Hit (7210) M-117

Mesnevihan Şefik Can Dede

Yazar Adı : Şefik Can İlim Dalı : Biyografi
Konusu : Dili : Türkçe
Özelliği : Makale Türü : Yazar Tanıtım
Ekleyen : Nurgül Çepni/2009-07-08 Güncelleyen : /0000-00-00

MesnevihanŞefik Can Dede

Günümüzde Mevlânâ ve Mesnevi denildiği zaman ilk akla gelen isimdir Şefik Can.

Hazreti Mevlânâ"dan günümüze uzanan Mesnevi-hanlık zincirinin en son halkasıdır.Tüm yaşamı boyunca mütevazı hanesinin bir köşesinde, gösterişten uzak, sessiz, sakin bir şekilde yaşayarak, Mehmet Akif"in ” Sessiz yaşadım kim nereden bilecektir” mısraıyla kendini tanımlamıştır.

Bir asra yakın hiç durmadan, gürül gürül akan duru bir aşk çeşmesi, Hz.Mevlânâ semâsının parlak bir yıldızı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok değerli, seçkin bir kumandanı olan Şefik Can hocamızın annesi; Ardahan"ın Carısğev kasabasından Yusuf Ağanın kızı “Gülşen Hanımdır” Devrinin son derece varlıklı, kültürlü, saygın bir insanı olan Yusuf Ağa"nın, Gülşen Hanımdan başka üç de oğlu vardır.

Ahmet, Muhammed ve Mustafa, isimlerindeki, Şefik Can hocamızın dayıları olan bu gençler, halkın büyük bir bölümünün okuma yazma bile bilmediği 1800"lü yıllarda, Moskova Petersburg Ünüversitesi"nde yüksek eğitim görmüştür.

Halk tarafından çok sevilen, yardımseverliği, dürüstlüğü, faziletiyle tanının Yusuf Ağa, Birinci Dünya Savaşında, Rusların bölgeyi işgal etmesi üzerine, çok iyi derecede Rusça bilmesi ve halk üzerindeki saygın otoritesi nedeniyle, yaşadıkları Kasabaya Nahiye Müdürü olarak atanmıştır. Ardahan"ın Nakala köyü eşrafından olup, dönemin çok önemli ilim ve eğitim merkezlerinden Erzurum"un Pervizoğlu medresesinde Müderrislik yapan, büyük âlimlerden Hacı Hilmi Efendinin oğlu, ”Tevfik Efendi” Şefik Can hocamızın babasıdır.

Küçük yaşlarda babasından aldığı maddi, mânevi, eğitimin yanı sıra, yaşadığı dönemin en iyi medrese ve okullarında da okuyan Tevfik Efendi; Erzurum"daki bir Kız Rüşdiyesi"nde ( Orta okul ) uzun yıllar tarih öğretmenliği yapmıştır.

Daha sonraları kendi isteğiyle Müftü olarak görevine devam etmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin Erzurum"da yapmış oldukları katliamın vahametinden kaçarak Sivas"ın Yıldızeli kasabasına yerleşen Tevfik Efendi, savaş yıllarında bölgedeki birlik ve beraberliği koruma, din adına yapılan yanlış uygulamalara karşı, cahil halkı eğitme maksadıyla yoğun çaba harcamış, kişisel gayretleriyle ülkemizin barış ve huzuruna, ilmi ve irfanıyla katkıda bulunmuştur.

Millet olarak çok zor günler geçirdiğimiz Kurtuluş Savaşı günlerinde, aydın bir din adamı olarak yapmış olduğu hayırlı hizmetleri, Mustafa Kemal Atatürk tarafından da takdir edilerek, daha sonraları kendilerine “ Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal” imzalı özel bir teşekkür mektubu gönderilmiştir.

Böylesine geniş, köklü, maddi, mânevi, ilim, irfan sahibi, aydın bir ailenin, çok güzide bir ferdi olan Şefik Can hocamız; 1909 yılında Erzurum"un Tebricik köyünde dünyaya geldi. (Resmi kayıtlarda 1910 olarak görünmektedir.)

Çok küçük yaşlarda, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşımızın getirmiş olduğu sıkıntı, acı ve ıstırapları çok derinden yaşadı. Aynı yıllarda daha küçük bir çocukken annesi Gülşen Hanımı da kaybetti. Babasının tüm çaba ve gayretine rağmen, dinmek bilmeyen anne hasretinin yakıcı hasretiyle büyüdü.

1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşını, tüm dehşetiyle yakından yaşayan bir çocuk olan Şefik Can hocamız, boşalan tüfek fişeklerinin mukavva kutusundan, kendisine okul çantası yaparak 1916 yılında, Sivas"ın Yıldızeli ilçesinde ilk okula başladı.

Osmanlının son dönemlerinde, “Padişahım çok yaşa” diye başladığı ilk okulu, 1922 yılında “Kemal Paşa çok yaşa“ coşkusuyla bitirdi.

Büyük bir imparatorluğun hazin çöküşünü, köklü bir kültürün yok oluşunu, yeni kurulan Cumhuriyetimizin, doğum sancılarını birebir yaşayarak, yakın tarihimizin çok önemli bir tanığı oldu.

İlk okulu bitirdikten sonra babasının arzusu üzerine, askeri okul imtihanlarına girdi. Bu imtihanı başarıyla kazanarak, Birinci Dünya Savaşı nedeniyle tüm dünyayla birlikte ülkemizin de çok zor günler geçirdiği 1923-24 öğretim yılında Tokat Askeri Ortaokuluna başladı.

Kurtuluş Savaşımız sırasında ülkemizin yaşadığı tüm yokluk ve sıkıntıları çok yakından yaşayan Şefik Can hocamız, Tokat"daki öğrencilik günlerinde, şiddetli kış soğuğundan korunabilmek için, dipçik darbeleriyle parçalanan Yunan askerlerinin yırtık paltolarını giymek zorunda kaldı.

Çok eski bir kiliseden okula dönüştürülen, elektiriği, suyu olmayan bir okulda, fitilli gaz lambası ışığında ders yaparak, yatakhanedeki otlar üzerinde yatıp, yarı aç, yarı tok, büyük bir vatan aşkı, engin bir özveriyle Tokat Askeri Ortaokuluna devam etti.

O yıllarda, ülkemizin savunması, gücü ve selameti açısından, Kurtuluş Savaşı sırasında kaybettiğimiz, Subay ve askerlerimizin yerini bir an evvel doldurmak ve ülke savunmasını en kısa zamanda güçlendirmek maksadıyla askeri orta okullar iki yıla indirilerek, öğrenciler hemen liseye alındı. Böylece iki yılda Tokat Askeri Ortaokulunu bitiren Şefik Can hocamız, 1926-1927 öğretim yılında İstanbul Kuleli Askeri Lisesine başladı.

( Her şeyin üstünde olan Vatan ve Millet bütünlüğümüzü korumaya çalışarak, üzerinde yaşadığımız topraklarda özgürce dolaşabilmemiz için, ne acı ve sıkıntılar çekildiğini, 400 bin şehit kanıyla sulanan vatanımıza geçmişte olduğu gibi, bugün de bizlerin sahip çıkmasının ne denli önemli olduğunu, birkaç satırla da olsa bir kez daha hatırlamak dileğiyle yukarıdaki satırları arz etmeye çalıştım )

Tokat"daki ortaokulun aksine, savaşın getirdiği yoksulluktan fazla etkilenmeyen, Kuleli Askeri Lisesini 1929"da, Harp Okulunu da, 1931 yılında bitirdi.

Şefik Can hocamız, hatıralarında “1927-1931 senelerini içine alan 4 yıllık okul hayatım diyebilirim ki, 96 yıllık ömrümün en duygulu, en güzel senelerini ihtiva etmektedir.” demiştir.

Yaşamındaki bu en güzel yıllarda kendisine eşlik eden çok yakın okul arkadaşları ise, Genel Kurmay Başkanlığı yaparak, ülkemizde bir döneme damgasını vuran Faruk Gürler, Semih Sancar ve Orgeneral Hasan Polatkan"la birlikte Atatürk"ün en yakın okul arkadaşlarından Tatar İzzet Paşanın oğlu Nuri oldu. Bu çok değerli okul arkadaşlarıyla olan dostluğu yaşamları boyunca en samimi şekilde devam etti.

Beş yüz mezun içerisinde on dokuzuncu olarak Harp Okulunu bitiren Şefik Can hocamız, 1930" lu yıllarda Harp Akedemisi olan, İstanbul Yıldız Sarayı içerisindeki Levazım Yüksek Okulunda görmüş olduğu bir yıllık eğitimden sonra, 1932 senesinde Haydarpaşa Askeri Veteriner Okulunda Ayniyat Muhasibi olarak göreve başladı.

Dönemin popüler dergilerinden YENİ ADAM, TÜRK SANATI, BİLGİ YURDU gibi tanınmış kültür ve edebiyat dergilerine hikaye ve makaleler de yazan Şefik Can hocamız, 1934 yılında Yeni Adam dergisinin açmış olduğu hikaye yarışmasına “DELİ İSA” adlı hikaye ile katılarak bu yarışmada ödül aldı.

Edebiyat, tarih, öğrenme ve öğretmeye karşı, aşırı ilgisi nedeniyle, aynı yıllarda, İstanbul Üniversitesi Edebiyat ve Tarih bölümüne devam etti. Kumandanlarından izin almadan Üniversiteye devam etmesi, askeri yetkililerce uygun bulunmadı. İstanbul"dan alınarak, Kırklareli"nin Vize kazasına Ambar Müdür Yardımcısı olarak tayin edildi.

Çocukluk günlerinin geçtiği, Sivas"ın Yıldızeli kasabasının, diğer bir ismi de Yenihan olması nedeniyle, İlkokuldan beri Mehmet Şefik Yenihan ismiyle çağrılan Şefik Can hocamız, 1934 yılında soy adı kanununun çıkmasıyla, babası dahil tüm ailesi “Balcı” soy ismini alırken, hayatı boyunca çok önemseyip değer verdiği babasının, çocukluğundan beri kendisine, Erzurum"da yöresel bir çağırma şekli olan “Can” sözcüğüyle hitap etmesi dolayısıyla, babasına saygı nişânesi olarak, tüm ailesinden farklı bir şekilde sadece kendisi Can soy ismini aldı.

Genç bir teymen olarak görev yaptığı Vize"de edebiyata ve öğretmenliğe karşı içinde hiç dinmeyen sonsuz iştiyakı nedeniyle, bir çok kez yapmış olduğu öğretmenlik başvurusu; Alay kumandanı İshak Avni Paşa tarafından “Bu Vatana öğretmen çok bulunur, fakat ben senin gibi asker bulamam” diyerek, bu isteği her defasında geri çevrildi.

Son çare olarak göz yaşları içerisinde bir mektup yazıp, çok değer verdiği Alay Kumandanına iletti. Satırlara yansıyan öğretmenlik aşkı, bu konudaki içtenliği, samimiyeti, İshak Avni Paşayı çok etkiledi. Uzun bir mücadeleden sonra nihayet öğretmenlik arzusu kabul edilerek, Milli Savunma Bakanlığı"nın da izniyle, İstanbul Üniversitesi"nde imtihan verip, Öğretmenlik belgesi aldı.

1935 senesinde Kuleli Askeri Lise"sinde Tahirü"l Mevlevi"nin ( Tahir Olgun ) yanında stajını tamamlayarak öğretmenliğe başladı.

1937 yılında, Tanzimat Edebiyatının meşhur gazeteci, siyasetçi, şair ve yazarı, Namık Kemal"in, Maltepe Askeri Lisesinde öğretmen olan oğlu, Ali Ekrem Bolayır"ın vefatı üzerine, Kuleli Lisesi"yle birlikte, Maltepe Askeri Lisesi"nde de edebiyat hocalığı yapmaya devam etti.

1941 yılında, tanınmış Osmanlı paşalarından Kadri Raşit Paşanın yeğeni ve Abdulhamit Hanın eczacısı Miralay Mehmet Refik Pasinler"in kızı Müşfika Pasinler Hanımefendiyle evlendi.

Bu evliliğinden 1942 yılında Mine, 1946 yılında Gülşen adında iki kız çocuğu dünyaya geldi.

İkinci cihan savaşı nedeniyle 1941 yılı içerisinde, Kuleli Askeri Lisesi Konya"ya, Maltepe Askeri Lisesi de Akşehir"e taşındı. O yıllarda Şefik Can hocamızın gönülden bağlandığı, Tahirü"l Mevlevi Hazretleri, savaş yıllarında İstanbul"dan ayrılıp Konya"ya gitmek istemedi.

Sivil Öğretmen olması nedeniyle, Kuleli Askeri Lisesinden istifa ederek, Darüşafaka Lisesi"ndeki görevine devam etti.

Şefik Can hocamız çok değer verdiği mürşidinden ayrılmak zorunda kalarak, önce Akşehir"e daha sonra da Kırıkkale Askeri Sanat Enstitüsüne öğretim müdürü olarak atandı.

1949 yılına kadar Kırıkkale de kalan Şefik Can hocamız, 1950 yılında tekrar Kuleli Askeri Lisesinde Edebiyat öğretmeni olarak göreve başladı.

1965 Yılında Konya Astsubay Okulu Öğretim Müdürlüğünden emekli oluncaya kadar, çeşitli Askeri okullarda, emekli olduktan sonra da sivil kolej ve liselerde Edebiyat ve Türkçe öğretmenliği yaptı. “Binlerce kez dünya"ya gelsem her defasında gene öğretmen olmak isterdim” diyen Şefik Can hocamız, son nefesine kadar tüm yaşamını ilme, eğitim ve öğretime adadı.

Çok iyi derecede bildiği Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca"nın yanı sıra öğretmensiz bir şekilde kendi kendine öğrendiği Rusça"ya bir de gramer yazdı. Bu eser henüz yayınlanmadı.

Çocukluğundan beri tüm yaşamını mânevi değerlere göre şekillendiren Şefik Can hocamız, özellikle Tahirü"l Mevlevi Hazretlerinden aldığı feyz ve muhabbetle, Hz. Mevlânâ ve öğretisine karşı çok büyük bir hayranlık duyarak Allah"ın lütfettiği bereketli ömrünü Hz. Mevlânâ ve onun eserlerine adayarak geçirdi.

Tahirü"l Mevlevi Hazretlerinden almış olduğu “Mesnevihanlık” icazetiyle 1960 yıllarında başlamış olduğu Mesnevi derslerine son nefesine kadar devam etti.

Hz. Mevlâna ve eserleri üzerine yapmış olduğu çalışmalarından dolayı 2001 yılında yüksek hizmet ödülü aldı.

Yayımlanmış eserleri şunlardır:

1.Mevlânâ ve Eflatun: Konya İleri Matbaası 1965

İkinci basım, Gelenek Yayınları, 2004

2.Klasik Yunan Mitolojisi İnkilap Yayınevi, 1970

3.Mevlâna Rubailer, Kültür Bakanlığı, 199I

4.Mevlâna Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, Ötüken Yayınevi, 1995

5.Konularına Göre Açıklamalı Mesnevi Tercümesi Ötüken Yayınları, 1997

6.Dîvân -ı Kebîr Seçmeler Ötüken Yayınları,1999

7.Tahirü"l Mevlevi"nin vefatı dolayısı ile şerh edemediği Mesnevi"nin 5 ve 6.ciltlerinin şerhi Şamil Yayınevi 2000

8. Cevâhir-î Mesneviyye, Ötüken Yayınevi, 200I

9.Güldeste- Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz."lerinin Hz. Mevlânâ"dan seçtiği 50 şiir asılları ile birlikte Konya Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 200I

10.Mesnevi Hikayeleri Ötüken Yayınevi 2003

11. Mevlâna Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, İngilizce Çevirisi, Işık Yayınları 2004

Çok değerli dostlar; görüldüğü gibi tüm yaşamını ilme eğitim ve öğretime adayan Şefik Can hocamız, Tahirü"l Mevlevi, Mithat Bahari, Ahmet Avni Konuk, İsmail Hâmi Danişment, İbn-ül Emin Mahmut Kemal ve Seniha Bedri Göknil gibi çok değerli zevatın devlethanelerinde yapılan, dönemin çok değerli ilim, edebiyat, sanat ve tasavvuf büyüklerinin katıldığı sohbet günlerinin her zaman beklenilen, seçkin bir konuğu olmuştur. Çok geniş ufku, entelektüel kişiliğiyle, tüm maddi mânevi değerlerimize, düşünceye sanat"a sanatçıya, edebiyat ve tarihimize vermiş olduğu yüksek değerle, geniş bir dost yelpazesi içinde, hayatı her yönüyle hissederek yaşayan Şefik Can hocamız, 1900"lü yılların tümüne, ilim ve irfanıyla tanıklık etmiştir. Hz. Mevlânâ ve Mesnevi sevdasıyla, eğitim ve öğretime adanmış, doksan altı yıllık hayırlı ömrü içerisinde görüştüğü, dostluk kurduğu tarihe mal olmuş çok değerli şahsiyetlerden bazıları şunlardır:

1919 yılında Sivas Kongresi dolayısıyla Sivas"a gelen Mustafa Kemal Atatürk"ü, İlk Okul üçüncü sınıf öğrencisiyken, öğretmen ve arkadaşlarıyla karşılamaya giderek, farkında bile olmadan yakın tarihimize tanıklık ederken, Atatürk"ü de ilk defa yakından görmüştür.

Yıllar sonra Harp Okulu öğrencisiyken, habersizce okulu teftişe gelen, Mustafa Kemal Atatürk"le birlikte Silah Fenni dersine katılan Şefik Can hocamız dersi sonuna kadar Atatürk"le birlikte takip edip dinlemiştir.

Harp Okulundan mezun olduktan sonra da genç bir teğmen olarak bir gezi sırasında Atatürk"e eşlik etmiştir.

Mısır"dan döndükten sonra uzun bir hastalık dönemi geçiren, İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy"u, hastanede ziyaret ederek tanışan Şefik Can hocamız; Zaman içerisinde çeşitli vesilelerle, Kazım Karabekir Paşa, Mareşal Fevzi Çakmak Paşa, yukarıda arz edildiği üzere Cumhurbaşkanlığı yapan Semih Sancar ve Faruk Gürler Paşa, Orgenaral Hasan Polatkan, Atatürk"ün çok yakın okul arkadaşlarından Çanakkaleli Tatar İzzet Paşa, Kenan Evren Paşa, Halide Edip Adıvar, Rabindranath Tagor, Orhan Seyfi Orhon, Raif Nejdet, Muhiddin Raif, Cemil Sena, Aziz Nesin, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Muhsin Ertuğrul, Hüseyin Siyret, Ferit Kam, Rıza Tevfik, Ali Nihat Tarlan, Fuad Köprülü, Hasan Ali Yücel, İbrahim Alaaddin Gövsa, Feridun Nafiz Uzluk, Süheyl Ünver, Tahsin Yazıcı, Abdulkadir Akçiçek, Ömer Rıza Doğrul, Mehmet Zeki Pakalın, Elmalı Hamdi Yazır, Hattad Hamid Aytaç, Abdulbaki Gölpınarlı, H.Hilmi Işık, Ali Ulvi Kurucu, Yusuf Ziya Ortaç, Şukufe Nihal, Semiha Ayverdi, Seniha Bedri Göknil, Ayten Lermioğlu, Sofi Huri, Annemariye Schimmel, Suudul Mevlevi, Neyzen Tevfik, Ahmet Kabaklı, Eşref Edip, Peyami Safa. Hacı Sami Ramazanoğlu, Adıyamanlı Raşit Efendi, Şemseddin Yeşil, Ladikli Ahmet Ağa, Necmeddin Efendi, Muzaffer Ozak Efendi, Remzi Dede, Süleyman Hayati Dede, Yaman Dede, Selman Tüzün Dede, Hakkı Dede, Münir Çelebi, Esedullah Keymen Çelebi, Celâleddin Çelebi, Şemsi Ergüneş, Osman Senai, Ziya Şoşot, Mahmut Sadettin Bilginer, Ahmet Tahir Efendi, Mustafa Efendi. Selahaddin Efendi, Muhiddin Efendi.

Görüldüğü gibi Şefik Can hocamız bizlerin, isimlerini ancak kitaplardan okuyup öğrenebileceği çok değerli şahsiyetlerle hemdem olmuştur.

Bir kez daha arz etmek isterim ki; Ülkemizin tarihi kimliğini ve dokusunu yakından bilen, büyük bir imparatorluğun hazin çöküşünü, köklü bir kültürün yok oluşunu, Cumhuriyetimizin sancılı doğuşunun her anını, çok derinden hissederek yaşamıştır.

Hakk ve hakikat yolunda hizmetle geçen yorgun günleri, ehli tarafından araştırılıp incelenmiş olsaydı, yaşadığı her yıl için, ayrı bir kitap yazılabilir, zamana gömülmüş nice maddi mânevi milli değerlerimizin, farklı yönleri gün yüzüne çıkarılarak, gönlümüzde çeşitli ufuklar açabilirdi.

Bendeniz ehil olmamakla birlikte bazı hatıralarını derlemek için gayret gösterdim. İnşallah zaman içerisinde onları da sizlerle paylaşmak nasip olur.

Edebi Kişiliği

Şefik Can hocamızın yüreğinden taşan ilahi sevgi, insanlara hizmet ve muhabbet şeklinde ortaya çıkmıştır. Kendi hayat tecrübesi, içinde bulunduğu çağın sosyal ve kültürel şartları onu insanların en acil ihtiyaçları olarak gördüğü Hz.Mevlânâ"nın eserlerine yöneltmiştir.

Hazırlamış olduğu eserlerini gönlündeki ilahi aşk ile harmanlayarak, ifadenin en berrak, en basit, en sanatsal bir şekliyle, herkesin anlayabileceği ölçüde, edebi bir üslup içinde hazırlamıştır. Çalışmalarında hassas bir mizaç, köklü bir kültür, sağlam dil, çok derin edebiyat ve tarih bilgisi, ince dikkat, kuvvetli sezgiyle geniş bir tasavvuf anlayışı, aşk derecesine ulaşan divân edebiyatı hakimiyeti hemen göze çarpmaktadır. Bir ömür vererek hazırladığı bu eserleri önemsemek şöyle dursun, daha fazla hizmet edememenin hüznünü her zaman yaşamıştır. Maddenden çok mânâya itibar eden, şöhretten kaçan, gösterişsiz, mütevazı, eserlerinin basılıp yayılmasından ziyade, sadece mahdut da olsa anlayışlı gönül ehli bir zümre tarafından bilinip okunup değerlendirilmesini istemiştir. Onun yaşamında ki tek hırsı ve tutkusu sadece Hz.Mevlânâ olmuştur. Hem mânevi özelliği, hem yüksek ahlak güzelliğiyle, ilim, takva, aşk ve muhabbeti, ve diğer hâl ve tavırlarıyla her zaman, Hz.Mevlânâ"nın örnek şahsiyetini hayatında en güzel bir şekilde yansıtarak, çevresine öncüllük etmiştir. Doğru bildiğini en doğru bir şekilde yaşama gayreti içinde olan, Şefik Can hocamızın Hz.Mevlânâ"ya olan tutkusu, teslimiyet, sadakat, bağlılık ve güçlü bir iman derecesine ulaşmıştır

Hayatı maddi mânevi bir bütün olarak yaşayan Şefik Can hocamızın yaşamını bir birinden ayrı tutmak çok zor gibi görünse de, anlayabildiğim ve anlatabildiğim ölçüde, mânevi boyutunu öncelikle arz etmek isterim. Hz.Mevlâna aynasından yansıyan kemali, insana ve düşünceye saygısı, engin hoş görüsü, Cenâb-ı Hakk"ın lütfettiği sonsuz tevazuu ile, tek gayesi insana karşılıksız hizmet olan Şefik Can hocamızın bilindiği gibi ilk mürşidi Tahirü"l Mevlevi Hazretleri olmakla birlikte, kendisini o günlere hazırlayıp yetiştiren Rahmetli Pederleri Müftü Tevfik Efendidir. Daha çocuk denecek yaşta babasından Hz.Mevlânâ"nın, Şeyh Sadi"nin, Hafız"ın, beyitlerini ezberlemiştir. Bir asra yakın ömründe hiç üzerinden etkisi silinmeyecek olan Tahirü"l Mevlevi ismini de, ilk defa, Sebilürreşat Mecmusında Tahirü"l Mevleviye ait şiirleri büyük bir ilgi ve heyecanla okuyan babasından duyarak etkilenip hayran olmuştur. Yıllar sonra çok değer verdiği babasıyla mürşidini tanıştırdığı zaman kendini dünyanın en bahtiyar insanı olarak addetmiştir. Tahirü"l Mevlevi Hazretlerinin Sebilürreşat Mecmuasında en son olarak yayınlanan “Hz.Peygamberin Gazve-i Bedir"de Münacâtı”adlı şiirinden bir dörtlüğü de, teberrüken aşağıda sizlere arz ediyorum.

Bu cünûd-i hamiyyeti ya Rab

Eğer eyler isen esir-i taab

Müslümanlık heder olur Rabbım

Günü günden beter olur Rabbım

Pek muhterem Pederleri Müftü Tevfik Efendi, zamanın tanınmış mânevi büyüklerinden Şeyh Bedrettin Osman Efendiye bağlı olup İBN-İ FARİZ Hazretlerinin eserlerini şerh edecek kadar derin ilmi olan, aydın bir din adamıdır.

Konumuzla alâkalı olduğu için burada kısaca arz etmek isterim; Said Nursi Hazretleri yakın bir dostuyla Tevfik Efendiyi ziyarete gelip evlerinde misafir olarak kalmıştır.

Şefik Can hocamızın amcası hattat Şükrü Efendinin el yazması olarak hazırlanan bu şerhleri gece yatmayıp büyük bir hayranlıkla okuyup incelemiştir.

Said Nursi Hazretleri okumuş olduğu eserin bir sayfasına, Müftü Tevfik efendi ve şerh ettiği eserle ilgili bir sayfaya yakın övgü dolu sözler yazarak imzalamıştır.

Bu eser Şefik Can hocamızın arzusu üzerine son zamanlarda yakın bir dostuna hediye edilmiştir.

Tekrar konumuza dönecek olursak çocuk yaşta babasından gördüğü mânevi terbiyenin neşesiyle, daha lise yılarında tanıma lütfuna eriştiği Tahirü"l Mevlevi Hazretlerine 1935 yılında intisab etmiştir.

Kendi deyimiyle baba oğul beraberliği içerisinde 1951 yılında hazretin vuslatına kadar tam 16 yıl çok büyük bir sevgi, saygı ve muhabbetle geçmiştir.

Şefik Can hocamız bu beraberliğin kendisi için çok büyük bir ilahi lütuf olduğunu her defasında tekrarlayarak; Hatıralarında: “Cenâb-ı Hakk"ın şu güzel birleştirmesine bakınız ki, maddi mânevi öğretmenlik belgemi de Tahirü"l Mevlevi Hazretlerinin mübarek elinden, onun imzasıyla aldım” demiştir.

Menkıbeleşmiş tanışmaları, zaman içerisinde çeşitli basın organlarında defaatle yayımlanmıştır.

O nedenle şimdilik burada fazla değinmemekle birlikte şunu da arz etmeden geçemiyeceğim.

Bilindiği üzere Şefik Can hocamız ilk defa Kuleli Askeri Lisesi öğrencisiyken, bir kitap istemek için Tahirü"l Mevlevi"nin devlethanesine gitmiş, Hazret istediği kitabı vermeyerek, “kitabı sana veremem! istiyorsan gel içerde oku” demiştir.

Şefik Can hocamız ise evin içine girmeyi kabul etmeyerek, istemiş olduğu kitabı alıp gitmekte ısrarlı oluştur.

Sonuç olarak Tahirü"l Mevlevi Hazretleri; kitabı istiyorsan gelir içerde okursun ! diyerek kitab"ı vermeden geri göndermiştir. O günlerde Şefik Can hocamızı çok üzen bu durum, bendenize Yunus Emre nin Hacı Bektaş-ı Veliye buğday istemeye gitmesini hatırlatıyor.

Rivayete göre; Yunus Emre buğday alıp gitmekte ısrar ederken, Hacı Bektaş-ı Veli"de boş ver buğdayı, ben sana himmet vereyim demekte ısrar etmiştir. Elbette Tahirü"l Mevlevi Hazretlerinin, kitabı alıp gitme, gel içerde oku demekteki ısrarı, sadece kitap bağımlılığından kaynaklanan, tesadüfi bir söz değildi.

Arkasında büyük bir hikmet vardı. Onun içindir ki, yıllar sonra gene yolları irfan mektebi gibi olan O mübarek evde, Hz.Mevlânâ aşkıyla birleşmiş, oğlu

Günümüzde Mevlânâ ve Mesnevi denildiği zaman ilk akla gelen isimdir Şefik Can. Hazreti Mevlânâ"dan günümüze uzanan Mesnevi-hanlık zincirinin en son halkasıdır.Tüm yaşamı boyunca mütevazı hanesinin bir köşesinde, gösterişten uzak, sessiz, sakin bir şekilde yaşayarak, Mehmet Akif"in ” Sessiz yaşadım kim nereden bilecektir” mısraıyla kendini tanımlamıştır.
Yayınlandığı Kaynak :
Yayınlandığı Dergi : a Sanat ve Edebiyat Dergisi
Sanal Dergi :
Makale Linki : http://akademik.semazen.net/author_article_detail.php?id=1026&uniq_id=1217596717
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort