften dolayı muteber olmayan kimselerin rivayetlerine eserinde yer vermesi sebebiyle Müslim’i tenkit etmişlerdir. Üçlü tasnifin Sahîh-i Müslim’de bulunduğunu Kadî İyâz ve İbnü’s-Salâh kesinlikle ifade etmekte, ayrıca İbnü’s-Salâh Müslim’i bu tasnifi sebebiyle savunmaktadır (Sıyânetü Sahîhi Müslim, s. 94-99). Mütehassıs âlimlerin bile ihtilâf ettiği bu konuda ihtiyatlı davranmayı tercih edenler eserde bu üçlü tasnifin ilk iki şıkkının bulunduğunu, fakat çok zayıf râvilere ait rivayetlerin yer almadığını söylemişlerdir.

Öte yandan konuları sıralarken Müslim’in gözettiği önemli hususlardan biri -Buhârî’nin yaptığı gibi muhtelif bahislerde tekrara düşmemek için- hadisi en fazla ilgili olduğu yerde çeşitli tarikleriyle birlikte zikretmektir. Bununla beraber pek nâdir de olsa hadisi aynı isnadla veya bir diğer senedle başka konuda tekrarladığı da görülür. Nitekim “el-Libâs ve’z-zîne” kitâbındaki bir hadisi (nr. 114) “es-Selâm” kitâbında da (nr. 3) aynen zikretmiştir.

Müslim el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’te bizzat hocasından duyduğu rivayetleri “haddesenâ”, hocaya okunanları da “ahberenâ” ifadeleriyle rivayet etmeye önem verir. Hocasının söylemediği bir ismi -seneddeki râvinin müphem kalmasına yol açsa bile- ilâve etmez. Bunun yerine râvinin kimliğini tayin edecek kelimeyi “ya‘nî...” diyerek ekler. Buna benzer açıklamaları, gerektiğinde metinde de yapar. Bir hadis metnini senediyle birlikte zikrettikten sonra, aynı hadise dair diğer sağlam senedleri de vermekle beraber, kitabın hacmini büyütmemek için onların metinlerini tekrarlamaz; bunun yerine senedin sonunda o metne “bi-mislihî”, “mislühû” veya “bi-hâze’l-isnâd” sözleriyle işaret etmekle yetinir. Aynı titizliği hadis metinlerinde de gösteren Müslim, eğer bir senedde iki veya daha fazla hocasının adını zikretmiş, onlar da hadisi farklı kelimelerle rivayet etmişlerse kimin hangi kelimeyi nasıl telaffuz ettiğini özellikle belirtir. İki muhaddisin rivayeti arasındaki fark bir harften ibaret bile olsa ona işaret eder. Bu durum onun “mâna ile rivayet”e iltifat etmediğini göstermektedir.

Senedlerde Müslim ile Hz. Peygamber arasındaki râvi sayısı dört-dokuz arasında değişmektedir. Dokuz râvili senedlerin sayısı yediden fazla değildir (aş.bk.).

Sahîh-i Buhârî’deki 1341 ta‘lik*in aksine Sahîh-i Müslim’de sadece on yedi (veya on dört, yahut on iki) hadis, senedin baş tarafından bir, iki veya daha fazla râvinin düşmesiyle muallak olarak rivayet edilmiştir. Bunların çoğu muttasıl bir rivayeti desteklemek maksadıyla kullanılmıştır. Zaten biri dışında geri kalanları Sahîh-i Müslim’de noksansız birer senedle de nakledilmiştir.

İslâm Dünyasındaki Yeri.

Sahîh-i Müslim kaleme alındığı devirden itibaren Sahîh-i Buhârî ile birlikte Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en güvenilir iki kaynak olarak kabul edilegelmiştir. Onu başta Ebû Ali en-Nîsâbûrî (ö. 349/960) olmak üzere Mağribli bazı âlimler, bir hadisin bütün rivayetlerini bir araya toplayan güzel tertibi, hadisin belli bir kısmını değil tamamını üstelik mânen değil mutlaka lafzen rivayet etmesi, mukaddimesi dışında Hz. Peygamber’in hadislerinden başka sözleri (mevkuf ve maktû) ihtiva etmemesi sebebiyle Buhârî’nin eserine tercih etmişlerdir. Ancak âlimlerin büyük çoğunluğu, ashap ve tâbiîn sözlerine yer verse bile Sâhîh-i Buhârî’yi bütünü itibariyle, özellikle de hadislerden kolaylıkla fıkhî sonuç elde etmeye imkân vermesi bakımından daha üstün tutmuşlardır (bk. SAHÎHAYN). Kaldı ki Sahîh-i Müslim’de az da olsa ashap ve tâbiîn sözü bulmak mümkündür. Nitekim İbn Hacer el-Askalânî eserdeki mevkuf rivayetler için el-Vukuf ‘alâ mâ fî Sahîhi Müslim mine’l-mevkuf adlı kitabını, Reşîd el-Attâr da maktû rivayetler için Gurerü’l-fevâ ‘idi’l-mecmû ‘a’sını kaleme almıştır (aş.bk.). Bazılarına göre adı geçen âlimlerin onu Buhârî’nin eserine tercih etmelerinin sebebi, Müslim’in el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’te iki güvenilir tâbiînin iki sahâbîden duyduğu ve senedin sonuna kadar hep ikişer kişinin birbirinden rivayet ettiği hadisleri toplamayı prensip edinmesidir. Müslim’in her hadisi en uygun bulduğu babda ve umumiyetle sadece bir defa zikrederek hadisin diğer tariklerini ve farklı lafızlarını burada vermesi ve eserini kendi memleketinde, kaynaklarının yanında ve şeyhlerinin hayatta bulunduğu bir zamanda tasnif etmesi, bazıları tarafından onun Sahîh-i Buhârî’ye tercih edilmesine sebep teşkil eden en önemli özelliği olmuştur. Bu tercihte eserin ihtiva ettiği hadisleri daha sahih bulma gibi bir kanaat söz konusu değildir. Baskıları. Sahîh-i Müslim Kalküta’da (1265), Bulak’ta (1290), Delhi ve Leknev’de (1319), Kahire’de (1327) ve İstanbul’da (1329-1332) yayımlanmıştır. Bunların içinde, eserin muhtelif nüshaları gözden geçirilerek Mehmed Zihni Efendi tarafından tashih edilip harekelenmek suretiyle İstanbul’da Matbaa-i Âmire’de sekiz cilt halinde yapılan baskısı en değerli olanıdır. Daha sonra Muhammed Fuâd Abdülbâkı el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’in hadislerini Wensinck’in Concordance’taki usulüne göre numaralamış, V. cildi sadece fihriste ayırmıştır. Fihrist elli dört kitâbın ihtiva ettiği bablara (s. 3-84), mükerrer olmayan 3033 hadisin geçtiği kitâblara, bunların ashaptan râvilerine ve Sahîh-i Buhârî’de geçiyorsa oradaki numaralarına (s. 85-210), 137 mükerrer hadisin bulunduğu yerlere (s. 212-222), her bir sahâbînin rivayet ettiği hadislere (s. 223-371), kavlî hadislerin alfabetik sıralanışına (s. 373-462) ve hadisleri nâdir kelimelerden hareketle bulma düşüncesiyle garîb kelimelerin alfabetik dizilişine (s. 463-576) göre hazırlanmıştır. Eser Kahire’de yayımlanmıştır (1955-1956).

Şerhleri.

el-Câmi ‘u’s-sahîh üzerinde şerh, hâşiye, ihtisar ve müstahrec* nevinden birçok çalışma yapılmış, râvileri ve garîb kelimelerine dair eserler yazılmış olmakla beraber bunların pek azı yayımlanabilmiştir.

En tanınmış şerhleri şunlardır:

1. el-Mu ‘lim bi-fevâ ‘idi Müslim. Sicilyalı muhaddis ve fakih Mâzerî’nin (ö. 536/1141) bu eseri bilindiği kadarıyla Sahîh-i Müslim’in ilk şerhidir. Hadisler baştan sona kadar şerhedilmeyip gerekli görülen yerlerde açıklamalar yapılmıştır. Şerhte daha çok hadislerdeki ince mânaların yakalanmasına ve elde edilebilecek hükümlerin ortaya çıkarılmasına gayret edilmiştir. Muhammed eş-Şâzelî tarafından neşredilen (I-III, Tunus 1987-1988) eserin pek fazla olmayan yazma nüshalarından birine ait I. cilt Köprülü Kütüphanesi’nde (nr. 329, 163 varak), II. cilt de Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde (III. Ahmed, nr. 414, 194 varak) bulunmaktadır. Diğer ülkelerdeki nüshaları eksiktir (bk. Sezgin, I, 136). Kadî İyâz el-Mu ‘lim’de gördüğü birtakım noksanları tamamlamak maksadıyla İkmâlül-Mu ‘lim bi-fevâ ‘idi Müslim adıyla bir şerh yazmıştır. el-Mu ‘lim bizzat Mâzerî tarafından yazılmayıp talebelerinin ders sırasında tuttuğu notların birleştirilmesiyle meydana geldiği için bazı yanlışlar ihtiva ettiğini, ayrıca eserde Müslim’in tertip tarzına uymayan bazı tasnif hataları bulunduğunu söyleyen Kadî İyâz, gerekli gördüğü yerlerde kendi şerhini bir zeyil mahiyetinde yazmıştır. Eserin mevcut nüshalarının çoğu İstanbul kütüphanelerindedir. Bunlar arasında en mükemmeli, Nuruosmaniye’deki nüshadır (nr. 1035, 404 varak; diğer nüshaları için bk. Sezgin, I, 136-137). Tunuslu Muhammed b. Hilfe b. Ömer el-Veştâtî el-Übbî de (ö. 827/1424) İkmâlü’l-Mu ‘lim üzerine İkmâlü İkmâli’l-Mu ‘lim adlı bir eser kaleme almıştır. Kendinden önce Mâzerî, Kadî İyâz, Ahmed b. Ömer el-Kurtubî ve Nevevî tarafından yazılan Sahîh-i Müslim şerhlerinden çokça faydalanmış, bu kaynaklardan nakil yaparken Mâzerî için “mim”, Kadî İyâz için “ayn”, Kurtubî için “tâ”, Muhyiddin en-Nevevî için “dâl” rumuzlarını kullanmış, yer yer kendisi de ilâvelerde bulunmuştur. “eş-Şeyh” kısaltmasıyla da İbn Arefe diye tanınan hocası Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed b. Arefe’yi kastetmiştir. İstanbul kütüphanelerinde birçok nüshası bulunan eser yayımlanmıştır (I-VII, Kahire 1328). Daha sonra Muhammed b. Yûsuf es-Senûsî (ö. 895/1490), Übbî’nin şerhini esas alarak onu ihtisar etmiş ve bir miktar ilâvede bulunmuştur. Übbî’den farklı olarak Nevevî’nin eseri için “hâ” (ح), Übbî’nin eseri için de “bâ” rumuzunu kullanmış, yazdığı bu şerhe Mükmilü İkmâli’l-İkmâl adını vermiştir. Kitap Übbî’nin şerhiyle birlikte Kahire’de yayımlanmıştır (1328).

2. el-Minhâc fî şerhi Sahîhi Müslim b. Haccâc. Nevevî’nin (ö. 676/1277) bu eseri Sahîh-i Müslim şerhlerinin en önemlilerinden biridir. Müellif bu şerhi ne pek kısa ne de gereğinden fazla uzun tutmamaya özellikle dikkat ettiğini söylemektedir. Eserin uzun mukaddimesinde Sahîh-i Müslim’in çeşitli rivayetleri hakkında bilgi verdikten sonra daha çok İbnü’s-Salâh’ın görüşlerine dayanarak Sahîh-i Buhârî’nin Sahîh-i Müslim’e tercih sebepleriyle her birinin üstün yanlarını, Sahîh-i Müslim’in şartlarını ve muhtelif özelliklerini anlatmakta, genel olarak hadislerin sıhhat dereceleri, bazı hadis meseleleri ve ıstılahları ile bunların değerleri ve bağlayıcılık durumlarını incelemekte, son olarak da Sahîhayn’daki muhtelif râvi isimlerinin okunuşu hakkında genel bilgi vermektedir. Hadisleri şerhederken Mâzerî’nin el-Mu ‘lim’i ile Kadî İyâz’ın İkmâlü’l-Mu ‘lim’inden çokça faydalandığı anlaşılmaktadır. Nevevî, hadislerin senedlerindeki nâdir isimlerin okunuşunu titiz bir şekilde tarif etmekte, metinleri ilk geçtiği yerde etraflıca açıklamaktadır. Ele aldığı hadisin muhtevasında bulunan, ileride bir başka hadis dolayısıyla geçecek bahisleri sonraya bırakmakta, daha önce şerhedilmiş konuların geçtiği yerleri belirtmekte, sonunda da hadisin ihtiva ettiği hükümleri açıklamaktadır. Sahîh-i Müslim’deki her bir hadisin tamamını değil şerhedilmesini gerekli gördüğü kısmını ele alırken metindeki garîb kelimelerin okunuşunu da vermektedir. Yazıldığı devirden beri büyük bir rağbet gören el-Minhâc’ın yazmalarının birçoğu ve en değerlileri İstanbul kütüphanelerindedir. Eser Kahire (I-IV, 1271; I-V, 1283), Leknev (1285) ve Delhi’de (1304, 1309), dokuz ciltte on sekiz cüz halinde Kahire’de (1929-1930) müstakil olarak, İrşâdü’s-sârî’nin kenarında on cilt halinde Bulak’ta (1267, 1275, 1276, 1285, 1288, 1292, 1304-1306) ve yine Kahire’de (1276, 1306, 1307, 1325-1326) yayımlanmıştır. el-Minhâc’ı Abdullah b. Muhammed b. Abdülkadir el-Ensârî (ö. 724/1324) ihtisar etmiş, Ahmed b. Lü’lü’ b. Nakıb de (ö. 769/1368) eser üzerinde en-Nüket ‘ale’l-Minhâc adıyla bir hâşiye yazmıştır (Sezgin, I, 138).

3. Fazlü’l-mün ‘im fî şerhi Sahîhi Müslim. Muhammed b. Atâullah el-Herevî’ye (ö. 829/1426) ait olan bu eserin iki ciltten ibaret bir nüshası Millet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Feyzullah Efendi, nr. 442-43, 248+230 varak). Eserin bir nüshası da Hindistan’dadır (Bankipûr 5/1/88-89, nr. 202, 341 varak).

4. ed-Dîbâc ‘alâ Sahîhi Müslim b. Haccâc. Süyûtî bu küçük hacimli eserinin mukaddimesinde kısaca Müslim’in şartları ile eserinde kullandığı terimler hakkında bilgi vermekte, künyesiyle bahsedilen şahısların adlarını alfabetik olarak sıralamakta, şerh kısmında da az kullanılan bazı isim, lakap ve kelimelerin okunuşunu belirtmekte, ayrıca rivayet farklarına işaret etmektedir. Eser Ali b. Süleyman ed-Dimnâtî’nin (ö. 1306/1888) Veşyü’d-Dîbâc ‘alâ Sahîhi Müslim b. Haccâc adlı eseriyle birlikte yayımlanmıştır (Kahire 1299).

5. ‘İnâyetü’l-meliki’l-mün ‘im li-şerhi Sahîhi Müslim. Sahîh-i Buhârîye otuz ciltlik bir şerh yazmış olan Yûsufefendizâde Abdullah Hilmi’nin (ö. 1167/1753-54) bu eserinin yazmaları İstanbul kütüphanelerinde bulunmaktadır. Nuruosmaniye (nr. 1042, 368 varak; nr. 1043, 247 varak) ve Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki nüshalar (Medine, nr. 245, I. cilt 245 varak, II. cilt 246 varak, III. cilt 317 varak) müellif hattıyladır. Eserin Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 381-382; Hamidiye, nr. 343-345; Laleli, nr. 560-562) ve Üsküdar Selim Ağa (nr. 205) kütüphanelerinde de nüshaları vardır.

6. Fethu’l-mülhim fî şerhi Sahîhi Müslim. Hindistanlı Fazlullah Câbir (Şebbîr) Ahmed ed-Diyûbendî el-Osmânî tarafından beş ciltte tamamlanması düşünülen eser, büyük hacimli üç cildi Delhi’de (1934) yayımlandıktan sonra müellifinin vefatı üzerine yarım kalmıştır. Zâhid el-Kevserî hadisleri şerhederken bütün mezheplerin görüşlerine ve delillerine yer vermesi, isimlerin okunuşu, garîb kelimelerin açıklanması, râvilerin gerektiği şekilde tanıtılması ve özellikle de Müslim’in mukaddimesini mükemmel olarak şerhetmesi sebebiyle eseri, bugüne kadar yazılmış Sahîh-i Müslim şerhlerinin hepsinden daha üstün ve doyurucu bulduğunu söylemektedir (Makalât, s. 103-106).

el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’in Sıbt İbnü’l-Cevzî (ö. 654/1256), İbnü’l-Mülakkın (ö. 804/1401), Zekeriyyâ el-Ensârî (ö. 926/1520) ve Ali el-Karî (ö. 1014/1605) gibi ünlü muhaddisler tarafından yapılan daha başka şerhleri de vardır. Hindistanlı âlimlerin muhtelif dillerdeki diğer şerhleri ve tercümeleri arasında Mevlevî Vahîdüzzaman b. Mesîhüzzaman el-Haydarâbâdî’nin (ö. 1920) el-Mu ‘lim adlı Urduca altı ciltlik çalışması (Lahor 1304-1306), Abdülazîz b. Gulâm Resûl’ün Pencap dilindeki tercüme ve şerhi (Lahor 1307), Veliyyullah b. Ahmed Ali el-Ferruhâbâdî’nin (ö. 1249/1833) Farsça el-Matarü’s-seccâc’ı zikredilebilir (Hindistanlı âlimlerin Sahîh-i Müslim şerhleri için bk. Abdülhay el-Hasenî, es-Sekafetü’l-İslâmiyye fi’l-Hind, s. 152). Kastallânî’nin sekiz büyük cüz halindeki Minhâcü’d-dîbâc’ı ve Ali el-Karî’nin dört cilt halindeki şerhi yarım kalmıştır.

el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’in mukaddimesi, son hadisi (hatmi) ve diğer bazı kısımları üzerine yazılan şerhler de vardır. Sehâvî’nin Gunyetü’l-muhtâc fî hatmi Sahîhi Müslim b. Haccâc’ı (Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, Hadis, nr. 2569, 26 varak) ile Kastallânî’nin Şerhu hutbeti Müslim b. Haccâc’ı (Sezgin, I, 140) bunlardandır.

Sahîh-i Müslim’e hâşiyeler de yazılmıştır. Kütüb-i Sitte’nin her birine yazdığı hâşiyelerle tanınan Hindistanlı âlim Muhammed b. Abdülhâdî es-Sindî’nin (ö. 1138/1726) eseri Mültan’da tarihsiz olarak basılmıştır. Eser üzerinde Ali b. Ahmed es-Saîdî’nin de (ö. 1168/1754’ten sonra) bir hâşiyesi vardır (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2628, 197 varak, müellif hattı).

Muhtasarları.

Tanınmış bazı muhaddisler el-Câmi ‘u’ś-śaĥîĥ’i ihtisar etmişlerdir.

1. İbn Tûmert’in (ö. 524/1130) muhtasarı İrlanda’da bulunmaktadır (The Chester Beatty Library, nr. 4146, 65 varak).

2. Telhîsu Sahîhi Müslim. Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ömer b. İbrâhim el-Kurtubî’nin (ö. 656/1258) bu çalışmasının ikinci cildi Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Cârullah, nr. 264, 196 varak; diğer iki nüshası için bk. Sezgin, I, 140). Müellif daha sonra eserini el-Müfhim limâ eşkele min telhîsi Kitâbi Müslim adıyla şerhederek hadislerde geçen garîb kelimeleri açıklamış, gerekli gördüğü yerlerde kelimeleri harekelemiş ve hadislerin ihtiva ettiği çeşitli hükümleri ortaya koymuştur. Nevevî’nin ve Fethu’l-bârî’yi yazarken İbn Hacer’in büyük ölçüde faydalandığı bu eserin muhtelif nüshalarını Fuat Sezgin kaydetmektedir (GAS, I, 137). V. cildinin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Cârullah, nr. 353, 243 varak).

3. el-Câmi ‘u’l-mu ‘lim bi-mekasıdi Câmi ‘i Müslim. Abdülazîm b. Abdülkavî el-Münzirî’nin (ö. 656/1258) bu muhtasarı, Sıddık Hasan Han tarafından yapılan es-Sirâcü’l-vehhâc min keşfi metâlibi Sahîhi Müslim b. Haccâc adlı Arapça şerhiyle birlikte Hindistan’da basılmıştır (Bhopal 1302). Müstakil olarak Beyrut’ta (1389) ve Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî’nin tahkikiyle Beyrut-Dımaşk’ta da yayımlanmıştır (1407/1987, 6. baskı).

Diğer Çalışmalar.

el-Câmi ‘u’s-sahîh üzerinde hadislerini başka tariklerle güçlendirmek, râvileri hakkında bilgi vermek, garîb kelimeleri açıklamak, esere yönelt

Sahîh-i Müslim diye de bilinen eser sahih hadislerden tekrarlarıyla birlikte 12.000 (farklı sayımlara göre 7275 veya 7582), tekrarsız 4000 (veya 3033) hadisi ihtiva etmektedir. En belirgin özelliği, bir hadisin güvenilir rivayetlerinin tamamını çeşitli senedlerle bir araya getirmesidir. Sahîh-i Buhârî ile birlikte Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en güvenilir iki kaynak kabul edilmiş ve bu iki kaynak Sahîhayn diye anılmıştır. Üzerinde pek çok çalışma yapılmış olan eser birçok defa basılmıştır (Kalküta 1265; Bulak 1290; nşr. Mehmed Zihni Efendi, I-VIII, İstanbul 1329-1332; nşr. Muhammed Fuâd Abdülbâki, I-V, Kahire 1955-1956).
...
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort