Hit (5979) M-23

İbn Kudamenin Haberi Sıfatların Manalandırılmasıyla Alakalı Görüşleri

Yazar Adı : İlim Dalı : Kelam
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Selef/Selefilik Makale Türü : Müstakil
Ekleyen : Nurgül Çepni/2010-03-17 Güncelleyen : /0000-00-00

İbn Kudame'nin Haberi Sıfatların Manalandırılmasıyla Alakalı Görüşleri

İbn Kudame Hanbeli ulemasının önde gelenlerindendir. [1] İbn Teymiyye tarafından ilmi övülmüştür. İbn Teymiyye’den önce yaşamıştır. Büyük bir fakihtir. Selefin mezhebini ve Hanbelilerin arasında kabul gören anlayışı nakletme yetkisindedir.

Bütün bunlar müellifin konu hakkındaki görüşünü daha bir önemli hale getirmektedir.

Müellif haberi sıfatların manalarının bilinemeyeceğini, bununla uğraşılmaması gerektiğini, bu tavrın kitap sünnet ve icma ile sabit olan selefin tavrı olduğunu söylemektedir. Bu tesbit Maturidi ve Eşarilerin selefin mezhebi hakkındaki tesbitinin aynısıdır.

Eğer İbn Kudame Hanbelileri temsil yetki ve otoritesinde bir ilim adamıysa, söyledikleri İbn Teymiyye ve öğrencilerinin selefi salihine nisbet ettikleri haberi sıfatların manaları bilinir, selefte biliyordu ; tezlerinin hatalı olduğunu göstermede önemli bir rol oynayacaktır .

Halbuki İbn Teymiyye ve onun görüşlerini benimseyenler , haberi sıfatların manalarının bilineceği anlayışının selefin mezhebi olduğunu savuna gelmişlerdir. [2]

İbn Kudame’nin Tahrimu’n Nazar’ ında ifade ettiği bu görüşleri, İbn Teymiyye ve öğrencilerinin mezheblerinin selefin mezhebi olmadığının bir Hanbeli aliminin diliyle isbat edilmesi açısından önemlidir. Ve bu makale işte bunu isbat edecektir.

İbn Kudame'nin Haberi Sıfatlara İmanda Tafvid mezhebi Selefin Mezhebidir, manasını isbat eden görüş ve değerlendirmeleri: [3]

Haberi sıfatların manalarının tevil ya da tefsir edilmesinden sukut edilmesi gereği ve manalarının yalnızca Allah teala tarafından bilinilebileceği olgusu, kitap sünnet ve selefin ittifakıyla sabittir. [4]

Allah şöyle buyurmuştur; “Çoğunluğunu muhkem ayetlerin oluşturduğu kitabı sana indiren o’dur. Onda bir takım müteşabih ayetler de vardır . Kalplerinde maraz olanlar onun müteşabihleriyle fitne çıkarmak ve tevil etmek kasdıyla meşgul olurlar…” [5]

Buna göre Allah bu lafızların tevillerini zemmetmiş ve fitne çıkarmak için onlarla meşgul olunmasıyla tevili için uğraşılmasını yan yana zikretmiştir. Tevillerinin istenilmesini zeyğ (maraz, hastalık, küfür) alameti olarak nitelemiştir. ( Zeyğ kur’anda şöyle geçer. “Ey Allahım bizi hidayet ettikten sora kalplerimizi zeyğ etme (sapıklığa , dalalete düşürme)” [6].

Bütün bu nitelemeler bu ayet ve sıfatların tevillerinin caiz olmadığını göstermektedir. Ayetin devamında doğru davranışın ilimde mütemekkin ulemanın davranışı şeklinde nitelenerek anlatılması, ilimde mütemekkin olanlar iman ettik hepsi rabbimizin katındandır derler, denilmek suretiyle de nasıl davranılacağının gösterilmesi ve en son olarak ta onların tevillerini Allahtan başkası bilmez [7]denilerek te konuya son noktanın konulması Allah'ın katındaki doğrunun ne olduğunu göstermektedir.

Peygamberimiz bu ayetlerin manalarının bilinmesinin vacib olduğunu söylememiştir. Kendisi de açıklamamıştır. [8]

Selef-i Salihin'den nakledilen sözler bu sıfatlara imanın; tevilsiz ve tatilsiz ikrar, imrar, rıza, teslim etmek şeklinde olması gerektiğini isbat etmektedir. Onların hidayet üzere olmaları kur’anla sabit olduğuna göre doğru davranış budur. [9]

Bu konuda tevile girişmek Allahın zatı hakkında bilgisizce söz söylemek olacaktır. Luğavi açıdan bu lafızların manalarının binmesinden o manaların Allahın muradı olduğu neticesine varılamaz. Çünkü luğat açısından başka manalara gelmesi de söz konusu olduğu gibi, Allahın muradının o mana olduğunun iddiasının onayı da gerekir. Bu onay peygamber sas in vefatıyla imkan haricine çıkmıştır. Diğer taraftan Allah kendisi hakkında bilmediğimiz halde konuşmamızı haram kılmıştır. Bu sebeple bu lafızların manalarına girilmemeli, Allahın muradı üzerine iman edilmelidir. [10]

Sahabe-i kiram bu ayet ve lafızların manaları hakkında sukut etmişler konuşmamışlardır. Peygamberimiz, “benim sünnetim ve benden sonraki Raşit halifelerimin sünneti üzerine olun, böyle olmaya çok dikkat edin sonradan ortaya çıkanlardan (bidatlerden) uzak durun” [11], buyurmuştur. [12]

Allahın sıfatlarının manalarının tevili ile uğraşmak gereksiz bir uğraşı hatta netice vermeyecek olması boyutuyla da akılsızlıktır. [13]

Bunların bilinmesiyle uğraşılması, bir salih amel işlenmesi için gerekli de değildir. Bu konudaki mükellefiyetimiz onlara iman etmenin ötesine geçmez. İman etmek için de manalarının bilinmesine ihtiyacımız yoktur. Bazı şeylere imanda manalarını bilmeden iman etmek caizdir, vakidir. Meleklere, kitaplara, önceki peygamberlere onları görmeden de iman ediyoruz. Bu iman isimlerine imandan başka manası olmayan bir imandır. Ayette; “Allaha iman ettik bize indirilene iman ettik İbrahime indirilene iman ettik deyin”, [14] buyurulması buna açık delildir. [15]

Allah’ın haberi sıfatlarını tevil edenler Allahın kendisini o şeyle vasf etmediği manaları Allah’a nisbet etmek durumundadırlar ya da Allahın kendisini vasf ettiği bir sıfatı Allah hakkında nefyetmek durumundadırlar. [16] İstiva sıfatına örneğin istevla denilse Allah bu sıfatla kendisini vasfetmediği halde onlar vasf etmiş durumuna düşecekler ya da istiva sıfatını Allah kendisi hakkında 7 yerde isbat etmişken, inkar durumunda kalacaklardır. Her iki şıkta da hatalı bir duruma düşüleceğine göre, doğru olan; Allah’ın kur’anda övdüğü, Allah hakkında bilgisizce ve delilsiz konuşmayı yasaklayan rivayetlerin doğrultusunda, sahabenin örnekliğinde ve onlardan sonra gelen ulema

ve sulehanın nakilleri çerçevesinde hareket etmektir.[17]

Bu lafızlara ve ayetlere Allahın muradı üzere iman edilmeli bunların manalandırılmasından sukut edilmelidir. [18] Yine bu konularla tevil için meşgul olunmamalı güçlü Rasih ilim adamlarının tavrı gibi; “iman ettik hepsi rabbimizdendir”, denilmelidir. [19] Bu davranış en güvenli davranıştır. Böyle yapan bir ayet ya da hadisle çelişki durumunda kalmaz . Bir günah işleme ya da dinden çıkma vartasına düşmez. [20]

Netice itibarıyla bu sözlerimizi yanlış bulanlar iki temel hatayla karşı karşıyadırlar. Ya bizleri lafızların doğruluğuna iman etmemiz sebebiyle ya bu ayet ve sıfatların manalarının hakkında susmamız sebebiyle ya da her ikisi sebebiyle yanlış yapıyorlar şeklinde eleştirebilirler. [21]

Lafızlara iman etmemiz Allah’ın ve Rasulunun emridir. Ve doğru bir davranıştır. Bu davranışın Allah ve Rasulunun emri olduğunu bile bile inkar eden din dışına çıkacaktır.

Bu lafızların tefsirleriyle uğraşmayıp sukut etmemizi eleştirenler de hata ederler . Çünkü biz bunların tefsirlerini bilmiyoruz. Bilmeyenin susması gerekir . Aksi durum haramdır. Allah, “bilmediğin şeyle meşgul olma (onunla ilgili konuşma)… “, [22] buyurmuştur. Bilgisizce Allah hakkında konuşmanızı Allah haram kılmıştır . [23]

Yaptığımız Allah ve Rasulunün emri üzere olmak ve haram kıldığından kaçınmak olduğuna göre bizim davranışımızı yanlış bulanın davranışı yanlıştır.[24]

Bu iki açıdan bizi eleştirenlerin aslında Allah Rasulünün de bu ayetleri tefsir etmediğini, manalarını açıklamadığını da göz önünde bulundurmaları gerekir. [25]

Bu davranışımızın eleştirilmesi aynı zamanda kur’anda övülen “Rasihlerin” davranışının da eleştirilmesi manasına gelebilecekir.

Bütün bunlar yanlış düşünen bu itirazcıların hatalı olduklarını gösterse gerektir.

Son olarak bizim bu tavrımızdan teşbih, tecsim, temsil gibi mahzurlu şeylerin gerekebileceği iddia edilebilir.

Bizce, bu davranışımız bunları gerektirmez, gerektirdiği de iddia edilemez. Çünkü biz bunları açıkça inkar ediyoruz.

Diğer taraftan, bizim susmamız ve manalarını Allahın bilgisine havale etmemiz zaten bize söz nisbet edilmesini engeller mahiyettedir. Susana söz nisbet edilemez. [26]

Dipnotlar:

[1] İbn Kudame Hanbeli ulemasından büyük bir fakihtir. Bütün Hanbelilerce ilmi ve fazileti itiraf edilen ilim adamlarındandır.

541 h. de doğmuş 620 h.lerde vefat etmiştir.

İbn Neccar onun hakkında Şam camisinde Hanbelilerin imamıydı, sika (güvenilir) fazilet sahibi abid ve müttaki bir insandı. Selef çizgisi üzerineydi. , demiştir.İzz b. Abdisselam İbn Kudame’nin el Muğni isimli eserini hazmedip incelemeden ictihada cesaret edemediğini söylemiş. Hanbelilerin selefiyye grubunun kurucusu İbn Teymiyye onun hakkında Şam’a el Evzai’den sonra İbn Kudame’den daha fakihi gelmedi diyerek, onu övmüştür. .(Bkz. Siyer A’lamin Nübela XXII. 166 vd.)

[2] İbn Teymiyye’yi , Allah vardı Allah’la birlikte hiçbir varlık yoktu , rivayetini inkara götüren , Allah’la birlikte ezelden beri hadis varlıklar vardı , dedirten (havadis la evvele leha) , Allah arşa hakikaten istiva etmiştir , Allah ,kesintisiz yaratmanın halk sıfatında kemal olması boyutuyla muhtar değildir , sürekli yaratmaktadır , anlayışına sürükleyen , Allahın varlığının isbatında kullanılan hudus delilini inkar ettiren , Allahın muhalefetün lil havadis diye bir sıfatı olamaz noktasına getiren ve netice de defalarca küfürden tevbe ettirilmesine ortam oluşturup müminlerin arasında hak kasdıyla olsa da fitne çıkarma durumunda bırakan bu yanlışıdır.

[3] İbn Kudame Tahrimu’n Nazar isimli eserinde haberi sıfatların isbatında selefin mezhebinin ne olduğu konusuna değinmiştir. Manalarının Allahın ilmine tafvidi (Manalarını hakkıyla Allah bilir ) görüşünü savunmuş ve bunu selefe nisbet etmiştir.

Makaledeki bütün delillendirme ve ifadeler İbn Kudameye aittir. Dipnotlarda bu nakillerin eserdeki yerlerine işaret edilmiştir. Onun bu görüşleri ibn Teymiyye ve günümüdeki takipçilerinin selefin mezhebi tafvid değildi , iddialarını geçersiz kılan delillerden sadece biridir.

[4] Tahrimu’n Nazar, İbn Kudame s. 47,48,49,50

[5] Ali İmran 7,8

[6] Maide 67

[7] Ali İmran 8 ; Tahrimu’n Nazar, İbn Kudame s. 50

[8] Age. s.50

[9] Age. s.50

[10] Age. s.51

[11] Es sünen, Ebu Davud 4607 ; es Sünen , et tirmizi , 2678 ; el Müsned, Ahmed b. Hanbel İV.126 ; es Sünen , İbn Mace , 42

[12] Tahrimu’n Nazar, İbn Kudame s 51

[13] Age. s.51

İbn Teymiyye ve onun görüşlerini benimseyenler, haberi sıfatların manalarının bilineceğianlayışının selefin mezhebi olduğu kanaatindedirler... İbn Kudame haberi sıfatların manalarının bilinemeyeceğini, bununla uğraşılmaması gerektiğini, bu tavrın kitap sünnet ve icma ile sabit olan selefin tavrı olduğunu söylemektedir. Eğer İbn Kudame Hanbelileri temsil yetki ve otoritesinde bir ilim adamıysa, onun bu tesbitleri; İbn Teymiyye ve öğrencilerinin selefi salihine nisbet ettikleri "haberi sıfatların manaları bilinir, selef te biliyordu" tezlerinin hatalı olduğunu göstermede önemli bir rol oynayacaktır .
Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi : Eski Eserler Dergisi 1. Sayı
Sanal Dergi :
Makale Linki :
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort