Hit (19071) F-1318

Kadının Avret Ve Elbisesi

İlim Dalı : Konusu : Avret ve Açılması,Örtünme,Tesettür
Soruyu Soran : Cevaplayan : Önder Nar
Cevaplayanın Mezhebi:
Ekleyen : /2020-03-31 Güncelleyen : Sümeyye Abacı/2020-05-16

Soru: Bir doktora tezinden iktibas ettiğim yazı aşağıdadır. Bu yazıda Hanefi mezhebine yapılan nispetler doğru mudur? Kadın kayınpederi ve babasının yanında baş açık, gerdan açık gezebilir mi?

KADININ AVRET VE ELBİSESİ [1]
1. KADININ AVRETİ

Kadının avreti bulunduğu ortama ve şahıslara göre değişmektedir. Buna göre kadının üç farklı avreti vardır, bunlar:
1. El ve yüz dışında tüm vücudun avret olması: Bu, kadının yabancı erkeklere karşı avretidir.
2. Göbek - diz arasına ilaveten karın ve sırt kısmı: Bu, kadının mahremi[2] olan erkeklere karşı örtmesi gereken avret uzuvlarıdır.
3. Göbek ile diz arası: Bu kısım kadının diğer kadınlara karşı örtmesi gereken avret yeridir.

Şafii mezhebinde ise kadının büyük ve küçük olmak üzere iki türlü avreti bulunmaktadır. Bunlar:
1. Büyük avret: El ve yüz dışında kadının tüm bedeni. Bu avret yerleri namazda ve yabancı erkek yanında örtülmesi gerekir.
2. Küçük avret: Göbek ile diz arası. Kadın, yakın akrabalar, kadınlar ve küçük çocuklar yanında bu kısmı örtmesi zorunludur.[3]
Şimdi kadının avret ve örtünme şekillerini delilleri ile birlikte ele alalım.

a. Kadının Yabancı Erkeklere Karşı Avreti:

Kadının yüz ve elleri hariç diğer uzuvları avrettir ve bu uzuvları akrabası olmadığı erkeklere göstermesi caiz değildir.[4] Hanefilerden Serahsi, Rasulullah(s.a.v)’in işaretine göre kadının başından ayağına kadar avret olduğu, ancak ihtiyaca binaen el ve yüz kısmının serbest bırakıldığı açıklamasını yapar.[5]
Hanbeli mezhebinde ise kadının yabancı erkek yanında el ve yüzü de dahil olmak üzere tüm bedeni avrettir.[6] Hanbeli mezhebinin delili “Kadın avrettir”[7] ifadesi ile gelen Hadistir ve Hadis kadının tüm bedeninin avret olduğunu ifade etmektedir. Hanbelilerden İbni Arabi, “...Onlara perde arkasından sorunuz”[8] Ayetinin tefsirinde yaptığı açıklamada kadın bedeninin tümüyle avret olduğunu zikreder.[9] Bununla beraber mezhepte ihtiyaç hallerinde yüz ve ellerin açılmasına ruhsat tanınmıştır.[10]

Kolun örtülmesi:

Hanefilerde sahih olan görüşe göre kadının yabancı erkeğe karşı kol kısmı avrettir. Bununla beraber Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’tan gelen bir rivayete göre kollar dirseklere kadar avret değildir.[11] Şafii mezhebinde de bu yönde bir görüş bulunmaktadır.[12] Bu görüş sahipleri hükme gerekçe olarak ev işlerinde kadının kolunu açmaya duyduğu zorunluluğu gösterirler. Ancak günümüz şartlarında kadının ev işlerini erkeklerin bulunmadığı bir ortamda rahatlıkla yapabilmesi [13] hükme gerekçe olarak gösterilen zorunluluğu ortadan kaldırmıştır. Ayrıca kolların açılabileceği görüşünde olanlar dahi kolların örtülmesinin daha iyi olduğunu,[14] açık olsa dahi bu kısma erkeklerin bakamayacağını, özelikle de şehvetten korkulduğu takdirde bakmanın caiz olmadığını beyan etmişlerdir.[15]

Ayakların örtülmesi:

Hanefilerde ayakların avret olup olmadığı konusunda üç ayrı görüş vardır:
Birinci Görüş: Ebu Hanife’ye isnad edilen ve kabul edilen görüşe göre ayak avretten değildir.16 İbnü’l-Hümam, her ne kadar Esma Hadisinde geçen “Hayız görme çağındaki kadının yüz ve elleri dışında bir yeri gözükmez”17 ibaresi ayakların avret olduğunu gösterse de, örtülü tutulmasındaki güçlük nedeniyle avret olmaktan çıktığını belirtmektedir.18
İkinci Görüş: Ayak avrettendir. Ayağın avrete dahil olduğu görüşünde olanlar Ümmü Seleme Hadisindeki “Elbisenin ayakları örtmesi”, diğer rivayette ise “elbisenin ayakları göstermemesi”19 ibarelerini delil göstermişlerdir.
Üçüncü Görüş: Namaz dışında avret, namazda avret değildir.20 Hanefilerden Mevsıli’ye göre ayak konusunda sahih olan görüş budur.21
Maliki mezhebinde kadının ayağı konusunda ihtilaf varsa da, mezhepte sahih olan görüşe göre ayaklar avrettir ve örtülmelidir. İmam Malik de bu görüştedir.22
Yüzün örtülmesi ve “İlla ma zahera” ifadesinin anlamı:

Nur suresi 31. Ayet şöyle başlamaktadır:Mü’min kadınlara söyle, bakışlarını sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen hariç ziynetlerini göstermesinler...” Ayet-i Kerimede “kendiliğinden görünenler” dışında ziynetin örtülmesi istenir. Alimler “kendiliğinden görünen ziynet” ile neyin ifade edildiği konusunda çeşitli yorumlar yapmışlardır. Bunlar,

Birinci Görüş: Ayette gelen ziynet ifadesi ile kadının tabii beden güzellikleri kastedilir. Bu görüşte olan Râzi tabii güzelliklere ziynet adı verildiğini Ayetin kendisinden çıkarır, şöyle ki: Ayetteki “ziynetlerini göstermesinler” ifadesinden sonra gelen “başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar” ibaresinde saçın örtülmesi istenmekte, böylece tabii güzelliklerden olan saç ziynet olarak gösterilmektedir.23 Buna göre Ayetteki “kendiliğinden görünen ziynet” ile kastedilen tabii ziynet uzuvları “eller ve yüz”dür. Bunların dışında kalan uzuvların örtülmesi gerekir.24 Bu uzuvların özellikle el ve yüz olarak anlaşılması konu ile ilgili Hadislere dayanmaktadır.
İkinci Görüş: Bu görüşe göre “illa ma zahera (kendiliğinden görünen)” ifadesi gereğince görünebilen ziynet kına, yüzük, elbise gibi gizlenmesi güç olan süs ve takılardır.25 Bu görüş sahipleri kendi içlerinde ikiye ayrılırlar:
1. Görülebilen ziynet ile elbise dışında kalan süs ve takıları kastedenler. İbn Abbas, Katade, Mısvar b. Mahrame’ye göre sürme, bilezik, hatta küpe görünen ziynettendir ve kadın ev içinde olmak şartıyla bu tür ziyneti mahrem olmayan erkeklerin yanında açık tutabilir.26 Said b. Cübeyr ve Zemahşeri ise sadece yüzük, sürme ve kınayı bu tür ziynetten sayarlar.27 Hanefilerden Kasani, gözdeki sürme, el ve ayak parmaklarına takılan yüzüklerin görülebilen dış ziynet, bunların dışında kalan ziynetin ise gizlenmesi gereken iç ziynet olduğu28 şeklinde bir ayırım yapmaktadır. Şüphesiz bu tür takı ve süslerin görünebilmesi, bu ziynetlerin takınıldığı uzuvların görünmesini de beraberinde getirir.

2. İbn Mes’ud’a göre “Kendiliğinden görünen ziynet” ile kadının dış elbisesi kastedilir.29 Dış elbise ister istemez görüleceğine göre Ayette örtülmesi gerekli ziynetin dışında bırakılmıştır. Elbisenin görünmesi vücuttan herhangi bir uzvun gösterilmesini gerektirmediğine göre Ayetten el ve yüzün veya başka bir ziynetin gösterilebileceği yönünde bir hüküm çıkarılamaz.

Öte yandan İbn Atiyye Ayete diğer görüşlerden farklı bir yorum getirir. Buna göre kadın, uzuvlarını tümüyle gizlemeye çalışmak durumundadır. Ayetteki istisna ise herhangi bir hareket anında istemeyerek görünen ziynete aittir. Genellikle bu şekilde açılan uzuvlar eller ve yüzdür.30 Ayette “kendiliğinden görünen” ibaresi ile istisna edilen ziynetler için “gösterilen” değil de özellikle “görünen” tabirinin kullanılması bu görüşü desteklemektedir. Zira bir şeyi göstermekle o şeyin görünmesi arasındaki fark açıktır. Birincisi, kasıtlı eylemi ifade ederken, ikincisi, zorda kalma ve çaresizliği ifade etmekte31 ve açılmanın istemeyerek meydana geldiğini göstermektedir.

Sonuç:
Ayette örtmekten istisna edilen ziynet ile belirli uzuvların kastedildiğini ileri sürenlere göre yüz ve ellerin örtülmesi gerekli değildir. İstisna edilen ziynet ile “elbisenin” kastedildiğini ileri sürenlere göre ise Ayette el ve yüzün açılabileceğine dair delil bulunmamaktadır. Ayete yönelik farklı yaklaşımlar konusunda bir sonuca varılabilmesi el ve yüzün örtülmesi konusunda Hz. Peygamber dönemindeki tatbikata başvurmayı gerekli kılmaktadır. Yüzün örtülmesi ile ilgili Hadisler “Nikab - peçe” başlığı altında ele alınacaktır.


b. Kadının Mahremlerine Karşı Avreti:

Kadının mahremleri, kendileri ile evlenmesi haram olan yakın akrabalarıdır. Kadının mahremi olan erkekler üç kısımda incelenir:

Doğum nedeniyle mahrem olanlar: Baba, erkek çocuklar, erkek kardeşler, erkek kardeş çocukları, kız kardeş çocukları, amca ve dayılar.
Evlenme nedeniyle mahrem olanlar: Kayınpeder, kocanın çocukları, kızının kocası.
Süt emme nedeniyle mahrem olanlar: Annesi dışında başka bir kadının sütünü emen kız sütünü emdiği kadının kızı mesabesindedir. Dolayısıyla süt annesinin erkek akrabaları doğum nedeniyle mahrem olanlar gibi kendisine mahrem olur.

Hanefi mezhebinde kadının mahremlerine karşı avreti:göbek - diz arası”na ilaveten “karın ve sırt” kısmıdır.32 Bu uzuvların dışında kalan yerleri şehvetten korkulmadığı sürece mahrem olanların görmesinde bir sakınca yoktur.33
Cessas, kadının mahremlerine karşı avret sınırlarının belirlenmesine Nur suresinin 31. ayetini delil gösterir. Ayette kadının ziynetlerini mahremlerine gösterebileceği açıklanmıştır. Haliyle bu ziynetlerle birlikte ziynetlerin takıldığı uzuvlar da görünebilecektir. Cessas, ziynet takılan bu uzuvları şu şekilde belirler:
1- Baş ve gerdanlığın takıldığı boyun ve göğüs kısmı.
2- Pazubendin? takıldığı pazılarla beraber kol.
3- Halhalın takıldığı ayak ve baldır kısmı.34

Şafiilere göre kadının mahrem erkeklere karşı asgari avreti şehvet bulunmaması şartıyla göbek ile diz arasıdır.35 Maliki mezhebinde ise mahrem erkek kadının sadece baş, ayak ve kollarını görebilir; göğüs kısmı ve baldır gösterilemez.36 Benzer bir hüküm de Hanbelilerden gelmiştir. Ahmed b. Hanbel’in, mahremi de olsa kadının baldır ve göğsüne bakılmasını mekruh gördüğü nakledilmektedir.37
İbn Atiyye’nin farklı yaklaşımına göre Ayette zikredilen mahremler eşit derecede değildir. Örneğin kadının babasına gösterebileceği bir kısım ziynet uzvunu üvey oğluna göstermesi caiz olmaz.38

Ziynetin mahrem akrabaya gösterilmesi:

Esas itibarıyla kadın sadece kocası için süslenir. Bununla beraber yakın akrabalar yaında bir kısım süslerini gizlemesi gerekli değildir. Bunun sebebi mahremler arasında fitne korkusunun olmayışıdır.39 Yakın akrabanın bakışı şehvet değil şefkat içerir.40
Ayette, kadının ziynetini kendilerine gösterebileceği kimseler şu sırayla zikredilmiştir:
1. Kocası, 2. Babası, 3. Kayınpederi, 3. Oğulları, 4. Kocasının oğulları, 5. Kardeşleri, 6. Erkek kardeşin oğulları, 7. Kız kardeşin oğulları, 8. Kadınlar, 10. Kadınlara ilgi duymayan erkekler,? 11. Kadınların avretini bilmeyen çocuklar.41
Kadının ziynetlerini gösterebileceği kimseler arasında zikredilmeyen amca ve dayının sayılanlara dahil edilmesi konusunda görüş ayrılığı bulunmaktadır.42 Ancak tercih edilen görüşe göre amca ve dayı baba gibi yakın akrabadan sayılır. Hasan-ı Basri, amca ve dayının diğer mahremler hükmünde olduğunu, Ayette sadece bir kısım yakınlar zikredilirken diğerlerine de dikkat çekildiğini açıklar.43 Ayrıca Hz. Peygamber’in Hz. Aişe’yi süt amcasının yanında örtünme konusunda serbest bırakması, amca ve dayının yakın akraba hükmünde olması konusunda önemli bir delildir.44
Damat ve süt emme nedeniyle nikahları ebedi haram olanlar da kadının kendilerine süsünü gösterebileceği kimselerdendir. Zira onlar da Ayette geçen diğer mahremler gibi kadının mahremi olmuşlardır.45

c. Kadının Kadına Karşı Avreti:

Kadının kadına karşı avreti, erkeğin erkeğe göre avreti gibidir. Buna göre kadın başka bir kadının yanında “göbek ile diz” arasını göstermesi caiz olmaz.46 Bununla birlikte Ebu Hanife’den gelen bir rivayete göre kadın kadının göbek ile diz arasına ilaveten karın ve sırtına da bakamaz.47 Ayrıca gördüğü kadının güzelliklerini başkalarına anlatan huysuz kadına karşı farklı tavır sergilenmesi icabettiği ve böylesi kadınlar yanında başörtüsünün dahi alınması gerektiği fetvası verilmiştir.48
Kadının süsünü müslüman olmayan kadınlara gösterebilmesi konusunda farklı görüşler vardır. İbn Abbas’dan, müslüman olmayan kadınların dinen erkek statüsünde oldukları ve bunların müslüman kadının bedenine bakmalarının caiz olmadığı nakledilmiştir.49 İbn Abidin de bu görüşe katılmaktadır.50 Aynı şekilde Malikilerde müslüman kadın gayri müslim kadın yanında el ve yüz dışında tüm uzuvlarını örtmelidir.51
Diğer bir kısım alimler ise iş veya arkadaşlık nedeniyle sürekli beraber olunan gayrı Müslim kadınlara karşı örtülmesi gereken avretin Müslüman kadınlara yönelik avret ile aynı olduğu görüşündedirler.52 Şafiilerde ise müslüman kadın fasık ve gayri müslim kadınların yanında normal iş elbisesinin örttüğü uzuvları örtmekle yetinebilir.53


d. Kadının Kocasına Karşı Avreti:

Kadının kocasına karşı avret sınırlaması yoktur. İlgili rivayette Aişe (r.a) şöyle demektedir: “Ben ve Hz. Peygamber aynı kaptan yıkanıyorduk”.54 Hadisten iki yönde mana çıkarılır:
Birincisi: Hz. Aişe ile Hz. Peygamber aynı anda beraber bir kaptan yıkanmışlardır.
İkincisi: Hz. Aişe ile Hz. Peygamber bir kaptan, ancak farklı zamanlarda yıkanmışlardır.
İbn Hacer, bu Hadis ile erkeğin karısının avretine, kadının da kocasının avretine bakabileceğine delil getirildiğini açıklar ve Hadisten bu anlamın çıkarılmasının İbn Hibban’da zikredilen diğer bir rivayete dayandığını kaydeder.55 Bu rivayette Ata’ Hz. Aişe’ye karısının avret yerine bakan kişinin durumunu sormuş, Hz. Aişe ise soruya cevap olarak bu Hadisi zikretmiştir.56
Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v)’in: “Avretini karın ve cariyen dışındaki kimselerden koru”57 Hadisi erkeğin karısına karşı avret sınırının olmadığına getirilen delillerdendir.
Eşler arasında avret yerlerine bakmanın zararları hakkında rivayet edilen hadisler ise sahih bulunmamaktadır.? Bu hususta nakledilen en sahih rivayet Hz. Aişe’nin: “Rasulullah’ın avret yerini hiç görmedim.” rivayetidir.59 Hadis yasaklık ifade etmemekle beraber Hadisten kaba avret yerlerine bakmaktan kaçınmanın edebe daha uygun olduğu hükmü60 çıkmaktadır.

Adet gören kadının örtünmesi:

Hadis-i Şeriflerde adet gören kadın için farklı bir örtünmeden bahsedilmiştir. Konu ile ilgili Hadiste hanımları adet gördüğünde Peygamber (s.a.v)’in nasıl davrandığı Hz. Aişe’ye sorulmuş, Hz. Aişe ise “Bizden birisi adet gördüğünde peştemal kuşanmamızı emrederdi.”61 cevabını vermiştir. Buna benzer rivayet Meymune’den: “Rasulullah (s.a.v), eşlerine adet gördüklerinde peştemal üzerinden dokunurdu”62 şeklindedir. Hz. Aişe’den gelen diğer rivayette ise Hz. Peygamber, hanımları adetli iken kaba avret yerlerinin örtülmesini istemiştir.63
Sonuç olarak Ebu Hanife, adetli kadından göbek - diz arasını kapatan örtü üzerinden istifade edilebileceğini açıklamış, ancak İmam Muhammed Hz. Aişe’nin ikinci rivayetine göre fetva vermiş ve kadının sadece adet gördüğü yerden kaçınılmasının gerektiğini, ilk hadislerde geçen “peştemal”in örttüğü yerlerden de sadece adet görülen yerin kastedildiğini ileri sürmüştür.64
Şafii mezhebinde konu ile ilgili en meşhur görüş göbek ile diz arasından istifadenin haram oluşudur.65 İmam Malik’e göre de adet gören kadın peştemal kuşanmalı,66 dolayısıyla göbek ile diz arasını örtmelidir.


e. Namaz ve Hacda Kadının Avreti:

Namazda Setri Avret:

Hanefi mezhebinde müstehab olan kadının üç parça elbise ile namaz kılmasıdır. Bunlar, başörtüsü, vücudun üst kısmını örten uzun kollu elbise, alt kısmını örten uzun etektir.67 Namaz elbisesi ile ilgili rivayette Ümmü Seleme’ye namazda kaç parça elbisenin alınması gerektiği sorulmuş, Ümmü Seleme: “Başörtüsü ve ayaklara kadar vücudu örten bol, uzun elbise”68 cevabını vermiştir. Buna göre başörtüsü ile birlikte vücudu örten tek parça uzun elbise de yeterli olmaktadır.
Namazda el ve yüz dışında tüm vücudun örtülmesi gerekir. Bununla beraber Hanefi mezhebinde kabul edilen görüşe göre namazda ayaklar açık kalabilir. Şafii mezhebinde tercih edilen görüşe göre ayaklar avrettir ve örtülmelidir.69 Ayak altının örtülmesi konusunda ise iki farklı görüş zikredilmektedir.70
Cabir b. Zeyd’den, kadının peçe ile namaz kılmasının mekruh olduğu nakledilmiştir.71 Bu yönde hüküm veren Maliki mezhebine göre namazda ağzı ve burnu kapatan örtü mekruhtur.72 Aynı görüşü benimseyen Hanbeliler dışarıda avret kabul ettikleri el ve yüzün namazda açık kalması gerektiğini belirtmişlerdir.73
İmam Şafii’ye göre kadının dar elbise ile namaz kılması mekruhtur. Bu sebeple namazda vücut hatlarını belli etmeyen örtü tercih edilmelidir.74

Hacda Örtünme Şekli:

Hac veya umre için ihrama giren kadın yüzünü ve ellerini açık tutar, peçe ve eldiven kullanmaz. Konu ile ilgili rivayette Hz. Peygamber ihramda giyilecek elbise hakkında soru soran kişiye şu açıklamada bulunur: “Zaferan veya vers? (gibi güzel koku) sürülen elbise giymeyiniz. Kadına gelince, yüzünü örtmesin ve eldiven giymesin.”75
Bunun yanında Aişe (r.a) şöyle demektedir: “Biz Rasulullah (s.a.v) ile beraber ihramlı iken binekle gidenler yanımızdan geçtikleri sırada her birimiz cilbabını başından yüzüne indirir sonra tekrar açardı.”76 Yine Fatıma bt. Münzir’in “İhramlı iken Ebu Bekir’in kızı Esma ile birlikte yüzümüzü örterdik”77 dediği kaydedilmektedir.
Burada Tavus’un, “İhramlı kadın peçe kullanmasa da elbisesini yüzüne iliştirir”78 ifadesi ihramda yüzün örtülmesi ile ilgili son iki rivayete açıklık getirmektedir. Mezhepler de aynı doğrultuda görüş beyan ederek Hz. Peygamber’in ihramlıya peçeyi yasakladığı, bununla beraber kadının yüzünü cilbab veya üst örtüsü ile gizleyebileceği açıklanmıştır.79 Daha açık bir ifade ile Hanefilerden Serahsi “Kadının, tenine değmemesi şartıyla örtüsünü yüzüne indirmesinde bir sakınca yoktur, çünkü yüz örtmek yüze değen şeyle olur”80 açıklamasını yapar ve yüze değmediği sürece bu şekildeki bir iliştirmenin yüz örtme anlamına gelmediğini ifade eder. Aynı yönde hüküm veren Şafii alimleri soğuk, sıcak, fitne gibi bir sebeple kadının örtüsünü yüzüne tutulabileceğini81 ancak yüzüne değmesi halinde kaldırmadığı takdirde günahkar olup fidye vermesi gerekeceğini belirtmişlerdir.82 İhramlı kadının ayağına çorap giymesinde ise bir sakınca yoktur.83
Malikiler, ihramlı kadının yüzünü örtmesi ve eldiven giymesinin haram olduğunu kaydetmişlerdir.84 Hanbelilerde eller herhangi bir şekilde gizlenebilir, yasak olan ele göre örülen eldivendir.85
Sonuç itibarıyla esas olan ihramda yüz ve ellerin açık tutulmasıdır. Bu konuda temel alınan Hadis-i Şerif buna delalet etmektedir. Bununla beraber istisnai hallerde ve cilde değmeyen bir örtü ile yüz gizlenebilecektir.
Hac ve ihramda yüzü açık tutmanın hikmeti, Allah’a karşı muhtaç oluşun ve acziyetin ifadesi olarak açıklanır.86 Tehanevi, konu ile ilgili olarak şunları söyler: “Normalde yüzü örtmek ve peçe kullanmak hür kadınların özelliği olup; izzet ve şeref alametidir. İhramda peçenin terk edilişi ise, cariye ve hizmetçi alametlerinin tercihidir ve tüm insanların Allah’ın kapısı eşiğinde köle durumunda olduklarının ifadesidir.”87 Musa Carullah ise, yüz örtüsünü büyük bir ziynet olarak değerlendirir ve ihramda ziynetten uzak oluşun bir ifadesi olarak yüz açma sünnetinin uygulandığını vurgular.88

f. Hünsanın Avreti?:

Hünsa, erkek veya dişiliği belli olmayan çift cinsiyetli kimsedir.89 Bu durumdaki kişi ergenlik çağına geldiğinde bakılır, kendisinde erkeklik belirtileri görünürse erkek, kadınlık belirtileri görünürse kadın hükmünü alır.90 İki belirtinin birden görünmesi halinde bu kişiye “hünsa müşkil” denilir ki bu durumdaki kişinin hem erkek, hem de kadın olma ihtimali söz konusudur. Hünsa müşkil durumundaki şahsın nasıl örtünmesi gerektiği konusunda farklı görüşler vardır.
Hanefi ve Şafiiler ihtiyatı esas alarak müşkil hünsanın avretini kadının avreti gibi saymışlar ve ona göre örtünmesini istemişlerdir.91 Buna göre müşkil hünsa başını örterek namaz kılar; erkeklere haram olan takı ve ipek kullanmaz.92
Hanbeli mezhebinde müşkil hünsanın kadın gibi örtünmesi gerektiği görüşü varsa da93 mezhepte müşkil hünsanın erkek statüsünde olup, avretinin de erkek avreti gibi olması hükme bağlanmıştır. Buna hükme gerekçe olarak, bu şekil hünsanın göbek ile diz arası dışında kalan uzuvlarının avretliğinin muhtemel olduğu, muhtemel bir avretin ise zorunlu kılınmaması gerektiği açıklaması yapılır.94

g. Cariyenin Avreti:

Cariye* avretini incelememizin amacı hür kadın ile cariye arasındaki avret farkı ve hikmetinin anlaşılmasıdır. Cariye avreti hakkındaki mezhep görüşleri şunlardır:
Hanefi mezhebinde cariyenin avreti göbek - diz arası ile beraber “karın ve sırt” kısmıdır.95 Cariyenin bu uzuvlarını örtmesi şarttır.
Malikilerde cariyenin avreti göbek ile diz arasıdır. Bununla birlikte Malikiler, cariyenin başı dışında vücudunun diğer kısımlarını açmasını hoş görmemişlerdir.96 Ayrıca Malikilerin erkek avretinde söz konusu ettikleri uyluğun avret olup olmadığı ihtilafı cariyeler için söz konusu değildir. Buna göre cariyenin diz üstü uyluk kısmına bakılması kesin olarak haramdır.97 Ayrıca İmam Malik cariyenin namazı başörtüsüz kılmasının sünnet olduğunu98 belirtmiş ancak Maliki alimlerinden İbn Kasım, namaz esnasında cariyenin hür kadından bir farkı olmadığını ve onun gibi örtünmesi gerektiğini belirtmiştir.99
Şafii mezhebinde cariyenin avreti hususunda iki ayrı hüküm zikredilir:
Hanbeli mezhebinin de benimsediği ilk görüşe göre, cariyenin hizmet esnasında açtığı baş, kol ve baldırı dışında bütün vücudu avrettir.100 Şafii mezhebinin ikinci görüşünde cariyenin sadece göbek ile diz arası avret kabul edilir.101
Konu hakkında gelen rivayetlere baktığımızda cariyelerin sadece başı ve saçını açabileceğini görürüz. Hz. Ömer’in cariyeleri cilbab ve başörtüsü giymekten men ettiği rivayeti102 cariye ile ilgili uygulamanın sadece baş açma ile sınırlı olduğunu göstermektedir. Bunu tekit eden diğer rivayette Hz. Aişe şöyle demektedir: “Kadının cariye olduğunun bilinmesi için başını örtmeyiniz. Hürriyete kavuştuğunda örtünüz.”103
Sahabelerden sonra gelen tabiin alimleri de aynı doğrultuda görüş beyan etmişlerdir. Bunlardan Şurayh, “Cariye dışarı çıktığı şekilde; yani başörtüsüz namaz kılar”104 açıklamasını yapmakta, İbrahim en-Nehai “İhtiyar dahi olsa cariyeye başörtüsü yoktur”105 hükmünü vermektedir.
Sonuç olarak cariye saçını açabilmekte, namazını da bu şekilde kılabilmektedir. Saçını açmasına kıyasla cariye kol ve baldır gibi diğer hafif avret uzuvlarını da açabilecektir ki bir çok fıkıh alimi de cariyenin avreti hakkında bu yönde hüküm vermişlerdir.

Cariye avreti hakkında istisnai haller:

Cariyenin başı dışındaki uzuvlarına bakılabileceği hakkında gelen rivayetler satın alma gibi ihtiyaç halleri ile sınırlıdır. Nitekim İbn Ömer’in cariye satın almak istediğinde cariyenin sırtına, karnına ve dizden aşağı baldır kısmına baktığı rivayet edilir.106 Ata’ya, Mekke’de satılan cariyeler hakkında sorulduğunda, satın alma dışında onlara bakmayı hoş görmemiştir.107 Ebu Musa ise “Cariye satın alırken göbek altı ve diz üstüne bakanı duyarsam cezalandırırım” demektedir.108
Sonuç itibarıyla cariyenin iş elbisesinin örttüğü uzuvların dışındaki herhangi bir uzvuna bakılabilmesi sadece satın alma halinde vaki olmuştur. Hanefilerden Kasani bu hususla ilgili şu açıklamayı yapar: “Alış verişte cariyenin bazı uzuvlarına bakma ihtiyacı vardır. Müşterinin bakması, zaruret halinde hakim ve şahitlerin bakması gibidir ve şehvetten korkulsa dahi sakınca yoktur.”109 Alım-satım anındaki bu ruhsatın diğer zamanlarda geçerli olması için başka bir delile ihtiyaç vardır. Böyle bir delil bulunmadığına göre cariye avretinin göbek ile diz arası olduğu yönündeki mezhep görüşleri dayanaktan yoksun kalmaktadır.

Hür - cariye avretinin farklı olmasının hikmetleri:

Cariyenin bazı uzuvlarını açabilmesinin hikmetleri ile ilgili şunları söyleyebiliriz:
1- Sürekli hizmet halinde bulunması nedeniyle cariyenin sıkı örtünmesi güçtür.
2- Konumu gereği hür kadının cariyeden ayırdedilebilmesi için kıyafetleri farklı olmalıdır. Hz. Ömer’in cariyeleri ikaz ederken “hür kadınlara benzemeyin” ifadesi bu hikmeti izhar etmektedir. Zira cariyelerin tamamen hürlere benzemeleri halinde cariyelerin muhtemel bazı hafif davranışlarının kimden geldiği anlaşılamayacak ve bu tür davranışlar hür kadınların şeref ve iffetini zedeleyebilecektir.110
3- Hizmetçi statüsündeki cariyelerin hür kadın kadar cinsel ilgi uyandırmaması bir kısım uzuvlarını açabilmesini de beraberinde getirmiştir. Nitekim Abdullah b. Ömer’in satılan cariye hakkındaki, “Benim için ona dokunmakla duvara dokunmak arasında bir farkı yoktur”111 ifadesi bu hikmeti açığa çıkarır.

Dipnotlar:
1 İslam’da Giyim Ve Tesettür, Dr. İsmail Yıldız Doktora tezi, Gaziantep - 2007
2 Mahrem: Kadının kendisi ile evlenmesi haram olan yakın akrabası.
3 Maverdi, el-Havi’l-kebir, II, 170.
4 Şafii, el-Üm, I, 183 ; Mergınani, el-Hidaye, I, 258 ; İbn Abdilber, Kitabü’l-kafi, I, 239.
5 Serahsi, el-Mebsut, X, 145.
6 Makdisi, el-İkna’, I, 134.
7 Tirmizi, Rada’, 18, nu:1183.
8 Ahzab, 33/ 53.
9 Ebu Bekr Muhammed b. Abdullah İbn Arabi (ö. 638/ 1240) , Ahkamü’l-Kur’an, I-IV, Darü’l-marife, Beyrut, III, 1979.
10 İbn Kudame, el-Muğni, I, 637.
11 İbnü’l-Hümam, Fethu’l-kadir, I, 259: Şurunbilali, Meraki’l-felah, s.195.
12 Maverdi, el-Havi’l-kebir, II, 167.
13 Muhammed Amr, el-Libas ve’z-ziyne, s.143.
14 el-Mevsıli, el-İhtiyar, I, 46.
15 Nesefi, Kenzü’d-dekaik, I, 470.
16 Semerkandi, Tuhfetü’l-fukaha, III, 334.
17 Ebu Davud, Libas, 33, nu:4098.
18 İbnü’l-Hümam, I, 259.
19 Ebu Davud, Salat, 83, nu:635.
20 İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, I, 423 ; el-Fetava’l-Hindiyye, I, 58.
21 Mevsıli, el-İhtiyar, I, 46.
22 İbn Abdilber, Kitabü’l-kafi, I, 239.
23 Razi, a.g.e., XXIII, 179.
24 Fahreddin er-Razi (ö. 606/ 1209), Mefatihu’l-ğayb (et-Tefsiru’l-kebir), I-XXXII, Darü’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut 1990, XXIII, 179.
25 Razi, a.g.e., XXIII, 179.
26 Taberi, Camiu’l-beyan, IX, 305 ; Kurtubi, Cami’ li ahkami’l-Kur’an, XII, 152.
27 Mahmud b. Ömer ez-Zemahşeri (ö. 538/ 1143), el-Keşşaf, I-IV, Darü’r-Reyyan li’t-türas, Kahire 1987, III, 230 ; Said b. Cübeyr’den gelen rivayet için bk. İbn Ebi Şeybe, Nikah, III, 384, Bab nu:141, nu:13.
28 Kasani, Bedaiu’s-sanai’, V, 120.
29 Taberi (ö. 310/ 923), Camiu’l-beyan, IX, 303 ; Kurtubi, Tefsir, XII, 152.
30 Ebu Muhammed Abdulhak İbn Atiyye (ö. 546/ 1151), el-Muharrerü’l-veciz fi tefsiri’l-Kitabi’l-Aziz, I-XVI, Fas 1988, XI, 295.
31 Ebü’l-Ala Mevdudi, Tefhimu’l-Kuran - Kur’an’ın Anlamı ve Tefsiri, I-VII, İnsan Yayınları, İstanbul 1986, III, 471.
32 Hamdi Döndüren, Delilleriyle Kadın İlmihali, s.567.
33 Serahsi, el-Mebsut, X, 149.
? Pazubend: Kadının pazısına taktığı takı, kolçak.
34 Ebi Bekr Ahmed er-Razi el-Cessas (ö. 370 / 980), Ahkamü’l-Kur’an, I-III, Darü’l-fikr, Beyrut 1993, III, 462.
35 Heytemi, Şerhu’l-Heytemi, I, 277.
36 Haraşi, Şerhu Muhtasarı Seyyid Halil,I, 248.
37 İbn Kudame, el-Muğni, VII, 454- 455.
38 İbn Atiyye, el-Muharrerü’l-veciz, XI, 297.
39 Yunus Apaydın, “Klasik Fıkıh Literatüründe Örtünme”, İslamiyat Dergisi, c.IV, sayı:2, s.94.
40 Abdulfettah Mahmud, Ahkamü’l-avre, II, 464.
? Bunlar: Erkekliği olmayanlar, çift cinsiyetli olanlar ve çok yaşlı kimselerdir. Bk.İbn Kuteybe, Tefsiru ğaribi’l-Kur’an, “Nur suresi”, s.303.
41 Nur, 24/ 31.
42 Razi, et-Tefsirü’l-kebir, XXIII, 180.
43 Razi, et-Tefsirü’l-kebir, XXIII, 180.
44 Mevdudi, Kur’an Açısından Kadın, s.212.
45 Cessas, Ahkamü’l-Kur’an, III, 462.
46 İbn Kudame, el-Muğni, VII, 464 ; Heytemi, Şerhu muhtasari’l-Hadrami, I, 277 ; İbn Abidin, VI, 393.
47 İbnü’l-Hümam, X, 30.
48 el-Fetava’l-Hindiyye, V, 327.
49 Razi, Mefatihu’l-ğayb, XXIII, 180.
50 İbn Abidin, VI, 393.
51 Adevi, Haşiye ale’l-Haraşi,I, 247.
52 Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, V, 3507.
53 Şarkavi, Haşiyetü ale Tuhfeti’t-tullab, I, 367. Kürdi, Havaşi’l-medeniyye, I, 276.
54 Buhari, Gusl, 2, nu:250.
55 İbn Hacer, Fethu’l-bari, I, 480.
56 İbn Hibban, el-Hazru ve’l-ibaha, XII, 390, nu: 5577.
57 Tirmizi, el-İsti’zan ve’l-adab, 56, nu:2919.
? Bunlardan, “Avrete bakmak unutkanlık yapar” rivayeti “ğarib” ve “münker” olarak nitelendirilir. (Zeylai, Nasbu’r-raye, IV, 248). Ebu Hüreyre’ye atfedilen hadis ise şöyledir: “Biriniz cima ettiğinde avret yerine bakmasın, zira körlüğe yol açar. Çok da konuşmasın; sağırlık yapar”. Zeylai, İbn Hibban’ın “Duafa”sında geçen bu hadisi zayıf bularak Bakiyye’nin “münker” hadislerinden saymakta, ayrıca İbn Cevzi’nin “Mevduat”ında asılsız hadis olarak zikredildiğini kaydetmektedir.
59 Ahmed b. Hanbel, Setrü’l-avre-3, III, 88, nu:374.
60 Serahsi, el-Mebsut, X, 148 ; Kasani, Fethu’l-kadir, V, 119 ; el-Fetava’l-Hindiyye, V, 327.
61 Nesai, Hayz ve İstihaza, 13, nu:375.
62 Müslim, Hayz, 1, nu:294.
63 Ebu Davud, Taharet, 107, nu:267.
64 Serahsi, el-Mebsut, X, 159.
65 Nevevi, Şerhu Müslim, III, 264.
66 Sahnun, el-Müdevvene, I, 57.
67 Semerkandi, Tuhfetü’l-fukaha, II, 146.
68 Abdurrezzak, el-Musannef, Salat, c.3, s.128, nu:5028.
69 Şafii, el-Üm, I, 183 ; Beğavi, et-Tehzib, II, 155.
70 Gazzali, el-Vasitu fi’l-mezheb, II, 651.
71 İbn Ebi Şeybe, Salatü’t-tatavvu’, 186, nu:1-2.
72 Haraşi, Şerhu Muhtasarı Seyyid Halil,I, 250.
73 İbn Kudame, el-Muğni, I, 638 ; İbn Neccar, Müntehe’l-iradat, I, 143.
74 Şafii, el-Üm, I, 184.
? Vers: Taneleri susama benzeyen sarı bir bitki. Bk. İbn Manzur,”v-r-s” md.,VI, 254.
75 Ebu Davud, Menasik, 32, nu:1824 ; Nesai, Hac, 33, nu:2673.
76 Ebu Davud, Menasik, 34, nu:1830.
77 Muvatta, Hac, 219, nu:734 ; Hakim, hadis “sahih” demiştir. Bk. Tehanevi, İ’lau’s-sünen, X, 47.
78 İbn Ebi Şeybe, Hac, 250, nu:2.
79 İbnü’l-Kayyim, Haşiye (Avnü’l-Mabud üzerine), III, 198.
80 Serahsi, el-Mebsut, IV, 128.
81 Kazvini, el-Aziz, III, 461 ; Mukri’, İhlasu’n-navi, I, 340.
82 Heytem, Şerhu’l-Heytemi, II, 275.
83 Şarkavi, Haşiyetü ale Tuhfeti’t-tullab, II, 448.
84 İbn Abdilber, Kitabü’l-kafi, I, 388 ; Zurkani, II, 313.
85 İbn Kudame, el-Muğni, I, 638.
86 Ebu Şakka, Tahrirü’l-mer’e - Kadın ve Aile Ansiklopedisi, III, 199.
87 Tehanevi, İ’lau’s-sünen, X, 224.
88 Bigiyef, Hatun, s.38.
? Genel olarak hünsanın avretine kadının avreti hükmü verilmesi, hünsa konusunu bu bölümde ele almamızı gerektirmiştir.
89 Cürcani, Tarifat, s.114.
90 Serahsi, el-Mebsut, XXX, 104 ; Semerkandi, Tuhfetü’l-fukaha III, 357.
91 Mukri’, İhlasu’n-navi, I, 153 ; Heytemi, Şerhu’l-Heytemi, I, 277.
92 Mevsıli, el-İhtiyar, III, 39 ; el-Fetava’l-Hindiyye, I, 58 ; İbn Abidin, I, 422.
93 Ebü’l-Berekat, el-Muharrer fi’l-fıkh, I, 43 ; İbn Muflih, el-Mubdi’, I, 364.
94 İbn Kudame, el-Muğni, I, 640.
* Cariye: Kadın köle.
95 Cessas, Ahkamü’l-Kur’an, III, 462 ; Serahsi, el-Mebsut, X, 151 ; el-Fetava’l-Hindiyye, I, 58.
96 İbn Abdilber, Kitabü’l-kafi, I, 238.
97 Adevi, Haşiye ale’l-Haraşi, I, 246.
98 Sahnun, el-Müdevvene, I, 94.
99 Baci, el-Munteka, I, 251.
100 Gazzali, el-Vasit, II, 651. Ebü’l-Berekat, el-Muharrer fi’l-fıkh, I, 43.
101 Nevevi, el-Mecmu’, III, 167 ; Beğavi, et-Tehzib, II, 156.
102 Abdurrezzak, el-Musannef, Salat, c.3, s.135, nu:5059 ; İbn Ebi Şeybe, Salatu’t-tatavvu’, 47, nu:13.
103 Deylemi, elif babı - el-İman ve’l-İslam, c.1, s.164. nu: 444.
104 Abdurrezzak, el-Musannef, Salat, c.3, s.135, nu:5056.
105 İbn Ebi Şeybe, Salatü’t-tatavvu’, 47, nu:1.
106 Abdurrezzak, el-Musannef, Talak, c.7, s.286, nu:13205,.
107 İbn Ebi Şeybe, Buyu’, 29, nu:5.
108 İbn Ebi Şeybe, Buyu’, 29, nu:8, Ravilerinden Ali b. Şeybe, Tahavi’nin hadisleriyle delil getirdiği birisidir. Diğer ravileri de güvenilir bulunmuştur. Bk. Tehanevi, İ’lau’s-sünen, II, 137.
109 Kasani, Bedaiu’s-sanai’, V, 121.
110 Ebu Şakka, Kadın ve Aile Ansiklopedisi, III, 196.
111 Abdurrezzak, el-Musannef, Talak, c.7, s.287, nu:13209.

 

el Cevab:
Yukarıdaki doktora tezinde Hanefi mezhebine nispet edilen fetvalar doğrudur. Baba ve koca başta olmak üzere ayette zikredilen sınıfların kadının ziynet yerlerine ve ziynetlerine ittila etmesine ayetteki genel hüküm çerçevesinde mübah fetvası vermişlerdir.
Ziynetlerden kastın ziynetler değil ziynetlerin takıldığı yerler olması bir ictihaddır. İmam Serahsi ve İmam el Cessas eserlerinde bunu ifade etmektedirler. Aynı şekilde İmam Maturidi de bunu tevilatında zikretmiştir. Bkz. [1]
Hanefi fukasının önde gelenlerinin bu fetvaları ihtiyaç ya da zaruret iznidir.
Ben önceki paylaşımlarda da ifade ettiğim gibi ziynetlerin ve ziynet mahallerinin sayılan mahrem sınıflara gösterilmesini ifade eden ayete dayanan bu fetvayı fetvanın muhterazatını ön plana çıkararak yazdım. Bunu gördüğüm lüzum üzerine vurguladım.
 
Bu davranışım da Hanefi Fukahasının fetvalarına uygundur. Yukarıda doktora çalışmasından alıntı yaptığınız şahsın fetvayı nakil üslubu salt ilmi tartışma ortamlarının üslubudur ve konunun muhterazatına vurgu zayıf yapıldığından yanlış uygulamalara neden verebilecek bir üsluptadır. (Nitekim bir çok Müslüman ailede buluğ çağındaki kız çocukları baba ve abilerinden ve diğer mahrem aile büyüklerinden haya etmeksizin -hataylarında dini değerlerimizle kayıtlanmayanlar kadar -serbest davranmaktadırlar.
Hanefi fukaha ve ulemasından İtikattaki mezhep imamımız Ebu Mansur el Maturidi konuyu ilgili ayet çerçevesinde diğer Hanefi fakihleri gibi açıkladıktan sonra şu tespitleri yapar.
''...netice itibarıyla ziynet nitelemesi yapılan avret için iki cihet söz konusudur. İhtiyaç ya da zarurete binaen dinen mahrem statüsünde olan sınıflara ziynete bakmayı helal kılan açı ve sadece eşlere birbirlerinin avret ve ziynetlerine bakmayı mübah kılan açı...''[2]
Yani bu sayılan sınıflara verilen ziynetlerini sakınmama izni ihtiyaç ve zaruretler çerçevesinde verilmiştir.
Yine bu sayılan sınıfların hepsinin aynı statüde olmayacağı ve olmadığı tespitim de hem Cessa, hem Serahsi ve hem imam Maturidi’nin eserlerinde detaylarıyla anlatılmakta ve Asrı saadetten örnekler rivayet edilerek delillendirilmektedir.
Bunlara göre kadının sadece kocasına süslenmesi matluptur. Babası ve kayınpederi başta olmak üzere sayılan sınıfların yanında bulunması ve bazı doğal olarak görünecek ziynetlerine bunların ittila etmesi mafuvvun anh (affedilmiştir).
Benim yazdıklarım da bundan başka bir şey değildir.

İndirme linkindeki metinden söylediklerimi karşılaştırabilirsiniz.
Foto: Ebu Mansur el Maturidi, Tevilat Ehlis Sünne III.452 vd.

 


[1]  Tevilatı Ehlis Sünne III.452 vd.
[2]  Ebu Mansur el Maturidi, Tevilat Ehlis Sünne III.452 vd.

Otel Tekstili antalya escort sakarya escort mersin escort gaziantep escort diyarbakir escort manisa escort bursa escort kayseri escort tekirdağ escort ankara escort adana escort ad?yaman escort afyon escort> ağrı escort ayd?n escort balıkesir escort çanakkale escort çorum escort denizli escort elaz?? escort erzurum escort eskişehir escort hatay escort istanbul escort izmir escort kocaeli escort konya escort kütahya escort malatya escort mardin escort muğla escort ordu escort samsun escort sivas escort tokat escort trabzon escort urfa escort van escort zonguldak escort batman escort şırnak escort osmaniye escort giresun escort ?sparta escort aksaray escort yozgat escort edirne escort düzce escort kastamonu escort uşak escort niğde escort rize escort amasya escort bolu escort alanya escort buca escort bornova escort izmit escort gebze escort fethiye escort bodrum escort manavgat escort alsancak escort kızılay escort eryaman escort sincan escort çorlu escort adana escort