Hit (6808) M-75

Göktürk Tarihinin Meseleleri Kültigin mi ? Költigin mi ?

Yazar Adı : İlim Dalı : Tarih
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü : Müstakil
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-14 Güncelleyen : /0000-00-00

Göktürk Tarihinin Meseleleri KÜLTİGİN mi? KÖLTİGİN mi?

Osman F. SERTKAYA

GÖKTÜRK kağanı İlteriş'in oğlu, Bilge Kağan'ın da küçük kardeşi olan Gök­türk tigin (prens) inin adının okunuşu mesele­sini bu makalede işlemek için mütereddit idim. Esasen bu konuda Sayın Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu'nun Eski Türkçe Bazı Adlar Üze­rine. I. Gültekin (X. Türk Dil Kurultayında Okunan Bilimsel Bildiriler, 1963, Ankara 1964, s. 1-4) adlı değerli bir ilmî makalesi vardır ve mesele orada açıkça izah edilmiştir.

Sayın Banguoğlu'nun ilmî bir tebliğ olan bu makalesinden sonra Orhun abidelerinin Stebleva (1966), T. Tekin (1968), M. Ergin (1970), G. Aydaroy (1971) olmak üzere dört ayrı müellif tarafından yeniden ilmî neşri yapıl­mıştır. Ayrıca son yıllarda yayınlanan bazı makalelerde ve eserlerde konuyu zenginleşti­ren bilgilere rastlanmaktadır.

işte gittikçe ehemmiyet kazanan bu ko­nuyu, Sayın Banguoğlu'dan on yıl sonra, yeni bilgilerin de ilâvesi ile ve ilmî bir tebliğden ziyade daha aktüel bir dil ve üslûpla, yeni­den işlemeye karar vermemin sebebi, bu meseleye bugünkü milliyetçi gençliğin dikkati­nin bir kere daha çekilmek istenmesi olmuştur.

Orhun Abidelerinin Bulunuşu

Bilindiği gibi Orhun nehrinin kenarındaki abidelerden ilk defa Cüveynî, Tarih-i Cihângüşâ adlı eserinde, bahsetmiştir. Daha sonra­ları D. Messerschmidt 1721 yılında Yenisey nehrine dökülen Uybat nehrinin civarında Gök Türk harfli bir abide tesbit etmiş ise de, Gök Türk abidelerini batı dünyasında geniş bir şe­kilde tanıtan İsveçli Philipp von Strahlenberg olmuştur.

Strahlenberg İsveç ordusunun subayların­dan olup 1709'da Poltova muharebesinde Rus­lara esir olmuş ve Ruslar tarafından Sibirya'­ya sürülmüştür. Strahlenberg, Sibirya'ya ait bir haritası ile Büyük Petro'nun dikkatini çek­miş ve 1718'de Sibirya bitkileri üzerinde araş­tırmalar yapmak üzere Almanya'dan getirilen nebatat âlimi D. Messerschmidt'e yardımcı olarak verilmiştir.

Strahlenberg 13 yıl Asya'yı dolaşmış ve memleketine döndükten sonra 1730'da araş­tırmalarının neticesini yayınlamıştır.

Strahlenberg'in eserindeki Göktürk abi­delerinin neşri üzerine ilim âleminin dikkati Orhun ve Yenisey nehri yörelerindeki bu abidelere çevrilmiş, Finlilerden J. Aspelin ve A. Heikel, Ruslardan N. M. Yardrinsev ile W. Radloff maiyetlerindeki heyetlerle bu abide­lerin yerlerini tesbit etmişler ve topladıkları malzeme ile vardıkları neticeler de teferruatı ile yayınlanmıştır.

Orhun nehri civarında bulunan Bilge Ka­ğan ve küçük kardeşine ait olan abidelerin batı yüzü Çince yazılmıştır. Âlimler önce bu Çince metni okumuşlar ve bu Çince kısımlar­dan bu abidelerin, Göktürk kağanlarından Bilge ile küçük kardeşine ait olduğunu tesbit etmişlerdir.

Batı yüzündeki bu Çince kısmın transk­ripsiyonunu yapan Hollandalı Gustav Schlegel , metinde; abidenin birisinin 734'de ölen Tu-kiue (Kök Türk) kağanı (Pi(t)-kia kho-han (Bilge Kağan), diğerinin ise 731'de ölen ve Pi(t)-kia (Bilge)'nin küçüğü olan K'iueh-tik)-kin'in anısına 1 Ağustos 732'de dikildiğini okumuş ve ikinci ismi Teghin Giogh (Kök Tıgin) şeklinde manalandırmıştır. (Bk. G. Schlegel, La stele funeraire du Teghin Giogh, Helsingissa, 1892).

Bu abidelerin Göktürk harfleriyle yazılı olan kısmını okumaya çalışan Dani­markalı dilci Vilhelm Thomsen, abidelelerin Çince kısmındaki ifâdeye dayanarak diğer üç yüzdeki metnin Türkçe olabileceğini düşünmüş ve uzun araştırmalardan sonra ilk olarak bu alfabedeki ünlü (vokal) harfleri bul­muş ve bu harfleri karşılayan dört işaretin, kalın ve ince olmak üzere, çift değerli oldu­ğunu tesbit etmiştir (a-e, ı-i, o-ö, u-ü).

Thomsen ilk olarak kağan, tengri ve köl tigin kelimelerini okumuştur. Köl Tigin oku­duğu kelimenin abideninÇincekısmında K'iueh-te(k)-kin (Kök Tigin) şeklinde geçmesi, onu, önceleri tereddüte düşürmüş ise de Çin-cede bazı hece ve kelimelerin sonunda (1) harfinin kullanılmadığını tesbit edince, bu tereddütü kaybolmuş ve ünlü işaretinin çift de­ğerini göz önüne alarak bu ismin köl tigin. ve­ya kül tigin olarak okunabileceğini belirtmiş­tir.

25 Kasım 1893'de abidelerin alfabesinin ana hatlarını tamamiyle tesbit eden Thomsen, Türkolojide bir çığır açan bu keşfini, Dani­marka İlimler Akademisi'nin 15 Aralık. 1893 tarihli toplantısında 16 sahifelik bir bildiri halinde okudu.

Böylece Türkoloji âleminde Gök Türk harfli abideler devri başlıyordu. Ne yazık ki V. Thomsen'in Göktürk al­fabesini 1893'deki tesbitinden hemen sonra, 1894'de W. Radloff, abidelerin ilk. neşrini yap­mıştır. Die Altrürkischen Inschriften der Mongolei, 1894-1895.

Radloff, bu neşrinde köl/kül kelimesini kül okumuş ve «herhalde külüg kelimesinin köküdür» şeklinde manalandırmıştır. Halbuki külüg «meşhur, şöhretli, ünlü» kelimesinin kökü kü/ku «şöhret, şan, ün» kelimesi olup, külüg kelimesi kül-üg şeklinde değil, kü-lüg şeklinde teşekkül etmiştir.

Thomsen, 1893'de köl ve kül olarak an­cak iki şekilde okunabilir dediği kelimeyi, her halde W. Radloff'un kül okuyuşunun tesiri ile olacak, 1896'da yayınladığı Inscriptions de L'orkhon Dechiffrees adlı eserinde (s. 33 not 1) kül şeklinde okumaktadır. Kül kelimesini «gül» ve yeni lehçelerdeki «çiçek» manası ile açıklamak isteyen Thomsen, Radloff'un yan­lış olan kül-üg faraziyesini de akla yakın bulmaktadır.

Kül Tigin okunuşu böylece benimsenince Radloff ve Thomsen'den sonraki naşirler olan H. N. Orkun, S. E. Malov, I. V. Stebleva, T. Tekin, M. Ergin, G. Aydarov da kelimeyi Kül okumuşlar ve Bilge Kağan'ın küçük kar­deşinin adı Kül Tigin şekli ile, literatürde umumileşmiştir.

Halbuki Radloff Kül Tigin yanında Kül trkin gibi unvanların tesbit edilmesi karşısın­da daha 1898 yılında kül kelimesinin fonetik değerinin değil de semantik değeri hakkında tereddüte düşmüştür. «Kül özel ad mı(?) rüt­be mi(?)» (Bk. Versuch eines Wörterbuches der Türk-Dialecte, cilt II, 1899, s. 1466).

Necib Asım (Yazıksız) 1897 (1327) yı­lında yayınladığı En eski Türk yazısı adlı ese­rinde kelimenin -ü-'lü şeklini, Thomsen ve Radloffun «çiçek» ve «meşhur» manalandırmalarıyla birlikte kabul etmiştir (Bk. s. 11 ve s. 11'deki dip notu).

Kilisli Rifat Bilge'nin Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lügati't-Türk adlı meşhur eserini ya­yınlamasından sonra ilk defa Necib Asım, 1924 (1340)'de yayımladığı Orhun Abideleri adlı eserinde Divanü Lügati't-Türk'teki «Köl Bilge Han» unvanına dayanarak Orhun Abidelerindeki kül okunan kelimenin köl olması gerektiğine işaret etmiştir.

Divanü Lügati't-Türk'ü latin harfleriyle neşredenler «Köl Bil­ge Han» ve «Köl İrkin» şekillerini doğru ola­rak okumuşlardır. (Bk. Brockelmann, Mittel-türkischer Wortschatz, 1928; Besim Atalay, Divanü Lügat-it-Türk Dizini, 1943).

Necib Asım'dan sonra bu konuda ikin­ci ikazı yapan Osman Turan olmuştur. «Çin-giz adı hakkında» adlı maklesinde, «Cengiz Han» unvanının menşeini açıklamış, Moğolcadaki Çingiz Han adının Türkçedeki Tingiz (Deniz) Han şeklinden geldiğini söylerken, Moğolcada bulunan Dalay Han (Moğolca Da-lay kelimesi Türkçede Taluy şeklinde geçer. Manası «deniz, büyük deniz, okyanus» dur) ve Dalay Lama gibi unvanlara da dayana­rak abidelerdeki Kül unvanının Kaşgarlı Mahmud'un tesbit ettiği gibi Köl şeklinde okun­masının daha doğru olacağını belirtmiştir.

Türklerde İsim Alma

Bilindiği gibi eski Türklerde çeşitli şekillerde olmaktadır. Tarihte, Türkle­rin çeşitli hayvan adlarını kendilerine isim olarak aldıklarını görüyoruz. Arslan, Buğra, Babur, Bars (Pars), Kurt, Köpek, Koduz (Ku­tuz), Tonga (Tunga), Boğaç... gibi hayvanla­ra kuşlardan Tuğrul, Çağrı, Toğan (Doğan), Şahin, Tarlan... vs'yi katabiliriz. Bu isimlere Er'li şekilleri de ilâve edelim. Erarslan, Ertonga, Ertuğrul, Erdoğan... vs. Hayvan isim­lerinin yanında coğrafya'ya ait kelimeler de isim olarak kullanılmıştır. Meselâ Oğuz Ka-ğan'ın çocuklarına Kün (Güneş), Ay (Ay), Yultuz (Yıldız), Kök (Gök), Dag (Dağ), Ten-giz (Deniz) kelimelerini ad olarak verdiğini biliyoruz (Bk. Oğuz Kağan Destanı, 1000 Te­mel Eser, no 31, s. 4, 19 ve 20).

Osman Turan'dan sonra bu konuda Tahsir Banguoğlu önce Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, Belleten 1958'deki Uygurlar ve Uy­gurca üzerine adlı makalesinin 102-103 sahifelerinde, daha sonra ise, yukarıda zikrettiği­miz Eski Türkçe bazı adlar üzerine I. Gültekin adlı makalesinde, Radloff ve Thomsen tarafından kül okunan ve diğer naşirlerce de aynen kabul edilen okuyuşun, Divanü Lügati't-Türk'e dayanılarak, köl (göl) şeklinde dü­zeltilmesini ve Kül Tigin şahıs isminin de Köl Tigin olarak tashih edilmesini söylemek­tedir. Banguoğlu'na göre kelime fonetik ola­rak köl şeklinde düzeltildikten sonra, kelime isim olarak kullanıldığı zaman Köl (göl), sı­fat olarak kullanıldığı zaman da Köl (göl gi­bi) şeklinde manalandırılmalıdır.

SONUÇ

Netice olarak diyebiliriz ki, Radloff, kü-lüg kelimesini kül-üg (doğrusu kü-lüg) şeklin­deki yanlış etimolojik izahına dayanarak oku­duğu ve literatürde umumileşerek bugüne ka­dar Bilge Kağan'ın kardeşinin ismi olarak kul­lanılan kül kelimesi fonetik olarak köl şeklin­de düzeltilmeli ve Kül Tigin yerine Köl Tigin okunuşu benimsenmelidir.

Köl Tigin teklifinin kabulü için 1) Çince metindeki Kök (Gök) Tigin = Köl (Göl) Tigin ifâdesi; 2) Divanü Lügati't-Türk'de kelimenin Köl (Göl) şeklinde geçmesi; 3) Oğuz Kağan'ın evlâtlarında olduğu gibi Köl (Göl) kelimesi­nin şahıs ismi olarak kullanılabileceği gibi hu­susları kuvvetli deliller olarak sayabiliriz.

Böylece Banguoğlu'nun dediği gibi keli­me isim olarak kullanıldığı zaman «göl», sı­fat olarak kullanıldığı zaman da «göl gibi» şeklinde manalandırılmalıdır. Yani unvan ola­rak Kül Bilge Han değil, Köl Bilge Han «Göl gibi bilgili han», Kül İrkin değil, Köl İrkin «Göl gibi birikmiş su».

Son olarak bir noktayı daha belirtmek yerinde olur. Orhun abidelerini ilk yayınla­yan Radloff'dan beri bu isim Kül Tegin oku­nuşu ile umumileşmiştir. Bugün Masao Mori, James Russell Hamilton gibi ecnebi, Necib Asım, Tahsin Banguoğlu, Osman Turan gibi Türk âlimleri Köl Tegin şeklini kabul etmiş ise de Köl Tegin şeklinin tam kabulü Sayın ho­cam Muharrem Ergin ile Sayın Talât Tekin'in bu yeni okuyuş şekline eserlerinde yer vermesi ile gerçekleşebilir kanaatindeyim.

Yayınlandığı Kaynak : 1974-11-01
Yayınlandığı Dergi :
Sanal Dergi :
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort