Künyesi : | Lakabı : |
Tabakası : 19.Yüzyıl | E-Posta : |
D.Yeri : El masun / Güneybağ / Konya | D.Tarihi : 1946 |
Görevi : Gazeteci,Memur | Uzm.Alanı : Araştırmacı-Yazar |
Görev Aldığı Kurumlar : | Mezuniyet : |
Bildiği Diller : Arabça, İngilizce | Mezhebi : İtikad : , Amel : , Ahlak : |
Ekleyen : /2008-01-27 | Güncelleyen : /0000-00-00 |
Mustafa Özdamar
İlkokulu köyünde bitirdi (1959).
Ortaöğrenimine Konya'da başladı. Zaman zaman devam edip ayrıldığı Ankara İmam Hatip Lisesini, dışarıdan sınavlara girerek tamamladı (1969).
Erzurum Yüksek İslâm Enstitüsünde üçüncü sınıfa kadar okudu (1972). İstanbul'da memurluk yaptı.
Yazı ve şiirlerini, 1966 yılında itibaren özduyu gazetesi (Konya, 1966), Babıalide Sabah (1966-67), Gönülden Gönüle (Konya, 1967), Biz (Konya, 1967), Anadolu'da Hamle (Konya, 1968), Fikir ve Sanatta Hareket (1971-72), Çile (Diyarbakır. 1973), Adım (1975), Çatı (1975), Milli Gençlik (1975-76), Altınoluk (1986-89) dergilerinde yayımladı.
1983 yılında itibaren Millî Gazete'de çıkan yazılarının yanı sıra araştırma ve incelemeleriyle dikkati çekti.
ESERLERİ:
ROMAN:
ARAŞTIRMA-BİYOGRAFİ:
ŞİİR:
DERLEME:
MUSTAFA ÖZDAMAR EVRENSEL TERBİYE
Dünya literatürüne "Tanrı Mesleği" olarak geçen eğitim ve öğretim, dinî, millî ve medenî terbiye, "ilahi" olabildiği ölçüde üniversal olabilmektedir.
Politik, ekonomik ve sosyal çalkantılar içinde yorulan insanlığın her şeyden çok ihtiyaç duyduğu medenî terbiye, en zengin, en etkin ve en yetkin şekliyle bizim tekke kültürümüzün özünde vardır, însanlık her döneminde olduğu gibi bu devirde de ve daha ziyadesiyle bu terbiyeye muhtaçtır.
Evrenselliği mekteb ve medreseden ziyâde tekke ve zaviye kültürlerinde boy gösteren güzelim İslâmiyet’in ilâhi terbiye sistemi içinde yetişen nice âbide şahsiyetler, bu terbiyenin doruklarıdır.
Şiddetle ihtiyaç duyulan dinî ve medenî terbiye ancak bu doruklarda verilebilmekte ve yorgun insanlık ancak bu doruklarda mutlu ve umutlu olabilmektedir.
Gerek yapılan ve gerekse fonksiyonları, ancak turistik kültür halinde devam eden vakıf tekkelerde tüten mânâ zenginliği, dinî ve medenî yönden fakir düşen insanlığı doyuracak kapasitede bir hazine niteliğine sahiptir.
Yazık ki,bu hazineden son yüzyıllarda yerince ve yeterince istifade edilememiştir. Ve yazık ki, her şey insan için ve insan Allah için temel gerçeğinden hareketle, tarihler boyunca bütün dinler ve medeniyetlerce insanlığın ortak övüncü olarak âbideleşen örnek şahsiyetler yetiştiren İslâm tasavvufunun eğitim kurumlan vakıf tekkelerin fonksiyonlarını devralıp devam ettirebilen müesseselerin olmayışı sebebiyle çürüyen toplum katlarında çıkan sosyal yangınlar, bozulma ve çözülmelerin artmasıyla neticelenmiştir.
Medeniyet âlemine çok yönlü hizmetler veren, insanlığa her yerde ve her zaman muhtaç olduğu huzur, güven ve hasbiliği ikram eden, "insanı insan eden" bu kurumların, İslâmiyet'in her an yeni, her an taze ve her devirde çağdaş olan, evvel âhir hep ileri, hep ileri ilkeleri içinde yeniden yorumlanarak gündeme alınması, eğitim ve öğretim anlam ve önemini kavrayan herkesin en azından vefa borcu olmalıdır.
Kendi yorumlarından yorulan insanlık şimdilerde çeşitli kımıldamalarla adını henüz koyması bile sözünü ettiğimiz tekke tavrını arıyor, ama; buna rağmen insanlığa verdikleri çok yönlü hizmetlere kapatılan mahzun dergâhlar halâ aynı ince hüznü yaşıyorlar.
(Dersaâdet Dergâhları, 1994)