Hit (1934) Y-4649

Ahmed Karahisari

Künyesi : Şemsu'l-hat, Yakut-ı Rum Lakabı :
Tabakası : E-Posta :
D.Yeri : Afyonkarahisar D.Tarihi : 1470
Görevi : Hattat Uzm.Alanı : Hat Sanatı
Görev Aldığı Kurumlar : Mezuniyet :
Bildiği Diller : Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak :
Ekleyen : Fıkıh Dersleri/2014-09-26 Güncelleyen : /0000-00-00
Karahisârî, Ahmed (ö. 963/1556)
Ekol sahibi Osmanlı hattatı.

875 (1470) yılından önce Afyonkarahisar'da doğdu.
Soyu, yetişmesi ve Öğrenim durumu hakkında yeterli bilgi yoktur.
II. Bayezid devrinin ilk yıllarında ilim tahsili için İstanbul'a gittiği ve hayatının sonuna kadar İstanbul'da kaldığı bilinmektedir.
Karahisârî aklâm-ı sitteyi, Yâküt el-Müsta'sımî ekolünün önde gelen temsilcilerinden olup Fâtih Sultan Mehmed zamanında bir grup sanatkârla beraber İstanbul'a giderek yerleştiği tahmin edilen İranlı hattat Esedullah-ı Kirmânî'den meşketti.
Şeyh Hamdullah'tan yazı meşketmiş olan Halvetiyye şeyhlerinden Cemâleddin İshak Karamânî'ye intisap ederek tasavvuf? eğitimini tamamladıktan sonra hilâfet aldı. Müstakimzâde, onun ilk hat hocasının Fâtih devri hattatlarından Yahya Sûfî olduğunu kaydederse de bu bilgi tarih bakımından doğru değildir. Bununla birlikte yazılarını inceleyerek ondan faydalanmış olması mümkündür. Eserlerine koyduğu ketebelerde de daima Eseduliah-ı Kirmânî'yi hocası olarak belirtmiştir.
Kanunî Sultan Süleyman zamanından günümüze ulaşan Muharrem, Safer ve Rebîülevvei 952 (1545) tarihli saray ehl-i hiref maaş defterinden. Karahisârî'nin kâtipler bölüğü içinde altıncı sırada 14 akçe yevmiye ile görev yaptığı ve saray ehl-i hiref cemaati içinde yer aldığı anlaşılmakta ancak saraydaki bu göreve ne zaman başladığı bilinmemektedir.

Doksan yaşlarında vefat eden Karahisârî, Cemâleddin İshak Karamânî'nin Sütlüce'deki tekkesinin hazîresine defnedildi.
Vefatına Hüdâyî Mustafa Efendi. "Geçti hayfâ Karahisârî'' ibaresini tarih düşürmüştür. Mezarının kitabe yazısı sağlığında kendisi, ölüm tarihi ise evlâtlığı Hasan Çelebi tarafından yazılmıştır. Kabrinin yeri bugün bilinmemektedir.
Tezkirelerde Karahisârî'nin tasavvuf ahlâkının canlı bir örneğini teşkil ettiği, zâhidâne, mütevazi ve sade bir hayat yaşadığı, şiir ve terzilikte de hüner sahibi bir sanatkâr olduğu kaydedilmektedir.
Aklâm-ı sitte özellikle sülüs ve nesih yazılar, Şeyh Hamdullah mektebinde satır nizamı ve harf güzelliği bakımından Yâküt üslûbunu aşmış, Osmanlı zevkini ortaya koymuştu. Karahisârî ise Yâküt el-Müsta'simî üslûbunu yeni bir yorumla canlandırmış, ayrıca celî ve müsennâ yazılarda Fâtih devri hattatlarından Yahya Sûfî ve Ali b. Yahya Sûfî'nin yazılarını Örnek alarak harf bünyesinde ve kompozisyonlarda daha güzel âhenge kavuşmuş, kendi adıyla anılan üslûbu ortaya koymuştur.
Yâküt tavrı onun harf ve kelimelere kazandırdığı biçim, oran, istif ve farklı sayfa tasarımlarıyla en güzel şekline ulaşmıştır. Yaptığı yeniliklerle pek çok sanatkârı etrafında toplayan Karahisârî kısa zamanda "şemsü'l-hat" ve Yâküt-ı Rûm diye anılmaya başlanmış, büyük bir ustalık ve itina ile düzenlediği celi sülüs, muhakkak, müsennâ ve müselsel kompozisyonlar hattatlara örnek teşkil etmiştir.
Sürekli yeni kompozisyon ve biçimler arayan Karahisârî. bir müzehhip hassasiyeti ve titizliğiyle altın mürekkeple yazdığı harflerin etrafını siyah mürekkeple, siyah mürekkeple yazdığı harfleri altın mürekkeple tahrirleyerek yazıya farklı bir estetik boyut kazandırmıştır.
Kahire Menyel Sarayı Hat Müzesi'nde bulunan bir kıtada çok ince siyah mürekkeple çizdiği nesta'lik levha bu hattı da bildiğini göstermektedir.

Bursalı hattat Şerbetçizâde İbrahim Efendi ile Karahisârî'nin mektupla ve şiir yoluyla rekabet ettikleri bildirilmektedir. Şerbetçizâde Karahisârî'ye gönderdiği bir Farsça beyitte, "Yazının usulünü anlayan kâmil insan lâzımdır, yoksa Yâküt şivesini her nakıs bilemez"
demiş, buna Karahisârî yine Farsça şiirle şu cevabı vermiştir:
"İnsaflı insanın gözü gördüğü şeyi cam parçası da olsa inci sayar, hünerli insanın gözü ayıptan pak olur. Hünersizlere gelince onların ayıplamasından korkulmaz. Usturanın ağzı ne kadar keskin olsa kılı keser ama ortadan yaramaz."
Bu çekişme, Şerbetçizâde'nin İstanbul'a gidip Karahisârî ile tanışmasından sonra aralarında samimi bir dostluğun kurulmasıyla neticelenmiştir.
Tezkirelerin verdiği bilgiler ve günümüze ulaşan eserlerinden dinî ve edebî ilimleri iyi seviyede öğrendiği, şiir söyleyecek kadar Arapça ve Farsça'ya vâkıf olduğu anlaşılan Karahisârî kendisine ait şu üç beyti bazı kıtalarında yazmıştır:
"Ey hüsn-i hat ile feleğe baş yetiştiren
Bil kim vücûdum ayağın altında hâktir
Ger erişirse sana bu taze hutûtumuz
Onlara dil uzatma sakın zehrnâktir
Her hattı başka başka bahrdir deniz gibi
Kim satr mevc ü nokta ana dürri pâktir.
"

Karahisârî aklâm-ı sittede mushaf, en'ârn. dua mecmuası ve murakka* olarak pek çok eser vermiştir.
Kanunî Sultan Süleyman için yazdığı mushaf-ı şerif yazısı, tezhibi, cildi ve ebadı ile devrinin medeniyet seviyesini aksettiren en ünlü eseridir. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'n-de bulunan bu mushaf 61,S x 42,5 cm. ebadında, aharlı ve vassâleli 300 varak olup ketebe kısmı boş bırakılmıştır. Ancak yazı üslûbu ve vakıf kaydından mushafın Karahisârî'ye ait olduğu anlaşılmaktadır. Vakıf kaydında mushafın hazinede saklandığı. Sultan II. Mustafa tarafından 1107'de (1696) tilâvet olunmak üzere Hırka-i Şerif Odası'na vakfedildiği belirtilmiştir. Mushafın metni, aklâm-ı sittenin karışık olarak kullanıldığı Yâküt tertibi diye bilinen her sayfada ilk satırı muhakkak, beş satırı nesih, bir satırı sülüs, beş satırı nesih, son satırı muhakkak hatla düzenlenmiş, sülüs ve muhakkak satırlara göre nesih satırlar kısa tutulmuştur.
Bu mushaf saray nakışhânesinde sernakkaşın yönlendirme ve kontrolünde vassâl, tarrâh, cetvelkeş, altın ve renk hazırlayan sanatkârlar kadrosunun uzun süren ahenkli çalışmasının bir şaheseridir.
Tezhipte Kara Memi üslûbu büyük bir başarı ile uygulanmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde III. Murad dönemine ait 12 Ramazan 992 (17 Eylül 1584) ve 25 Receb 1001 (27 Nisan 1593) tarihli Ahmed Karahisârî Mushaf-ı Şerifi Masraf Defteri'nden, III. Murad'ın saltanatı yıllarında da mushafın tezhip ve cilt işlerine devam edildiği. III. Mehmed döneminin ilk yıllarına ait 27 Ramazan 1004 (25 Mayıs 1596) tarihli bir filori defterinde tezhip ve ciltlenmesinde emeği geçen sanatkârlara verilen in'âmâttan bu tarihlerde mushafın tezhip ve cilt işlerinin tamamlandığı. Ali Çelebi, Usta Cafer, Nakkaş Hasan ve Nakkaş Mustafa'nın mushafın tezhip ve cilt işlerinde önemli rol oynadıkları anlaşılmaktadır

Geçmişte örneği bulunmayan incelikle ve zengin bir üslûpla tezhip edilmiş olan mushafın zahriyesi yuvarlak madalyon şeklindedir; ilk iki serlevha ile son İki sayfası sıvama tezhiplidir. Farklı düzenlemede iki sayfadan sonra varak 5b'-den mushafın sonuna kadar her sayfa dört koltuk tezhiplidir. Toplam 2360 karşılıklı gelen koltuğun deseni yer yer aynı olmakla beraber farklı tasarım ve renklendirme yazı güzelliğiyle birleşmiştir. Salbekli şemseli, köşebend ve geniş bordürlü, miklebli siyah deri ciltli olan mus-hafın 1981'de İtalya'da. 2000 yılında Ankara'da Kültür Bakanlığı tarafından tıpkıbasımı yapılmıştır. Bu yayımda mushafın boyutu küçültülmüştür (48 x 33 cm.).

Karahisârî'nin bundan başka Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde kıtaları bir murakka ve bir en'âm-ı şerifi vardır.
En'âm-ı şerif 29,4 x 20,4 cm. boyutlarında, yetmiş dokuz varak aharlı ve âbâdî kâğıda nesih hatla 961'de (1554) yazılmış olup siyah deri ciltlidir.

Türk ve İslâm Eserleri Müzesi'nde de Karahisârî'nin çeşitli eserleri bulunmaktadır. Bunlardan sanatının olgunluk döneminde yazdığı bir en'âm-ı şerif 1. Mahmud'un kütüphanesinden 31 Mart 1330 (13 Haziran 1914) tarihinde müzeye intikal etmiş, 50 x 34 cm. boyutlarında, on altı varaktır. Varak 2°'de kare şeklinde kûfî hatla dört defa "elhamdülillah", altında siyah mürekkeple, çokyaygın olan ünlü müselsel besmelesi, bunun altında satrançlı kûfî kare biçiminde İhlâs sûresi. 3a'da sanat kudretini gösteren müselsel "el-Hamdü liveliyyi'l-hamd" kompozisyonu yer alır. 3b'den 12b'ye kadar her sayfada on üç satır muhakkak, nesih, sülüs hatlarla En'âm sûresi yazılmıştır. 13a'da muhakkak hatla en'âm bitirme duası, 13b'de ketebesi vardır. Diğer sayfalarda muhakkak reyhanı hatla seçme hadislerle Bûsîrî'nin Kaşîde-i Bürde'sinden bir beyit bulunmaktadır. Açık kahverengi, şemseli. miklebli ve meşin ciltlidir.
Büyük bir sabır, disiplin ve sanat gücünün mahsulü olan Yâsîn-i şerif 14 Nisan 1933 tarihinde Üsküdar Mevlevîhânesi şeyhi Ahmed Remzi Efendi tarafından müzeye hediye edilmiştir. 47 x 30 cm. boyutlarında on dört varak olup alttan ayırma şemseli. miklebli, koyu vişne renginde yıpranmış meşin ciltlidir.
23 Kânunuevvel 1329'da (5 Ocak 1914) Süleymaniye Türbesi'nden müzeye intikal eden mushaf 27 x 20 cm. boyutlarında, 908 sayfa, her sayfada on bir satır nesih hatla 933'te (1527) yazılmış, ketebeli, vassâleli, zahriye, serlevha ve sûre başlan, cüz, hizip, aşır, secde gülleri tezhipiidir. Koyu kahverengi, şemseli, miklebli. köşebentli ve deri ciltlidir. Ka-rahisârfnin aynı müzede 940 (1533-34) ve 954 (1547) tarihli ketebeli iki murakkaı meşhur hattatların yazıları bulunan körüklü toplama bir murakka'içinde ketebeli 960 (1553) tarihli dört kıtası vardır.
Süleymaniye Kütüphanesi'nde kayıtlı iki en'âm-ı şerif de Karahisârî'nin bilinen güzel eserlerindendir. En'âm 20 x 14 cm. boyutlarında, yirmi dört varak. 12a sülüs, nesih, diğer sayfalar dokuz satır nesihle yazılmış, ketebeli ve 949 (1542) tarihlidir. Metin etrafına altın cetvel ve siyah tahrir çekilmiş olup duraklar tezhiplidir. Şemseli, miklebli, vişne çürüğü renginde deri ciltlidir. Aklâm-i sittenin kullanıldığı diğer en'âm da sayfa düzenlemesi ve hatların güzelliğiyle nadide bir eserdir. 24,7 x 17 cm. boyutlarında, ketebeli, on dört varak. 9b"ye kadar bir satır muhakkak, sekiz satır nesih, bir satır muhakkak, 9b bir satır muhakkak, beyzî bir form içinde, ince nesihle on sekiz satır olarakdüzenlenmiştir.
Aynı kütüphanede tokça sülüs, sülüs ve nesih hatlarla yazılmış ketebeli, temrin mahiyetinde bir kıtası da mevcuttur. Kıtanın sağ köşesinde bizzat Karahisârî tarafından nazmedilmiş üç Türkçe beyit yer almaktadır.
Karahisârî'nin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde 963'te (1556) yazdığı ketebeli bir mushaf-ı şerifi bulunmaktadır. Yâküt üslûbunda yazdığını belirttiği bu mushaf 14,5 x 9,7 cm. boyutlarında, 303 varaktır. Her sayfada on üç ince nesih satır vardır. Serlevha, sûre başı, cüz, hizip ve secde gülleri tezhipli. metnin etrafına altın cetvel ve siyah tahrir çekilmiş, duraklar tezhiplidir. Miklebi. şemseli. mor deri ciltlidir.
Afyonkarahisar Müzesi'ndeki 28x20 cm. boyutlarında, 941 (1534) tarihli, ketebeli, sülüs hurufat meşk murakka! Karahisârî'nin günümüze ulaşmış güzel eserlerindendir.

Süleymaniye Camii kubbe yazıları ile sağlığında yazdığı, fakat bugün mevcut olmayan kabir kitabesi de Karahisârî'nin bilinen celî yazılandır.
Süleymaniye Camii kubbe yazıları zamanla bozulduğundan Sultan Abdülmecid döneminde Abdülfettah Efendi tarafından terkibi aynen korunarak Rakım tavrında yeniden yazılmıştır.

Müstakimzâde, Karahisârî'nin ölümünden yirmi bir yıl sonra inşa edilen Piyâle Paşa Camii'ndeki âyetle yine ölümünden otuz iki yıl sonra vefat eden Mimar Sinan'ın kabir ve sebilinin yazılarının da Karahisârî'ye ait olduğunu kaydetmektedir. Bu yazılar muhtemelen Karahisârî'nin yazı kalıplarından istifade edilerek talebeleri tarafından yazılmıştır.

Ayrıca 970'te (1562) Yedikule İmrahor İlyas Bey Camii yakınında bulunan Uşşâki Dergâhı Çeşmesi'ndeki taşa hakkedilmiş celî yazılaria girift müselsel kelime-i tevhidin ketebesiz olmakla beraber üslûbu bakımından Karahisârî'ye ait olduğu tahmin edilmektedir.

Karahisârî'nin aklâm-ı sittede açtığı çığır bir asır içinde yerini Şeyh Hamdullah mektebine bırakmakla birlikte celî ve mü-sennâ yazılardaki tesiri Mustafa Râkım'a kadar devam etmiştir.
Tophane'de Kılıç Ali Paşa Camii yazılarının hattatı Defnircikulu Yûsuf Efendi, Karahisârî tavrının en ünlü temsilcisidir.
Bilinen talebeleri arasında evlâtlığı Hasan Çelebi de ünlü bir hattattır.
İstanbul Süleymaniye ve Edirne Selimiye camilerinin taşa hakkedilmiş kitabeleri ve çini üzerinde işlenmiş celî yazılarının hattatı olan Hasan Çelebi, bir müddet hocasının yazı tarzını devam ettirdikten sonra Şeyh Hamdullah ekolünü benimsemiş, bu yolda da güzel eserler vermiştir.
Ferhad Paşa. Büyükçekmece Köprüsü kitabe yazılarının hattatı Derviş Mehmed (Karahisârî Dervişi), Kâtib ve Muhyiddin Halîfe Karahisârî'nin önde gelen talebeierindendir.
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort