Hit (4891) F-249

Müslüman Olan Kişinin İsmini Değiştirmesi Gerek Mi

İlim Dalı : Fıkıh Konusu :
Soruyu Soran : Cevaplayan : Muhammed Önder
Cevaplayanın Mezhebi:
Ekleyen : /2025-09-14 Güncelleyen : /0000-00-00

Soru: Gayrimüslim bir erkek Müslüman olursa, ismini değiştirmesi ve sünnet olması gerekir mi?

el Cevab: İsmini değiştirmesi gerekir. Sünnet olması gerekir.
Bazı özel şartlar içerisinde olanların islamlarını gizlemeleri caizdir. Bu çerçevede isimlerini değiştirmemeleri de sünnet olmamaları da bazı özel şartlarda iseler caizdir.


-Müslümanlar Arapça, Farsça, Türkçe, Urduca kökenli kelimelerden isimler alabiliyorken, neden İngilizce, Fransızca, Almanca vb. kökenli kelimelerden konulmuş isimlerini Müslüman olunca değiştirmeye zorlanıyorlar? Bu durum:
a) Dillerin de Allah'ın ayetlerinden olduğuna dair Kur'an ayeti ile çelişmez mi?
b) İslamiyet sadece Arapça, Farsça, Türkçe, Urduca vb. dillerle özdeşleştirilerek, evrenselliği sınırlandırılmış; İngilizce, Fransızca, Almanca vb. diller de adeta "gayri müslim dilleri" gibi bir kategoriye sokularak İslam'la arasına suni bir set çekilmiş olmaz mı?
Giriş: Her şeyden evvel dinde islam ol diye bir zorlama yoktur. İman insanın iradesiyle ve içinde oluşan kesin kanaatle bir şeyi kalbinde doğrulaması ve diliyle onu ifade etmesidir.
Dinin davetine icabet edenlerin gereğini yapmaları her şeyden önce imanlarının gereğidir.  O imanın gereği olarak peygamber efendimiz örnek alınarak hayat şekillendirilir.

el Cevab :
1 a) Dillerin de Allah'ın ayetlerinden olduğuna dair Kur'an ayeti ile çelişmez mi?
- İslamın boyasıyla boyanmak bir tek ümmet olduğumuzu, bir Allah’a iman ettiğimizi son peygamberin bütün insanlığa gönderildiğini akılda tutun.

- Peygamberimiz arapça olan isimlerden de bazı isimleri iman ve değerlerini ima eden ya da içeren isimlerle değiştirmiştir.
- Bu ümmetin kitabı arapçadır. Peygamberi arapça olarak dini açıklamıştır. Kutsalları arapça olan bir ümmetin dili de arapçadır.
- Bizler islam öncesi isimlerimizi taşımıyoruz. İslam sonrasındaki isimlerimiz toplumumuzda çoğunluktadır. Son 90-100 sene de bu zorla biraz değişmiştir.

2: b) İslamiyet sadece Arapça, Farsça, Türkçe, Urduca vb. dillerle özdeşleştirilerek, evrenselliği sınırlandırılmış; İngilizce, Fransızca, Almanca vb. diller de adeta "gayri müslim dilleri" gibi bir kategoriye sokularak İslam'la arasına suni bir set çekilmiş olmaz mı?

-İslam dini hayatın alemin var edicisi Allah hakkında inançlar getirmiştir. Önceki hayat (ruhlar zamanı) dünya hayatı vs. dünya sonrası hayat (ahiret hayatı)na iman edilmesini varlığına inandığımız Allah haber vermiştir.
Yüce Allah’ın var ve bir olduğuna ve peygamber gönderip emirler ve nehiyler ile rızasını kazanmaya çalışmamızı emrettiğine inanan bir insan isimlerin neden sadece arapça olduğuna takılmaz. Bu ona sıkıntı olmaz. Mesele burada takılınıp kalınacak bir mesele değildir. Allah’a iman ve peygambere iman iki büyük zihinsel olgudur ve bunlar insanı kendi boyasına boyarlar.
- Diğer dillerde isim kullanmak da ayrıca haram değildir. Ama özendirilmiş olan iman rengini belli edecek isimlerle eski isimleri değiştirmektir.
-İslamın evrenselliği getirdiği inanç ve hayat tarzı üzerine Allah’a iman esası üzerinde bir evrenselliktir. Bahsettiğiniz dillerin bir kısmı gayri müslim milletlerin dilleridir.
- İslamın evrenselliğinin temel mihveri inanç olduğundan söz ettiğiniz mahzur oluşmaz. Ama islam tebliğinin de her dünya dilinde yapılması bir vecibedir. Bu vecibe, TRT’nin yabancı dillerdeki yayınları kadar bile yapılmamaktadır. :)))


-[Yüce Allahın var ve bir olduğuna ve peygamber gönderip emirler ve nehiyler ile rızasını kazanmaya çalışmamızı emrettiğine inanan bir insan isimlerin neden sadece arapça olduğuna takılmaz.] Burada asıl "takılıp kalan" bizleriz. Kelime-i Tevhid'in ardından ikinci şart olarak ismini değiştirmesini, üçüncü şart olarak da (erkekse) sünnet olmasını telkin ediyoruz. Allah'ın tüm insanlığa gönderdiği apaçık evrensel mesajını, etnik olmasa da "coğrafi, kültürel ve sosyal bir ırkçılığa" kurban ediyoruz. "Alemlerin Rabbi Allah" diyoruz, ama zihnimizde Allah'ın hükümranlık alanını Arapça dili, Arap yarımadası, Emevi ve Abbasi kültürü ile sınırlandırıyoruz. Bu coğrafi ve kültürel boyaları da "Allah'ın boyası" zannederek kendimizi avutuyoruz.

el Cevab: Mevi ve abbasi kültürünün islama çok hurafeler soktuğu şii iddiasıdır. Şiilerin bu tezleri hz. Muaviyeye düşmanlıklarından neşet eder. Hz. Muaviye’ye, hz. Ali ile hasımlaşması sebebiyle düşman değillerdir sadece. Mesele efendimizden sonra hz. Ali’nin hakkı olan hilafetin 3 raşit halife tarafından gasb edilmesi tezinden gelir.
Türkiye’ de emevi abbasi kültürü ehli sünnet tarafından din diye yutturulmuştur tezini Ankara ilahiyat fakültesi savunur.

Sünnet Naslarının Güvenilirlik Sorunu Şii Filozofların Ehli Sünnet Dünyasına Yaptığı En Tehlikeli Aşıdır.
 
Temelinde sünnetin yerine ehli beytin konulması şii tezine red yazan ehli sünnet ulemadan öç alma duygusu vardır.
Şiilerin ehli sünnete yaptıkları itirazlar ve kendilerini savunma psikolojisiyle ürettikleri senaryolar gerçekten ansiklopedik materyal içeriğidir. Bir yazıya sığmaz. Ama kasdım bu konuya dikkati çekilmemiş olanların dikkatini çekmektir.

-Şiilik ve mutezililik ikiz kardeş gibidirler. Akılcıların aklı ön plana almalarına rağmen en büyük sorunları akıl dışılığa kaymalarıdır. Şiiliğin de en büyük çıkmazı ehli beyti sünnetin yerine oturtmak suretiyle ehli beyt etrafında halkalanmanın teminidir.
- Daha vasıl b. Ata’nın Hasan Basrinin meclisinden ayrıldığı ve Caferi sadıkın keşflerinin etrafındaki ona mübtela damlarca derlenmeye başlandığı günlerden bu yana şii-mutezili iletişimi vardır. Ve her iki grup da bir diğerinin aynıdır aslında, şiiler ve fii kelamcı ve filozofları mutezileden imamet ve vasiyet nazariyeleriyle ayrılırlar dense yeridir.
(İmamet ; peygamberimizden sonra imam olmak hz. Ali’nin Fatıma’dan olan evladının hakkıydı demektir. İmamlar peygamberimiz gibi masumdurlar. Ve bu masumiyetin faydası da dinin kuran dışındaki kültürünün ancak masumlara dayandırılırsa bir değerinin olmasını temin içindir.
Vasiyyet: Her peygamberin bir vasisi vardır ve peygamberimizin vasisi de hz. Ali idi diye inanmaktır.)

Sünnet Naslarının Güvenilirliği üzerinde şüphe uyandırma girişimlerini ilk Şiiler başlatmıştır.
Şii imamları masum imamlarının en sonuncusuna kadar sünnet rivayetlerini senede ihtiyaç olmaksızın rivayet ederler. Şii kültürünü ehli sünnet kültürünün karşısında dayanaksız ve çaresiz bırakan bu durum kendilerince bilindiğinden, Sünnet Naslarının Güvenilirliği üzerinde şüphe uyandırma girişimlerini ilk Şiiler başlatmıştır.
Bunu yaparken de kendi ayıplarını kurtarmak ve perdelemeyi hedeflerler. Ve cedel meclislerinde bu kafa karışıklığı oluşturabilecek delillendirme ve hadis ve hadis tarihi kitaplarındaki su istimal edilebilir nitelikte gördükleri rivayetleri ve bakış açılarını delil olarak öne sürerler.
-Yine sahabenin insani zaaf noktalarını ön plana çıkarabileceklerini düşündükleri bazı rivayetleri de ön plana çıkararak hz. Ali ve ona bağlı kalan az sayıdaki seveninin rivayetlerine ve ehli beyte bütün Müslümanların yönelmelerini temin etmeye çalışırlar.
-Geçmişteki sünnet nasları üzerinde şüphe uyandırma eyleminin kökleri şiidir yani...

Sünnetle Sorunu Olan Şahısların Şii Kültürle Mutlaka Alakaları Vardır
-Günümüzde sünnetle sorunu olan Müslüman kökenli araştırmacıların mutlaka şii kültürle ve cemaat et takrible bağlantıları vardır. Cemaleddin efganiyle de tabii…
-Hadis kitapları ve mecmualarının içinde uydurma –mevzu hadisler zayıf hadisleri olmasının sebebini anlayamayan algılama sorunlu sonradan din araştırmaya yönelen ‘’islam davetçileri ise tufaya gelmektedirler. Sıradan bir doğruyu sonradan öğrenme durumunda kalmaları sebebiyle din dengeleri bozulmaktadır.
-Mezhepler arası fetva verme gücünü kendilerinde gören bazı akademisyenlerinde sünnet etrafında şüphe uyandırma fiilinde katkıları vardır. Ebu hanifenin hadis bilgisi zayıftı da ben onun fetvasını eleştirdim diyebilmek için zayıf hadisleri ve mevzu hadisleri ve onlarla ilgili kültürü seslendirilerken bir yandan da Şiilerin seslendirdiği hadis inkarı akımına destek vermiş olmaktadırlar.
-Sözün hulasası şudur;
Günümüz sünnet inkarcılarının fikirlerinin ve delillendirme de öne sürdükleri delillerin tamamı şii filozofların ve kelamcıların ehli sünnete karşı geliştirdikleri etkili savunma kalkanının parçalarıdır. Merak eden şii usulü fıkıh kitaplarının ve kelamda ki kuranın korunması imamet inancı savunması ve vasiyet inancının delillerini okusun. Ehli sünnet imamlarının onları yıkımına şahit olmak isteyenler ise ne yapmalıdır anlatacağım.

 

all wives cheat women who cheated
wife affair woman affair husbands that cheat
abortion methods abortion clinics in ny articles on abortion
Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort